Bir önceki köşe yazımızda Milli Eğitim Bakanı Nabi AVCI’ nın bir an önce icraata geçmesini zira eğitim çalışanlarının birikmiş ve artık ötelenemez sorunları bulunduğunu yazmıştık. Bu sözlerimiz Sayın Nabi AVCI’ dan ümitli olduğumuzun ve doğru işler yapacağını düşünmemizin bir sonucu idi. Ama Sayın Bakan, bizim bu ümitlerimizi boşa çıkarmakta ve kendisinden öncekilerden farklı olmadığını göstermekte gecikmedi. Yeni Bakan da klasik AKP zihniyetinde olduğunu, eğitim çalışanlarını sevmediğini, daha çok yandaşlarını düşünen ,hak ve adalet duygusundan uzak bir kişi olduğunu gösterdi. Yazık hem de çok yazık….
Geçtiğimiz günlerde MEB Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliği yayınlandı. Yayınlanan 19 maddelik bu yönetmeliğin yerine bu kadar zahmet edilmese de tek maddelik “Siyasi iktidarın adamı olanlar atanabilir, diğerleri ne kadar liyakatli olurlarsa olsunlar atanamazlar.” Şeklinde düzenlense daha dürüst ve namusluca bir iş yapılmış olurdu. İnsanlar arasında seçme ve değerlendirme yapıyormuş gibi gösterilerek, bu ucube yönetmeliğin yayınlanması siyasi ahlaka da ,toplumsal ahlaka da aykırı bir şark kurnazlığı düşüncesinin ürünüdür.
Bu ucube yönetmelik ile birlikte müdür ve müdür yardımcılığına atanabilmek için hem sözlü sınav hem de yazılı sınav şartı getirilmiştir. Sayın Bakanı ziyaretimizde Genel Başkanımızın bizzat ifade ettiği ve kendisine sunduğumuz raporda da yer alan yazılı sınav kazanan müdür ve müdür yardımcısı adaylarına bir de mülakat getiren ve bu mülakatı da sendika temsilcilerinin bulunmadığı bir şekilde kendi yandaş bürokratlarına yaptıran bu ucube yönetmelik; değerlendirmede en yüksek puanı alan üç adayın içinden birinin vali tarafından atanmasını öngörüyor. Türkiye’de mülakatın torpil ve adam kayırma anlamına geldiğini, diğer kişilerin hiçbir şansının bulunmadığını kabul etmeyecek bir Allah kulu var mı acaba? Sonrasında en yüksek puana sahip üç aday valinin önüne gittiğinde, sayın valilerimiz bu adayları nasıl tanıyarak bunlar hakkında karar verecekler? Bunun uygulamadaki anlamı şudur; aday listesi ile birlikte valilerin önüne iktidar partisinin il başkanlıklarının gönderdiği listeler de gidecek ve zaten iktidarın il başkanı gibi davranan valilerimiz yandaş atama işlemini gerçekleştireceklerdir. Bu durumun hukuka uygun ve sınırsız bir takdir yetkisi anlamına geldiği geçmişte yüksek yargı kararlarına konu olmuş ve Danıştay 2. Dairesi 2004/8022E, 2007/1848K sayılı kararında “belirtilen duruma göre, eğitim kurumu müdürlüğüne atamalarda, en uygunun seçilmesi yönünde nesnel ölçüt öngörmeyen, atamaya yetkili makamın öznel değerlendirmelerine ve mutlak takdirlerine meydan verecek mahiyet taşıyan 11.1.2004 günlü ve 25343 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 2 inci maddesi ile değiştirilen 22 nci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki “beş aday” ibareleri ile 5 inci fıkrasında kamu kararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır” denilmiştir.
Ucube yönetmeliğin Sözlü Sınav Konuları ve Puan Değerleri başlıklı 11/3. maddesinde “Her aday, sözlü sınavda komisyon üyelerinin her biri tarafından ikinci fıkranın (a) bendinden 50, diğer bentlerinden 10’ar puan olmak üzere 100 tam puan üzerinden değerlendirilir. Her üyenin vermiş olduğu puanlar toplamının aritmetik ortalaması alınarak sözlü sınav puanı belirlenir. Sözlü sınavda 100 tam puan üzerinden 70 puan alan adaylar başarılı sayılır.” denilmektedir. Bu madde ile yazılı sınavda 100 tam puan alarak başarılı olmuş adayların önüne ikinci bir baraj konulmakta ve sözlü sınavdan 70 puan almadıkları takdirde başarısız sayılacakları söylenmektedir. Yani objektif olarak yapılan yazılı sınavdan 100 alan bir kişi objektifliği olmayan bir sınavdan 70’in altında puan aldığında başarısız olacaktır. Böyle bir sınav mantığını ve bu mantığa dayalı bir yönetici atama sistemini asla kabul etmiyoruz…
Yayınlanan sözde yönetici atama yönetmeliğinde;
Sınava dayalı atamalar için takvim belirlenmeyerek bu konuda da yine idareye takdir yetkisi tanınmıştır. Bilindiği gibi önceki yönetmelikte Ocak-Şubat aylarında sınava dayalı yönetici atamaları yapılacağı hükmü bulunmaktaydı. Bu kesin hükme rağmen ayak sürüyen valilerimiz varken bir de böyle keyfiliklere açık bir durum oluşması vekaleten görevlendirme suistimallerini artıracaktır.
