Ana Sayfa Blog

HİZMETİÇİ EĞİTİMLERDE YOLLUK ÖDEMESİ YAPILSIN!

Bilindiği üzere 2024-2025 eğitim-öğretim yılının başladığı bugünlerde öğretmenlerimiz için il milli eğitim müdürlükleri tarafından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredat değişiklerinin tanıtımı için hizmetiçi eğitim seminerleri düzenlenmekte olup bu seminerlere katılımın zorunlu tutulduğu ve seminerlerin zaman  zaman birden fazla ilçede görev yapan öğretmenlerin merkezi konumdaki bir ilçede toplanarak yapıldığı; ancak, bu seminerlere memuriyet mahalli dışından katılacak olan öğretmenlere geçici görev yolluğu ödenmeyeceği yönünde bilgiler gelmektedir.

Hizmetiçi eğitim seminerleri şeklinde düzenlenen bu faaliyetlerde, faaliyetler için alınan makam onaylarında “yolluksuz” ibarelerine yer verildiği, öğretmenlere verilen bilgide ise geçici görev yolluğunun ödenmeyeceği yönünde uygulamaların yapıldığı görülmektedir.

Ayrıca, günümüz ekonomik şartları göz önüne alındığında öğretmenlerin zorunlu olarak görevlendirildiği bu seminerlere memuriyet mahalli dışında katılmaları, öğretmenlere ekonomik açıdan katlanmak zorunda oldukları bir külfet oluşturmuştur. Bu durumda il milli eğitim müdürlükleri tarafından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredat değişiklerinin tanıtımı için planlanan hizmetiçi eğitim faaliyetlerine memuriyet mahalli dışında görevlendirilen öğretmenlere mevzuat hükümleri uyarınca geçici görev yolluğu ödenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Türk Eğitim-Sen olarak, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredat değişiklerinin tanıtımı için planlanan hizmetiçi eğitim faaliyetlerine memuriyet mahalli dışında katılan öğretmenlere geçici görev yolluğu ödenmesi konusunda il milli eğitim müdürlüklerinin uyarılması hususunda Milli Eğitim Bakanlığı’na talepte bulunduk.

İlgili yazı için tıklayınız.

BİLECİK ŞUBE 2.OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI İLANI

0

Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim Sen) Bilecik Şubesinin 21.09.2024  Cumartesi günü saat 13.00-17.00 arasında Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Pelitözü Sosyal  Tesisleri Limon Cafe Restoran Salonda, çoğunluk sağlanmazsa 22.09.2024 Pazar günü aynı yer ve saatte aşağıdaki gündem gereği 2. Olağan Üstü Genel Kurul Toplantısı yapılacaktır. İlgili belgeler ekte olup;

            Gereğini bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                                      Ali Osman ENLİ

                                                                                                                         Şube Başkan V.

EKLER

EK-1 (4 Takım Delege Listesi 16 sayfa)

EK-2 (1 Merkez Yönetim Kurulu Kararı)

GÜNDEM

1-Açılış

2- Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı

3- Divanın Oluşturulması

4- Divanın Gündeme Okuması ve Oylaması

5- Seçim Şeklinin Belirlenmesi

6- Konuşmalar

7- Zorunlu Organların Seçimi (Saat 14.00-170 arası)

8- Dilek ve İstekler

9- Kapanış

KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI’NIN 50. YILINDA ANLAMLI KONFERANS

Türk Eğitim-Sen, 03.09.2024 tarihinde Girne’de “50. Yılında Kıbrıs Barış Harekâtı, Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” konulu bir konferans düzenledi.

Konferans öncesinde Türk Eğitim-Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Merkez Yöneticilerimiz ve Şube Başkanlarımız, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın kabrini ziyaret etti. Genel Başkanımız Talip Geylan, KKTC Ülkü Ocakları Başkanı Fatih Arıcıyla da bir araya geldi.

“50. Yılında Kıbrıs Barış Harekâtı, Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” konulu konferansımızaKKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Başbakan Sayın Ünal Üstel, Türk Eğitim-Sen ve UAESEB Genel Başkanı Talip Geylan, Kıbrıs Türk Memur Sendikası Genel Başkanı Akın Manga, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve Türk Eğitim-Sen şube başkanları ve çok sayıda davetli katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansta, Kıbrıs Türklüğünün mücadelesi ve kahraman Mehmetçiğimizin destansı zaferi yad edilerek, bağımsız ve müstakil Kıbrıs Türk Devleti’nin ebediyen payidar kalacağı bir kez daha ve gür sesle dile getirildi.

Ersin Tatar: Kıbrıs meselesi Türkiyesiz çözülemez

Konferansın açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türkü’nün bu topraklarda büyük bir varlık mücadelesi verdiğini hatırlatarak, Kıbrıs Türk halkının kendi kimliği, kendi kültürü ve milli değerleriyle adadaki varlığını sürdürebilmesi için Anavatan Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu vurguladı.

Kıbrıs meselesinin Türkiyesiz çözülemeyeceğini söyleyen Tatar, “Bazılarının, ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır ve Kıbrıslılar bu işi çözecek’ siyasetinin altında çok büyük tuzaklar ve samimiyetsizlik yatmaktadır. Kıbrıs’ta iki millet vardır. Kıbrıs’ta Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Rum’u vardır. Kıbrıs Türkü büyük Türk milletinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır. Yalnız değiliz. Bu dava da ortak davamızdır. Bu meseleyi Türkiye ile götürmekteyiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, Cumhurbaşkanı olarak kendisinin, Başbakanın ve hükümetin her hal ve şartta, özellikle Kıbrıs meselesinde ayrıntıları Türkiye ile tartıştıklarını belirterek, yeni milli siyasetin iki devlet siyaseti olduğunu hatırlattı. Federal çerçevede bir çözüm şeklinde burasının Avrupa Birliği adası olacağını, Türk askerinin adadan çekileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, “50 yıldır adada barış, güvenlik ve huzurun teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan çekilmesiyle Kıbrıs Türkü’nün başına gelecekleri tahmin etmek için dâhi olmaya gerek yok. Gazze’de olanları görüyoruz” diye konuştu.

Kıbrıs Türkü’nün büyük bedeller ödediğini belirten Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa Kuzey’deki egemen bağımsız Türk devletinin tanınması, devlet olarak bunun parçası olmasıyla kalıcı adil ve sürdürülebilir olabilir. Onlar Cumhuriyet biz cemaat, Avrupa Birliği kuralları içinde vatandaşlık haklarıyla bir anlaşmanın kalıcı ve sürdürülebilir olacağını düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar. Kendi milli değerlerimizi, milli kimlik ve kültürümüzü kaybedip, o şekilde bir organizasyona ve maceraya girecek halimiz yok” diye konuştu.

