Ana SayfaHABERLERMevzuatÜNİVERSİTELER SORUNU VE ÜNİVERSİTE ÇALIŞANLARI ARAŞTIRMASI

ÜNİVERSİTELER SORUNU VE ÜNİVERSİTE ÇALIŞANLARI ARAŞTIRMASI

Türk Eğitim-Sen Türkiye’de üniversite sorunu ve üniversite çalışanları ile ilgili Gazi Üniversitesi’nden bir grup akademisyenle birlikte bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anketin YÖK ve Türkiye algısı bölümünü daha önce basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmuştuk. Anketin ikinci bölümünü ise “Bir Çalışma Mekânı Olarak Üniversite”, “Üniversitede Eğitim ve Öğrencilere Bakış”, “Siyaset, Sendika, STK’lar ve Üniversite”, “Akademik Hayat ve Sorunlar” başlıkları oluşturmaktadır.
 Gazi Üniversitesi akademisyenlerinin sendikamız için yaptığı bilimsel saha araştırması, sonuçları itibariyle oldukça dikkat çekicidir. Ankara, Erzurum, Van, Rize, İstanbul, İzmir, Konya, Elazığ, Kayseri, Trabzon, Kars ve Kırıkkale olmak üzere toplam 12 ilde yapılan araştırmaya, 1.130 akademik ve idari personel katılmıştır.
Araştırmaya katılanların yüzde 88.3’u akademik, yüzde 11.7’si de idari personelden oluşmaktadır. Araştırmaya katılanların yüzde 58.8’i erkek, yüzde 41.2’si kadındır.
Araştırmaya katılan idari personelin yüzde 98.5’i devlet üniversitelerinde görev yaparken, yüzde 1.5’i özel üniversitelerde görev yapmaktadır. Akademisyenlerin de yüzde 90.2’si devlet üniversitelerinde, yüzde 9.8’i özel üniversitelerde görev yapmaktadır.
Araştırmaya katılanların yüzde 21.8’i 1000-1500 TL, yüzde 23.9’u 1501-2000 TL, yüzde 24.8’i 2001-3000 TL, yüzde 29.5’i de 3001 TL ve üzerinde aylık gelire sahiptir.
Araştırmaya katılanların yüzde 62’si evli, yüzde 38’i bekardır. Akademik personelin unvan dağılımına bakıldığında; yüzde 49.7’si araştırma görevlisi, yüzde 13’ü öğretim görevlisi, yüzde 17.4’ü yardımcı doçent doktor, yüzde 9.6’sı doçent, yüzde 10.2’si profesördür.
    Araştırmaya katılanların yüzde 49.7’sinin çocuğu varken, yüzde 50.3’ünün çocuğu yoktur. İdari personelin yüzde 60.9’unun çocuğu varken, akademik personelin yüzde 48.2’sinin çocuğu vardır. Çocuğu olanların yüzde 49.7’sinin 1, yüzde 37.6’sının 2, yüzde 10.9’unun 3, yüzde 1.8’inin 4 ve üzerinde çocuğu vardır.

BİR ÇALIŞMA MEKANI VE ALANI OLARAK ÜNİVERSİTE
Araştırmaya katılanlara üniversitede çalışmaktan memnun olup, olmadıklarını sorduk. Buna göre; araştırmaya katılanların yüzde 22.3’ü çok memnunum, yüzde 56’sı memnunum, yüzde 15.6’sı ne memnun ne de değilim, yüzde 4.4’ü memnun değilim, yüzde 1.8’i de hiç memnun değilim cevabını vermiştir.
    Araştırmaya katılanların yüzde 59.6’sı şu anda işe başlıyor olsa yine üniversitede çalışmak istediğini söylemiştir. Bunu yüzde 22.3 ile kendi işini kurmak isteyenler takip ederken, yüzde 9.4’ü kamu kuruluşunda çalışmak istediğini belirtmiştir. Özel sektörde çalışmak isteyenlerin oranı ise yüzde 8.7’dir.
    “Üniversitede çalışmanın size kazandırdığı en önemli şey nedir? sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 34.7’si hayatı ve dünyayı daha iyi anlama imkanı derken; yüzde 24.6’sı kaliteli bir çalışma ortamı, yüzde 23.5’i sosyal güvence ve belli bir gelir, yüzde 17.2’si de prestij cevabını vermiştir.
    Araştırmaya katılanlara çocuğunuzun akademisyen olmasını ister misiniz? sorusunu yönelttik. Buna göre araştırmaya katılanların yüzde 47.8’i kendisinin karar vermesini isterim, yüzde 35.1’i evet isterim, yüzde 15.5’i hayır istemem, yüzde 1.5’i de başka bir iş bulmazsa olabilir cevabını vermiştir.