İsteğe bağlı yer değiştirmeler başlıklı 15. Maddesinde “1) Görevli oldukları eğitim kurumlarında fiilen en az iki yıl görev yapan yöneticiler, istekleri halinde il içinde belde ve köylerde bulunan eğitim kurumlarına 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartı taşımak kaydıyla, her yıl Ağustos ayında atanabilirler. Aynı eğitim kurumuna birden çok talep olması halinde yer değiştirmeler, 14 üncü maddeye göre belirlenen yer değiştirme puanı üstünlüğüne göre yapılır.” Denilmektedir. Bu maddeye göre boş olan tüm kurumlara değil sadece belde ya da köyler arasında tercih yaparak buralara isteğe bağlı yer değiştirme hakkı verilmiştir. Bunun da anlamı hiçbir yönetici isteğe bağlı yer değiştiremesin ,bulunduğu yerde adeta çakılı kalsın ve vekaletle yöneticilik yapan yandaşlarının bulundukları yerde huzuru bozulmasındır.Bu adalet, akıl ve mantık dışı düzenlemenin başka bir izahı yoktur.
Soruşturmaya Bağlı Yer Değiştirmeler başlıklı 16. Madde de “Soruşturma sonucu görev yerlerinin değiştirilmesi teklif edilen yöneticilerin görev yeri, getirilen teklife göre il içinde veya iller arasında değiştirilebilir. Soruşturma sonucu yöneticilik görevinden alınması gerekenler ise aynı veya başka bir eğitim kurumundaki durumuna uygun öğretmen kadrosuna il içinde veya iller arasında atanır. Bu şekilde atananlar, yeni görevlerine başladıkları tarihten itibaren dört yıl geçmeden ayrıldıkları ile, sekiz yıl geçmeden aynı eğitim kurumuna yönetici olarak atanamazlar.” denilmektedir. Buna göre keyfi soruşturmalarla disiplin cezası verilebilecek yöneticilerin hem yöneticilik görevleri üzerinden alınabilecek hem de il içi ve iller arası sürgünleri gündeme gelecektir. Hem de dört yıl süreyle ayrıldıkları il’e ve sekiz yıl süreyle ayrıldığı eğitim kurumuna geri dönememek kaydıyla… Bu sürelerin bu kadar uzatılması tam olarak “sürgün” uygulamasıdır. Uygulama; torpili olmayanların sürgün edilmesi şeklindeki yer değiştirmelere, torpilli olanlar için ise uydurma bir disiplin soruşturması sonucu verilecek güya küçük cezalar sayesinde il içinde veya iller arasında yer değiştirme şeklinde ödüllendirme ve kollamaya dönüşebilecektir. Kısaca bu madde uyarınca bazıları sürgün edilirken bazıları ödüllendirilebilecektir. Ne adalet ama değil mi ?
MEB’in bu ucube yönetmeliğinde “ yöneticilik görevine yeniden atanma” diye daha önceki yönetmeliklerde var olan bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yani yöneticilik görevi çeşitli nedenlerle sona erenlerin ve yöneticilik görevinden ayrılanların bu görev süreleri ile ilgili kazanılmış hakları yok sayılmıştır. Bu durumda olanlar yeniden yönetici olmak istemeleri halinde hiç yöneticiliği olmayanlar gibi yeniden yazılı ve sözlü sınava girip vali de uygun görürse yöneticiliğe atanabileceklerdir.
Yönetmeliğin” tanımlar” başlıklı 4. Maddesinde yönetici tanımı yapılırken müdür başyardımcılığı bu tanım dışına çıkarılmıştır. Okul ve kurumlarımızın idari yapısı içinde çok önemli bir yeri bulunan müdür başyardımcılığı yönetim kademesi , kadrolu atama kapsamından çıkarılmış ve görevlendirmeye dönüştürülmüştür. Yönetmeliğin Yöneticiliğe Atama başlıklı 12/5. Maddesinde“Müdür yardımcıları arasından, il milli eğitim müdürünün teklifi ve valinin onayı ile eğitim kurumu norm sayısı kadar müdür başyardımcısı görevlendirilir. “ denilmiştir. Kısacası artık müdür başyardımcılığına kadrolu atama olmayacak , müdür başyardımcıları okul müdürünün görüşü bile alınmadan il milli eğitim müdürünün teklifi ve valinin onayı ile görevlendirilecektir. Herhangi bir kriter getirilmeden yapılan bu düzenlemenin uygulamada nasıl adam kayırmacılığa yol açacağını bilmek için kahin olmaya ihtiyaç yoktur sanırım.
