Ana SayfaHABERLERAraştırmaTÜRKİYE KAMU-SEN ÇÖZÜM ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR

TÜRKİYE KAMU-SEN ÇÖZÜM ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR

Türkiye ekonomisi gittikçe ekonomik krizin etkisini daha fazla hissetmeye başlarken, kalıcı tedbirlerin alınmayışı kanayan yarayı daha da deşiyor. Türkiye Kamu-Sen bir kez daha sorumlu sendikacılık anlayışıyla hareket ederek, siyasi iradeyi uyardı.  “Krize ve İşsizliğe Çözüm Önerisi” adıyla hazırlanan rapor işsizliğe karşı kalıcı çözüm önerilerini kamuoyuna sundu.Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız düzenlenen basın toplantısında rapora ilişkin bilgi verdi. Genel Başkan Akyıldız; ”azalan talep neticesinde işyerleri kapanmakta, işsizlik sorunu milletimizi tarihi bir felakete doğru sürüklemektedir” diyerek ”bir defalık 300 tl’lik harcama çekinin bu yangında hiçbir faydası olmayacaktır en az 1 yıl devam etmelidir” uyarısında bulundu.
 
Genel Başkan Bircan Akyıldız konuşmasına şöyle devam etti.
 
“Israrla teğet geçeceği söylenen, bu nedenle de tedbir alınmakta ayak diretilen ekonomik kriz, ülkemizi vurmaktadır.Ülkemiz gerçeklerinden bihaber kimseler, milletimiz kan ağlarken bile “batan banka mı var ki kriz olsun?” diyebilmiştir.Ne yazık ki, bütün göstergelere rağmen yetkililer krizin varlığını yeni kabul etmişlerdir. Türkiye Kamu-Sen, üç yıldır ekonomik krizin finans sektörünü değil, reel sektörü vuracağını dile getirmektedir. Beğenilsin ya da beğenilmesin 57. hükümet döneminde alınan tedbirler sayesinde finans sektörü bu krize sağlam girmiştir.2006 yılından beri uyardığımız konu ise reel sektörün de aynı şekilde güçlendirilmesi yönünde tedbir alınması gerekliliğidir.Ülke toz duman olmuşken bile krizi görmekte zorlananlar, bizleri anlamakta da güçlük çekmektedirler. Son bir yıl içinde kapasite kullanım oranı yüzde 15,5 azalmış, kapanan şirket sayısı yüzde 58 oranında artmıştır.Yıllık üretim kaybı yüzde 21 olmuştur.Karşılıksız çek sayısı, ferdi kredi ve kredi kartı borçlarında patlama yaşanmış, ülke tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu resmi sitesinde “iç pazarda talep yetersizliği, iş yerlerinin tam kapasite ile çalışmamasının en önemli nedenidir.” tespitinde bulunmaktadır. Azalan talep neticesinde işyerleri kapanmakta, işsizlik sorunu milletimizi tarihi bir felakete doğru sürüklemektedir. Türkiye genelinde 81 ilde yaptığımız ankette kamu görevlilerinin yüzde 83’ünün kronik borçlu olduğu ortaya çıkmıştır. Memurlarımızın yüzde 90’ı geçtiğimiz yıl alım gücünün azaldığını, yüzde 78’i ise gelecekten ümidini kestiğini beyan etmiştir.
 
Kısacası durum vahimdir.
 
