Genel Sekreter Musa Akkaş ve Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, 18-19 Mart 2016 tarihlerinde Balıkesir 1 ve 2 No’lu Şubelerin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantılara Balıkesir 1 ve 2 No’lu şube başkanları, şube yönetim kurulu üyeleri, ilçe ve işyeri temsilcileri ile şubelerin kadın komisyonu üyeleri katıldı.
Bir konuşma yapan Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, memurların elinden iş güvencesinin alınmak istenmesine dikkat çekti. Siyasi iktidarın amacının devletin memuru yerine, Hükümetin memurunu yaratmak olduğunu söyleyen Özdemir, tekel işçilerinin yaşadıklarını hatırlattı. Tekel işçilerinin bir gün uyandıklarında kapının önüne konulduklarını ifade eden Özdemir, “Aynı durum devlet memurlarının da başına gelebilir. Devlet memurları uyanık olmak zorundadır. Hatırlarsanız Sayın Cumhurbaşkanına Başbakan olduğu dönemde Pakistan gezisinden dönerken bir gazeteci ‘Operasyon yapan polisleri neden görevden almıyorsunuz? diye sormuş, Erdoğan da ‘657 Sayılı Kanun bu kişileri koruyor. Fabrikada çalışsalardı kıdem ve ihbar tazminatını verip kapının önüne koyardık’ demişti. Dolayısıyla kafalarında devlet memurlarının iş güvencesini elinden almak var. Buna müsaade etmeyeceğiz. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun köhneleştiğini söyleyenler var. 657 Sayılı DMK elbette değiştirilebilir ama Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda, kamunun ihtiyaçları ve devlet memurlarının ihtiyaçları doğrultusunda değiştirilebilir. Bunu bahane ederek, paralel yapıyla mücadele edilecek gibi görünerek iş güvencemizin elimizden alınmasına izin vermeyiz” diye konuştu.
Taşeronlaşmaya da karşı çıkan Özdemir, “Öyle bir dönem gelir ki; insanlar dişlerinden tırnaklarından artırarak bin bir emekle okuttukları çocuklarının işe girmesi için dönemin iktidar partisinin ya da il/ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının kapısını çalabilir. Bu nedenle taşeronlaşmaya karşı durmalıyız” dedi.
Yandaş sendikanın mevcut hükümetin üzerinde baskı kurmaya çalıştığını söyleyen Özdemir, “Mevcut yetkili sendikanın kendisini bakan ya da il başkanı gibi gören şube başkanları ve yöneticileri var. Bu güruhtan milletvekilleri de, bakanlar da, bürokratlar da rahatsız. Paralel yapıyı başka yerde aramayın. Alın size paralel yapı. İnanıyorum ki, dün paralelcilerin başına gelen yarın bunların da başına gelecek. Kimse kimsenin hakkını yiyemez. Hırsızlık yapmak sadece birilerinin cebinden para çalmak demek değildir. Hak etmedikleri makamlarda oturanlar da hırsızdır. Dini referans alanların yaptıklarının din ile, iman ile ilgisi yok. Tüm bunlara karşı hep beraber mücadele vermeliyiz” dedi.
Genel Sekreter Musa Akkaş da yaptığı konuşmada Çanakkale Zaferi’nin 101’inci yıldönümünü kutlayarak, şunları kaydetti: “ Çanakkale Zaferi’nin 101’inci yıldönümünde bu bölgelerde istişare toplantısına katılarak sizlerle beraber olmanın hazzı büyük. 276 kiloluk mermiye kaldırarak Ocean isimli savaş gemisini vurarak savaşın bir şekilde seyrini değiştirmeye yardımcı olan Koca Seyit’i Balıkesir Havra’daki köyünde mezarı başında ziyaret ederek, tüm şehitlerimiz için dualar ettik. Bugün güzel ülkemiz Türkiye’de bağımsız bir şekilde yaşamayı Çanakkale’de şehit olan 253 bin vatan evladına borçluyuz. Çanakkale Savaşı’nda Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Ankaralı, Mardinli, Muğlalı hepsi tek yürek olup, düşmana göğsünü siper etti. Çanakkale Zaferi köleliği hiçbir zaman kabul etmemiş ve daima hür yaşamış Müslüman Türk’ün kahramanlık destanıdır. Bu ülke topraklarında gözü olan, insanlarımızı birbirine düşman etmeye çalışanlar, Çanakkale’yi örnek alsınlar.”
“Dün Çanakkale’de destan yazdık. Bugün ne oldu da bu milletin evlatları birbirine düşürülmeye çalışıldı” diyen Akkaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse yanlış yapmasın. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir milletin, büyük bir devletin adıdır. Bu devlet Alevisiyle, Kürdüyle, Türküyle, Çerkesiyle Türk devleti olarak yoluna devam edecektir.”
Terör saldırılarına değinen Akkaş, “Birlik olmanın zamanıdır” dedi. Akkaş, şöyle konuştu: “Ülkemiz birilerinin söylediği gibi güllük gülistanlık değil. Son olarak İstanbul’da terör saldırısı yaşandı. Artık ateş düştüğü yeri değil, milletimizi yakmaya başladı. Yüreğimiz kan ağlıyor. Ekim 2015 tarihinden bu tarafa Türkiye’nin başkenti Ankara’da 162 sivil, asker ve polisimizi kaybettik. Son zamanlarda Türk milletinin dirliğine, devletimizin bekasına, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yönelik saldırılar, tehditler doruk noktaya ulaşmıştır. İhanet kokan eylemler, saldırılar, açıklamalar, yayınlanan sözüm ona bildirgeler fütursuzca sergilenmektedir. Bu davranışlar gaflet, dalalet, hıyanet ve büyük bir densizliktir. Tehlike başımıza dikilmiştir. Artık bu gidişe hep birlikte dur demenin vaktidir. Hainliğe, kalleşliğe, teröre karşı toplumsal bir duruş göstermenin zamanıdır. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak bu çağrıyı yapıyoruz.”
