Başbakanın Hatay Mitinginde Eğitim Bir Sen’lilerin açtığı pankart çok tartışılacak. Bilindiği gibi referandum tartışmaları bugünlerde hız kazandı. Sayın Başbakan partisinin tüm gücünü, maddi imkanlarını referandum sürecinde harcamaktan çekinmiyor.
Anayasa paketi değişikliği muhteviyatında ki değişiklikler sebebiyle mi bu kadar önemli, yoksa, referandum sonucunda çıkacak oy oranı itibariyle mi önemlidir? Bu sorunun cevabı son derece önemlidir. İş bir Anayasa değişikliğini oylamaktan öte, hangi siyasi parti kaç oy alacak gibi basit bir ankete indirgenmiştir. Oluşturulan hava, Anayasa paketine evet çıkarsa, ülkemizin demokrasi, insan hakları, hukuk ihlalleri, darbeler ve darbeciler, sendikal haklar konusunda yaşadığı tüm problemler hallolacak. Ya hayır çıkarsa, işte o zaman yandık, darbeciler prim yapacak, memura toplu sözleşme tehlikeye düşecek, demokrasimiz tehlikeye girecek, 12 Eylül ve müsebbipleri ile hesaplaşılamayacakmış. Tabi ki, anayasa paketinde YÖK ve Milli Güvenlik Kurulu gibi 12 Eylül mahsulü kurumlarla ilgili bir değişiklik söz konusu bile değil.
Memura toplu sözleşme hakkı derken, oluşturulacak uzlaştırma kurulunun Hükümet ağırlıklı olacağı, üyeleri adına dava açma hakkının sendikaların elinden alınıp alınmadığı, en azından Anayasada ifade edilmediği, grev hakkının, siyaset yapma hakkının adının bile telaffuz edilmediği herhalde dikkatlerden kaçmamıştır. Bu durumda, sendikal haklar ileri mi gidiyor yoksa geri mi sorusunu her kamu çalışanının sorması gerekmektedir. Sendikal hakların ileri gitmediği, değişenin sadece kelimeler olduğu aşikardır.
12 Eylül ile nasıl bir hesaplaşma yapılacağını da, bu iddia da olanlar cevaplandırmalıdır? “Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne” sloganı ne güzel değil mi? Kulağa ne kadar hoş geliyor, geliyor da, bugün kim üstün, kim değil? Türk Eğitim Sen İl Temsilcisi bir siyasi toplantıya katıldı diye hem ceza alıyor hem de sürgün ediliyor ama Eğitim Bir Sen Elbistan İlçe Temsilcisi AKP’nin siyaset akademisine katılınca suç olmuyor, üstüne üstlük Başbakan elinden ödül alıyor. Şimdi soralım bugünkü hukuk hangi üstünlerin hukuku? Kim bu üstünler? Kimler hangi makamlara hak etmeden atanıyor? Kimlerin dediği bu ülkede kanun yerine geçiyor? Kimler bu ülkenin kaymak tabakası haline geldi? Yani iş sloganla olmuyor? Fikirle zikir bir olmalıdır. Yani bu ülkede üstünlerin bir hukuku varsa, bundan şikayet edecek olanlar bellidir? Bu düzenin hem kaymağını yiyeceksin, hem de bağıracaksın. Yok öyle bir hakkımız. Yani, amaç, bağımsız yargı oluşturmak değil, yargının yeteri kadar bağımlı olmadığı sıkıntısıdır. Ayak direyen her kurum törpülenmeli, tam teslimiyet sağlanmalıdır.
Gelelim asıl meselemize, Eğitim Bir Sen’in Hatay’da açtığı pankartta, ne yazıyor;”KENDİ NİKAHIMDA BİLE BÖYLESİNE RAHAT EVET DİYEMEMİŞTİM” Bir Anayasa paketi ile, yamalı bohçaya dönmüş bir Anayasayı, bugüne kadar 86 maddesi değiştirilmiş bir Anayasayı bir kere daha değiştireceğiz. En azından değiştirmemiz isteniyor. 86 maddesini değiştirdik de ne oldu? Ne demokrat olduk, ne de askeri müdahalelerden kurtulabildik. Tam tersine 27 Nisan’daki e- muhtıranın sorumlusunun altına 1 milyon TL’lik zırhlı araçlar aldık. Bırakın yargılamayı, ifadesi bile alınmadı. Hani darbecilerle hesaplaşılacaktı? Muhtıra verenleri baş tacı yaptık.
Biz nikahımızda gönül rahatlığı ile “evet” dedik. Çünkü sonuçlarını bildiğimiz bir akite imza attık ve eşimize de ölümüne güvendik ve güveniyoruz. Bizim imza attığımız evlilik sözleşmesi şu anda milletimize dayatılan anayasa paketinden daha sağlamdı. Hem yüce Allah önünde hem de nikah memuru ve şahitler önünde, “ölünceye kadar, bir yastıkta…” diye söz verdik.
Bir sivil toplum örgütü yöneticilerinin, kendi nikahını alaya almak olan bir pankartı açıp, siyasi amaçları olduğu çok açık olan bir anayasa paketinden, daha aşağıda, daha güvenilmez olduğunu itiraf etmesi, geleceğini bir iktidarın sürmesine ne kadar endesklediklerinin çok açık bir göstergesi değil midir? Bir siyasi iktidara ve onun siyaseten yaptıklarına kendi nikahlarını malzeme yapacak kadar küçülmeleri, kendi nikahlarını aşağılamaları nasıl anlaşılmalıdır, nasıl değerlendirilmelidir? Anayasalar Allah emri değildir, bugünden yarına değişecek metinlerdir. Ancak, bizim inancımızda olan insanlar, nikaha ve nikah sonucu oluşan aileye kutsal bir değer olarak bakar ve hiçbir kutsal, anayasa gibi bugünden yarına değişebilecek metinlerle ölçülemez, küçültülemez. Bu mukayesiyi yapanların seviyesini dahi tespit edebilmek mümkün değildir.
İşte, Sayın Başbakanın çok beğendiği ve miting meydanında zevkle okuduğu ve yazanları çok zeki insanlar diye takdim ettiği pankart ve yazılı slogan budur;” KENDİ NİKAHIMDA BİLE BÖYLESİNE RAHAT EVET DİYEMEMİŞTİM”, ya siz?
Türk Eğitim Sen, hiçbir kutsal değeri, aile yapısını geçici olaylarla mukayese etmeyecek kadar seviyeli bir oluşumun adıdır. Şahsi ikbalimizi sürdürmek veya iktidar nimetleri elimizden gitmesin diye, nikah gibi ailemizin temelini attığımız, Allah emri bir uygulamayı harcayamayız. Şerefse bu şereftir, maddi karşılığı yoktur ve hiçbir insani menfaat ile karşılaştırılamaz.Ne HAYIR ne de EVET nikahımızla karşılaştırılacak kadar kutsaldır. Yaklaşan Ramazan ayını da dikkate alarak, referandumun tüm sonuçları itibariyle hayırlı olmasını yüce Allahtan diliyoruz.
TÜRK EĞİTİM SEN GENEL MERKEZİ