TÜRKİYE KAMU-SEN’DEN 4/C’LİLER İÇİN EYLEM

Başbakan ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerine mektup gönderdik 4/C’li çalışanların sorunlarının çözümü için Başbakan ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerine mektup gönderdik.

 

Genel Başkan İsmail Koncuk ve Genel Sekreter Önder Kahveci imzası ile gönderilen mektupta kamuda en zor şartlar altında çalışan kesimin 4/C’liler olduğu vurgulanırken, Haziran ayında sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi amacıyla yapılan düzenlemede 4/C’lilerin unutulduğu belirtildi.

 

Maaşlarının son derece düşük olması nedeniyle zor durumda kalan geçici işçilerin, aile yardımı ve çocuk parasından faydalandırılmadığı, döner sermaye ve fazla mesai ücreti de alamadıkları hatırlatılan mektupta, sorunların çözümü için birinci yolun bu personelin kadroya geçirilmesi olduğuna vurgu yapıldı.

 

Geçtiğimiz yıllarda yapılan düzenlemelerde kurumlara özel değişiklikler yapıldığı ve 4/C’liler arasında çalışma şartları ve özlük hakları bakımından farklılıklar oluşturulduğu belirtilen mektupta, “Kamu istihdamında yeknesaklığın ve adaletin sağlanabilmesinin yolu, kamudaki çok başlı yapıyı sonlandırmaktan ve tüm çalışanların iş güvencesi, sosyal haklar, toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak ve izin haklarını da içeren, insanca yaşayabileceği bir ücret aldığı, asli ve süreklilik arz eden bir statüye kavuşturulmasından geçmektedir. Bu doğrultuda, farklı hukuki statü çerçevesinde istihdam edilen personelin haklarının kadrolu memurlara yaklaştırılması ve mağduriyetlerin acilen giderilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir” denildi.

 

Mektupta, 4/C’lilerin aile yardımı ve çocuk parası gibi sosyal yardımlardan faydalanacağı yolunda sayın Hayati Yazıcı’nın Konfederasyonumuza söz verdiği belirtildi. Bununla birlikte “Anayasamızın eşitlik ilkesinin bir gereği olarak, ayrım yapılmaksızın tüm kamu personeli arasında hakkaniyete uygun bir yapı oluşturulması, sosyal devlet ilkesinin aileyi ve çocukları koruma mantığının, istisnasız tüm çalışanlarımıza uygulanması, Sayın Hayati Yazıcı’nın 7 ay önce verdiği aile yardım ödeneği sözünün hayata geçirilmesini beklemekteyiz” uyarısı yapıldı.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerinin şahsına gönderilen mektupta, “657 sayılı Kanunun 4-C maddesi uyarınca geçici olarak çalıştırılan on binlerce personel ve aileleri, yapılacak düzenleme ve çıkarılacak Bakanlar Kurulu Kararı ile sorunlarının çözüme kavuşturulmasını umutla beklemektedir” denildi.

 

Bakanlara gönderilen mektubun tam metni ise şu şekilde:

 

Sayın Başbakanım,

 

Ülkemizde kamu yönetimindeki çarpıklık, özellikle personel sistemi içinde kendisini göstermektedir. Kamuda 657 sayılı Kanunun 4-A, 4-B, 4-C maddeleri ile kadrolu, sözleşmeli, geçici personel çalıştırılmakta; 4924 sayılı Kanun, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı gibi çok çeşitli statüde personel istihdam edilmektedir. Dolayısıyla bu durum, kamuda çok başlı ve karmaşık bir istihdam yapısını ortaya çıkarmaktadır. Aynı kurum içinde aynı işi yapan ancak tabi oldukları yasal mevzuatın farklı olması nedeniyle; maaşları, emeklilik hakları, iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları farklı olan kamu görevlileri bulunmaktadır.