Yönetici olarak atanacaklarda genel ve özel şartlar diye bir ayrım yapılmamıştır. Sadece” sınava başvuru ve atama şartları” başlıklı 5. Madde ile genel çerçeve çizilmiştir. Yönetmelik düzenlemesinde idare mümkün olduğu kadar kendini sınırlayıcı şartlar getirmekten kaçınmış ve böylece keyfiliklerine zemin hazırlamıştır. Eski yönetmelikte var olan ve doğru olan Bilim Sanat Merkezi yöneticilikleri, Mesleki ve Teknik Eğitim Kurumu yöneticilikleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler ve Anadolu Liselerine vb. kimler arasından atama yapılacağı gibi hususlar belirlenmeyerek, keyfiliğin ve kuralsızlığın önü açılmıştır.
Daha önce var olan A, B, C okul tipi tanımlamaları yönetmelikten kaldırılmıştır. İl merkezinde binlerce öğrencisi ve yüzlerce öğretmeni olan bir okulla, köyde bulunan ve birer şubelik dört sınıfı bulunan okul aynı şartlarda değerlendirilmiştir. Az buçuk eğitim sisteminin bilen birileri tarafından bu yönetmelik hazırlanmış olsa okul ve kurum tipleri uygulamasının ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bilirdi. Ancak bu yönetmeliğin hazırlayıcıları, kesinlikle eğitimcilikten uzak kişilerdir ki, bu ucube yönetmelik ve böyle eksik düzenlemeler ortaya çıkmıştır.
Önceki yönetmelikte oluşturulan komisyonlarda sendika temsilcileri de yer alırken bu yönetmelikle oluşturulan sözlü sınav değerlendirme komisyonunda sendika temsilcilerine yer verilmemiştir. Böylelikle sözlü sınavlarda artık idarece belirlenen üyeler ile kapalı kapılar ardında ve sendikaların denetiminden uzak adam kayırmacılık yapılmasının yolu açılmak istenmiştir. Sendikaların denetiminden ve varlığından korkan idarenin bu tavrı kesinlikle art niyetlidir .
Sözde yönetici atama yönetmeliğinin Ek-1 Değerlendirme Formu da ayrı bir garabettir. Sınav puanı ile atamalar ,isteğe bağlı yer değişiklikler, ve norm kadro fazlası yöneticilerin yer değiştirmeleri için gereken puanının belirlenmesi yönetmelik ekindeki Ek-1 Değerlendirme Formu üzerinden yapılmaktadır. Değerlendirme formunun hizmete göre verilen puanların hesaplandığı kısımda, daha önce müdürlük yapanların bu müdürlük dönemleri ile ilgili puanlamaya yer verilmemiştir. Müdür baş yardımcılığına kadrolu atamayı kaldıran ve bunları görevlendirmeye dönüştüren yönetmelikte müdür başyardımcılığında geçen süre puan ile değerlendirilirken, müdür olarak geçirilen sürelere puan verilmemesinin mantıkla izahı yoktur. Bu durum yönetmeliğin nasıl baştan savma ve alelacele hazırlandığının açık bir göstergesidir.
Yine yönetmelik ekindeki Ek-1 Değerlendirme Formunda herhangi bir kritere bağlı olmaksızın yapılan kurucu müdür görevlendirmelerine 10 puan verilmektedir. Tamamen yandaş kayırma mantığı ile yapılan, kritersiz kurucu müdürlük görevlendirmelerinin 5 puan olan değerlendirmesinin 10 puana çıkarılması da açık bir art niyettir. Yaklaşık 20 yıllık öğretmenlikte geçirilen sürede alınan puanın bir kalemde yandaşa kurucu müdürlük puanı olarak verilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Her zaman liyakati esas alan ve adaletli bir yönetici atamasından yana olan sendikamız ,bu ucube ve garabetlerle dolu yönetmeliği asla kabul etmemektedir. Bu yönetmeliğe göre atama yapılamaz. Sayın Nabi AVCI da zerre kadar iyi niyet varsa bu yönetmeliği geri çekmelidir. Sendikamız ,MEB önünde gerçekleştirdiği eylemle tepkisini göstermiş, mesajını vermiştir. Ayrıca sendikamız, Danıştay nezdinde, bu yönetmelikteki düzenlemeler ve yapılmayan eksik düzenlemelerle ilgili 17 maddelik yürütmeyi durdurma ve iptal talepli dava açmıştır. Yanlış hesap yargıdan dönecektir. Biz Türk Eğitim Sen olarak buna inanıyoruz. Ancak yargının vereceği iptal kararını beklemeden bu yönetmeliğin Bakan tarafından geri çekilmesi talebimizi de tekrar etmeye devam edeceğiz;
AVCI, UCUBE YÖNETMELİĞİNİ GERİ ÇEK !…