İSTANBUL’UN FETHİNİN 561. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK’UN BASIN AÇIKLAMASIDIR
Bütün dünya milletlerinin gıpta ile baktığı, şehirler sultanı İstanbul’un kapılarının Türk ve İslam dünyasına açılması yalnızca askeri bir fetih olmanın ötesinde yeni bir çağın da başlangıcı olmuştur. İstanbul’un fethi, Avrupa’da Ortaçağ karanlığının son bulduğu bir dönemin de başlangıcına işaret eder.
Bugün Peygamber müjdesine erme lütfuyla şereflenen Fâtih Sultan Mehmed Hân ve O’nun “güzel askerleri”nin, beş yüz altmış bir yıl önce gerçekleştirdikleri çağ kapatıp, çağ açan şanlı “Fetih”in yıldönümünü gururla kutluyoruz.
Bu tarihte İstanbul, askeri ve manevi olmak üzere iki yönlü bir fetih yaşamıştır. 29 Mayıs 1453 günü kazanılan zaferin askeri yönü, Fatih Sultan Mehmed’in “Ya ben Konstantiniye’yi alırım ya da Konstantiniye beni” sözleriyle ifade ettiği ve gemileri karadan yürüterek hayata geçirdiği kararlılık ve azmin; manevi yönü ise Topkapı’dan şehre girerken Bizans Patriğine hitaben “Ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.” fermanıyla ortaya koyduğu hoşgörü ve mütevazılığın bir sonucudur.
O günden beridir farklı inanç ve geleneklerin başkenti olan bu kutsal kentimiz barış, kardeşlik ve huzur iklimini içinde barındıran, medeniyet ve hoşgörü için son derece önemli bir ilham kaynağıdır. Derinliği ve manayı içinde barındıran İstanbul, Cenab-ı Allah’ın Türk milletine sunduğu çok önemli ve anlamlı bir hediyedir.
Güzel yurdumuzun ve dünyanın incisi bu lütfun elimizden alınmak istendiği bir dönemde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun silah arkadaşları da “Ya istiklâl ya ölüm” parolasıyla ortaya koydukları azim ve kararlılık sonucunda kazandıkları askeri başarıya; ““Hürriyet ihtimal ki zorla tesis olunur; fakat herkese karşı tolerans göstermekle muhafaza edilir.” sözüyle ifade ettiği hoşgörüyü de ekleyerek gerçekleştirdiği fetih sonrasında, bu toprakların Türk yurdu olduğunu bir kez daha dost düşman tüm dünyaya ilan edebilmiştir.
Her Türk evladı, bu toprakları bizlere vatan yapan aziz ecdadımızdan devraldığı bu mirasın omuzlarımıza yüklediği ağır yük ve sorumluluğun bilincinde olmak zorundadır. Yüzyıllardır, içerden ve dışarıdan üzerimize oyunlar oynayan ve Türk adını bu topraklardan silmek isteyen hainler olduğunu bilmekteyiz. Bu hainler, emellerine ulaşmak için her türlü yola başvurmakta, yüzyıllar önce yaşanan büyük Türk fethinin intikamını almak adına önce bu topraklarda yaşayan ve etnik kökenine bakmaksızın bizden, bir ve kardeş olarak bellediğimiz vatandaşlarımızın gönül kapılarına kilit vurmaya, birlik ve beraberliğimizi yok etmeye çalışmaktadırlar.
İçinden geçtiğimiz bu kritik ve zorlu süreçte İstanbul’un fethi, çağlar ötesinden bugünümüze büyük mesajlar taşımakta; azim, kararlılık, inanç ve adanmışlığın her türlü olumsuzluğu yok edeceğinin, imkânsızı mümkün kılacağının en büyük ispatı olarak karşımızda durmaktadır. Bununla birlikte gerçek fetihlerin hoşgörü ve sevgi temelli yaklaşımların bir sonucu olduğunu da hatırlatmaktadır. Bugün ise ülkemizde sevgiye, hoşgörüye ve toleransa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu üzülerek görmekteyiz.
İnanıyoruz ki vuslata ermek için gemileri karadan yürüten iradenin tecellisi olarak Türk milleti, bugün de kendisine kurulan tuzaklara karşı 561 yıl önceki fetih ruhu ile yine kıyama duracak, etrafına örülmek istenen esaret zincirini parçalayarak muhataplarının suratına çarpacak, sahip olduğu adalet, sevgi ve hoşgörü ile birlik ve beraberliğini yeniden tesis ederek ilelebet sürdürecektir.
Bu çerçevede çağ kapatıp çağ açan fethin komutanı Fatih Sultan Mehmet Han’ın azmi, kararlılığı, hoşgörüsü ve başarısı, Türk milletine örnek olmalı; vatan ve millet sevdalısı yeni, genç nesiller, damarlarında dolaşan kanın idrakine vardığında, Türk’ün sevdasının da azminin de sınır tanımayacağını unutmamalıdırlar.
Tüm Dünya devletlerinin iç geçirerek baktığı, Peygamber Efendimizin sözlerine ve duasına nail olan dünya harikası bu kentimizin değer ve kıymetini bilmeli, atalarımızdan devraldığımız gibi İstanbul’un ve güzel yurdumuzun gelecek kuşaklara tarihi zenginliklerini ve manevi huzurunu aktarabilmek için elimizden gelen gayret ve intizamı göstermeliyiz.
Bu vesile ile İstanbul’un fethini ve İslam’la müşerref olmasını tebrik ediyor, başta Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere fethin tüm askerlerini ve Anadolu’yu bizlere yurt yapan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, fethin 561. yılında bu fethe layık nesiller olabilmeyi Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.