Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, okulların valilik yetkisinden alınarak belediyelere devredilmesine ilişkin Bakanlık içerisinde bir çalışma başlattığına ilişkin haber kamuoyuna yankı uyandırmıştır. Şayet okulların belediyelere devriyle ilgili iddialar doğruysa okulları önümüzdeki dönemde büyük tehlikeler beklemektedir.
Eğitim hizmetlerinin yerel yetkililere devredilmesi birçok açıdan sakıncalıdır. Bu uygulama okulların devlet denetimi dışına çıkarılması anlamına gelir. Devlet denetiminde olmayan okullar, belediyeler tarafından istenildiği gibi yönetilecek, adeta belediyelerin kuklası olacaktır.
Okulların belediyelere devri okulların işleyişinin tamamen belediyelere ait olması demektir. Bilindiği gibi belediyeler ağırlıklı olarak siyasi ve ideolojik kurumlardır. Dolayısıyla okulların yerel yönetimlere devri, okulları da siyasallaştıracaktır. Bölücülüğe pirim veren ve kendi ideolojik görüşü doğrultusunda hareket eden belediyeler olduğu düşünüldüğünde, öğretmenler üzerindeki baskılar artacak, öğrenciler birtakım çevreler tarafından yönlendirilecektir.
Söz konusu haberde Bakanlığın eğitim hizmetlerinin yerel yetkililere devredilmesi konusunun ilk konu başlığı olması gerektiğini vurguladığı belirtilmiştir. Bu öğretmenlerin atama yetkisi konusunda yerel yetkililerin söz sahibi olacağını anlamına gelmektedir. Bu durumda var olan siyasi baskılar had safhaya çıkacak, okullarda kadrolaşmanın önüne geçilemeyecektir. Her belediye kendi kadrosunu oluşturma yarışına girecektir.
Belediyelerin mali güçleri birbirinden farklıdır. Kimi belediyeler mali açıdan güçlüyken, kimileri ise borç batağındadır. Bu durum okullar arasında ciddi bir eşitsizliğe neden olacaktır. Mali yapısı güçlü belediyeler okullara kaynak aktarırken, mali yönden güçsüz, küçük bütçeli belediyeler okullara yeteri kadar destek olamayacaktır. Üstelik bazı belediyeler kendi personelinin maaşını bile ödeyememektedir. Dolayısıyla bu uygulama hem okullar, hem de öğrenciler arasındaki adaletsizliği körükleyecektir. Zengin ve yoksul öğrenci arasındaki uçurum artacak, fırsat eşitsizliği derinleşecektir.
Okulların yerel yönetimlere devriyle eğitim birliği ortadan kalkacak, eğitimde çok başlılık hâkim olacaktır. Okulların programlarında farklılık oluşabilecek, bu da eğitim sisteminin parçalanmasına yol açacaktır.
Bu uygulama eğitimde özelleştirmenin de ayak sesleridir. Okulların belediyelere devri ile başlayacak süreç okulların özelleştirilmesinin de önünü açacak, okulların ticari zihniyet tarafından ticarethane gibi yönetilmesine neden olacaktır. Bu da eşit, parasız eğitim hakkına büyük bir darbe vuracaktır.
Okulların yerel yönetimlere devri Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasarısı içinde daha öncede tartışılmış sivil toplum kuruluşların baskısıyla rafa kaldırılmıştı. Böyle bir uygulama kesinlikle kamu yararı taşımamaktadır. Okullar, idareciler, öğretmenler ve öğrenciler açısından son derece tehlikeli olan bu uygulama, üniter yapının bozulmasına, eğitim birliğinin ortadan kaldırılmasına, eğitimin belli güçlerin tekeline bırakılmasına, eğitimde yönetim zafiyetinin oluşmasına neden olacaktır. Bu noktada soruyoruz: Böyle bir uygulama ile eyalet devleti mi oluşturulmak istenmektedir?
Yerinden yönetim uygulaması kulağa hoş gelebilir ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar değerlendirildiğinde toplumda kaos yaratacağı bir gerçektir. Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU okulların belediyelere devri ile ilgili bir çalışma yapılıp, yapılmadığına dair bir an önce açıklama yapmalıdır. Hiç kimse toplum geleceğini ilgilendiren çok önemli bir konuda kapalı kapılar ardında çalışma yapmamalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, sorumlu hareket ederek, bu denli hassas bir konuda daha titiz olmalıdır.