Üstel: Anavatan ile birbirimize sarılarak bugünlere geldik

Başbakan Ünal Üstel de yaptığı konuşmada, Anavatan Türkiye ile birlikte dünyaya önemli mesajlar verildiğini dile getirdi. “Çok zulümler çekildi, soykırımlar yaşandı, insanlarımızı kaybettik. Hiçbir zaman pes etmedik” diyen Üstel, Türkiye’nin desteklerinin kendilerine her zaman moral olduğunu belirtti.

20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile adaya barış geldiğini ve özgülüklerine kavuştuklarını kaydeden Üstel, Barış Harekâtı ile birlikte aynı zamanda Rumlara da barış geldiğini söyledi. O günlerde mücadeleden geri adım atılmadığını vurgulayan Üstel, “Özgürlüğümüze kavuştuk ve devletimizi kurduk. Devletimizi dünyaya tanıtmak için canla başka mücadele veriyoruz” diye konuştu.

Filistin’de yaşanan katliamlara değinen Üstel, on binlerce kişinin can verdiğini belirterek, “Nerede Güvenlik Konseyi, nerede BM?” diye sordu. “Bizi de yok etmek için canla başla çalıştılar. Bizi topla ve tüfekle yok edemediler. Anavatan ile birbirimize sarılarak bugünlere geldik” diyen Üstel, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile özgürlüklerine kavuştuklarını kaydetti.

Üstel, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki KKTC’nin bağımsızlığının tanınması çağrısının ardından Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olduklarını bildirdi. Rumların KKTC ekonomisini çökertmek için bir takım girişimler yaptığını ifade eden Üstel, KKTC’yi dünyada hak ettiği yere getirmek için çalıştıklarını ifade etti.

Geylan: Bugün, Kıbrıs Türklerinin direnişi, sadece Kıbrıs için değil, bütün Türk dünyası için bir onur ve gurur kaynağıdır.

Türk Eğitim-Sen ve UAESEB Genel Başkanı Talip Geylan da konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Zaferi’nin 50. yılını kutlarken, bu haklı davanın eseri olan KKTC’nin tüm dünyada tanınması ve kabul görmesinin en büyük arzu ve beklentileri olduğunu söyledi. Geylan, “Çünkü Kıbrıs’ın Türklüğü, sadece bir toprak parçası üzerinde hak iddia etmekten ibaret değildir; Bu dava, binlerce yıllık Türk azminin emeği, şehit kanlarıyla sulanmış bir direnişin, asaletin ve onurun mücadelesidir” dedi.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Türk milletinin mazlumun yanında olma kararlılığının bir ifadesi olduğunu bildiren Geylan, “Türkiye Cumhuriyeti, Garantörlük Antlaşması gereği uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmak için önce İngiltere ile birlikte bu operasyonu yapmak istemiş fakat oyalamalar karşısında 20 Temmuz 1974 tarihinde Atilla Operasyonu’nu başlatmış, yapılan ateşkes çağrılarından netice alınamayınca ‘Ayşe tatile çıksın’ parolası ile harekete geçmiş ve Kıbrıs Türklerinin zulümden kurtuluşunu sağlamıştır. Ancak bu harekât, sadece Kıbrıs Türklüğünü kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda dünya tarihine de adaletin, insanlığın ve medeniyetin bir zaferi olarak geçmiştir. Eğer Kıbrıs Barış Harekâtı olmasaydı, Kıbrıs adası ikinci bir Girit olma yolunda hızla ilerleyecek, Kıbrıs Türkleri büyük bir soykırıma maruz kalacaktı” diye konuştu.

Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Rahmetli Denktaş’tan bir anı aktarmak istiyorum. ‘Filistinli bir arkadaşımla Televizyonda Beyrut’taki olayları seyrediyorduk, Bana iyi ki sizin ana vatanınız var eğer Türkiye olmasa siz de bizim gibi olurdunuz.’ Bu sözler, Filistin’in bugünkü durumu göz önüne getirildiğinde, çok daha anlamlı hale gelecek, Türkiye’nin yapmış olduğu Atilla Operasyonu çok daha net anlaşılacaktır. Gazze’de yaşananlar, masum insanların katledildiği, insanlığın ve merhametin rafa kaldırıldığı, vicdanları sızlatan acı dolu bir savaş olarak karşımızdadır. Biz, vicdanlı insanlar olarak bu savaşın her türlüsünü şiddetle kınıyor ve bir an önce durdurulmasını yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.

Bugün, Kıbrıs Türklerinin direnişi, sadece Kıbrıs için değil, bütün Türk dünyası için bir onur ve gurur kaynağıdır. Kıbrıs adasında akan her damla kan, Türk milletinin asil duruşunun, zulme karşı boyun eğmeyen ruhunun bir nişanesidir. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yılını kutlarken, bu şanlı mücadelenin, Kıbrıs Türklüğünün varoluşunun ve direnişinin Türkiye ve Türk dünyası için ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum”

Kıbrıs’ta adaletin tesisi için gelen bir milletin, nasıl bir imha operasyonuna tabi tutulduğunu anlatmanın, sistematik bir propaganda ile Türk milletini yıpratmaya çalışanlara cevap vermenin bizlerin milli görevi olduğunu kaydeden Geylan, “Kıbrıs Türklüğünün onurlu direnişi, ahlaklı ve ilkeli bir savunmanın tarafı olmuştur. Kurdukları Türk Mukavemet Teşkilatı ve Kıbrıs Türkleri, hiçbir masum Rum’un canını yakmamış, hiçbir sivil yerleşim yerine saldırmamış, aksine, adadaki mücadeleleri ile Yunan ve Rum cuntasının Rumlara yapacağı katliamları da önlemiştir. Kıbrıs’ta verilen bu büyük mücadelenin, Kıbrıs Türklüğünün direnişinin, Türkiye ve Türk dünyası için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını tüm dünyaya göstermek bizim en kutsal vazifemizdir. Türk dünyasının her bir ferdi, kendi imkânları ve ilgi alanları doğrultusunda, hakikatten ve Türk milletinden yana tavrını net bir şekilde ortaya koymalıdır” dedi.