 

Kamu hizmeti sunan çalışanların, birçok farklı hukuki düzenlemelere tabi olması, kamudaki yeknesaklığa da olumsuz etki etmektedir. Bu nedenle aynı kurum içinde aynı işi yapan ancak bir tarafta nispeten yüksek maaş alan diğer tarafta ise insan onuruna yaraşmayan haklarla çalıştırılan kesim aynı anda bulunabilmektedir. Bu tür uygulamalar nedeniyle kamuda aynı işi yapan, aynı özelliklere sahip çalışanlar arasında ücret adaletini sağlamak da sosyal eşitliğe ulaşmak da mümkün olamamaktadır.

 

Kamu istihdamında yeknesaklığın ve adaletin sağlanabilmesinin yolu, kamudaki çok başlı yapıyı sonlandırmaktan ve tüm çalışanların iş güvencesi, sosyal haklar, toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak ve izin haklarını da içeren, insanca yaşayabileceği bir ücret aldığı, asli ve süreklilik arz eden bir statüye kavuşturulmasından geçmektedir. Bu doğrultuda, farklı hukuki statü çerçevesinde istihdam edilen personelin haklarının kadrolu memurlara yaklaştırılması ve mağduriyetlerin acilen giderilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

 

Kamuda çalışanlar arasında en kısıtlı haklara sahip olan kesim ise hiç şüphesiz ki; 657 sayılı Kanunun 4-C maddesi uyarınca çalıştırılan geçici personeldir. Bu kapsamda çalıştırılan personelin yıllık izin, iş güvencesi, sosyal yardım gibi hakları bulunmazken; maaşları da son derece düşüktür. Kaldı ki; 4 Şubat 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı ile bu çalışanların da kendi içinde farklı uygulamalara gidilmiş, var olan adaletsizlik daha da derinleştirilmiştir. İlgili kararla 4-C statüsünde istihdam edilen kamu görevlerinin bir bölümü için yeni haklar sunulurken, Bakanlar Kurulu Kararı’nın sadece özelleştirme sebebiyle işsiz kalan ve kalacak olan işçilerden 4-C statüsünde istihdam edilenleri kapsaması, büyük bir insan hakkı ihlalini de ortaya çıkarmıştır. Bu nedenledir ki; özelleştirme mağduru olanlar ile ihtiyaç üzerine 4-C’li statüde geçici olarak çalışanlar arasında farklı bir uygulama söz konusu olmuştur. Aynı kanunun aynı bendi uyarınca, belki de aynı kurumda çalıştırılan ve aynı işi yapan personeli farklı uygulamalara tabi tutmak ne adaletle ne de insan hakkıyla bağdaşabilir.

 

Bununla birlikte 2010 yılında gerçekleştirilen toplu görüşmelerde aile yardımının tüm sözleşmeli personele ödenmesi konusu karar altına alınmış olup, 2011 Genel Seçimleri öncesinde de Devlet Personel Başkanlığından sorumlu bakan olan Sayın Hayati Yazıcı, 19 Nisan 2011’de bir sendika ziyareti sırasında “4-C’li personele aile yardımı ve çocuk yardımı ödenmesi için Bakanlar Kurulu Kararı hazırlandığını” açıklamıştır. Bu açıklamanın üzerinden 7 ay geçmiş olmasına rağmen hala aile yardımı ödeneği için Bakanlar Kurulu Kararı çıkmamıştır. Yıl başında yapılan mevzuat değişikliği ile birlikte tüm sözleşmeli kamu personelinin aile yardımı ödeneği alması sağlanmışken yalnızca 4-C’li personelin bu ödenekten mahrum bırakılması, eşitlik ve hakkaniyet ilkesiyle bağdaşmayan bir durum arz etmektedir. Anayasamızın eşitlik ilkesinin bir gereği olarak, ayrım yapılmaksızın tüm kamu personeli arasında hakkaniyete uygun bir yapı oluşturulması, sosyal devlet ilkesinin aileyi ve çocukları koruma mantığının, istisnasız tüm çalışanlarımıza uygulanması, Sayın Hayati Yazıcı’nın 7 ay önce verdiği aile yardım ödeneği sözünün hayata geçirilmesini beklemekteyiz.