ÜNİVERSİTEDE EĞİTİM VE ÖĞRENCİLERE BAKIŞ
Araştırmaya katılan akademik ve idari personele üniversite öğrencilerinin kendi üniversitenizde iyi bir eğitim aldıklarına inanıyor musunuz? diye sorduk.

Görev yaptığı üniversitenin iyi bir eğitim verdiğine inananların oranı yüzde 35, üniversitemizin bazı fakülteleri çok iyi, bazıları değil diyenlerin oranı yüzde 32, üniversitemizin eleştirilecek çok yönü var diyenlerin oranı yüzde 22.5, üniversitemizin eğitim düzeyini başarılı bulmuyorum diyenlerin oranı ise yüzde 10.6’dır.

AKADEMİSYENLERİN YÜZDE 46.6’SI ÖĞRENCİLERİN ORTAÖĞRETİMDEN İYİ YETİŞMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
Araştırmaya katılanlar üniversitedeki öğrencileri de değerlendirdi. Akademisyenlerin yarısına yakını yani yüzde 46.6’sı öğrencilerin ortaöğretimden iyi yetişmediğini düşünmektedir. Bunu yüzde 28 ile ülke sorunları karşısında duyarsız olduklarına dair kanaat takip etmektedir. Yani her 4 akademisyenden 3’ü ortaöğretimden iyi yetişmeden gelen ya da ülke sorunları karşısında duyarsız bir öğrenci kitlesinden bahsetmektedir. Akademisyenlerin yüzde 16.6’sı öğrencilerin gerekli donanıma sahip olduğunu düşünürken, yüzde 8.8’i de öğrencilerin ülke sorunlarına duyarlı olduğuna inanmaktadır.

SİYASET, SENDİKA, STK’LAR VE ÜNİVERSİTE
Araştırmaya katılan akademisyen ve idarecilerin yüzde 62.3’ü hiçbir sendika, dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşuna üye değildir. Araştırmaya katılanların yüzde 22.3’ü dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşlarına, yüzde 12.7’si sendikalara, yüzde 2.7’si de siyasi partilere üyedir.
Sendika üyesi olmayan idari ve akademik personelin en önemli gerekçeleri nelerdir? Ankete katılanların yüzde 29.2’si sendikal çalışmalara zaman ayıramadığını söylerken, yüzde 26.3’ü işkolundaki sendikaların üniversiteyi temsil etmediğini, yüzde 25.7’si sendika üyeliğinin bir faydası olmadığını, yüzde 18.8’i de sendikal çalışmaları yetersiz bulduğunu ifade etmiştir.
Araştırmaya katılanların yüzde 34.6’sı öğretim üyelerinin siyaset yapmasını doğru bulmadığını söylerken, yüzde 26.7’si de siyasetin bilim adamlarının işi olmadığını düşünmektedir. Araştırmaya katılanların yüzde 27.3’ü bilim adamlarının, yüzde 11.4’ü de memurların da siyaset yapması gerektiğini ifade etmiştir.
Üniversite çalışanlarının yüzde 59.9’u üniversitenin temel görevinin bilimsel bilgi üretmek, yüzde 24.9’u ülkenin gelişmesine katkıda bulunmak, yüzde 8.5’i meslek sahibi insan yetiştirmek, yüzde 6.7’si de eğitim-öğretim çalışması yapmak olduğunu dile getirmiştir.