Bir dijital yayın platformunun Kıbrıs Barış Harekâtı’nı Rum tezleri üzerinden işleyen diziyi yayınlayacak olmasına da tepki gösteren Geylan, “Yıllardır yayınlarıyla kültürel, sosyal ve ahlaki tahribatın kurgusal aparatı işlevini yürüten dijital yayın platformu Netflix, bu kez de Kıbrıs Barış Harekatı’nı Rum tezleri üzerinden işleyen Famagusta adlı diziyle soykırımın, katliamın ve iftiranın sözcülüğüne soyunarak emperyalizmin aparatlığı görevini üstlenmiş. Şiddetle kınıyor ve lanetliyorum! 1974 Barış Harekatı, bugün muhatap olduğumuz ‘Kıbrıs Meselesi’ nin NEDENİ değil SONUCUDUR! Bu sonuç; aynen bugün Gazze’de yaşandığı gibi, EOKA’cı Rum çetelerinin çocuk, yaşlı, kadın demeden masum soydaşlarımızı katletmesi üzerine Türkiye’mizin soykırıma son vermek için duruma el koymuş olmasıdır. Velhasıl, “Batı’da değişen bir şey yok!” Medeniyet görünümlü tek dişli canavarın tarihsel hesabı devam ediyor. Lakin; unuttukları bir şey var; ‘Ayşeler tatile çıkmaya’ her daim hazır!” dedi.

Geylan sözlerini şöyle tamamladı: “Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. yıl dönümünü kutlarken, Kıbrıs Türklüğünün adadaki varlığında ve bugüne gelmesinde emeği geçen, Barsbay Bey, Lala Mustafa Paşa, Canbulat Bey, Şehit Cengiz Topel, Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, Ali Rıza Vuruşkan gibi adını sayamadığımız onlarca, yüzlerce komutanı, kurmay zekayı, devlet adamını, şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi ve TMT mücahitlerimizi saygıyla selamlıyor, yapılan çalışmaların Kıbrıs Türklüğü ve Türk dünyası için hayırlı olmasını diliyorum.”

Açılış konuşmalarının ardından “50. Yılında Kıbrıs Barış Harekâtı, Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” konulu konferans gerçekleştirildi.Konferansın moderatörlüğünü Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Yeşil yaptı.

Konferansta; Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Necdet Hayta “Tarihi Süreç İçinde Kıbrıs ve Kıbrıs Türklüğü”, Kıbrıs Gazisi Mücahit, KKTC Kültür ve Turizm E. Bakanı İsmail Bozkurt “Kıbrıs Barış Harekâtı Öncesinde; Türkiye, Mücahitler ve Türk Mukavemet Teşkilatı”, Emekli Albay, Akademisyen, Araştırmacı Yazar Dr. Suat Akgül “Kıbrıs Barış Harekâtı’na Doğru Askeri Süreç ve Harekâtın Sonuçları”, Emekli Kurmay Albay Dr. Oğuz Kalelioğlu “Kıbrıs’ta Türk’ün Destansı Mücadelesi” konularını içeren birer konuşma gerçekleştirdi.

Konferansın ardından Türk Eğitim-Sen’in Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50. Yılı Anısına hazırladığı “Şafakla Birlikte Gelen Zafer 50. Yılında Kıbrıs Destanı” adlı kitap tanıtımı yapıldı.

EYLÜL AYI ÜNİVERSİTE e-BÜLTENİ YAYINDA

0

Eylül ayı üniversite bültenimizi yayımladık! Sendikamızın güncel faaliyetlerini, eğitim dünyasındaki gelişmeleri ve üyelerimize yönelik çalışmalarımızı bu sayımızda bulabilirsiniz.

Okumak için tıklayınız.

ALTI AY İÇİN VERİLEN ZAMMIN YARIDAN FAZLASI İKİ AYDA ERİDİ REFAH PAYI KAÇINILMAZ OLDU

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ağustos ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Genel Başkan Kahveci;

‘TÜİK‘in ağustos ayına ilişkin enflasyon verileri açıklandı. Buna göre ağustos ayında mal ve hizmet fiyatları ortalama %2,47 oranında artarken yıllık enflasyon da %51,97 olarak belirlendi. Temmuz ayında memur maaşlarına yapılan %10 oranındaki zammın, ağustos ayı itibariyle iki aylık enflasyonun %5,78 olarak gerçekleşmesiyle neredeyse yarıdan fazlası erimiştir. Bu durum, kamu çalışanlarının alım gücünü ciddi şekilde azaltmakta ve günlük yaşamlarını olumsuz etkilemektedir.

Türkiye Kamu-Sen olarak, kamu çalışanlarının ekonomik koşullarının iyileştirilmesi amacıyla, ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon sürecinde ek zam ve refah payı taleplerimizi bir kez daha kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

Bilindiği gibi TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarının yılın ikinci altı ayında %10’u geçmesi halinde memurlara enflasyon farkı ödemesi yapılacaktır. Ancak, son iki aylık enflasyon verileri, bu farkın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir. Buna ek olarak, enflasyonun hızla artmasıyla birlikte, memurlarımızın maaşlarındaki reel kayıpların telafi edilmesi için yalnızca enflasyon farkı yeterli olmayacaktır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisinin %2,5 büyüdüğü açıklanmıştır. Türkiye ekonomisi son 16 çeyrektir aralıksız büyümektedir ama memurun ekonomisi sürekli küçülmektedir. Türkiye Kamu-Sen olarak, kamu çalışanlarının yaşam standartlarının korunması ve iyileştirilmesi için hükümetten ek zam talep ediyoruz. Ekonomik zorlukların yoğun olarak hissedildiği bu dönemde hem ekonomik büyümenin tabana yayılması hem de memurlarımızın refah seviyesinin korunması adına refah payının da maaşlara yansıtılmasını istiyoruz. Kamu çalışanlarının özverili hizmetlerini sürdürebilmeleri ve ailelerinin geçimlerini sağlamaları için bu taleplerin karşılanması elzemdir.

Sonuç olarak, yüksek enflasyon ortamında kamu çalışanlarının maaşlarının hızla erimesi, yalnızca memurlarımızı değil, dolaylı olarak tüm toplumu olumsuz etkileyen bir durumdur. Türkiye Kamu-Sen, memurların hakkını savunmaya ve ekonomik koşullarının iyileştirilmesi için gerekli adımları atmaya devam edecektir. Bu bağlamda, hükümetin taleplerimize olumlu yanıt vermesini ve kamu çalışanlarının yaşam standartlarının korunmasını bekliyoruz.’ dedi.