Yıllardır öngördüğümüz gibi kriz, talep daralmasına yol açmış, bu da işsizliğin ve borçların patlamasına neden olmuştur. Krizin belirtilerinin henüz görülmeye başlandığı günlerde ekonomik krizden çıkışın yol haritasını çıkarmış, krizden çıkmak için yerli malı kullanımının teşvik edilerek, iç talebin canlı tutulması için tedbirler alınması gerektiğini belirtmiştik.Bu amaçla memur, işçi, çiftçi, emekli, işsiz gibi dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın alım gücünün artırılmasının zorunlu olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.Ülkemizdeki öncelikli sorun, yüzde 15’lere dayanan işsizliktir.Bu sorunun aşılması için tek çare mevcut işleri korumak ve piyasa çarklarının dönmeye devam etmesini sağlamaktır.Bunun için de talebin artması şarttır.Ekonomik kriz ortamında vatandaşın moralinin ve gelecek beklentisinin yüksek tutulması hayati önem taşımaktadır.Ancak uygulama, olması gerekenin aksi yönündedir.Siyasi irade, toplumsal barışı, uzlaşma ve güveni desteklemek yerine gerilimlerle, çatışmalarla prim yapmaya, adam kayırma, yandaş oluşturma gibi yöntemlerle mevcut durumu korumaya çalışmaktadır.Bu yolla siyasi bir kazanç sağlansa da ülkemiz ekonomisi kaybetmektedir.Öyle ki, toplu görüşmeler sonunda imzalanan mutabakat metninin üzerinden 6 ay geçtiği halde hala gereklerinin yerine getirilmemiş olması, atılan imzalara, verilen sözlere sahip çıkılmaması güven ortamını zedelemekte, diyaloğun ve uzlaşmanın önemini yitirmesine yol açmaktadır.Kanunla vücuda getirilen Uzlaştırma Kurulu’nun kararlarına uyulmaması ise hem ekonomik hem de psikolojik anlamda kamu görevlilerini endişelendirmektedir.Bugüne kadar Uzlaştırma Kurulu kararlarının siyasi irade nezdinde uygulanabilir bulunmamamsı nedeniyle memurlarımız aylık 235 TL kayba uğramışlardır.Alım gücü her geçen gün azalan vatandaşlarımız, ülke genelinde yaşanan gerginliğin de etkisiyle harcama yapmaktan kaçınmaktadır.Bu da çarkların birer birer durmasına, işsizliğin artmasına ve ekonomik krizin her geçen gün biraz daha ağırlaşmasına neden olmaktadır.Gemi karaya oturmak üzeredir.Kaptan gözünü açıp, dümeni kırmak zorundadır.Dümenin nasıl kırılacağı, geminin nasıl kurtulacağı ise hazırladığımız “Ekonomik Krizden Çıkışın Yol Haritası 2” raporunda tek tek yazılmıştır.
 
Değerli basın mensupları;
 
Siyasi iradenin krizle ilgili olarak bugüne kadar gündeme getirdiği konuların tamamı işverenlerin bakış açısını yansıtmakta, bilinen klasik taleplerin ötesine geçememektedir.Türkiye, toplumsal mutabakatla, dünyaya model olacak tedbir ve programlarla krizden çıkabilir.Yeni bir model olarak kabul edilebilecek bir ekonomi ve istihdam paketi hazırlamış bulunmaktayız.Hazırladığımız programın hayata geçirilmesi durumunda, ekonomik kriz üç evrede aşılacak ve ülkemiz yeni bir büyüme trendi yakalayacaktır.Birinci aşamada vatandaşlarımızın alım gücü ve tüketim eğilimi artırılacak, ikinci aşamada artan tüketime bağlı olarak, piyasalar canlanacak, üretim artacak, üçüncü ve son aşamada ise artan üretim ihtiyacı nedeniyle yeni istihdam ihtiyacı ortaya çıkacaktır.İnancımız o dur ki; olaylara farklı açılardan ve krizin gerçek mağdurlarının gözünden bakmak, denenmemişi denemek olacaktır.Denenmemişi denemek, genel inanışın aksine, istihdamı artırmak amacıyla uzun süreli işçi çalıştıran işvereni desteklemek demektir.Bugüne kadar istihdamın artırılması amacıyla alınan sözde tedbirlerin tamamı, işten çıkarmanın kolaylaştırıldığı, iş güvencesinin zayıflatıldığı, çalışanların köle gibi kiralanıp, alınıp satılabildiği bir yapının hazırlanmasına yöneliktir.İstihdamın artırılması için işten çıkarmanın kolaylaştırılmasını sağlamak anlaşılır değildir.İstihdam artışının sağlanması ve işsizliğin artmaması için öncelikli olarak, uzun süreli, iş güvenceli, saygın iş kavramına uygun istihdamın teşvik edilmesi gerekmektedir.  Buna göre istihdamın artırılması için,
 
