Sözlerime sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bir hadisiyle başlamak istiyorum: “Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48.). Dinimizin de buyurduğu gibi, doğruluktan şaşmamak, hak edene hakkını vermek ve bu hakkı zamanında vermek en güzel fiiliyatlardandır.
Kul hakkı kavramı beşeri ilişkilerin de temelini oluşturmaktadır. İnsanlar arasında güçlü bir bağ oluşmasını, iyilik, vicdan, merhamet gibi yüce duyguların gelişmesini sağlamakta ve böylece ahlaki yapının temellerinin atılmasına fayda sağlamaktadır. Nitekim iyi bir birey iyi bir toplum demektir.
Kamu hizmetini yerine getirirken bizler, sadakatle ve devlete bağlılıkla işlerimizi yapmaya çalışırken birçok bürokratik engelle karşılaşıyoruz. Devlete bağlılık duygusuyla, millet sevgisiyle öğretmenlik yapmak isteyen evlatlarımız ne yazık ki emek, para ve zaman harcıyor. Aileler çocuklarının istikbali için maddi manevi uğraş veriyor. Tüm bu uğraşlar, ülkemize ve kendilerine faydalı bireyler olabilmeleri, geleceğimize yön verebilmeleri ve çocuklarımıza en güzeli, en doğruyu anlatabilmeleri için sarf ediliyor. Ancak ne yazık ki bu amaç önlerine çıkarılan bir yığın engelle heba ediliyor.
“Ağaç yaşken eğilir.” atasözünden de anlaşılacağı üzere minicik beyinlere sevgi tohumları ekmek, vatana millete faydalı bireyler olarak yetiştirmek öğretmenlerin ellerine bırakılmıştır. Eğitim fakültelerine giden gençlerimizin gözlerinde ışık, kalplerinde umut vardır. Sınıflarına öğrencilerine kavuşma hayaliyle 4 yıl çaba sarf etmektedirler. Fakat gel gör ki; dört yılın sonunda gözlerdeki ışık, kalplerdeki umut azalmakta ve bir kaosa doğru sürüklenmekte öğretmen adaylarımız. Neden mi?
İşte kaosa neden olabilecek sorulardan bir kaçı;
Okulu başarıyla bitirdim ama KPSS ye hazırlanmam lazım. İyi puan alabilecek miyim? Atanabilecek miyim? KPSS’ye hazırlandım, yüksek puan aldım ama acaba mülakatı geçebilecek miyim? Mülakata alınacakların üç katı kadar kişi çağrılıyor. O halde benden düşük puan alan kişi atanıp; ben açıkta kalabilir miyim? Her şeyi başardım tamam hepsinden geçtim ama kadroya geçebilecek miyim? Ya kadroya geçmeden önce sözleşmem iptal edilirse? Evlendim eşimle bir arada olabilecek miyim? Eş durumu tayininin olmadığı doğru mu?
Olsun diyelim, sonuçta bir eğitim fakültesi mezunu arkadaşım sınıfına, öğrencilerine kavuştu. Bu da bir mutluluk olmalı. Ama biraz buruk öyle değil mi? Çünkü biz adalet duygusuyla yanıp tutuşuyoruz. Kul hakkı girsin istemiyoruz kardeşimizle aramıza. Evet, belki hepimiz ülkemizi seviyoruz, hizmet etmek istiyoruz ama kontenjan da belli. Bu durumda yapılacak en güzel şey ise tartışmasız ki objektif seçimde bulunmak. Peki, bu objektif seçim nasıl sağlanır; elbette ki sınav puanıyla.
Ya mülakat?