(615) Proje Okullarına Öğretmen Atamasına İlişkin BİM Kararı (Ankara)

Proje Okullarına Öğretmen Atamasında Objektif Kriterlere Bakılması Gerektiğine Dair Bölge İdare Mahkemesi Kararı

İlgili Karar İçin Tıkayınız

PROJE OKULLARINA ÖĞRETMEN ATAMASINA İLİŞKİN BİM KARARI

0

Sendikamız üyesinin, proje okullarına öğretmen atama işlemleri kapsamında tercih ettiği proje okuluna kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilmeksizin kendisinden daha düşük puanlı öğretmenler atanmıştır. Sendikamız avukatlarınca, üyemizin tercih ettiği proje okuluna hizmet yılı ve puan üstünlüğü gibi objektif kriterler gözetilerek atanması gerekirken atanmamasına ilişkin işlemin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali istemiyle açılan davada, yerel mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma isteminin reddine ilişkin karara karşı itiraz edilmesi sonucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 2024/1625 Y.D. itiraz nolu ve 30.07.2024 tarihli kararı ile yürütmeyi durdurma isteminin reddine ilişkin yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Kararın gerekçesinde; “Uyuşmazlık konusu olayda, özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına atamalar yapılırken esas alınan somut ve objektif kriterlerin neler olduğunun gerek savunma dilekçesinden, gerekse eki belgelerden anlaşılamadığı, bu haliyle öğretmen atamalarında esas kriter olan hizmet puanı üstünlüğünün, belirtilen atamalar yapılırken dikkate alınmadığı, hizmet puanı üstünlüğü, kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde belirlenecek objektif kriterlere göre değerlendirme yapılmadan, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden atama işleminin gerçekleştiği görülmekte olup, bu kapsamda, Mahkemece, 2024 Yılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atamalarında esas alınan objektif kriterler araştırılmak suretiyle, bu kapsamda gelen bilgi ve belgeler değerlendirilerek yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlarda bir araştırma yapılmaksızın verilen Mahkeme kararında hukuka ve mevzuata uygunluk görülmemiştir.” denilmiştir.

İlgili Karar İçin Tıklayınız

Eylül Ayı e-Bülteni Yayında

Eylül ayı bültenimizi yayımladık! Sendikamızın güncel faaliyetlerini, eğitim dünyasındaki gelişmeleri ve üyelerimize yönelik çalışmalarımızı bu sayımızda bulabilirsiniz.

Okumak için tıklayınız

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın açıklamasıdır.

Türk’ün şanlı tarihinde Ağustos ayı zaferlerle kutsanmış bir aydır. 26 Ağustos 1071’de Anadolu ebedi Türk yurdu olarak tescil edilirken; Osmanlı Devleti 11 Ağustos 1473’te Otlukbeli’nde, 23 Ağustos 1514’te Çaldıran’da, 24 Ağustos 1516’da Mercidabık’ta, 29 Ağustos 1521’de Belgrat’ta ve 1 Ağustos 1571’de Kıbrıs’ta Türk’ün izdüşümünü bırakmıştır.

Milli mücadele döneminde de kurtuluşa uzanan yoldaki en önemli zaferlerimizden birisi olan Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921’de başlarken, Kurtuluş Savaşı’nın son halkası olan ve bugün 102’inci yıl dönümünü kutladığımız Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi yine Ağustos ayında şeref hanemizdeki yerini almıştır.

Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin hazırlıkları büyük bir gizlilik ve olağanüstü bir strateji ile yürütülürken, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal tarafından dahice planlanmış ve titiz bir savunma ve taarruzla Türk milleti zafere ulaşmıştır.

Gazi Mustafa Kemal’in, “İlk hedefiniz Akdeniz, ileri!” sözüyle, 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e girildiğinde ve Yunan ordusu denize döküldüğünde ise, yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önünde hiçbir engel kalmamıştı.

Nihayetinde büyük bir diplomatik başarı olan Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasıyla, Lozan Barış Antlaşması’na kapı aralanmış; böylece milli mücadele; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kabiliyetli, vatansever, öngörülü komutanlar, iman, erdem sahibi Türk ordusu ve Türk milletinin bağımsızlığa olan düşkünlüğü, cesurca ve haysiyetli mücadelesiyle işgal karanlığını toprağa gömerek başarıya ulaşmıştı. Bir zamanlar Sevr’i dayatarak ellerini ovuşturanlar, artık Türk milletinin üstünlüğünü başı önde kabul etmek zorunda kalmıştı.

Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi;

Varlığına son verilmek istenen Türk milletinin, yekpare, atılgan, korkusuz, imanlı mücadelesi, hür ve müstakil yaşama arzusuyla birleşerek işgal ve emperyalist sultaya son vermiş, ebedi varlığını Türk topraklarına mühürlemiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna harç olmuştur.

Büyük Taarruz;

Anadolu coğrafyasındaki ebedi Türk egemenliğinin sembolüdür.

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan milli mücadelenin katıksız bağımsızlık inancıyla bütünleşerek, Türk’ü zafere ulaştıran yeniden doğuş destanıdır.

Yağma ve talan, işgal ve sömürü hevesiyle topraklarımıza savaş açanların, Türk’ün mevcudiyetini koruma kararlılığına ket vurulamayacağını idrak ettiği dönüm noktasıdır.

30 Ağustos Zaferi’nden bugüne coğrafyamızda kargaşa, küresel güçlerin hâkimiyet mücadelesi, terör örgütlerinin ve finansörlerinin alçak faaliyetleri hiç durmadan devam etmektedir. Ortadoğu’da hesabı olanların coğrafyamızda gerçekleştirdiği böl-parçala-yok et faaliyetleri, devletimizin etkili mücadelesi ile sınırlarımıza ulaşamamakta, alçak faaliyetler kararlılıkla geri püskürtülmektedir.

Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaptıklarını Türkiye üzerinde de yapmak üzere hareket halinde olan dış mihraklar ve içteki tedarikçileri ilelebet payidar kalacak devletimize göz dikmiş durumdadır.

Öte yandan İsrail, vahşetini Filistin’deki halk üzerinde uygularken, kadın, bebek, çocuk, yaşlı demeden Gazze’de topyekûn soykırım yaparken, Ortadoğu’da da büyük bir savaşı körüklemektedir. ABD’nin himayesi altında olan katil İsrail Devleti’nin sözde demokratik ve özgür ülkeler tarafından desteklenmesi terör devletine sahip çıkıldığı anlamına gelmektedir.

Şunu belirtelim ki; daima mazlumun yanında yer alan, tarihte nice bedel ödeyerek bu vatan topraklarında varoluşunu sürdüren Türk milleti, 40 bin masumun katliamına kör bakanlara karşı susmadı, susmayacak. Ecdadımızdan aldığımız feyzle çaresizliğe gark olmuş, zulüm görmüş, özgürlüğü elinden alınmak istenen milletlerin yanında saf tutacağız. Geleneksel ve genetik onurlu tavrımız nedeniyle asırlarca bedel ödesek de, bu mesele de tavrımız değişmedi, değişmeyecek.