Kıdem tazminatı azaltılmamalı, en azından mevcut haliyle korunmalıdır.Devletin çalışanlar için işverene yapacağı SSK prim desteği yalnızca ilk 5 yıl için değil, aynı işverene bağlı olarak çalıştığı süreleri kapsamalı, böylelikle işverenler uzun süreli istihdam sağlamaya teşvik edilmelidir. Prim desteği;0-5 yıl süre ile aynı işte çalışanlar için %206-15 yıl için %4016 yıl ve üzerinde aynı işyerinde çalışanlar için %60 olarak belirlenmelidir. 
Bu şekilde 25 yıl boyunca aynı işverene bağlı olarak çalışan bir işçinin işverene maliyeti ortalama % 44 azalacaktır.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağladığı emeklilik ve sağlık haklarından faydalanmak zorlaştırılmamalı aksine kolaylaştırılarak, sisteme kayıtlı olmak cazip hale getirilmelidir.
İşçi çalıştıran işverenlerin ödediği vergi tutarları üzerinden belirlenen bir limit dahilinde çalışan başına belli oranda indirim yapılmalıdır.
İşsizliğin önlenmesinde en önemli yapı taşlarından birisi olmasını planladığımız tarım istihdamı azaltılmaya çalışılmamalı, tarım işçilerinin üretim ve gelirleri artırılmalıdır.
Ülkemizde üretilen malların kullanımı özendirilmeli, ithalata dayalı ekonomi mutlaka üretime yönelmelidir.
Çalışma süreleri azaltılmalı, fazla mesai süreleri sınırlandırılarak işletmelerin daha fazla istihdam yaratması sağlanmalıdır.
İstihdam artışının sağlanması için kamuda boş kadrolar doldurulmalı, kurumlardaki kamu görevlisi açığı kapatılmalıdır.
İşsizlik fonunda biriken paraların bir bölümü, mesleki eğitime bir bölümü de fona yeni gelir getirecek ve istihdama katkıda bulunacak yatırımlara ayrılmalıdır.
İşsizlik ödenekleri ve ödenekten yararlanma süreleri artırılmalıdır.
 
İstihdam alanında yapılacak bu düzenlemelere ve alınacak tedbirlere paralel olarak ekonomide de bir dizi önlem alınması gerekmektedir.Yapılan iyi niyetli çabaların amacına ulaşması, piyasaların canlandırılarak üretim ve tüketimin birlikte artması, krizin vatandaşlarımız üzerinde yarattığı olumsuz etkinin bertaraf edilmesi için tüketiciler olan kamu görevlileri, işçiler, çiftçiler, işsizler ve emeklilere en az bir yıl boyunca 200 TL’den düşük olmamak üzere, her ay harcama çeki verilmesini talep etmekteyiz.Bu yolda atılacak adım, toplumumuzun kriz psikolojisinden de çıkması için son derece önemlidir.Bu yolla alınan önlemlerin toplumun genelini görmezden gelmesinin, yalnızca belli kesime yönelik olmasının ve eksik kalmasının önüne geçilecek, çalışanların işsiz kalmaları ve şirketlerin kepenk indirmeleri önlenecektir.Emisyon hacminin GSMH’ya oranının 1 puan artırılması, yaklaşık 8 milyar TL dolayında ek kaynak sağlanması yolunu açacaktır. Ortaya çıkan bu kaynağın desteklenerek 12 milyar TL düzeyine çıkarılması ve dağıtılacak harcama çeklerinin yılın bütününe yayılması ile birlikte piyasaya her ay 1 milyar TL para aktarılmasını sağlayacaktır. Bu kaynağın çarpan etkisi ile birlikte piyasaya yansıması aylık 4 milyar TL’yi bulacaktır. Türkiye’de toplam para arzı büyük bir gerileme göstermiştir. Bu da Türkiye Kamu-Sen’in, enflasyon hedeflemesi nedeniyle emisyon hacminin daraltıldığı ve  piyasaların durgunluğa itildiği yolundaki söyleminin doğruluğunu göstermektedir. Piyasaların durgunluğa girmesi ise ekonomik krizi ve işsizliği tetikleyen en önemli etkendir. Amacımız öncelikli olarak alınacak tedbirlerle piyasaların canlandırılması, çarkların dönmesi; daha sonra da istihdamın teşviki ve korunması ile istihdam kapasitemizin artırılmasıdır.
Buna göre çarkların dönmeye devam etmesi için,
 