AKADEMİK HAYAT VE SORUNLAR
Akademisyenlere akademik kariyer yapmaya neden karar verdiklerini sorduk. Buna göre akademik kariyer yapmaya karar verenlerin yüzde 66.3’ü bilimsel çalışmayı tercih etmesini gerekçe olarak gösterirken; yüzde 22.6’sı akademik hayata katıldığımda üniversite daha cazip olduğu için cevabını vermiştir. Akademisyenlerin yüzde 5.8’i daha iyi bir iş bulamadığı için akademik kariyer yapmaya karar verdiğini belirtirken, yüzde 5.3’ü ailesinin ve çevresinin etkisinde kalarak bu mesleği seçtiğini ifade etmiştir.

AKADEMİSYENLER, ÇALIŞMALARINI YAPARKEN ÜNİVERSİTEDEN YETERLİ DESTEK ALAMIYOR
Akademik çalışmalarınızı yaparken üniversiteden yeterli destek alıyor musunuz? Yoksa çalışmalarınızı kendiniz mi yürütüyorsunuz? Akademisyenlerin yüzde 43.1’i üniversite desteğinin yeterli olmadığını, yüzde 22’si çalışmalarını kendi imkanlarıyla yaptığını, yüzde 15.4’ü de üniversitenin özel bir imkan sunmadığını ifade etmiştir. Üniversiteden yeterince destek aldığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 19.5’tir.
 Akademisyenlerin yüzde 67.7’si üniversitede ders verirken ya da fikirlerini açıklarken bir müdahale yapılmadığını ya da böyle bir şey hissetmediğini belirtmektedir. “Açıkça bir baskı var” diyenlerin oranı yüzde 5.3 iken, “baskı hissettiğim oluyor” diyenlerin oranı yüzde 12.3’tür. Bu konuda üniversitedeki özgürlükleri yeterli bulmayanların oranı ise yüzde 14.7’dir.

AKADEMİSYENLERİN EN BÜYÜK SORUNU ÜCRET
Akademisyenlerin en büyük sorunu olarak ücret seviyesinin düşüklüğü gösterilmektedir. Akademisyenlerin yüzde 44.4’ü en büyük sorunun ücret seviyesinin düşüklüğü olduğunu söylerken, yüzde 25.7’si bilimsel faaliyetten çok ders yükü altında ezilmek, yüzde 20.6’sı akademik yükselme sorunları, yüzde 9.2’si de yurtdışı üniversite deneyimi yaşamada karşılaşılan sorunlar olduğunu belirtmektedir.

AKADEMİSYENLERE GÖRE ÜNİVERSİTELER CAZİP EKONOMİK ŞARTLAR SUNMADIĞI İÇİN ALBENİSİNİ KAYBETTİ
Ankete katılanlar üniversitelerin cazibesini neden yitirdiğini sorusuna da cevap aramıştır. Buna göre ankete katılanların yüzde 41.7’si cazip ekonomik şartlar sunmaktan giderek uzaklaştığı için, yüzde 29.4’ü bilimsel araştırma için gerekli ortamı hazırlayamadığından, yüzde 16.7’si akademisyenlerin statülerinin diğer meslekler karşısında prestij kaybetmesinden, yüzde 12.2’si de akademisyenlere uluslararası tecrübe kazandıracak imkanlar sağlanamadığından üniversitelerin cazibesini yitirdiğini ifade etmektedir.
Akademisyenlere entelektüel gelişimleri için neyi sıkça yaptıklarını sorduk. Buna göre ankete katılan akademisyenlerin yüzde 38.4’ü son çıkan düşünce ve bilim yazılarını takip ettiğini söylerken, yüzde 27.6’sı günde en az bir gazete okuduğunu, yüzde 26.8’i yurtdışında yayınlanan son yayınlara ulaştığını, yüzde 7.3’ü de en az bir yabancı yayın takip ettiğini belirtmektedir.

AKADEMİSYENLER, ÖĞRENCİ SEÇME SİSTEMİ NEDENİYLE TESADÜFEN GELMİŞ ÖĞRENCİLERİN İLGİSİZLİĞİ KARŞISINDA DERS ANLATMAKTAN ŞİKAYETÇİ
Akademisyenler eğitim sürecinde karşılaştığı en önemli sorunun ne olduğunu da söyledi. Buna göre akademisyenlerin yüzde 50.4’ü öğrenci seçme sistemi nedeniyle tesadüfen gelmiş öğrencilerin ilgisizliği karşısında ders anlatmak derken, yüzde 21.8’i düşük seviyeli öğrenci grubuna ders vermek olduğunu, yüzde 18.8’i çok kalabalık sınıflara ders vermek, yüzde 8.9’u de fiziksel olarak uygun olmayan ortamlarda ders anlatmak olduğunu ifade etmektedir.

