YETKİ BİZİMDİR, BİZİM KALMALI

   Türkiye’de memur sendikacılığı 1980 öncesini saymaz isek henüz çok yenidir.1990’ lı yıllarda kurulan memur sendikaları yıllarca sendika yasası için mücadele etti.Bunların başında da Türkiye Kamu-Sen gelmektedir.

 

   Türkiye Kamu-Sen ve tabii ki Türkiye Kamu-Sen’e bağlı en büyük sendika olan Türk Eğitim-Sen bu mücadelenin en başında yer almış, bugün sendikal mücadelede dayanağımız olan 4688 sayılı kanunun çıkmasına katkıda bulunmuştur.

 

    Biz sendika yasası için, sendikal mücadele için çalışırken, bugün sendika bile demeye utandığımız bir yapı piyasada hiç görünmemiştir. İktidarla piyasaya çıkan bu yapı,  yalanlarla dolanlarla eğitim çalışanlarını üye yaparak yetki alma mücadelesine girişmiştir.

 

    Aynı yapı 2002 öncesi üyelerine ve kendi yöneticilerine bile sahip çıkamazken, bugün birilerinin gölgesinde sendikacılık yapmakta, yetki döneminde siyasileri, milletvekillerini, il ve ilçe başkanlarını, bazı kendini, geleceğini düşünemeyen idarecileri kullanarak yetki mücadelesine namertliği sokmaktadır.

 

    Bu yapı yetki almak için makyavalist felsefeyi benimsemiş, her yolu mubah sayarak hareket etmekle hem kendilerinin dünya ve ahiretini karartmış, hem de memur sendikacılığına darbe vurmuştur.  Mücadele eden, kazanan, hak bildiği yolda gözünü kırpmadan yoluna devam eden sendikacılık anlayışı yerine, iktidar peşinden giderek, yalan vaatlerle üye yapma modelinin sendikacılık literatürüne girmesine vesile olmuşlardır.

 

   Sendikal mücadelede,hak elde etmede,eğitim çalışanları adına zerre kadar kazanımları olmayan bu yapı,bu ülkeye yıllarca hizmet edecek,ülkenin geleceği olan öğrenciler yetiştirecek,toplumun en kültürlü kesimi olarak gördüğümüz, eğitim çalışanlarının geleceğiyle oynamakta,”gelen ağam giden paşam” mantığını benimseyen bir yapı oluşmasına sebep olarak ülkemize ve eğitim çalışanlarına en büyük zararı vermektedir.

 

   Bütün bunlar olurken Türk Eğitim-Sen, sendikal mücadelesine başladığı günden bugüne eğitim çalışanları adına yaptığı mücadelesi sayesinde ekonomik ve sosyal haklar almaya devam etmektedir. Eğitim çalışanlarının gönlüne taht kurmuş, onların gönüllerinin en mutena yerinde yer almış,  gücünü üyelerinden ve eğitim çalışanlarından alarak yoluna devam etmiştir.

 

   Bu sayededir ki Türk Eğitim-Sen 2001 den buyana gücüne güç katmış,her türlü entrikaya,yalana,dolana,baskıya,haksız ve hukuksuz atamaya rağmen üye sayısını artırmış, yetki almış, üye sayısını 155 000’ e çıkarmıştır.

 

   Çünkü Türk Eğitim-Sen genel merkezi, şube yöneticileri, il temsilcileri, ilçe başkan ve yöneticileri, işyeri temsilcileri ve üyeleri; anadilde eğitimi savunan, Kürtçe TV açıldığında “geç kalınmış bir karar “olarak gören, Urfa bölge toplantısında andımızın kaldırılmasını, İstiklal marşımıza katılmanın mecburi olmamasını tartışan, yurdun bir bölgesinde bunların savunurken iç Anadoluda, batı Anadolu’da diğer bölgelerde farklı konuşan bu yapının sendikal mücadelede yer almasını, üye kaydetmesini hazmedememekte, ülkenin bölünmez bütünlüğü için Türk Eğitim-Sen’in ebedi yaşaması gerektiğine, bu yapının da yok olması gerektiğine canı gönülden inanmakta ve mücadele etmektedir.

 

   Çünkü Türk Eğitim-Sen bu ülkenin olmazsa olmazlarını kırmızı çizgi olarak kabul etmiş,bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü kendi menfaatlerinin önünde görmüş,gerektiğinde bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için,ezanın susmaması,rengini şehit kanından alan al Bayrağımızın inmemesi,vatanın bölünmemesi için gerektiğinde  canını bile verebilecek fedakar insanlardan oluşmaktadır.

 

   İnsani değerlerin değiştiği, maddi menfaatlerin ön plana  çıktığı,vekil idarecilikler ve geçici görevlendirilmeler uğruna nereye niçin neden hizmet ettiğini bilmeden sendikasını değiştirebilen insanların çoğaldığı bir dönemde,Türk Eğitim-Sen üyesi şahsi menfaatlerini elinin tersiyle itmiş;O yüce Resulün Mekkeli müşriklere” ey Muhammed istiyorsan seni Mekke’nin en zengini yapalım,istersen seni :Mekke’nin en güzel kadınlarıyla evlendirelim bu davandan vazgeç” dediklerinde “bir elime güneşi bir elime ay’ı verseniz bu davamdan vazgeçmem” diyen o yüce peygamberin hayatını şiar edinmiş,kendilerine hak etmediği halde idarecilikler, maddi menfaatler karşılığında sendika değiştirme teklifinde bulunanlara ”ey menfaatperestler,kul hakkı yenmesine sebep olanlar,dünün korkakları, bugünün aslan postuna bürünmüş tilkileri,ben küçük menfaatler için davamı ve sendikamı satmam” diyerek dik durmuş ve adam gibi mücadelesine devam etmiştir.

 

  Türk eğitim-Sen haklı mücadelesinde gücünü üyesinden ve eğitim çalışanlarından aldığı için hak ettiği yetkiyi almış, aldığı yetkiyi her alanda üyesi adına, üyesi için, onları şimdiye kadar hiç mahcup etmeden, boyunlarını önlerine eğdirmeden temsil etmiş ve eğitim çalışanlarının ve üyesinin yüz akı olmuştur.

 

    Onun içindir ki yetki Türk Eğitim-Sen’in hakkıdır ve öyle kalacaktır.

  

 

 

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.