Sendikalar üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak, haksızlığa uğramalarını önlemek, haksızlığa uğrayanların haklarını hukuki yönden savunarak elde etmek için kurulmuştur. Sendikacılık hak aramak, hak aramak için mücadele etmek, mücadele ederken de bir yandan üyesini artırmaktır.
1992’den bu yana sendikalar üye kaydetme konusunda rekabet içindedirler. Bu rekabet tatlı, onurlu bir şekilde devam ederken 2003 yılında sendikacılık bu rekabet yönünü değiştirmiş, sendikacılık bazı sendikalarca tayin eden, hak arama yerine haksız da olsa üyelerine menfaat sağlayan, yalan dolanlarla, vaatlerle üye kaydeden torpil yuvası halini almıştır.
Sendikacılıkta rekabet mutlaka olacaktır. Ama bu rekabet kul hakkını, adaleti, işi ehline vermeyi inkar eden bir mantık olmamalıdır. Ne olursa olsun benim üyem olsun mantığıyla hareket etmek, sendikaları haksız menfaatler sağlanan yerler olarak göstermek, memurluğa ve sendikacılığa vurulmuş en büyük darbedir.
Bu makyavelist anlayış sadece sendikacılığa zarar vermemiş, inancımızın kesinlikle yasakladığı yalan söylemeyi, vaatlerle insanları kandırmayı normal bir şeymiş gibi göstermiştir.
Artık yalanlarla, vaatlerle eğitim çalışanlarını kandıramayan bu sendika bu sefer de yetkili sendika olan Türk Eğitim-Sen’in eğitim çalışanlarına sağladığı bir çok hakkı da kendilerinin başarısı göstererek yalanını başka bir yöne kaydırmıştır.
Buna en son örnek banka promosyonlarıdır. Banka promosyonları yıllardır İlçe Temsilciliklerimizin, Şubelerimizin mücadelesi ile birçok ilimizde ve ilçemizde alınmakta iken, yetkili olan Türk Eğitim-Sen 9 Kasım 2006 tarihinde Kurum İdari Kuruluna başladığı gün promosyonların çalışanlara verilmesi teklifini resmileştirmiştir.
Bu görüşmeler devam ederken tüm şubelerimizden başlattığımız yürüyüşümüzün finalini 23 Kasımda Anıtkabirde tamamladıktan sonra, Milli Eğitim Bakanıyla yapılan şube başkanlarımızın ve il temsilcilerimizin de hazır bulunduğu toplantıda promosyonlarla ilgili söz alınmıştır.
Promosyonların yetkili sendika olan Türk Eğitim-Sen’in teklifleri doğrultusunda çıkarılan yazı ile elde edildiği Kurum İdari Kurulu tutanağında da zapt altına alınmıştır.
Kurum İdari Kurulunda sadece promosyonlar değil, eğitim çalışanlarının birçok problemine de çözüm getirilmesi konusunda Kamu işvereni ile görüş birliğine varılmış ve bu kararlar imza altına alınmıştır.
Şimdi merak ediyorum bu yalancılığı tescil edilmiş kıytırık sendika:
Hizmetli ve memurlara ödenen giyim yardımının artırılmasını ve nakit olarak ödenmesini, Sağlık Meslek Lisesi idarecilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi kararı alınmasını, öğretmen eşlerinin tayin istemede karşılaştıkları problemlerinin çözümleneceğini, ek ders ücretlerinin ve sağlık giderlerinin zamanında geciktirilmeden ödeme kararını; Milli Eğitim Bakanlığında çalışan şube müdürü, şef, hizmetli ve memurların diğer bakanlıklarda çalışanların seviyesinde ücret almalarının sağlanması için çalışma yapılacağını, hep arzuladığımız “Eğitim Öğretime Hazırlık Ödeneği”nin tüm eğitim alışanlarına ödenmesi için söz alınmasını; şoförlere risk sigortası yapılması kararını; ikamet mecburiyetinin kaldırılması kararını ve sayamadığımız Kurum İdari Kurulunda alınan birçok haklara da sahip çıkarak “biz aldık” diyebilecekler mi?
Allah korusun bunlara da sahip çıkacaklar diye korkmuyorum dersem yalan olur. Gerçi onlar sahip çıkmasına belki çıkarlar ama eğitim çalışanı onlara inanır mı bilmem. çünkü Müslüman bir defa inanır, bir defa kandırılır.
Yalancının evi yanmış kimse inanmamış. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış.
Artık sendikacılığın üzerine, eğitim çalışanlarının üzerine kabus gibi çöken bu karanlık aydınlanmaya başlamış, yatsı çoktan geçtiği için yalancının mumu sönmüş, kabus bitmiş tan ağarmaya başlamıştır. Tan ağarmasıyla da yarasalar korkmaya başlamıştır.
2007 yılının ülkemiz insanı ve eğitim çalışanları açısından parlak bir yıl olacağına inanıyor her şeyin herkesin gönlünce olmasını temenni ediyorum.