Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin 61. Hükümeti oluşturulmuş ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak, görevine başlamıştır. Öncelikle yeni Bakanlar Kurulu’nun hayırlı olmasını dileriz.
Milletimizin teveccüh göstererek görev verdiği hükümetin, bir an önce toplumumuzun gerçek gündemine odaklanması ve beklentilerine cevap vermesi bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır.
Bu çerçevede Hükümetin öncelikli işi, 2 milyon 400 bin dolayındaki kamu çalışanının dört gözle beklediği toplu sözleşme hakkının kullanılmasının önünü açacak ikincil mevzuat çalışmalarını tamamlamak olmalıdır.
12 Eylül referandumu ile kamu görevlilerine tanınan toplu sözleşme hakkının, memurlarımız tarafından kullanılması, kamu görevlileri sendikaları mevzuatının toplu sözleşme yapmaya uygun hale getirilmesiyle mümkün olabilecektir. Referandumun üzerinden 10 ay geçmesine rağmen, hâla bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmamış olması, büyük bir eksikliktir. Mevcut yasal prosedüre göre yetkili memur sendikaları ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılacak toplu pazarlıklara yalnızca 1 ay gibi kısa bir süre kalmıştır. Ancak toplu pazarlık sürecinin ne şekilde işleyeceği henüz netlik kazanmamıştır. Kamu çalışanları, emekliler ve bunların aileleriyle birlikte yaklaşık 10 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren bir sürecin, bu denli sürüncemede bırakılması doğru olmamaktadır.
Bu nedenle memurlarımızın yıllardır umutla beklediği ve Türkiye Kamu-Sen’in kararlı mücadelesiyle elde ettiği toplu sözleşme hakkının, fiilen kullanılmasının sağlanması, yeni Hükümetin en öncelikli işi olmak zorundadır. Toplu sözleşme sisteminin oluşturulması aşamasında, tarafların görüşlerine başvurulması ve sendikalarımızın önerileri doğrultusunda ikincil mevzuat çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Uluslar arası sözleşmelere ve evrensel sendikal anlayışa aykırı bir şekilde grev hakkından mahrum bırakılan memurlarımızın, toplu sözleşme hakkını gerçek anlamda kullanabilmesi için mevzuat çalışmalarında göz önünde bulundurulması zorunlu üç önemli konu vardır:
1- Toplu pazarlıklarda, memurların en geniş şekliyle temsil edilmesi,
2- Yetkili sendika ve konfederasyonların toplu pazarlık masasında kamu işveren tarafı ile eşit şartlarda ve eşit statüde yer almaları,
3- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun tarafsız olması.
Bu şartların sağlanmadığı bir toplu pazarlık sistemi, amacı karşılamaktan uzak kalacaktır. Özellikle eşit statüde temsil ve tarafsız arabuluculuk sisteminin oluşturulması, toplu sözleşme sisteminin kurulmasının özüdür. Taraflardan birinin diğerine keyfi dayatma yaptığı ve arabuluculuk kurumunun bir tarafın tahakkümünde olduğu bir yapılanma, mevcut toplu görüşme sisteminin dahi gerisinde kalacaktır.
Bu düşünceler ışığında yeni Bakanlar Kurulu’nu tebrik ederken, toplu sözleşme hakkımız ile ilgili uyum yasalarının Temmuz ayı sonuna kadar çıkarılması mecburiyetini bir kez daha hatırlatmakta fayda görmekteyim. Aksi taktirde, kamu çalışanları için Anayasal bir hak haline gelmiş olan toplu sözleşme hakkı, 2011 yılında kullanılamayacak ve 2 milyon 400 bin kamu görevlisi bir kez daha yok sayılmış olacaktır.