Özellikle dar ve sabit gelirlilerinin alım güçlerinin yükseltilmesi, iç talebin canlı tutulması ve istihdamın korunması için tüketici kesim olan, dar ve sabit gelirlilere “harcama çeki” verilmeli, bu çeklerin belli süreler içinde harcanması zorunlu tutularak, ekonominin çarkları döndürülmelidir. Kamu görevlileri üzerindeki sendikal sınırlamalar ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’na konulan çekinceler kaldırılmalı ve kamu görevlilerine ILO standartlarında sendikal haklar tanınmalıdır.Benzin ve LPG fiyatlarında yapılan indirimler tarafımızca olumlu karşılanmakla birlikte, girdi maliyetlerinin azaltılması için yeterli bulunmamaktadır. Benzin, mazot, LPG, elektrik ve doğalgaz fiyatlarında en az %30 oranında daha indirim yapılarak üretim maliyetleri azaltılmalıdır.Ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynaklarına ve ormanlarına sahip çıkılmalı, talan edilmesinin önüne geçilmelidir.Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması için denetim, eğitim ve ceza mekanizmaları daha da etkin hale getirilmeli, ekonominin kayıt altına alınması için yoğun bir kampanya başlatılmalıdır.Devletin kaynaklarının verimsiz, etkisiz ve haksız tüketilmesinin önüne geçmek için yolsuzluğa karşı kesin önlemler alınmalı, kaynak israfı önlenmelidir.Ülkemizin enerji kaynaklarının ve imkanlarının araştırılarak, özellikle alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışmalara ağırlık verilmelidir.AR-GE faaliyetleri desteklenmeli, yeni buluşların artırılması için marka ve patent konusuna özellikle ağırlık verilmelidir.Ülkemizde üretilen malların tüketilmesi için bilinçli bir toplum oluşturulmalı, Türkiye Kamu-Sen’in başlatmış olduğu kampanya yurt genelinde yaygınlaştırılarak devam etmelidir.Ülke içinde TL’nin kullanılması için kampanya başlatılmalıdır.Sıraladığım önerilerimizin tamamının hayata geçmesiyle,İşverenin prim yükü kademeli olarak azalacaktır.İşverenlerin çalıştırdıkları işçi ile orantılı olarak ayrıca ödeyecekleri vergi tutarında da indirime gidilecek böylece işverenlerin daha fazla eleman istihdam etmeleri teşvik edilecektir.Çalışanların işverene maliyeti azalacak, dolayısı ile fiyatlar ve enflasyon da düşecektir.Ülkemizde üretilen ve tüketilen ürünler artacak, bu da istihdamın artmasına katkıda bulunacaktır.Uzun süredir aynı işyerinde çalışanların işveren için önemi daha da artacak, böylece saygın iş kavramının hayata geçmesi kolaylaşacaktır.Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınacaktır.İşsizlerin % 80’inin daha önce başka işlerde çalışmış olduğu düşünüldüğünde, işsizler ordusuna çalışan kesimden katılımlar kaydedilir şekilde azalacaktır.İşsiz sayısı azalacağı için, işsizlerin daha etkili bir mesleki eğitime tabi tutulmaları kolaylaşacaktır.30 yaş ve üzerindeki işsizlik azalacak, aile yapısı korunacak ve yoksulluk azalacaktır.Harcama çekleri yoluyla piyasalara doğrudan her ay fazladan 1 milyar TL girecek, piyasa canlanacak, alış veriş artacak, ekonominin çarkları dönmeye başlayacak, dolayısı ile işsizlik azalacaktır.Ülke genelinde sendikacılığın geliştirilmesi ile birlikte demokrasi temelli bir yönetişim anlayışı hakim olacak, çalışma barışı sağlanacak, gerginlikler azalacak, paylaşım sorunu en aza indirilecek, kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ekonomiye karşı uyarı mekanizması harekete geçirilecektir.LPG, benzin, elektrik, mazot, doğalgaz gibi ürünlerde yapılacak indirimlerle üretim ve sosyal yaşamın maliyeti azalacak, fiyatlar düşecek, vatandaşlarımızın gelir düzeyleri artacaktır.Ülkemizdeki yer altı ve yer üstü kaynakları daha etkili bir şekilde değerlendirilerek istihdam ve üretim artışı sağlanacaktır.Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam azalacaktır. 
Türkiye Kamu-Sen’in bir bütün olarak üretici ve tüketicilerin birlikte desteklenmesini ve milli ekonomik dinamiklerin harekete geçirilmesini içeren önerisi ülkemizdeki istihdamın artmasını, yoksulluğun önlenmesini sağlayacak, ekonomik krizin etkilerinin en aza indirilmesi için etkili bir yöntem olacaktır. Olaylara tek taraflı bakmadan, piyasa terazisinin her iki kefesini de aynı anda ve aynı oranda gözeten programın milli bir mutabakat olarak hayata geçmesi durumunda Türkiye, yeni bir ivmeyle büyümeye başlayacaktır. Sorunlara gücü elinde bulunduranların bakış açısıyla yaklaşıldığı taktirde, yaşadığımız ekonomik kısır döngüden çıkmak mümkün olmayacaktır.
 
Unutulmamalıdır ki; yerli tüketim desteklenmeden üretim artmaz; üretim artmadan işsizlik çözülmez.”
 
Toplantıya Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz ve  çok sayıda genel merkez yöneticisi katıldı.

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi