BİN YIL ÖNCE BİN YIL SONRA

İlk dil bilginimiz,
İlk sözlük bilimcimiz,
İlk coğrafyacımız,
İlk ansiklopedicimiz,
İlk Türkoloğumuz…

Karahanlı hanedanının şehzadesi, Kaşgarlı Mahmut.
Birleşmiş Milletlerin Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu olan UNESCO tarafından 2008 yılı “Kaşgarlı Mahmud Yılı” ilan edilmiştir. İyi ki de edilmiş, bu vesileyle birçok bilim adamının yukarıdaki unvanları atfettiği Kaşgarlı Mahmud’u ve dev eserini yeniden düşünme, değerlendirme fırsatı doğmuş oldu. Bu yüce Türk bin yıl sonra kendisinden bahsettiren, geçmişimize ve dilimize ışık tutan dev gibi iki eser bırakmıştır. Kaşgarlı’nın günümüze kadar ulaşan eserinin adı Divânü Lügâti’t-Türk’tür. Kendisi, bir eserinin daha olduğunu divanında söylüyorsa da bu eser henüz bulunamamıştır. Bulunamayan bu eserin adı Kitâbı Cevâhir el-Nahvi fî Lügâti’t-Türk’tür.

“Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım” diyor Necip Fazıl. En yalın ifade ile ilk Türkçe sözlüğümüz olan Divanü Lugati’t-Türk yirmi yıllık bir araştırma, bilgi toplama sürecinin üzerine iki yılda kaleme alınarak yirmi iki yılda tamamlanmış bir şaheserdir. Türk diline ve Türk kültürüne adanan bir ömrün en büyük meyvesidir bu eser. Ayrıca dilimizin ve kültürümüzün ne kadar zengin, ne kadar köklü olduğunu anlatması, belgelendirmesi bakımından da çok önemlidir.

Kaşgarlı Mahmut “Tanrı yeryüzündeki erki “gücü” Türklere vermiştir. Bunların dilini öğrenmekte yarar vardır. Bu kitabı Araplara Türkçe öğretmek için ve Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye yazdım" diyebilecek kadar üstün bir Türklük ve üstün bir ana dil şuuruna sahipti. Türklük ve Türk dili ile ilgili aşağıda verilen tercümeleri bu hassasiyetini, şuurunu ve mensubiyet duygusunu ortaya koymaktadır.

"And içerek söylüyorum, ben Buhara’nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nisaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki, yalvacımız (Peygamberimiz S.A.) kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır, buyurmuştur".

            "Bu söz (hadis) doğru ise (sorgusu kendilerinin üzerine olsun) Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vâcib) bir iş olur; yok bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder."

  Kaşgarlı Mahmut’un bininci doğum yılını kutladığımız 2008 yılının sonunda vacibi yerine getiremiyorsak, aklın emrettiğini yapmakta fayda vardır. Hal böyleyken deneme yayınlarına başlayan TRT 6 diye bir kanalın icad edilmesi ne kadar düşündürücü, ne kadar hazin. Devrin iktidarı tarafından kime, hangi niyete hizmet edeceği düşünülerek böyle bir karar alınmıştır? Böyle bir karar güçlü bir Türkiye özlemine, mücadelesine ne kadar hizmet eder/edermi?
TRT 6 ile; millet olarak kurduğumuz son Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin gücü ve potansiyelinden rahatsızlık duyanların yıllardır ülkemizde uyguladığı; Kürt-Türk, laik-anti laik, sağcı-solcu, Alevi-Sünni çatışmalarını besleyecek başka bir senaryo ile karşı karşıyayız.

Anayasamızın 66. maddesi: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” demektedir. TRT 6 gibi açılımlar anayasamızın 66. maddesine ne kadar hizmet eder. Millet olarak bizim birliğimize beraberliğimize ne fayda sağlar. İktidarın bir sonraki ayrılıkçı uygulaması anayasamızın bütün vatandaşlarımızı bir ve bütün gördüğü bu maddeyi değiştirmek midir? Hatta anadilde eğitim gibi bölücü zihniyete hizmet edecek çağrılara cevap vermek midir?

Bu uygulama ile komşu bir ile gittiğinde bile birbirini anlamayan insanlarımıza bir dil oluşturarak,  milletleştirerek ayrılık bilinci şırınga edilmektedir. Bu uygulamada anayasamızın 66. maddesinde ifadesini bulan Türklük şuurunda olan kimsenin çıkarı yoktur.

TRT 6’nın yayın hayatına başlamasının zamanlaması ayrıca dikkat çekicidir. Genel kanaat bu uygulama ile AKP hükümetinin 29 Mart 2009 tarihinde gerçekleştirilecek Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde DTP’li belediyeleri elde etme ve daha çok belediyeye sahip olma arzusunun bir ürünüdür.

Herhalde bu ülkeyi vatan yapan başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları olmak üzere Türk büyüklerinin ve şehitlerimizin, yine en başta Kaşgarlı Mahmut olmak üzere “Türkçe benim ses bayrağımdır” diyerek diline aşık olanların kemiklerini sızlatan bir girişimdir TRT 6.

Bir gün AKP’ yi yönetenler reform gibi sundukları bu deformların altında kalabilirler
Unutulmamalıdır ki “birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır”

İş işten geçmeden… Akılları başa toplamak lazımdır. Gaspıralı’nın dediği gibi “Dilde, fikirde, işte birlik” Türkiye’de yaşıyorsak, devletimizin adı Türk ise kullanacağımız dil de bir olmalı, Türkçe olmalı.

Son Haberler

TARLADA İZİ OLMAYANIN HASATTA YÜZÜ OLMAZ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, Genel Başkan Yardımcımız Selahattin Dolgun ile birlikte  13-14 Aralık 2024 tarihlerinde Ordu ve Trabzon’da ziyarette bulundu.

ARALIK AYI ÜNİVERSİTE E-BÜLTENİ YAYINDA

Aralık ayı üniversite bültenimizi yayımladık! Sendikamızın güncel faaliyetlerini, eğitim dünyasındaki gelişmeleri ve üyelerimize yönelik...

ÖMK KILAVUZU YAYINLANSIN, ÖĞRETMENLERİMİZ DAHA FAZLA MAĞDUR EDİLMESİN!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Bengü Türk Tv’de “Söz Hakkı” programına katılarak, eğitim gündemine dair önemli açıklamalar yaptı.

5. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI EĞİTİM BİLİMLERİ VE SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Türk Eğitim-Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği işbirliğinde “Ziya Gökalp’in Vefatının 100. Yılı Anısına” 21-24 Kasım 2024 tarihinde Antalya/Türkiye’de düzenlenen 5. Uluslararası Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi, yüz yüze çevrimiçi oturumlar şeklinde başarı ile gerçekleştirilmiştir.