Ana SayfaHABERLERMevzuatTOPLU GÖRÜŞMELERDE 3. TUR TAMAMLANDI

TOPLU GÖRÜŞMELERDE 3. TUR TAMAMLANDI

TOPLU GÖRÜŞMELERDE 3.TUR TAMAMLANDI

 

            Hizmet kollarında yetkili sendikalarla, hükümet ve Kolu İşveren Kurulu arasında 4688 Sayılı Yasa gereği yürütülen ve 15 Ağustos 2010 tarihinde başlayan 9. dönem toplu görüşmeleri devam ediyor.

 

            Toplu görüşmelerde 3. oturum gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen 3. oturumda Konfederasyonların talepleri ile ilgili olarak Kamu İşveren Kurulunun görüşlerini içeren “Çalışma Hayatı ve Sendikal Haklarla ilgili komisyon raporu” görüşüldü.

 

            Kamu İşveren Kurulunun rapordaki görüşlerinde özellikle sözleşmeli personelin sorunları ile ilgili makul ve haklı taleplere bile olumsuz bir yaklaşım içinde olduğu görüldü.

 

            Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim Sen’in olmazsa olmaz talepleri arasında yer alan “sözleşmeli personele özür durumundan tayin taleplerinde getirilen sınırlamaların kaldırılması” ve “sözleşmeli personele görevde yükselme ve unvan değişikliği hakkının verilmesi ve vekaleten idareci olarak görevlendirilebilmeleri hususunda düzenleme yapılması “taleplerine Kamu İşveren Kurulunun “Sözleşmeli personel uygulaması mantığına aykırı olduğu” gerekçesiyle olumsuz görüş bildirmesi üzerine söz alan Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK, Türk Eğitim Sen olarak sözleşmeli personel uygulamasına temelden karşı olduklarını ve tüm sözleşmeli personelin ve sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesini istediklerini belirtti. KONCUK,  sözleşmeli öğretmenlere kadro verilmesi ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU ile yaptıkları  görüşmede, Bakanın “sözleşmeli öğretmenlere kadro vereceğini” kendilerine ifade ettiğini ve birkaç gün önce bir televizyon kanalına aynı sözleri tekrar ettiğini belirterek, sözleşmeli öğretmene kadro sözünün artık hükümetin ve Başbakanın sözü haline geldiğini, bunun bir an önce gerçekleştirilmesini beklediklerini ifade etti. Genel Başkan  KONCUK, sözleşmeli öğretmenlere kadro verilmesi için bundan önce olduğu gibi her türlü meşru eylemi yapmaya devam edeceklerini söyleyerek, sözleşmeli öğretmenlere kadro sözü yerine getirilinceye kadar bu öğretmenlerin de tıpkı kadrolu öğretmenler gibi, her türlü özür grubu tayini ve görevde yükselme ve unvan değişikliği hakkından da yararlandırılması gerektiğini belirtti.

 

            Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK, yaptığı konuşmada “yıllarca öğretmenlik yaptırdığınız sözleşmeli  öğretmenlere aile bütünlüğünün korunmasının en temel insanlık hakkı olmasına rağmen eş durumu tayinlerinde ve diğer özür grubu tayinlerinde engeller çıkarılmasını, sınıf ve öğrenci teslim edildiği, kadrolularla aynı görevi yaptıkları halde müdür yetkili olma hakkı bile verilmemesini kabul etmemiz mümkün değildir” dedi.

 

            Genel Başkanın bu kararlı mücadelesi sonucu oturumu yöneten Toplu Görüşmelerden Sorumlu Devlet Bakanı Hayatı YAZICI da bu sorunların çözülmesi gerektiğine ve çözülebileceğine inandığını belirterek, sorunu çözmeleri konusunda Devlet Personel Başkanlığınca gerekli çalışmaların yapılacağını belirtti. Böylece toplu görüşmelerde sözleşmeli personelin sorunlarının çözümü noktasında önemli bir aşamaya gelinmiş oldu.

 

            Toplu Görüşmelerin 3. oturumunda ayrıca hizmet kollarına göre yetkili olan sendikalar tarafından hizmet kolunun sorunları ile ilgili sunumlar da gerçekleştirildi.

 

Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri İş Kolunda yetki olan Türk eğitim Sen’in hizmet kolunun sorunları ile ilgili sunumunu da yapan Genel Başkan İsmail KONCUK, burada yaptığı konuşmada; “Türk Eğitim-Sen olarak eğitimin önemini her kesimden ve zümreden çok daha fazla önemsemekteyiz. Eğitimin rolünün her platformda ve başta siyasiler olmak üzere çok farklı toplum katmanlarınca dile getirilmesi bizleri memnun etmektedir. Lakin eğitimin önemine vurgu yapmak tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Özellikle eğitim sisteminin direkt etkilediği genç nesli deney faresine çeviren, laboratuar ortamında oluşturulan projelerle ve masa başı mühendisliğinin ürünü olan uygulamalarla eğitimi içinden çıkılmaz bir girdaba sokan zihniyetin değişmesi bir gereklilik olmuştur.