Üstelik sınır güvenliğimizin sınır ötesinden başladığının da çok iyi idrakindeyiz. Yanı başımızda yaşananlara, küresel güç odaklarının siyasi konjonktürü yeniden inşa etme gayretine, coğrafyamızdaki emperyal katliamlara kör, şaşı bakamayız. Dolayısıyla tarafımız, safımız, yönümüz bellidir.

Biliyoruz ki;

Güven, barış ve huzurla basabileceğimiz topraklarımız, bağımsız bir devletimiz olmazsa yok oluruz. Bunun bilincinde olan bizler; pürü pak tarihimizle gurur duyuyor, Atamızın gösterdiği hedefler doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor, milli değerlerimiz ışığında varlığımızı koruyarak yol kat ediyoruz.

Önceliğimiz ay yıldızlı al bayrağımızın göklerde dalgalanması, topraklarımızın ebediyen Türk yurdu olarak kalmasıdır. Bunun için nice bedel ödeyen Türk milleti, bundan sonra da bedel ödemekten çekinmeyecektir.

Bu vesileyle 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyor; başta devletimizin kurucusu Büyük Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, cennet vatanımızın üzerinde doğan güneşin batmaması için canını hiçe sayan aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve Fatihalarla anıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

0

Türk Eğitim-Sen’in, Ziya Gökalp’in vefatının 100. yılı anısına, Osmanlı Türkçesi ilk baskısı ve günümüz harfleriyle yeniden basarak hazırladığı “Türkçülüğün Esasları” kitabını da takdim eden Geylan, “Gökalp’in Türk devletinin kuruluş sürecindeki kritik rolünü ve Atatürk’ün onun fikirlerine verdiği önemi bir kez daha gözler önüne seren bu önemli eser ayrıca, üyelerimizden ve öğrencilerden Osmanlı Türkçesi okumaya ilgi duyanların okuma ve anlamlarını geliştirmek için kullanabilecekleri bir çalışma olarak da Türk okuyucusuna yeni bir pencere açacaktır.
Türk Eğitim Sen’in bu değerli eseri yeniden basması, Gökalp’in fikirlerinin ve katkılarının yeni nesiller tarafından daha iyi anlaşılmasına ve onun düşüncelerinin Türk eğitim ve bilim camiası tarafından daha derinlemesine incelenmesine imkân tanıyacaktır. Bu kıymetli eserin Türk okuyucusuna hayırlı olmasını diliyoruz.
Sayın Genel Başkanıma da nazik kabulü, eğitim çalışanlarının meselelerine karşı yakın alakası ve takdirleri için çok teşekkür ediyorum.”

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

0

Genel Başkanı Talip Geylan açıklamasında şunları söyledi:

“Ücretli öğretmenlik başvuruları başladı. Bu yıl emekli olanların oluşturduğu ilave boşluğu ve 20 bin öğretmenimizin hala göreve başlatılmadığını hesaba katarsak, korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır.

Eğitim sistemimizin en büyük sorunlarından birisi bu husustur.

Önemli bir kısmı, bırakın eğitim fakültesi mezunu olmayı, lisans diploması bile olmayan ön lisans mezunlarıyla eğitim hizmeti veriyor olmamız çok büyük bir problemdir.

Ücretli öğretmenlerimizin neredeyse tamamının asgari ücretin altında çalıştırılıyor olması da bir başka büyük ayıbımızdır.

Adeta bu ÜCRETLİ KÖLELİK uygulamasına son verecek sayıda öğretmen ataması yapılması elzemdir!

Hükümet, eğitimde tasarruf yapılamayacağı gerçeğinden hareketle en az ÜCRETLİ ÖĞRETMEN SAYISI kadar öğretmen atamasını bir an önce gerçekleştirmelidir.

Eğitimde kaçırdığımız zaman ve imkanların telafisi yoktur!

Bu süreçteki zaafiyetimiz, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği adına büyük bir vebaldir!”dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

0

Genel Başkanımız Talip Geylan açıklamasında şunları söyledi:

“Öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamak haksızlık olmuyor mu?

Genç öğretmenlerimizin hala göreve başlayamamış olmasının mesulü;

Aylarca atama duyurusunun ve takviminin açıklanmamış olması,

Kamuoyuna açıklanan usulle alakasız şekilde eski usulle yürütülen ve bir buçuk ay süren mülakat süreci,

Sözlü sınavın üzerinden haftalar geçmiş olmasına rağmen dijital ortamda hazır halde bekleyen sonuçların hala açıklanmamış olmasıdır!

Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.

Bu arada Türk Eğitim Sen, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da çalışanları sözleşmeli ve mülakatlı istihdamına yönelik her türlü düzenlemeyi iptali talebiyle yargıya götürmeye devam edecektir!”dedi.

DERDİMİZ ÜZÜM YEMEK OLSUN!

0

2018’den beri yapıldığı gibi tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde mülakat puanı verildiği takdirde Danıştay’ın kararı ne olursa olsun hiç kimsenin mağdur olmayacağını söyleyen Geylan şunları kaydetti: “Sosyal medyaya yansıyan bir takım haberlere göre, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ‘Danıştay kararını bekliyoruz. Mülakat sonuçlarını açıklarsak ardından Danıştay iptal ederse öğretmenlerimiz daha da mağdur olacak. Gelen kararın ardından açıklama yapacağız. Daha önce 100 olan mülakat ağırlığını yüzde 50’ye bizler indirdik. İptal olması durumunda mülakat ağırlığı %100 olacak. Gözlerimiz oradan gelecek kararda’ demiş.

Sayın Bakanın bu ifadesi doğruysa çözüm çok basit: 2018’den beri yapıldığı gibi tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde mülakat puanı verirsiniz, Danıştay’ın kararı ne olursa olsun hiç kimse mağdur olmaz! Böylece mahkeme kararını beklemenize de gerek kalmaz! Yeter ki, derdimiz üzüm yemek olsun!”

MÜLAKAT SONUÇLARI HEMEN İLAN EDİLMELİ!

0

2 Eylül tarihinde öğretmenlerin göreve başlatılması gerektiğini söyleyen Geylan açıklamasında şunları kaydetti:
“Okulların açılmasına iki haftadan az süre kaldı.
Atanacak 20 bin öğretmenimizin mülakat sonuçları hala açıklanmadı.
Aylardır nihayete erdirilmeyen mülakat sürecine, güvenlik soruşturmasını da eklersek genç öğretmenlerimizin öğretim yılı başında öğrencileriyle buluşmasını nasıl sağlayacağız? Yine mi ücretli öğretmen görevlendirmesine başvuracağız? Bu kabul edilemez!
Bu nedenle, mülakat sonuçları hemen ilan edilmeli, öğretmenlerimiz 2 Eylül’de göreve başlatılmalı, güvenlik soruşturması süreci arkadan yürütülmelidir.
Ayrıca ve özellikle, mülakat sonuçları KPSS puanı ölçüsünde verilerek muhtemel hak gasplarına mutlaka engel olunmalıdır.” dedi.

