Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK’un, 25 Kasım’da yapılacak iş bırakma eylemi ile ilgili basın açıklamasıdır.
TÜRK EĞİTİM-SEN 25 KASIM’DA İŞ BIRAKACAK; TÜRK EĞİTİM-SEN’E ÜYE ÖĞRETMENLER DERSLERE GİRMEYECEK, EĞİTİM ÇALIŞANLARI HAKKINI ALANLARDA ARAYACAK
Türkiye çok sıkıntılı günler geçirmektedir. Ekonomik dar boğaza sürüklenen ülkemiz, krizden ciddi anlamda etkilenmektedir. Türkiye’de Ağustos ayında işsizlik oranı yüzde 13.4’e yükselmiş, Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 927 bin kişi artarak, 3 milyon 429 bin kişiye ulaşmış, toplam işsiz sayısı, ücretsiz aile işçileriyle, iş bulmaktan ümidini kesenler dâhil edildiğinde 8 milyon olmuştur.
Öte yandan zam sağanağı dinmek bilmemiş, memur ve işçinin aldığı para günden güne erimiştir. Esnaf kan ağlamakta, kepenkler ardı ardına kapanmaktadır. Ay sonunu zor getiren dar ve sabit gelirli kesim, artan enflasyon altında ezilmektedir. Memura alay eder gibi yüzde 2.5 + 2.5 zam veren hükümet, rant çevrelerine, sanayici ve işadamlarına bonkör davranarak, onlara tam 54,3 milyar TL ek kaynak ayırmıştır. Türkiye’de memur, işçi, emekli maaşları yerinde saymaktadır. Hükümet açılımlarla milleti oyalanmakta, bu süreçte ekonomik krizin gündemde yer almasına engel olmaktadır. Halbuki şu anda Türkiye’nin en büyük sorunu ekonomik krizdir. Ancak hükümet büyük bir ustalıkla gündem saptırmaktadır. Siyasi erk; konu ekonomik krize gelince, üç maymunu oynamakta, kamu çalışanlarının, işçinin, emeklinin açlık sınırının altında maaş almasına göz yummaktadır.
Hükümet toplu görüşmelerde memur maaş zammını tek taraflı belirlemiş, Uzlaştırma Kurulu Kararlarını dikkate almamış, memura toplu sözleşme ve grev hakkı tanımamış, adeta memuru yok saymıştır. Oysa Türkiye’nin imzasının bulunduğu ve Anayasa’nın 90. Maddesi ile güvence altına alınan, uluslararası sözleşmeler kamu görevlilerine toplu sözleşme ve grev hakkı tanımaktadır. Memurun toplu sözleşme ve grev hakkı olduğu, ülkemizdeki mahkemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tescillemiştir.
Danıştay, grev yapan kamu görevlileri hakkında herhangi bir yasal işlem yapılamayacağına hükmetmiştir. Buna karşın hükümet, tüm bu sözleşmeleri, kararları yok sayarcasına gerekli iç hukuk düzenlemelerini yapmamakta ısrar etmekte ve memurun toplu sözleşme ve grev hakkının sürüncemede kalmasına neden olmaktadır. Toplu sözleşme ve grev, memurların en doğal hakkıdır. Hukukun tanıdığı hakkı, hükümetin yok sayması, memura tanımaması manidardır. Bu haklara sahip olmadan hükümetle masaya oturmak, pazarlık yapmak, memurların insanca yaşamasını sağlamak, yokluğa, yoksulluğa karşı mücadele etmek mümkün değildir. Bu hakları memurdan esirgeyen siyasi erk, kendisine sorgusuz, sualsiz biat eden, eleştirmeyen, hakkını aramayan memur ordusu yaratmak istemektedir.
Türkiye’de kadrolaşma büyük bir sorundur. Siyasi erk devlet kadrolarını yandaşlarıyla doldurmuştur. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nda Hüseyin ÇELİK döneminde makam onayıyla yapılan usulsüz atamalar çalışma barışını bozmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nda ve okullarda 76. maddeyle usulsüz olarak atanan 1000 kişi bulunmaktadır. Sendikamız usulsüz atamaları yargıya taşımıştır. Yargı 76. madde atamalarını birer birer iptal etmektedir. Ancak Bakanlık ısrarla bu atamaları savunmakta ve iptal etmemektedir. 657 Sayılı kanunun 4/B ve 4/C Maddesi kapsamında çalışan personel kadroya alınmamakta, sözleşmeli kölelik uygulaması ısrarla sürdürülmektedir. Kadrolu istihdam edilmeyen personel, hiçbir hakka sahip değildir ve kaderleri amirlerine bağlıdır.
Aynı durum öğretmenlik mesleği için de geçerlidir. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil olmak üzere 4 farklı türde istihdam edilen öğretmenler, hukuka ve insan haklarına aykırı olan bu uygulamaya şiddetle karşı çıkmaktadır. Çünkü iş güvencesi olmayan, geleceğe güvenle bakamayan, ayrımcılığa tabi tutulan, üvey evlat muamelesi gören bu insanlardan verim beklemek mümkün değildir. Üstelik Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verileceğinin ve tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceğinin sözünü vermişti. Ancak görünen o ki, Bakan dün verdiği sözü, bugün unutmuştur. Sözleşmeli öğretmenlerin umutlarıyla oynayan Bakan ÇUBUKÇU, sözleşmeli öğretmenleri siyasi yatırımlarına kurban etmiştir.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı Türk Eğitim-Sen olarak konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen ile birlikte 25 Kasım’da tüm Türkiye genelinde iş bırakacağız.
Türk Eğitim-Sen’e üye öğretmenler, akademisyenler haklarını aramak için grev yapacak ve 25 Kasım’da derslere girmeyecektir. Öğretmenlerin yanı sıra diğer eğitim çalışanları da hizmet üretmeyecek, maddi, özlük ve sosyal hakları için alanlara inecektir. Bu nedenle velilerin 25 Kasım tarihinde çocuklarını okula göndermeyerek hem kamu çalışanlarına hem de işsiz, aşsız kalan tüm dar ve sabit gelirlilere destek vermesini istiyoruz.
UYARI GREVİNE KATILAN EĞİTİMCİLERE CEZA VERİLEMEZ
Bu noktada sendikal faaliyetlere katılmalarından dolayı hiçbir öğretmene ya da eğitim çalışanına ceza verilemeyeceğini de tüm kamuoyunun bilmesi gerekmektedir. Sendikamız konuyla ilgili valiliklere yazı göndererek, uyarıda bulunmuştur. Türk Eğitim-Sen’in Valiliklere gönderdiği yazıda iş bırakma eylemine katılan memura soruşturma açmanın ve ceza vermenin TCK’nın 118/1 ve 2 maddesi gereği suç unsuru oluşturduğu belirtilmiştir.
Grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklar için, ezilen, sömürülen, açlığa mahkûm edilen insanlarımız için, rantiyecilerin kasasına dolduran, ancak kendi çalışanını hor gören, yok sayan zihniyete karşı durmak için 25 Kasım’da alanlarda olacağız. 25 Kasım’da memuruyla, işçisiyle, işsiziyle, emeklisiyle herkes birlik olmalı ve gücünü iktidara göstermelidir. Çünkü ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği buna bağlıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.