Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un, SBS sonuçları ile ilgili yaptığı basın açıklamasıdır.
DEVLET OKULLARININ BAŞARISIZLIĞININ NEDENİ, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN YANLIŞ POLİTİKALARIDIR.
SBS sonuçları dün açıklandı. Buna göre, SBS’de ilk 10 dereceye sadece bir devlet okulu girebildi. İlk 10 dereceyi paylaşan öğrencilerin özel okullardan çıkması gözleri yeniden devlet okullarına çevirdi. Türkiye’de 2009-2010 eğitim-öğretim yılında ilköğretimde devlet okullarına giden 10 milyon 274 bin 728 öğrenci, özel ilköğretim okullarına giden 251 bin 967 öğrenci bulunmaktadır. Devlet okullarının özel okullara göre öğrenci sayısı açısından dev bir üstünlüğe sahip olmasına rağmen, SBS’de ilk 10’a sadece bir devlet okulunun girebilmesi, devlet okulları ile özel okullar arasındaki kalite farkını ortaya koymaktadır.
Ülkemizde devlet okulları sınavlarda yeterli düzeyde başarı gösterememektedir. Çünkü devlet okulları ile özel okullar eşit koşullarda rekabet edebilecek güce sahip değildir. Bugün devlet okulları birçok sorunla baş başa bırakılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, okullara yeterli kaynak aktarmadığı için, okullar kendi imkânlarıyla ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, özel okulları desteklerken, devlet okullarına üvey evlat muamelesi yapmaktadır.
Devlet okullarında derslik ve öğretmen açığı sorunu devam etmektedir. Bugün devlet okullarında sınıf mevcudu özel okulların iki katıdır. Öğretmen açığı dolayısıyla eğitim-öğretim sağlıklı bir şekilde yapılamamaktadır. Devlet okullarında laboratuarlar, ders araç-gereçleri, spor salonları yetersizdir. Yine devlet okulları teknolojik açıdan oldukça geride kalmıştır. Bazı okullarda öğrencilerin kullanabilmesi için bilgisayar bile bulunmamaktadır.
Öğrenciler sınavlarda başarılı olmak için dershanelere gitmekte ya da özel ders almaktadır. Bugün öyle bir noktaya gelinmiştir ki, dershaneler hem sayı hem de işlev olarak okulların önüne geçmiştir. Hatta dershaneler neredeyse gayri resmi özel okullar haline gelmiştir. Bu Türk milli eğitimi için utanç vericidir. Türkiye’de hiçbir dönemde öğrenci bu kadar dershaneye bağımlı olmamış, hiç bu kadar okulu arka plana atmamıştır. Gelinen noktada, parası olan öğrenci dershaneye giderek, kendini daha iyi donatırken, parası olmayan öğrenci okulda aldığı bilgilerle sınavlara girmektedir. Bu da öğrencilerin eşit koşullarda yarışmasına engel olmaktadır. Dolayısıyla devlet okullarının başarısızlığının temelinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yıllardır sürdürdüğü yanlış politikalar vardır. Bunların üzerine bölgelerarası eğitim eşitsizliğini de koyduğumuzda içinde bulunulan olumsuzlukların boyutunun ne kadar büyük olduğu anlaşılacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı siyasi yandaş kayırma anlayışından başka görevleri olduğunu hatırlamalı, MEB tüm eğitim çalışanlarını kucaklayan bir tavır sergilemelidir. Torpilli, beceriksiz yöneticilerin Türk milli eğitimini getirdiği nokta burasıdır. MEB tepeden tırnağa ehliyetli yöneticilerle yönetilmelidir. Eğitim-öğretimle ilgilisi olmayan müsteşarlar, eğitim-öğretim ve personelin derdinden bihaber genel müdürler ve bütün bu yaşananlara kayıtsız kalan Milli Eğitim Bakanları bu tablonun sorumlularıdır.
Bu noktada devlet okullarına eski itibarı mutlaka kazandırılmalıdır. Bunun için, devlet okulları başta kaynak olmak üzere her yönden desteklenmelidir. Ayrıca, devlet okullarının durumu 1-5 Kasım 2010 tarihinde Ankara’da yapılacak 18. Milli Eğitim Şurası’nda ele alınmalı; Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, sendikalar, eğitimciler bir araya gelmeli, görüş alışverişinde bulunmalı ve devlet okullarının kaliteli, verimli hale getirilmesi için yapılması gerekenleri tespit ederek, bunları en kısa zamanda uygulamaya koymalıdır.
HİÇBİR SINAV ÇOCUKLARIMIZIN HAYATINDAN ÖNEMLİ DEĞİLDİR. BU NEDENLE SBS SONUÇLARI NEDENİYLE AİLELER ÇOCUKLARINA BASKI YAPMAMALI, ONLARIN TRAVMA YAŞAMASINA NEDEN OLMAMALIDIR.
Ülkemizde sınav sistemi, öğrencileri büyük bir yarışın içine sürüklemiştir. Bu yarışta öğrenciler çocukluklarını yaşayamaz hale gelmiştir. Oyun oynaması gereken yaşta, sınavdan sınava koşan öğrenciler psikolojik olarak olumsuz etkilenmekte, hatta büyük travma yaşamaktadır. Son olarak İzmir’in Buca ilçesinde 14 yaşındaki bir ilköğretim okulu öğrencisinin SBS’den düşük puan aldığını öğrenince intihar etmesi bunun en somut kanıtıdır. Böylesine üzücü olaylarla karşılamak biz eğitimcileri derinden etkilemektedir. Bu noktada SBS’nin olumsuz sonuçlarının görülerek, bu sınav sisteminin kaldırılacak olması memnuniyet vericidir. Ancak bu süreçte öğrenciler ve veliler hem maddi hem de manevi olarak mağdur edilmiştir. Öğrencileri dershanelere bağımlı yapan, öğrencilerin dershaneye gitme yaşını 10’a kadar düşüren, okulları ikinci plana atan, öğrencilerin çocukluklarını yaşamasına engel olan ve üç yıldır uygulanan SBS garabetinin kaldırılacak olması olumlu bir gelişme olmasına karşın, kayıpları telafi etmeyecektir.
SBS’de başarısız olan öğrenciler hiçbir şekilde kendilerini suçlamamalıdır. Türkiye’de eğitimle bu kadar sık oynanması, sonuçları iyi analiz edilmeden yeni bir sınav sisteminin uygulamaya konulması ve bu nedenle milyonlarca kişinin mağdur edilmesi alışılageldik bir durum olmuştur. Aynı iktidarın bakanları bile birbirinden farklı ve çelişkili uygulamalarıyla dikkat çekmektedir. Bu koşullarda öğrencilerin sınavlarda başarı sağlamasını beklemek doğru değildir. Burada asıl başarısızlık; böyle bir sınav sistemini uygulamaya koyan, eğitimi yaz-boz tahtasına dönüştüren, eğitimde köklü reformlar yapamayan, doğru bir eğitim sistemi ortaya koyamayan Milli Eğitim Bakanlığı’nındır. Ailelerin bu noktada SBS sonuçları sebebiyle çocuklarına baskı yapmaması, onları motive etmesi ve SBS’de aldığı puanın da bir başarı olduğunu anlatması gerekmektedir. Sınav her şey demek değildir. Hiçbir sınav çocuklarımızın hayatından önemli de değildir. Bu nedenle ebeveynler çocuklarına destek olmalı, onları yarış atı olarak görmemelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.