Memurlara İlişkin Yalan Yanlış Bilgilerle Gündeme Gelmeye Çalışmaktan Vazgeçin

0

‘Belli aralıklarla kerameti kendinden menkul bazı şahıslar Türkiye’de kamu görevlilerinin sayısının fazla olduğu yolundaki asılsız beyanatlarla gündeme gelmektedir. Ama gerçek, basına servis edilen haberlerden farklıdır. Hiçbir resmi veriye dayanmadan afaki ve kulaktan dolma bilgilerle ekonomideki sorunların sebebi olarak memur sayısının fazla olduğunu iddia etmek, en basit tabiri ile cahilliktir. Resmi verilere bakıldığında, Türkiye’de kamu görevlilerinin sayısının gelişmiş ülkelere kıyasla son derece düşük olduğu görülecektir.

Türkiye’deki kamu çalışan oranı OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında gerçekler ortaya çıkmaktadır. OECD yıllık olarak kamu sektörünün büyüklüğü, kamu çalışanlarının dağılımı ve kamu hizmetlerinin etkinliği gibi konulara yer verdiği, kamu yönetimi ve kamu istihdamı konularında geniş kapsamlı veriler içeren raporlar yayımlamaktadır. 2023 yılında yayımlanan Bir Bakışta Hükümet Raporunda son veriler OECD’ye üye ülkelerin 2021 yılı kamu çalışan oranı verilerini içermiştir. 2021 yılı verilerine göre toplam istihdam içinde kamu istihdam oranında OECD ortalaması yüzde 18,6 iken 2021 için Türkiye’de bu oran bu oran yüzde 13,4 olarak kaydedilmiş ve Türkiye 36 ülke içinde 31. olarak yer almıştır. Türkiye’nin en güncel verisini dikkate alsak bile kamu çalışan oranında OECD ortalamasının gerisinde olduğu görülmektedir.  

Bu nedenle bazı şahıs, kurum ve kuruluşlarca basına servis edilen ve Türkiye’deki kamu görevlilerinin sayısının fazla olduğunu ifade eden kasıtlı haberlere itibar edilmemesi gerekmektedir. Bu tür haberleri yapanlar, “Türkiye’de kamu görevlilerinin sayısı neye ve kime göre fazladır?” sorusunu da mutlak surette cevaplandırmalı, bu kanıya nereden vardıklarını resmi rakamlarla ispat etmelidir.  

Kamu hizmetini, maliyet analizi yaklaşımıyla gördürmek mümkün değildir. Eğer maliyet hesabı ve bir kıyaslama yapılacaksa resmi rakamların dikkate alınması zorunludur. Resmi rakamlar, Türkiye’deki kamu görevlilerinin OECD içindeki emsallerine oranla sayıca neredeyse 2 kat daha az olduğunu buna göre de 2 kat daha fazla iş yükü ile karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır. Ücret yönünden incelendiğinde de Türkiye’de bir memurun Avrupa’daki bir memurdan reel olarak daha düşük maaş aldığı görülmektedir. Buna göre Türkiye’de memurlarımız OECD ortalamasına göre daha düşük maliyetle, olumsuz şartlarda, yoğun bir iş yükü altında çalışmaktadır.    

Bu değerlendirmelere ülkemizde işsizliğin yüksek, genç işsizliğinin zirvede olduğu, iş gücüne katılım oranının OECD ülkelerine nazaran daha düşük seviyede bulunduğu gerçeği de eklendiğinde kamu çalışanı sayısının ne denli düşük olduğu daha açık bir biçimde anlaşılacaktır. Bu nedenle ‘Türkiye’de memur sayısı fazladır.’ demek ve kamu çalışanlarını devletin omuzlarındaki kambur gibi göstermeye çalışmak bilimsel temeli olmayan, popülist ve taraflı bir yaklaşımdır. Bu art niyetli zihniyet sahipleri artık kamu çalışanları üzerinden yalan yanlış ifadelerle gündeme gelmeye, popüler olmaya çalışmaktan vazgeçmelidir. ‘ 

Yiyecek Yardımına İlişkin Hakem Kurulu Kararının Uygulanması ve Sorunların Çözümü İçin Cumhurbaşkanına Talepte Bulunduk.

0

Bilindiği üzere işçilere günlük 187 TL’ye kadar yemek yardımı yapılıyor, kamu kurumlarında yemek hizmeti sunulan yerlerde kamu işçileri bu yemeklerden ücretsiz yararlanırken, memurlar Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği uyarınca kendi bütçelerinden günlük 9,37 TL ile 37,55 TL yemek bedeli ödemek zorunda kalıyor. Yemek hizmeti sunulmayan kurum ve kuruluşlarda ise yiyecek yardımı konusu daha büyük bir sorun oluşturuyor. Yönetmelik gereği memurlara yemek yardımının nakit olarak verilmesi mümkün değil. Hal böyle olunca yemek hizmeti sunulmayan kurumlarda memurlarımız başka kurumların yemekhanelerine yönlendiriliyor, çoğu zaman bu kurumlarda yemek sıkıntısı yaşanıyor, memurlarımız genelde kendi imkânlarıyla öğünlerini geçiştirmek zorunda kalıyor. Kamu görevlilerine uygulanacak yiyecek yardımına ilişkin bu sorunları geçtiğimiz yıl yapılan 7. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde de gündeme taşımıştık. Toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 31/8/2023 tarih ve 2023/1 sayılı Kararının 58’inci maddesiyle yiyecek yardımı ile ilgili olarak 2024 yılı içerisinde bir çalışma yapılması kararına varmıştı. Ancak bu karara rağmen bugüne kadar sorunların çözümüne yönelik herhangi bir adım atılmadı. Türkiye Kamu-Sen olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun memurların yiyecek yardımına ilişkin kararına istinaden gerekli çalışmaların bir an önce başlatılması amacıyla Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’na bir dilekçe ile başvuruda bulunduk. Dilekçemizde Hakem Kurulu kararı uyarınca çalışmalara başlanması ve kurumlarında yemek hizmeti sunulmayan memurlara nakdi olarak da ödeme yapılabilmesinin sağlanması taleplerimizi dile getirdik ve “Sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi, vatandaşların çeşitli sosyal yardım ve ödemeler yoluyla desteklenmesi ile mümkündür. Yapılan ödeme ve yardımlar yalnızca belli kesimlere değil ayrım yapılmaksızın tüm çalışan kesime sağlandığında daha da anlamlı olacaktır. Dolayısıyla sunulmakta olan yemek hizmetinden işçiler bütünüyle faydalanırken bazı memurlar belirli bir ücret karşılığında faydalanabilmekte yemek hizmeti olmayan kurumlarda ise kamu çalışanlarının yemek konusu büyük bir sorun olmaktadır. Bu durumun önüne geçilmesi ve adaletsizliğin giderilmesi için Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun ilgili kararı gereğince tarafların bir an önce bir araya gelerek konuyu görüşmesi; yemek hizmeti sunulan kurumlarda kamu çalışanlarından yemek bedeli alınması uygulamasına son verilmesi ve bütün çalışanlarımızın yemek hizmetinden bedelsiz olarak faydalanması, yemek hizmeti sunulmayan kurum ve kuruluşlarda görev yapan kamu çalışanlarına ise aylık 5000 gösterge rakamının memur maaş katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar yiyecek yardımının nakit olarak ödenebilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması hususunu talep ederiz.” ifadelerine yer verdik.

