Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, mali konularda bilinen rakamların ötesinde, beklentilere cevap verecek bir rakam beklediklerini söyledi. Akyıldız, Başbakanlık Merkez Bina’daki toplu görüşmelerin 3. turunun ardından yaptığı açıklamada, mali ve sosyal haklara ilişkin taleplerinin bir sıralamaya dayandırılmasını istediklerini, hepsinin 2009 yılında gerçekleştirilmesi gibi bir beklentide olmadıklarını da vurguladı.
Maaş artışı, maaş gösterge ve katsayısı, yan ödeme gösterge ve katsayısı artışı ile kamu çalışanlarına toplu görüşme ikramiyesi verilmesi konusundaki taleplerinden aşağı inmek ya da vazgeçmek gibi bir eğilim içinde olmadıklarını ifade eden Akyıldız, ”Buna karşılık kamu çalışanlarına gelecek yıl için ayrılan kaynak 5 milyar 750 milyon YTL’dir. Bu rakam düşük bir rakamdır. Biz mali konularda bilinen rakamların ötesinde beklentilere cevap verecek bir rakamı bekliyoruz” diye konuştu.
Sendikal ve demokratik haklar konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da dahil olduğu geciken müşterek çalışmaların başlatılmasını istediklerini dile getiren Akyıldız, kamu hizmet kollarındaki taleplerin rapor olarak Kamu İşveren Kurulu’na sunulduğunu, raporların değerlendirilmesi konusunda Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun Devlet Personel Başkanlığı’na talimat verdiğini bildirdi. Akyıldız, bunun önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
Akyıldız, 4/b statüsündeki sözleşmeli personelin askerlik dönüşü işe başlama, becayiş ve eş durumu tayini ile ilgili olarak bir mutabakat tesis edildiğini, bunun 4/b’lilere müjde olarak verilebileceğini belirtti.
Kamu çalışanları için ve kamu çalışanlarının haklarını korumak ve iyileştirmek için masada gayret sarf ettiklerini dile getiren Akyıldız, bunu sonuna kadar sürdüreceklerini söyledi.
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ise konfederasyonların mali tekliflerini Kamu İşveren Kurulu olarak değerlendireceklerini, ekonomiden sorumlu diğer bakanlarla konuyu istişare edeceklerini belirterek, ”Perşembe ve Cuma günü bu yaptığımız görüşmeler doğrultusunda görüşümüzü konfederasyon başkanlarımıza açıklayacağız” dedi.
Başesgioğlu, Başbakanlık Merkez Bina’daki toplu görüşmelerin 3. turunun ardından yaptığı açıklamada, kararlaştırılan gündem maddeleri çerçevesinde kamu çalışanlarının çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve özelleştirme uygulamalarına ilişkin kapsamlı bir raporu değerlendirdiklerini söyledi.
Mali haklar kapsamında konfederasyonlar tarafından Kamu İşveren Kurulu’na sunulan tekliflerin mali analizinin bürokratlar tarafından yapıldığını dile getiren Başesgioğlu, ayrıca konfederasyonlara, 2008 yılı personel harcamalarının gerçeklemesi ve 2009 Yılı Orta Vadeli Programı’nda yer alan personel ödeneklerine ilişkin bilgiler sunulduğunu ifade etti.
Başesgioğlu, 28 Ağustos Perşembe günü tekrar toplanarak mali ve sosyal haklar gündem maddesini etraflı bir şekilde görüşeceklerini bildirdi. Bakan Başesgioğlu, ”Bu arada konfederasyonlarımızın vermiş oldukları mali teklifleri Kamu İşveren Kurulu olarak birlikte değerlendireceğiz. Yine ekonomiden sorumlu diğer Sayın Bakan arkadaşlarımızla konuyu istişare edeceğiz. Perşembe ve Cuma günü de bu yaptığımız görüşmeler doğrultusunda görüşümüzü konfederasyon başkanlarımıza toplantıda açıklayacağız.”
Her iki tarafın da iyi niyetli olarak toplu görüşmelerin memurlara fayda getirecek, çalışma şartlarını düzeltecek konular üzerinde yoğun bir çalışma yürüttüğünü vurgulayan Başesgioğlu, Türkiye’de memur sendikacılığının gelişmesi konusunda yapılan bu çalışmaların son derece önemli olduğunu belirtti. Başesgioğlu, şunları kaydetti:
”Çünkü sosyal diyaloğun güçlendirilmesi, kurumsallaştırılması neticede Türkiye’de kamu sendikacılığını çok güçlü hale getirecektir. Eğer bugün ülkede grevli, toplu sözleşmeli kamu sendikacılığı olacaksa bu sendikacılığın geçeceği yer bu toplu görüşme masasıdır. Bu hak burada alınacaktır, burada teslim edilecektir. Onun için bu masayı küçültücü, bu masayı incitici, bu masayı ciddiyetten uzak sayan davranışlara itibar etmiyoruz. Bunu sendikacılığa da hayırlı bir girişim olarak görmüyoruz. Ayrıca konfederasyonlarımızın bu iyi niyetlerini, gayretlerini çeşitli şekilde eleştirenler var. Bu konudaki eleştirilere de katılmak mümkün değil.