Sayın MEB yöneticilerimiz diyor ki, “Biz öğretmenlik mesleğini en iyi yapabileceklerini düşündüklerimize yüksek puan vereceğiz”. Peki, siz 10 dakikalık mülakatta bir öğretmen adayını tanıyıp, bu liyakat sahibi iyi öğretmendir nasıl diyebiliyorsunuz? Çünkü dört yıl boyunca fakültede birçok akademisyen söz konusu öğretmen adayının derslerine girmiş ve dört yılın sonunda ancak “tamam sen öğretmen olabilirsin” diyerek diplomayı verebilmiştir.
Ayrıca, mülakat yapmak suretiyle adayların herhangi bir terör örgütüyle bağlantısı olup olmadığını tespit edebileceklerini söyleyen yetkililere soruyorum: Bunca yıldır devlet hizmetine alınan çalışanların kontrolleri nasıl yapıldı? Bu ayıklamayı yapacak olan oradaki üç-beş üye mi yoksa milli istihbarat mı? Söz konusu açıklama mantıktan uzaktır. Adaylara birkaç soru sorulduğunda tüm bağlantılarının ortaya çıkarılacağı gibi bir inanış saçma ve komiktir. Daha geçen aya kadar devletin birçok kademesindeki kişinin yaptıkları tespit edilememiştir. Bu güne gelindiğinde herkes pişman ve üzgündür. Kandırılmalarının ağır yükünü üzerlerinde taşımaktadırlar. Peki, bu durumda yıllarca birlikte çalıştığı, yan yana yürüdüğü insanları tanıyamayanların; 10 dakikalık mülakatla öğretmen adaylarını tanıyarak değerlendirebilecekleri düşüncesi ne derece gerçekçidir?
Şüphesiz ki, mülakat sübjektif değerlendirmelere kapı aralamaktır. Ama unutulmamalıdır ki, adalet bir gün herkese lazım olacak. Bugün sizin sübjektif kriterlerle işe almadığınız, sözleşmesini yenilemediğiniz bu kişilerde bir gün aynısını yapabilecektir. Netice de, Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Devlet hiç kimsenin ego tatmini, hırs ve ideolojilerini gerçekleştirme yeri değildir. Devletine ve milletine bağlı her vatandaş eşit şartlarda devlet hizmetinde bulunma hakkına sahiptir. Bu da ancak objektif kriterlere dayalı bağımsız değerlendirmelerle mümkündür. Amacımız ne kadar iyi olursa olsun sonuç değişmemektedir. İyi niyetle başkasının hakkını gasp etmek, hırsızlık yaparak bir fakire yardım etmekten farksızdır. Milli Eğitim Bakanı başta olmak üzere tüm yetkililer bilmeliler ki ellerinde bir ateş topu tutmaktadır. Şöyle ki: Yine sevgili Peygamberimizin buyurduğu gibi; “Şüphesiz Hz. Allah, idare mevkiinde bulunan herkesten hesap soracaktır. İdaresi altındakilerin haklarını gözetip gözetmediğini, yoksa zayi mi ettiğini muhasebe edecektir. Hatta kişiyi evi halkı hakkında muhasebe ve gerekirse muaheze edecektir.”
Biz Türk Eğitim Sen olarak her zaman haktan yana olduk. İsteriz ki tüm öğretmen adaylarımız atansın, emek ve zaman israfı olmasın. Bunun mümkün olmadığı durumlarda atamaların adalet anlayışı gözetilerek yapılması talebimiz ve dileğimiz olmaktadır. Şu bir gerçek ki, mülakat objektifliğe engel olmaktadır; değerlendirmeciler mutlaka bir şeylerin tesiri altında kalmaktadır. Bir de mülakat psikolojisi; çağrılan adayların heyecan ve korkusu da ele alınacak olursa birkaç soru ile bu adaya gerçekte hak ettiği puanın verilmesi söz konusu olamamaktadır. Değerlendirme yapan görevlilere ağır eleştirilerde bulunmak değildir amacımız; sadece insan olduğumuzdan mütevellit ön yargılarımızla verebileceğimiz kararlardır endişemiz.
“İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise vicdandır.”
Victor HUGO