İlgili yazı için tıklayınız.

İlk 20 Bine Girmiş Tek Bir Aday Dahi Kapsam Dışı Bırakılamaz!

0

Genel Başkanımız Talip Geylan açıklamasında şunları söyledi: 

“Genç öğretmenlerimiz mülakat sonuçlarının açıklanmasını ve öğretim yılı başında öğrencileriyle buluşmayı bekliyorlar.

Daha önce defalarca dile getirdik: “İlk 20 bine girmiş tek bir aday dahi kapsam dışı bırakılamaz!

Ancak, mülakat komisyonlarının farklı takdir hakkı kullanmış olması genç arkadaşlarımızda haklı bir endişeye yol açmaktadır.

Böylesi bir durum büyük bir vebaldir ve kimse altından kalkamaz.

Bunu bertaraf etmenin tek yolu, tüm adaylarımıza KPSS puanı ölçüsünde mülakat puanı vermektir.” dedi.

Sendikamız Üyesi Esra Yıldız Kahraman’ı Tebrik Ediyoruz

0

Ülkemize kazandırdığı madalya için üyemiz Esra Yıldız Kahraman’a teşekkürlerini sunan Genel Başkanımız Talip Geylan, “Gençlerimiz, ülkemizin geleceğine yön tayin eden potansiyeli yüksek bir itici güçtür. Alanında yetkin gençler, toplumu şekillendirmekte, kalkınma ve çağdaşlaşmaya katkı sunmaktadır. Gençlerimiz olimpiyat başarılarıyla göğsümüzü kabartırken, spora ve sporcuya desteğin artarak devam etmesi en büyük temennimizdir. Türk Eğitim-Sen camiası olarak Esra öğretmenimizi canı gönülden kutluyor, şükranlarımızı sunuyorum” dedi.

Emektarımız, Ağabeyimiz Rıdvan Naci Devli’yi Sonsuzluğa Uğurladık

0

Eğitimin sembol isimlerinden Devli’nin cenazesi 05.08.2024 tarihinde Aydın Bey Camii’nde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Kemer Mezarlığı’nda defnedildi.

Cenaze töreninde Genel Başkanımız Talip Geylan, Genel Merkez Yöneticilerimiz, şube başkanlarımız, şube yönetim kurulu üyelerimiz, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikalarımızın şube başkan ve yöneticilerinin yanı sıra; Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin, AK Parti Aydın İl Başkanı Gökhan Ökten, MHP Aydın İl Başkanı Haluk Alıcık, Efeler İlçe Milli Eğitim Müdürü Hakan Özcan ile çok sayıda eğitim çalışanı katıldı.

Devli’nin ailesi taziyeleri kabul ederken; törenin ardından üzüntülerini bildiren Genel Başkanımız Talip Geylan, “Rıdvan Naci DEVLİ ağabeyimizi ebedi aleme teslim ettik. Rabbim cennetiyle müjdelesin. Rıdvan Başkanım ömrünü memleket hizmetine adamış, örnek bir yaşam sürmüştü. Geride bıraktıkları ondan razı, yüce Yaradan da razı olsun. Ruhu şad olsun” dedi.

Enflasyon Maaşları Eriyor, Çalışanı Rahatlatacak Tek Unsur Refah Payıdır

0

“Yüksek enflasyon; ülke içinde paranın değerinin düşmesi ve alım gücünün azalması nedeniyle özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı zorlamaktadır.’ Diyen KAHVECİ ‘Dolayısıyla her zaman ifade ettiğimiz gibi maaşlara ek zam verilmesi, refah payı eklenmesi, enflasyon farkının ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması ve vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi yönündeki taleplerimizin karşılık bulması bu süreçte hayatı bir önem taşımaktadır.” dedi

Genel Başkan Kahveci;

“TÜİK‘in temmuz ayına ilişkin enflasyon verileri açıklandı. Buna göre temmuz ayında mal ve hizmet fiyatları ortalama %3,23 oranında artarken yıllık enflasyon da %61,78 olarak belirlendi. Geçtiğimiz ay memur ve emekli maaşlarına yılın ikinci yarısı için %10 oranında artış yapılmıştı. Temmuz enflasyonu ile birlikte altı ay için verilen zammın üçte biri daha il ayda erimiş oldu. Mutfak masrafları, doğalgaza, elektriğe gelen zamlar ve kiralar dikkate alındığında memurların cebine yansıyan gerçek erimenin çok daha yüksek olduğu görülüyor. 

Yüksek enflasyon; ülke içinde paranın değerinin düşmesi ve alım gücünün azalması nedeniyle özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı zorlamaktadır. Enflasyonist dönemlerde yaşanan ekonomik gelişmelere bağlı olarak daha yüksek oranlı maaş zammı yapılsa da maaşlardaki artışlar enflasyon dolayında kaldığı sürece emeği ile geçinen kesimin hayat standardının düşmesine neden olmaktadır.