Şu ana kadar mali haklar bölümüne ilişkin herhangi bir detay görüşülmemiştir, ne toplu görüşme primi adı altında ne de başka bir ad altında. Yani sendikaların kendileri adına hiçbir talepleri söz konusu olmamıştır. Bütün talepleri kamu çalışanlarına, temsil ettikleri gruplara ilişkindir.”
Başesgioğlu, toplu görüşmelere Perşembe günü devam edeceklerini, gerek olursa Cuma günü son bir toplantı daha yapmayı planladıklarını bildirdi.
-”POPÜLİST BİR ANLAYIŞLA HAREKET ETMEDİK”-
Başesgioğlu, konfederasyonların talepleriyle Hükümet’in ayırdığı kaynak arasındaki farkın hatırlatılarak, kaynağın artırılıp artırılmayacağına ilişkin bir soru üzerine, Hükümet’in yakın zamanda ek ödeme almayan memurlara en az 100 YTL olmak üzere iyileştirme yaptığını anımsatarak, bunun da bir maliyet getirdiğini söyledi. Başesgioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Açıkçası 2009 yılında yapılması öngörülen iyileştirmeyi Hükümetimiz memurlarımızın lehine 6 ay öne çekmiştir. Tabii hesaplama yapılırken bütün bu maliyet unsurları birlikte değerlendiriliyor. 2-3 günlük görüşme sürecinde bu ödenekler konusundaki sınırlarımızın nereye dayanacağını birlikte göreceğiz. Şunu açıkça ifade edeyim; Türkiye, makro istikrarı koruma konusunda uyguladığı başarılı bütçe politikalarıyla hem kendi kamuoyunda hem de dünya ekonomik kamuoyunda büyük bir saygınlığa ulaşmıştır. Bu saygınlığa ulaşmak sadece itibari bir şey değil, aynı zamanda bizim ekonomik dengelerimizi düzeltmemiz açısından da son derece olumlu olmuştur. Yani bir taraftan memurun cebine 10 lira koyup, diğer taraftan 15 lira almak gibi bir popülist anlayış içerisinde değiliz. Memurumuzun satın alma gücü artsın, refah payı artsın, bunları istiyoruz, ama bunların büyük bir fotoğraf içerisinde makro ekonomik denge içerisinde gözetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Onun için bugüne kadar hiç popülist bir anlayışla hareket etmedik. Ekonominin gerçeklerine, ekonomik dengelere uygun hareket ettik. Burada bütün maharet bu ince dengeyi birlikte yaratabilmek, koruyabilmektir. Yoksa hiç kimse memuruna en ideal olan ödeneği, aylığı verme konusunda bir hassasiyet, cimrilik içerisinde değil.”
Mutabakata varılan konuların uygulanmasına ilişkin soru üzerine Başesgioğlu, burada siyasi iradenin önemli olduğunu vurguladı. Masada görüşülen bir çok konunun başka bakanlıkları da ilgilendirdiğine işaret eden Başesgioğlu, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, diğer bakanlıklar ve parlamentoyu ilgilendirdiğini dile getirdi. Başesgioğlu, bu nedenle ortak çalışmalara ihtiyaç olduğunu, Kamu İşveren Kurulu olarak alınan kararları diğer kurumlarla paylaşarak sürecin hızlı işlemesine katkı sağlama anlayışında olduklarını kaydetti. Murat Başesgioğlu, görüşmeler sonunda tam bir mutabakata varılırsa bunun takvimi ve planlamasının yapılabileceğini söyledi.