Çalışma hayatında ve eğitim hayatımızın da sorunlarla ve tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ifade eden Akkaş, şunları söyledi: “Sendikaların görevi bu tehlikelere karşı çalışanları bilgilendirmek ve gerekli olan tepkiyi ortaya koymaktır. Hükümet kamu çalışanlarının çalışma şartlarını, ekonomik durumunu düzeltmek için çaba göstermesi gerekirken, maalesef kamu çalışanlarının aleyhinde çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalardan birisi 657 Sayılı DMK’nın değiştirilmesidir. Bu kanunda varsa bir eksiklik sivil toplum kuruluşları olarak biz de yardımcı olalım, beraber tartışalım. Ama niyet farklıdır. Kamu çalışanlarının iş güvencesine göz diktiler. Amaç kamu çalışanlarının elinden iş güvencesini almaktır. Herkes bilsin ki; bizim kırmızı çizgimiz iş güvencemizdir.
İşte tam da bu noktada tüm kamu çalışanlarının aynı duyarlılığı sergilemesi ve iş güvencesine sahip çıkması gerekmektedir. Tüm kamu çalışanları sendikal tercihlerini gözden geçirmelidir. Eğer Hükümetin her dediğine evet diyen bir anlayış kamu çalışanlarını temsil ederse, tüm haklarımızın elimizden alınacağı bir çalışma hayatına razıyız demektir. Şayet onurlu duruşun korunmasını istiyorsak, tüm kamu çalışanları Türkiye Kamu-Sen çatısı altında birleşmelidir. Olumsuzluklara karşı sadece Türkiye Kamu-Sen’in tepki gösterip, diğer sendikaların sessiz kalması, kamu çalışanlarının köleliği kabullendiği anlamına gelecektir.”
Eğitimin milli kalkınmanın temelini oluşturduğunu ancak Türk milli eğitiminin iyi yönetilmediğini söyleyen Akkaş şunları kaydetti: “Türk milli eğitiminin temel amacı iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmektir; demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, birlikte yaşamayı, barışı, ahlakı, sevgiyi, hoşgörüyü öğretmektir. Maalesef Türk milli eğitimi bu anlatılan amaçların dışına çıkmış; topluma kendi ideolojisini dikte ettirmenin peşine düşülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı iyi yönetilmemektedir, kirletilmiştir, her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir kurum haline getirilmiştir.”
MEB Yasası ile 100 bin okul yöneticisinin görevinden alındığına, yerine ehil olmayan kişilerin getirildiğine dikkat çeken Akkaş şöyle konuştu: “Görevden alınan yöneticilerin yerine yapılan atamalarda kariyer ve liyakat ilkeleri yok sayılmıştır. Atamalarda referans noktası başarı ve liyakat yerine yandaşlık olmuştur. Kul hakkı yenilmiş, her türlü ahlaksızlık ve masa başı ilişki ön plana alınmıştır. Eğitim çalışanları fişlenmiştir. Çalışanlar taraflı uygulamalar nedeniyle bölünmüştür. İnsanlar ayrıştırılmış, ötekileştirilmiştir. Hükümetin, mülki amirlerin görevi insanlar arasında ayrım yapmadan ülke insanına hizmet etmektir. Yönetici atamalarına baktığımızda bundan uzak bir anlayış görüyoruz. Bu ülkede herkesin yönetici olma hakkı vardır. Birileri öne çıkarılıyor, diğerleri yok sayılıyorsa bunu yapan kurum kirlenmiş demektir. Maalesef çıkarılan yasa ile yapılan yönetici atamaları adeta soykırım niteliğindedir. Binlerce insanın emeği, alın teri yok sayılmıştır. Dün tahtını garanti altına almak için nasıl firavunlar bebekleri öldürdüyse, bugün de benzer uygulamalar yapılmaktadır. Herkes şunu iyi bilmelidir ki; Türk Eğitim-Sen olarak her şeyi takip ediyoruz. Meşru haklarımızı kullanarak bu haksızlığı yapanlardan hesap soracağız.”
İlksan ile ilgili de önemli açıklamalar yapan Akkaş, “İlksan’ı önemsiyoruz. 9 Nisan tarihinde İlksan delege seçimleri yapılacak. Bu sandık 1996 yılında eksi 3 milyon açıkla devralındı. Bugün ise İlksan’ın kasasında 955 milyon TL var. 1996 yılından bu yana İlksan’ı Türk Eğitim-Sen delegeleri yönetmektedir. Türk Eğitim-Sen’in olduğu yerde hırsızlığa asla yer olmaz. Bir kurumu Türk Eğitim-Sen yönetiyorsa, orada başarı vardır, büyüme vardır. Malum sendika seçimlere katılmadığını açıklamıştır. Çünkü onlar kaybedeceklerini bildikleri için seçime girme cesaretini gösterememiştir. 2012 yılında yapılan seçimlerde derslerini almışlardır. Buradan sesleniyorum: Bizim üyelerimiz sandığa giderek, aday gösterilen arkadaşlarımız için oylarını kullansınlar. İlksan seçimlerine büyük bir katılım sağlayalım” diye konuştu.