AKADEMİSYENLER DE, AKADEMİK FAALİYETLERİ DIŞINDA GELİR GETİRİCİ İŞ YAPIYOR
Ankete katılan akademisyenlere akademik faaliyetleriniz dışında gelir getirici bir başka işiniz var mı sorusunu yönelttik. Buna göre akademisyenlerin yüzde 74.8’i “hayır yok” cevabı verirken, yüzde 11.2’si üniversite içinde bazı projelerde çalıştığını, yüzde 9.1’i kişisel çalışmalarıyla ek gelir elde ettiğini, yüzde 4.8’i de muhtelif kuruluşlarda danışmanlık yaptığını belirtmektedir.
“Akademisyenler ekonomik sorunlarının çözülmesinde hangisini en etkili görmektedir?” sorusuna verilen en yüksek orandaki cevap, onların mesleklerinin bir parçası olan bilimsel çalışmalarıyla ilişkilendirilerek verilmiştir. Akademisyenlerin yüzde 49’u öğretim üyelerine maaşlarına ek olarak bilimsel çalışmalarına göre tazminat verilmesini ekonomik sorunlarının çözülmesinde etkili olarak görmektedir. Yüzde 49’luk orana sahip olan bu seçenek, öğretim görevlilerinin ekonomik sorunlarının çözülmesinde aynen diğer kamu kurumlarında uygulanması beklenen “performansa dayalı ücret” formülündeki gibidir. Performansa dayalı ücretle anlatılmak istenen çalışanların gösterdikleri performansa bağlı olarak ücret alması, yani akademik çalışmalar yapanların yapmayanlardan ayrılmasını sağlayacak bir ücret politikasının izlenmesi önerilmektedir.
İkinci önemli çözüm yolu olarak, üniversitelerin piyasaya kurumsal olarak sağladığı hizmetlerden (döner sermaye vb.) pay olma olarak görülmektedir. Bu oran yüzde 25’tir. Akademisyenlerin yüzde 17.5’i üçüncü çözüm olarak standart maaşların yanı sıra ders ücretlerinin öğretim üyesi katkısına göre artırılmasının çözüm olacağını düşünürken, yüzde 8.5’i de sendikalı örgütlenme yoluyla ekonomik sorunların çözüleceğine inanmaktadır.

AKADEMİSYENLERİN TERCİHİ DEVLET ÜNİVERSİTELERİ
Öğretim üyeleri bugün çalışmaya başlayacak olsaydı özel mi yoksa devlet üniversitesini mi tercih ederdi? Bu soruya akademisyenlerin yüzde 66.7’si devlet üniversitesi cevabı verirken, yüzde 33.3’ü özel üniversite cevabını vermiştir.
Bu soruya devlet üniversitesi cevabını verenlere nedenini sorduk. Ankete katılan akademisyenlerin yüzde 46.8’i özel üniversitelerin yapıları gereği çıkar amaçlı olması derken, yüzde 21.3’ü özel çıkarla bilimsel çalışma arasında çelişki olması, yüzde 17’si iş garantisi olması, yüzde 14.8’i de bilim adamlarının daha özgür olmasını devlet üniversitesini tercih etmede gerekçe göstermiştir.
Özel üniversitenin tercih edilme nedeni ise yüzde 45.7 ile ekonomik bakımdan avantajlı olması gösterilmektedir. Bunu yüzde 21.9’i öğretim üyelerinin daha özgür olması takip etmektedir.
Prestijinin daha yüksek olduğunu düşünme ve uluslararası çalışma fırsatı sunduğunu düşünme nedenlerinden dolayı özel üniversiteyi tercih ettiğini belirtenlerin oranı eşit olarak yüzde 16.2 olarak görünmektedir.