Türkiye Kamu Sen Genel Sekreteri ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK da çalışma şartlarına ilişkin yapılan görüşmelerde sendikamızın görüş ve taleplerini açıkladı. Koncuk konuşmasında, kamu çalışanlarına mahsus ön lisans ve lisans tamamlama programlarının açılması konusuyla ilgili olarak;”Bu konu Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız Kurum İdari Kurulu toplantısı teklifimizde de vardır. Eğitim çalışanlarına mahsus ön lisans ve lisans tamamlama programları açılmalıdır. İki, üç yıllık yükseköğretimi bitirmiş arkadaşlarımız var, bunlar alanlarında ilerlemek istiyorlarsa bunlara fırsat vermek lazım. YÖK, sınıf öğretmenlerine lisans tamamlattırırken diğer talepleri kabul etmemiştir. Diğer tüm kamu çalışanları için de ön lisans ve lisans tamamlama imkanı aranmalıdır. Kamu görevlilerinin görev tanımlarının yapılması, kamu görevlilerinin kadrolarının gerektirdiği görevleri dışında çalıştırılmasının önüne geçilmesi, memurların yapmakla yükümlü oldukları işlerin yalnızca memurlara gördürülmelidir, memur ve hizmetlilerle ilgili sübjektif değerlendirmelere yol açan ‘İDARENİN vereceği diğer görevleri de yapar’ ibaresi kaldırılmalıdır. Kamu görevlilerinin, kadroları dışında çalıştırılmasının önüne geçilmelidir. Bu keyfiliktir, buna yasalarımız müsaade etmemektedir. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı, Kredi Yurtlar Kurumu ve üniversitelerimizde çalışan memur, hizmetli ve diğer çalışanların görev tanımlarının yapılmamış olması büyük kargaşaya yol açmaktadır. Bu durum, çalışanlar ile yöneticiler arasında zaman zaman tartışmalara yol açmaktadır. Bu anlamda çalışanların görev tanımları yapılmalıdır. Bazı kurumlarımızda işçiler yönetici yapılmaktadır. Bu anlayış kurumlarda çalışan belli birikimi ve tahsili olan memurların moralini bozmaktadır. Bu uygulama da yasalara aykırı bir uygulamadır. Yasaların müsaade etmediği bu tür uygulamalardan vazgeçmek gerekir. Fazla çalışma sürelerinin izne çevrilmesi uygulaması yerine, fazla mesai ücreti ödenmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan şube müdürleri, müdür yardımcıları için görevde yükselme, atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkarılmalı ve istisnasız uygulanması sağlanmalıdır. Aynı şekilde Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı ve Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personelin tayinleri bir esasa bağlanmalıdır. Bu çalışanlar içinde norm kadro uygulaması olmalı, norm kadro uygulaması kadar personel görevlendirilmelidir. Yardımcı Hizmetler sınıfında çalışanların bir defaya mahsus sınavsız olarak Genel İdare Hizmetler sınıfına geçirilmesi sağlanmalıdır. Bu yapılırsa okul ve kurumlarımızın memur ihtiyacı da karşılanmış olacaktır.” dedi. YÖK hakkında yapılan konuşmalarda da söz alan Koncuk, ”YÖK yeniden yapılandırılmalıdır. YÖK üniversitelerimizde huzuru kaçıran sorunun kaynağı bir yapıya bürünmüştür. Demokratik üniversite yapılanmasının ümitsiz bir klinik vakıa haline dönüşmüş olmasıi, YÖK’ün üniversiteler üzerinde kurduğu baskılar sonucudur. Burada çalışanlar baskı altında kalmıştır. Bunu sendikalara üye sayılarıyla örnekleyebiliriz. Üniversitelerimizde baskıcı, antidemokratik bir yönetim biçiminden olsa gerek, sendikalaşma oranı çok düşüktür. Hâlbuki üniversiteler demokrasinin, insan haklarının hayat bulduğu yerlerdir. Bu durum üniversitelerimize yakışmamaktadır. Kimse kusura bakmasın, demokratik davranış sergilemeyenler demokrasiden söz edemezler. Tüm bu olumsuzluklar üniversitelerimizde artık son bulmalıdır. Akademik hayatın ihtiyaçlarına cevap veremeyen, köhnemiş, anti-demokratik, merkeziyetçi ve rektör saltanatı üzerine kurulu YÖK kanunu yeniden ele alınmalıdır. Mevzuat olumlu bir istikamette, üniversitelerimizi katılımcı, demokratik, özerk ve daha ileri düzeyde bilim ve yüksek öğretim kurumlarına dönüştürme istikametinde olacak şekilde değiştirilmeli, bunun adımları atılmalıdır. Meslek liselerinde okuyan evlatlarımız adaletsiz katsayı uygulamasından kurtarılmalı. Bu taleplerimizi her platformda dile getirdik. YÖK Başkanını ziyarete gittiğimizde de bu değişikliklere destek olacağımızı açıkladık. Katsayı sorunu 2008 yılında çözülsün istedik. Bu gerçekleşmedi. İnşallah bu sorun 2009 yılında çözümlenir. Eğitim meselesine ideolojik değil pedagojik yaklaşmak gerekir. Artık yüksek öğretimimiz, rektörlük boyutuyla, akademik kariyer boyutuyla, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi boyutuyla ve ayrıca ÖSS boyutuyla sorunların masaya yatırılması gerekir diye düşünüyorum.”dedi.