 

Bunun yanında yine özel kararlarla bazı kurumlarda görev yapan 4-C’li çalışanların çalışma süreleri birbirinden farklı belirlenmektedir. Buna göre TBMM’de çalışan 4-C’li personel, bir yılda 11 ay 29 gün çalışırken, TÜİK’teki 11 ay 21 gün, özelleştirme kapsamında diğer kurumlarda istihdam edilen 4-C’liler ise yılda 11 ay çalışmakta ve 1 ay boyunca maaş alamamaktadır..  Bu nedenle, yaşanan eşitsizliklerin giderilmesi, adalet ve hakkaniyet beklentilerinin karşılanması için ilgili Bakanlar Kurulu Kararı’nın 4/C statüsünde istihdam edilen kamu görevlilerinin bütününü kapsaması, mevcut sözleşmelerde bu çerçevede değişiklik yapılması ve kapsam dâhilindeki geçici personelin çalışma sürelerinin 12 ay’a çıkarılması gerekmektedir.

 

Haziran 2011’de kamuda sözleşmeli olarak çalışmakta olan personelin kadroya geçirilmesi sağlanmışken, 4-C’li personelin kapsam dışında tutulması, kamuda sözleşmeli olarak çalışan, kamu görevlileri sendikalarına üye olma hakkı bulunan ve dolayısıyla kamu görevlisi olarak kabul edilmesi gereken 4-C’li personelin bir kez daha mağdur edilmesine neden olmuştur. Bu bakımdan Anayasanın eşitlik ilkesi adına 4-C’li personelin de kadroya geçirilmesi uygun olacaktır. 657 sayılı Kanunun 4-C maddesi uyarınca geçici olarak çalıştırılan on binlerce personel ve aileleri, yapılacak düzenleme ve çıkarılacak Bakanlar Kurulu Kararı ile sorunlarının çözüme kavuşturulmasını umutla beklemektedir.

 

Türkiye Kamu-Sen olarak 657 sayılı Kanunun 4-C maddesi uyarınca istihdam edilen geçici personelin durumlarının iyileştirilmesi için yakın zamanda çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu kararında aşağıdaki hususlara da yer verilmesinin zorunlu olduğunu vurgulamak istiyoruz:

 

•        4-C statüsünde personel istihdamı sınırlanmalı, asli ve sürekli hizmetlerde bulunan personel kadroya geçirilmelidir.

 

•        Farklı kararlarla, kurumlara özel ödemeler kaldırılarak tüm 4-C’li personelin maaşları, emsali kadrolu personelin maaşları ile orantılı olarak belirlenmeli, tüm 4-C’li personelin özlük hakları kurum farkı gözetilmeksizin eşitlenmelidir.

 

•        4-C personelinin de sosyal yardımlardan faydalanması sağlanmalıdır.

 

•        Bu kapsamdaki personelin fazla çalışma ücretinden faydalandırılmaması, ILO sözleşmelerine ve insan haklarına aykırı bir uygulamadır. 4-C personeline de fazla mesai ücreti ödenmelidir.

 

•        4/C statüsünde istihdam edilen personelin; eş durumu dolayısıyla yer değiştirmesi ve askerlik dönüşü göreve başlaması sağlanmalıdır.

 

•        4/C statüsünde istihdam edilen personel üzerinde yöneticiler ve amirler tarafından oluşturulan keyfi uygulamalara son verilmelidir.

 

•        4/C statüsünde istihdam edilen kamu görevlilerinin, görev tanımları yapılmalı, sicil ve taltif uygulamaları gibi konularda yasal mevzuat çalışmaları yapılmalıdır.

 

•        Sözleşmelerden damga vergisi ödemesi zorunluluğu kaldırılmalı, 6111 sayılı torba kanunla diğer sözleşmeli personel için getirilen bu hakkın 4-C’li personel için de geçerli olabilmesi amacıyla düzenleme yapılmalıdır.

 

657 sayılı Kanunun 4-C maddesi uyarınca geçici olarak çalıştırılan on binlerce personel ve ailesi, çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararı ile sorunlarının çözüme kavuşturulmasını beklemektedir. 

 

Gereğini arz ederim.

 

Saygılarımla.

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.