Bu tür durumlarda çalışanların alım gücünün korunması ve artırılması her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır. Aksi halde ekonomideki bütün olumsuz gelişmeler dar ve sabit gelirlilerin yapacağı fedakarlığa bağlı olarak aşılmakta, her dönemde zengin daha zengin fakir daha fakir hale gelmektedir. Bu nedenle artık memur ve emeklilerimizin üzerindeki ekonomik yükü hafifletmenin vakti gelmiştir. Memur ve emeklilerin üzerindeki bu yükü hafifletmenin yolu önce maaşları açlık ve yoksulluk sınırından kurtarmak sonra maaşlara enflasyonun üzerinde bir artış yapmaktan geçmektedir. Alım gücünü korumanın ve yükseltmenin yolu ise refah payı ödemesidir. Bu nedenle artık maaşlara ek zam yapılması da bu ekonomik şartlar altında zorunlu hale gelmiştir. 

Dolayısıyla her zaman ifade ettiğimiz gibi maaşlara ek zam verilmesi, refah payı eklenmesi, enflasyon farkının ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması ve vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi yönündeki taleplerimizin karşılık bulması bu süreçte hayatı bir önem taşımaktadır.

Temmuz ayı enflasyonuyla birlikte memur ve emeklilerimizin %10 zamla bu dönemi atlatamayacağı görülmelidir. Bu nedenle çarşı, pazarda fiyatlar sürekli yükselirken alım gücünü koruyacak, memur ve emekliye nefes aldıracak uygulamalara ihtiyaç vardır.”

Başımız Sağ Olsun

0

Kurulduğu günden itibaren teşkilatımıza kıymetli hizmetleri olan, gerek Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi olarak konfederasyonumuza, gerekse şube başkanı olarak sendikamıza ve eğitim camiamıza büyük emek veren Devli’nin vefatı bizleri derinden üzdü. Türk Eğitim Sen olarak merhuma Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve tüm eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz. Devli, 70 yaşında ve iki çocuk babasıydı. Rıdvan Naci Devli’nin cenazesi 05.08.2024 tarihinde ikindi namazına müteakip Aydın Merkez’de Bey Camii’nden kaldırılacaktır. Devli’nin vefatından duyduğu derin üzüntüyü paylaşan Genel Başkanımız Talip Geylan, “Aydın Eski Şube Başkanımız, Merkez Denetleme Kurulu Eski Başkanımız, kurulduğu günden beri teşkilatımıza büyük hizmetler vermiş olan emektarımız ve abimiz Rıdvan Naci Devli’yi kaybettik. Rabbim rahmetiyle kuşatsın. Mekanı cennet, ailesinin ve camiamızın başı sağ olsun” dedi.

Mülakatlarda KPSS Puanı Ölçüsünde Değerlendirme Yapılmasını Sağlayın!

0

Genel Başkan açıklamasında şunları kaydetti: “Henüz geç değildir; öğretmen mülakatlarında KPSS puanı ölçüsünde değerlendirme yapılmasını sağlayın. Tamam, kimseye KPSS puanı altında puan verilmiyor ama komisyonların farklı takdir hakkı kullanıyor olması adaletsizliklere neden olmaktadır. 20 puan fazla verilen adaylar dahi olduğunu duyuyoruz. Bu durum, 0,1’lik farklarla ilk 20.000’ne girmiş kimi adayları kapsam dışı bırakacaktır. Yazılı sınavda yüksek puan almış ve ilk 20 bine girerek atanmaya hak kazanmış tek bir meslektaşımız dahi mağdur edilemez! Bu, büyük bir vebaldir!”

Vefatının 100. Yılı Anısına Türk Eğitim Sen’den Ziya Gökalp’e Vefa

0

“Bedenimin babası Ali Rıza Efendi hislerimin babası Namık Kemal fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir.”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Bu önemli eser, Gökalp’in Türk devletinin kuruluş sürecindeki kritik rolünü ve Atatürk’ün onun fikirlerine verdiği önemi bir kez daha gözler önüne sererken; üyelerimizden ve öğrencilerden Osmanlı Türkçesi okumaya ilgi duyanların okuma ve anlamlarını geliştirmek için kullanabilecekleri bir çalışma olarak da Türk okuyucusuna yeni bir pencere açmaya namzettir.
Gökalp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında kültürel ve eğitim politikalarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamış, “Dil, bir milletin manevi hayatının aynasıdır” diyerek, Türk dilinin sadeleşmesi ve zenginleşmesi için önemli çalışmalar yapmıştır. Onun bu çalışmaları, Türkçe’nin bugünkü gelişmiş seviyesine ulaşmasında büyük pay sahibidir. Eğitim alanındaki reform önerileriyle Türk eğitim sisteminin temellerini atan Gökalp, milli bilincin güçlenmesine ve Türk kimliğinin korunmasına da büyük katkı sağlamıştır.
Gökalp’in sosyolojik analizlere dayanan düşünceleri, toplumun sorunlarını çözmek ve milli kalkınmayı sağlamak için bilimsel yaklaşımların önemini vurgular. Gökalp’in “Türk milleti için asıl gaye, milli kültürü muhafaza ederek çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaktır” sözü, Türk milletinin hedeflerini net bir şekilde ortaya koymuştur.
Türk Eğitim Sen’in bu değerli eseri yeniden basması, Gökalp’in fikirlerinin ve katkılarının yeni nesiller tarafından daha iyi anlaşılmasına ve onun düşüncelerinin Türk eğitim ve bilim camiası tarafından daha derinlemesine incelenmesine imkân tanıyacaktır.
Bu eser; Türk kültürü ve milli bilinç üzerine derin analizler içerdiği için hem tarih hem de sosyoloji meraklıları için vazgeçilmez bir kaynak olmaya devam etmesinin yanında, Gökalp’e vefa, saygı ve hürmet de barındırmaktadır. Bu kıymetli eserin Türk okuyucusuna hayırlı olmasını diliyoruz.

Sınav Görevi Cezalarının İptalini Talep Ettik

0

Bilindiği üzere, Milli Eğitim Bakanlığı Merkezi Sistem Sınav Yönergesi’nde, yönergeye aykırı hareket eden kamu görevlilerine disiplin yönetmeliğine göre işlem yapılacağı, Bakanlığın yaptığı sınavlarda bir yıl süreyle, tekrarı halinde beş yıl süreyle sınav görevi verilmeyeceği, belirtilmiştir. Sendikamıza, sınavlarda görev alan kamu görevlilerine verilen bu cezaların sayısında artış olduğu, beş yıl gibi uzun bir süreyi kapsadığı ve bu cezaların affı konusunda herhangi bir çalışma yapılmadığı konusunda bilgiler gelmektedir.
Türk Eğitim-Sen olarak; merkezi sistem sınavlarında görev alan kamu görevlilerine yönergeye aykırı hareket etmeleri durumunda verilen, beş yıl süreyle sınav görevi vermeme cezalarının geri alınarak, mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması hususunda, MEB’e talepte bulunduk.


İlgili yazı için tıklayınız.