Koncuk bir başka maddeyle ilgili olarak yaptığı konuşmada ise ”657 sayılı Kanun’un 64.maddesi yeniden düzenlenerek ve kalkınmada öncelikli illerde çalışan personelin tamamına 2 yılda 1 kademe ilerlemesi verilmelidir. Bu konuda yaşanan sorunlar ve haksızlıklar vardır. Bunu düzeltmek zor değildir. Kanunda bir değişiklik yapılarak çalışanların bu haktan eşit olarak yararlanması sağlanabilir.” şeklinde konuştu.
Sözleşmeli personelin sorunlarına da değinen Koncuk ”Sözleşmeli öğretmenliği emir kulu orduları yaratmak olarak görüyoruz. Sözleşmeli anlayış, eğitimde kalitenin düşmesine, nitelikli iş gücünün istihdam edilememesine ve sözleşmeli kölelik anlayışının hâkim kılınmasına yol açmaktadır. Türk Eğitim-Sen, kadrolu öğretmen dışındaki istihdam türlerine tamamen karşıdır. İnsan yetiştirmek gibi ulvi bir amacı olan öğretmenlik mesleğinin bu denli ayaklar altına alınması eğitim camiamızda infial uyandırmaktadır. Öğretmen açığını giderebilmek için Bakanlığın sözleşmeli öğretmen ataması yapmasını, öğretmenleri ücretli, vekil öğretmen olarak çalıştırmasını uygun görmüyoruz. Eğitim süreklilik isteyen bir iştir. Bu nedenle geçici olarak istihdam edilen personelden hiçbir şekilde verim alınamaz. Bu uygulamada kamu yararı yoktur ve sözleşmeli öğretmen alımı büyük hak kayıplarına yol açmaktadır. Dolayısıyla mevcut sözleşmeli öğretmenler bir an önce kadroya geçirilmeli ve sözleşmeli öğretmen alımı uygulamasına son verilmelidir. Aksi takdirde sorun daha da büyüyecek ve Türk Milli Eğitimi içinde bulunduğu cendereden çıkamayacaktır. Bilindiği gibi sözleşmeli öğretmenler daha önce 4-C maddesi ile göreve başlamaktaydı. Bu şekilde hiçbir ekonomik ve sosyal hakkı olmadan, sadece gireceği ders ücretinden ibaret çok cüzi ücretlerle çalışmaktaydılar. Tatillerde bu ücreti de alamamaktaydılar. Biz buna ‘Sözleşmeli Kölelik’ diyorduk ve şiddetle karşı çıkıyorduk. Bu arkadaşlarımız adına verdiğimiz hukuk mücadelesi sonucu, Danıştay’a açtığımız davalarla, 4-C maddesi ile sözleşmeli öğretmen alımını durdurduk ve nispeten daha avantajlı olan 4-B maddesine göre sözleşmeli öğretmen alımı yapılmasını sağladık. Böylece, en azından bu arkadaşlarımızın belirli bir maaşının olmasını ve tatillerde de ücretlerini alabilmelerini sağladık. Fakat 4-B maddesi de olsa, sözleşmeli öğretmenlik sisteminin halen “Sözleşmeli Kölelik” sistemi olduğunun altını çiziyor ve bu arkadaşlarımızın kadrolu olarak alınması için mücadelemizin sürdüğünü belirtiyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 04.07.2006 tarih ve 2006/58 sayılı genelgesi ile hizmet sözleşmesinin feshi hallerini düzenlemişti. Bu genelgenin Ek-1’inde bulunan 13. madde ‘taraflar, bir ay önce ihbar etmek şartıyla, sebep göstermeksizin sözleşmeyi her zaman fesih edebilir’ şeklindeydi. Bu madde Bakanlığa istediği sözleşmeli öğretmeni, istediği zaman, sorgusuz-sualsiz kapı önüne koyma hakkı vermekteydi. Sendikamız bu maddeye karşı Danıştay’a dava açtı ve çıkarttığı kararla bu maddenin yürütmesinin durdurulmasını sağladı. Hukuk mücadelemiz sonucunda kazanılan bu hak sözleşmeli öğretmenlerimizin iş güvencelerinin sağlanması noktasında kazanılmış ciddi bir hak olmuştur. Hükümetin sözleşmeli personel istihadamında ısrar etmesi Türk Eğitim Sen tarafından her platformda dile geitirilecektir. İktidarın bu konuda ısrarı, çocuklarımıza reva gördüğü bu zulmün devam etmesi İktidarın geleceği açısından da hayırlı olmayacaktır. Aziz milletimiz iktidarın evlatlarımıza layık gördüğü sözleşmeli kölelik uygulamasını asla affetmeyecektir." şeklinde konuştu.