AKADEMİSYENLERE GÖRE ÜNİVERSİTE İÇİ AKADEMİK YÜKSELMELERDE EN BÜYÜK ENGEL ÖĞRETİM ÜYELERİNİN ÇALIŞMALARININ OBJEKTİF KRİTERLERE GÖRE DEĞERLENDİRİLMEMESİ
“Üniversite içi akademik yükselmelerde karşılaşılan en büyük engel nedir?” sorusuna akademisyenlerin yüzde 30.3’ü öğretim üyelerinin çalışmalarının objektif kriterlere göre değerlendirilmemesi, yüzde 26.2’si yabancı dil sorunu, yüzde 25.5’i nitelik değil niceliğe önem verilmesi, yüzde 18’i de jüri oluşumunda kayırmacı yaklaşımlar olduğunu belirtmektedir.

İDARİ PERSONELİN YÜZDE 41.4’Ü AKADEMİK PERSONELLE İLİŞKİSİNİ “İLİŞKİ AKADEMİSYEN VE MEMURA GÖRE DEĞİŞİYOR” ŞEKLİNDE TANIMLARKEN; YÜZDE 27’Sİ AKADEMİSYENLERİN MEMURLARIN YAPTIĞI İŞİ ÖNEMSEMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
Ankete katılanlara “akademik olmayan personelin özlük haklarında diğer memurlardan farklı olmasını gerektiren durumlar var mıdır?” sorusunu yönelttik. Buna göre ankete katılanların yüzde 36.1’i üniversite gelirlerinden pay almasını gerektirecek farklar var derken; yüzde 28.7’si üniversitede çalışan memurların iş yükünün ağır olduğunu, yüzde 14.8’i de üniversite personelinin farklı hizmet ürettiğini söylemektedir. Farklılık gerektirecek bir durum olmadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 20.4’tür.
Üniversite çalışanları sendikalı örgütlenmenin akademik olmayan personele neler kazandırdığı sorusuna da cevap aradı. Buna göre ankete katılan üniversite çalışanlarının yüzde 41.6’sı sorunlarımızı kamuoyuna ve idareye bildirme fırsatı sunuyor derken; yüzde 28.1’i “TİS hakkı olmadığı için bir kazanımı yok” cevabını vermiştir.
Üniversite çalışanlarının yüzde 16.9’u sendikal örgütlenmenin çalışanlar arasında dayanışma imkanı sağladığını söylerken, yüzde 13.5’i idare karşısında güç oluşturma imkanı sağladığını belirtmektedir.
Üniversitede çalışan idari personele “akademik personelle ilişkileriniz nasıldır?” sorusunu yönelttik. Buna göre idari personelin yüzde 41.4’ü akademik personelle ilişkisini “ilişki akademisyen ve memura göre değişiyor” şeklinde tanımlarken; yüzde 27’si akademisyenlerin memurların yaptığı işi önemsemediğini belirtmektedir. Ankete katılanların yüzde 19.8’i akademisyenlerle iyi bir diyalogu olduğunu söylerken, yüzde 11.7’si akademisyenlerin kapalı bir grup gibi davrandığını ifade etmektedir.
Üniversitede çalışan idari personele “üniversitede idari personel olarak çalışmak yerine, akademisyen olmayı ister miydiniz?” diye sorduk. Buna göre ankete katılanların yüzde 47.3’ü akademisyen olmayı tercih ederken; yüzde 33’ü “hiç düşünmedim”, yüzde 10.7’si “işimden çok memnunum”, yüzde 8.9’u da “akademik hayat zor ve yıpratıcı” cevabı vermiştir.
Üniversitelerimiz hem toplumsal gelişimimiz hem de ülkemizin topyekün kalkınması için büyük önem taşıyan kurumlardır. Ayrıca üniversitelerin varlığı ve etkinliği, güçlü ve çağdaş toplumun ön koşuludur. Üniversitelere büyük önem atfeden sendikamız, sorunların tespiti ve beklentilerin karşılanabilmesi için durum tespiti yapmakta fayda görmüştür. Dolayısıyla bu anket Türkiye’de üniversite sorunu ve üniversite çalışanları açısından oldukça önemli bir çalışmadır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi