Türk Eğitim-Sen; Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunuyla özür grubu öğretmen tayinlerinin yılda bir defaya düşürülmesini büyük bir eylemle protesto etti. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen yüzlerce öğretmen Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ile birlikte Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi önünden Milli Eğitim Bakanlığı önüne yürüdü.
Sendikamızın Milli Eğitim Bakanlığı önünde yaptığı eyleme, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Anadolu Eğitim-Sen Genel Başkanı Cansel Güven, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların genel başkanları, Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Ankara Şubeleri, Türkiye’nin 81 ilinden Ankara’ya gelen özür grubu mağduru yüzlerce öğretmen, eşleri ve çocukları katıldı. Anadolu Eğitim-Sen Genel Başkanı Cansel Güven’in selamlama konuşması yaptığı eylemde; eşiyle, çocukları ile ayrı illerde olduğu için aile bütünlüğü bozulan, çocuklarının hasretiyle yanıp tutuşan, sağlık sorunları yaşayan, eğitimini sürdürmek isteyen özür grubu mağdurları özür grubu tayinlerinin yılda iki kez yapılmasını istedi.
Gözyaşlarının sel olduğu eylemde, “Canım Kocam, Keşke Gönlümün Hakimi Olacağına, Ülkede Hakim Olsaydın, Bize Karar-Name Sökmezdi”, “Telefon ve İnternet Evliliği İstemiyoruz”, “Esma Dinçer, Sen De Bir Annesin. Bize Sahip Çık”, “Bakan Ayırdı, Gören Birleştirsin”, “Sayın Bakan, Siz Hiç Eşinizden, Çocuğunuzdan Ayrı Kaldınız mı?”, “Puanımızla Kadroya Geçmiştik. Bizi Hatırladınız mı? Hala Ayrıyız. Farkında mısınız?”, “Bir Çocuğa Yapılacak En Büyük Şiddet Anne Babasından Ayırmaktır” şeklinde yazılı dövizler taşındı.
Eylemde; “Ailemle Yaşamak İstiyorum”, “ İş Derdi Aş Derdi Yeni Geldi Eş Derdi”, “Babalar Hasret, Çocuklar Yetim”, “Şubat Ataması İstiyoruz”, “Dinçer Artık Bizi Ayırma”, “Ayrılmak İçin Evlenmedik”, “ Hâkime Var Da Bize Yok Mu?”, “Allah’ın Emriyle Evlendik, Yasayla Ayrıldık” şeklinde sloganlar da atıldı.
Eylemde bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, şunları söyledi: “Gönül isterdi ki, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ilk günlerde öğretmenleri mağdur etmek gibi bir karar almasın. Eskiden Osmanlı padişahları, padişah olduklarında halkı memnun etmek için, onlara cülus dağıtırlarmış. Türk-İslam kültüründe bu ülkeyi yöneten devlet adamlarının bundan haberdar olmasını dilerdik. Sayın Bakan bırakın cülus dağıtmayı, eğitim çalışanlarının kazanılmış hakkını elinden almayı ilk icraatı olarak ortaya koydu. Daha önce özür grubu tayinleri yılda iki kez, sağlık sorunlarına bağlı tayinler ise herhangi bir zamanda yapılıyordu. Kanser hastasına ‘yaz ayını bekle’ diyebilir misiniz? Ailesinden üç yıldır ayrı olan öğretmenlerimiz var. Sayın Bakanın vicdanına sesleniyorum: Bu yavrular Ömer Dinçer’in evladı, torunu da olabilirdi. Burada emekli öğretmenimiz torununu korumak için eylemimize gelmiş. Biz sendika olarak Sayın Ömer Dinçer’i bilek güreşinde yenmek adına burada değiliz. Burada özür grubu mağduriyeti yaşayan öğretmenlerimizin içinde bulunduğu ortamı ve şartları Sayın Bakanımıza, hasta yatağında yatan Sayın Başbakanımıza ve tüm Türkiye’ye göstermek için buradayız. Bir inatlaşmanın tarafı değiliz. Bakan Dinçer, ‘tayin hakkını verirsem, öğretmenler ve sendikalar karşısında mağlup olurum’ diye düşünmesin. Sayın Ömer Dinçer, Şubat ayında özür grubu tayinlerini açarsa, talebimize yüreğinin sesiyle cevap vermiş olur, merhamet duygusunu ortaya koymuş olur.”
Antalya’da yapılan Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda özür grubu tayinlerinin yılda en az iki kere yapılması kararının alındığını hatırlatan Koncuk, “Eğer Sayın Bakan Çalıştay’ın bir kıymeti olduğuna inanıyorsa, lütfen şu öğretmenlerimiz, ağlayan evlatlarımız için Çalıştay’da alınan kararı hayata geçirsin” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i merhamete davet eden Genel Başkanı Koncuk, “Bu eylemde kelimelerimi dikkatle seçiyorum. Bakanımızı kıran bir ifade kullanmamak için özel gayret sarfediyorum. Ben sendikacı olarak başka kelimeler de seçebilirdim. Ama özür grubu tayini çıkarsa, bu başarıyı Sayın Bakanının başarısı olarak takdim edeceğiz ve kendisine teşekkür edeceğiz.”
Genel Başkan Koncuk, bu sorunun 31 Aralık tarihine kadar çözülmemesi durumunda yeniden eylem yapacaklarını kaydetti. Koncuk şunları söyledi. “Buradan tüm özür grubu mağduru arkadaşlarımıza soruyorum: Siirt’ten, Batman’dan, Ağrı’dan Yozgat’tan Antalya’dan ülkemizin 81 ilinden geldiniz. Bugün 10 Aralık. Bu sorun çözülmezse, 31 Aralık’ta tekrar burada mıyız? Bu sorun çözülene kadar buradayız ve emin olun 31 Aralık’ta buradan farklı sesler çıkacak. Özür grubu mağdurlarının ağzı olan bu ağız, çok daha ağır kelimeleri buradan söyleyecek.”
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. Önümüzde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi var. Buna Türkiye’de imza attı. Anayasa’nın ailenin korunmasıyla ilgili maddeleri var. 657 Sayılı DMK’da aile bütünlüğünü koruyan maddeler var. Tüm bu maddeleri yok saymak devlet yöneten insanlara yakışmaz. Öte yandan bir hâkim eşine tayin hakkı verildi. Hâkimlerimiz de elbette eşlerinden ayrı kalmasın. Ama herkesin eşi, çocuğu, ailesi kendisi için önemli. Bu durum Anayasa’daki eşitlik ilkesine de aykırıdır.”
Genel Başkan İsmail Koncuk’un konuşması sırasında sloganların yazılı olduğu balonlar uçuruldu. Gökyüzünü özür grubu mağdurlarının balonları süsledi. Genel Başkan Koncuk’un konuşmasının ardından ise öğretmenler alyanslarını attı.
Özür grubu mağduru öğretmenlerin 5 metrekare büyüklüğünde hazırlanan mektupları yürek burktu. Eylemde, ‘ayrılık’ türküsü saz eşliğinde özür grubu mağdurlarına uyarlanarak söylendi. Tüm öğretmenler türküye eşlik etti. Sendikamızın eylemi, aşure ikramı ile sona erdi.
Basın açıklamasının tam metni:
TÜRK EĞİTİM-SEN: ÖZÜR GRUBU TAYİNLERİ YILDA EN AZ İKİ KEZ YAPILMALI, MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİDİR
Bugün burada özür grubu mağdurlarıyla el ele, kol kola, omuz omuzayız!
Aramızda eşleriyle, çocuklarıyla birlikte yol parasını denkleştirerek kilometrelerce uzaktan gelenler de var,
Sağlık sorunlarına rağmen hakkını aramak için gelenler de var,
Eğitimini sürdürmek istemesine rağmen özür grubu engeline takılanlar da var.
Özür grubu mağdurları bugün Milli Eğitim Bakanlığı önünde seslerini duyurmak için birlik oldu. Türk Eğitim-Sen olarak onların bu haklı isyanına yürekten destek veriyoruz.
Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nda Teşkilat Yasası’ndan dolayı bir süredir bazı huzursuzluklar baş gösterdi. Teşkilat Kanunuyla cefakârca çalışan insanlar tek kalemde silindi, üst düzey yöneticiliklere eğitimciler yerine işletmeciler getirildi, özür grubu öğretmen tayinlerinin yılda bir kez yapılmasına karar verildi. Bütün bunların üzerine MEB Merkez Teşkilatında görev yapan 4 bin personelin 1000’e düşürülmesi hedefleniyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nı günlerdir mesken tutuyoruz. İki gün önce MEB Merkez Teşkilatı çalışanları ile birlikte MEB önünde eylemdeydik, bugün de özür grubu mağdurları ile birlikte yine MEB önünde eylemdeyiz. Görüldüğü üzere Milli Eğitim Bakanlığı’nda işlerin iyi gitmediği ortadadır.
Özür grubu mağdurlarının serzenişini duyurmak, onların yürek yangınına ortak olmak, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in vicdanına seslenmek için buradayız. Özür grubu öğretmen tayinlerinin yılda bir defaya düşürülmesi, buna gerekçe olarak ise, eğitim-öğretimin aksamamasının gösterilmesi eşi Ankara’da, Bursa’da kendisi Kars’ta, Ağrı’da olan, aile hasreti çeken, sağlık sorunları ile boğuşan, eğitimini sürdürmek isteyen öğretmenlerimiz için büyük bir yıkım olmuştur. Aile bütünlüğünün Bakanlık eliyle bozulması inanılır gibi değildir. MEB, öğretmenlerin aile olmalarına izin vermeyerek, sağlık sorunlarını yok sayarak, yüksek lisans ya da doktora yapmak isteyenlerin önüne bariyer koyarak büyük günah işlemektedir.
Özür grubu tayinlerine dört ay kala alınan bu karar, öğretmenlerin haklarının gasp edilmesi anlamına gelmektedir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’in ‘topu topu 300 kişi’ dediği özür grubu mağdurları aslında binlerce kişidir. Ve bu binlerce öğretmen ve ailesi şu anda Bakanlığa tepkilidir. Eylemimize destek veren özür grubu mağdurları 300 kişiyi değil, binlerce kişiyi temsilen buradadır. Üstelik bırakın 300 kişiyi, mağdur edilen bir kişi dahi olsa, Bakan Dinçer’in aynı hassasiyetle konuya yaklaşması gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı’nda sorunları ‘önemli, önemsiz’ ya da ‘mağdur olan az sayıda kişi, çok sayıda kişi’ şeklinde değerlendirmek, kendi personelini mağdur etmek bir Milli Eğitim Bakanına yakışmamaktadır.
Özür grubu tayinin ne anlama geldiğini Milli Eğitim Bakanımız Ömer Dinçer herkesten çok daha iyi bilmektedir. Buna rağmen, Sayın Bakan’ın ‘dediğim dedik’ bir tutum içerisine girmesi, geri adım atmaması, inatçı davranması anlaşılır gibi değildir. İnatlaşarak bakanlığın yönetilemeyeceğini, çıkmaz yola girileceğini Sayın Dinçer’in fark etmesi gerekmektedir. Çünkü öğretmenlerimizin elinde olmayan, aniden gelişen, planlanmamış nedenlerden dolayı özür grubu tayini istemesi son derece doğal ve insani bir durumdur.
Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı özür grubu tayinlerini yılda bir defa ile sınırlandırırken, her ne hikmetse eşi hâkim olan bir öğretmenin tayinini yapmakta sakınca görmemiştir. Bakanlığın hâkim eşine tanıdığı bu ayrıcalığın nedenini öğrenmek istiyoruz. Hâkimlerin diğer kamu görevlilerinden farkı nedir? Yoksa hâkim eşlerine yönelik ayrı bir düzenleme var da bizim mi haberimiz yok? Bakan Dinçer çifte standart uyguladığının farkında değil mi? Herkesin bilmesi gerekir ki; Bakanlığın bu uygulaması Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır ve özür grubu tayini bekleyen binlerce öğretmene yapılmış büyük bir haksızlıktır. Sayın Bakan, hâkim eşine tanınan bu ayrıcalığın diğer özür grubu tayini bekleyen öğretmenler için emsal teşkil ettiğini bilmelidir.
Bu noktada, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e çağrıda bulunuyoruz:
Sayın Bakanım;
Kendinizi buradaki Ayşe öğretmenin, Ali öğretmenin, Bahar öğretmenin yerine koyun. İyi günde, kötü günde diye söz verdiğiniz ve bir gün bile ayrı kalmak istemediğiniz eşinizden, sizin şefkatinize ve korumasına muhtaç olan yavrunuzdan ayrı kalmanın nasıl bir his olduğunu anlayabiliyor musunuz?
Bir yandan sağlık sorunları ile mücadele ederken, dört ay daha beklemeye zamanınız dahi yokken; diğer yandan özür grubu mağduriyeti yaşamanızı hazmedebiliyor musunuz?
Yüksek lisans ya da doktora yapmak için büyük çaba gösterirken; eğitiminizin, içinde ‘eğitim’ kelimesi geçen Bakanlığınız tarafından engellenmesini kabul edebiliyor musunuz?
Sizden istirhamımız bu soruların cevabını verin ve şu anda BAKANLIK ÖNÜNDE DÖKÜLEN GÖZYAŞLARINA KAYITSIZ KALMAYIN!
Özür grubu mağdurları moral ve motivasyon olarak çökmüş durumdadır. Çalışmak için ne gücü ne enerjisi kalan bu öğretmenlerimizden şu saatten sonra verim beklemeniz mümkün değildir.
Bilindiği gibi özür grubu tayinlerinin yılda bir kez yapılması kararı, 18-20 Kasım tarihlerinde Antalya’da yapılan Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda da ele alınmıştı. Çalıştay’da özür grubu öğretmen tayinlerinin yılda iki kez yapılması kararı alınmıştı. Çalıştay’da alınan bu kararı görmezden gelmek, Sayın Bakan’a hiç yakışmamaktadır.
Şayet Çalıştay’da alınan bu karar sümen altı edilecek idiyse, sendikaların ortak vurgusu dikkate alınmayacak idiyse; bu Çalıştay’a niçin davet edildik, sorunların tespitinde bulunduk, çözüm önerileri geliştirdik, bu kadar enerji ve zaman harcadık?
Bakan Dinçer, kendi doğrularınızdan başka doğru tanımıyorsanız, bizlerin o Çalıştay’da varlığının anlamı neydi?
Çalıştay eğitimin, eğitimcilerin sorunlarını masaya yatırmak için düzenlenmediyse, ‘iş olsun’ diye mi düzenlendi?
Sayın Bakan Dinçer, özür grubu tayinlerini yılda bir defaya indirmesinin gerekçesi olarak; eğitim-öğretimin aksamaması, öğrencilerin mağdur edilmemesini göstermişti. Ancak Bakan’ın bilmesi gerekir ki, özür grubu tayinleri nedeniyle eğitim-öğretim aksamaz, öğrenciler de öğretmensiz kalmaz. Biz eğitimciler hiçbir şekilde öğrencilerimizi yarı yolda bırakacak insanlar değiliz. Milli Eğitim Bakanlığı da öğrencileri mağdur edecek kadar küçük ve güçsüz bir Bakanlık değildir. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak; burada binlerce öğretmeni temsilen bulunan öğretmenlerimiz, onların eşleri, çocuklarıyla birlikte Bakan Dinçer’in özür grubu tayinlerinin eskisi gibi yılda iki defa yapmasını istiyoruz. Şubat ayında tayin bekleyen bu insanları eli boş göndermeyin. Sayın Bakan Ömer Dinçer bu konuda müjde vererek, uykusuz günler geçiren öğretmenlerimizin ızdırabına son vermelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Eylem videosunu izlemek için tıklayınız.