 

Müfredat programları ve dolayısıyla Talim Terbiye Kurulu, bu süreçlerde belirleyici aktördür. Zira neyin, nasıl ve kimler tarafından aktarılacağına karar verici durumundadırlar. Deneme yanılma yöntemiyle, akademik unvanların arkasına sığınmakla veya el yordamı yöntemiyle bir neslin kaderi çizilemez. Ürünün de, aracın da insan olduğu bir süreçten bahsediyorsak bu süreçte şaka da yanılma da olamaz. Bunun bedelini siyasi aktörler değil bir nesil ve dolayısıyla bir millet öder. İşte bu yüzden de “eğitimi önemsemek ve eğitimin önemine vurgular yapmak” iyi niyetli laf kalabalığı olmanın ötesine geçemez. Eğitimin önemini dillere sakız etmek, onun önemini kavramak anlamına hiç ama hiç gelmez” dedi  Genel Başkan KONCUK, konuşmasının devamında “Mili Eğitim Bakanlığı hem tüm mesleki örgütlenmelere hem bütün sendikalara aynı mesafede olmak zorundadır. Merkezde bürokrat veya taşrada yönetici olan kişi Milli Eğitim Bakanlığını temsil ettiği gerçeğini aklından çıkarmamalı, hiçbir çalışanını sendikal tercihine göre yaftalama ilkelliğine başvurmamalıdır. Aksi takdirde kamplaşma, ayrışma ve güvensizlik ortamının baş mimarı konumuna gelecektir. Aynı şekilde MEB, siyaset üstü kararlara gelecek nesiller adına imza koyabilecek özerklikte olmalıdır. MEB, gelecek seçimlerle gelecek nesiller arasında tercih yapacaksa, tercihini gelecek nesillerden yana kullanmak zorundadır. Bu tavır, erdemli olmanın da onurlu olmanın da olmazsa olmaz ölçütüdür.” Dedi.

 

Genel Başkan KONCUK,  “Eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin bir maaş tutarına çıkarılması ve memur ve hizmetliler dahil tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi gerektiğini, ancak hükümetin kurum idari kurulu ve toplu görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan bu konunun TBMM’ne kanun teklifi olarak geldiğinde buna red oyu vererek karşı çıkmasını anlamakta zorluk çektiklerini ve takdiri eğitim çalışanlarına ve kamuoyuna bıraktıklarını” belirtti.

 

YÖK ve Üniversiteler konusuna da konuşmasında değinen Genel Başkan KONCUK, “Eğitimde yaşanılan kaosun önemli aktörlerinden birisi de YÖK’tür. İdeolojik körlüklerin çekim merkezi haline gelen ve adı dışında hiçbir yüksekliği toplum nazarında kalmayan bu kurumun; siyasi mülahazalardan bağımsız bir şekilde yeniden ele alınması ve yapısında değişikliğe gidilmesi, toplumsal bir zorunluluk halini almıştır. Fakat YÖK’ten şikâyetçi olan her siyasi iktidarın bir süre sonra YÖK ü ele geçirme kavgası vermesi ve yapısal değişiklik beklentilerini yok sayması, siyaset kurumunun Milli Eğitim ve YÖK ü nasıl arabeskleştirdiğine güzel bir örnektir. Siyasi kaygılarla YÖK’ü yeniden yapılandırmayan, yeni bir YÖK kanununu meclise getirmeyen siyasi erkin, mesleki eğitimin sorunlarını da katsayı sorununu da çözmesi mümkün değildir. Yüksek öğretimin sorunlarına deva olmayan, üniversite kapılarında bekleyen yığınlara pişkince el sallayan, üniversite mezunu milyonlarca işsize inat plansız programsız fakülte açmayı maharet sanan algının Yüksek Öğretimden tasfiyesi de bir başka zarurettir. Öte yandan üniversite çalışanlarının idari ve ekonomik sorunları çözülmedikçe bilimsel çalışmadan ve araştırmalardan sonuç beklemek fazla iyimserlik olacaktır.

 

Bir başka önemli husus da gerek YÖK’ün, gerek MEB’in gerekse de üniversite yönetimlerinin, sendikalara bakışındaki sakat algıdır. Sendikaları öcü gibi görmek, “bir bunlar eksikti” gibi bezirgân bir tavırla sendikaları yargılamak, gelişmiş demokratik ülkelerde örneği görülen tavırlar değildir. Sendikalar, siz beğenseniz de beğenmesiniz de Demokratik Düzenlerin vazgeçilmez bileşenidir. Çalışanlarının hak ve menfaatlerini korumak, hizmet verdikleri işkolunda her türlü idari ve hukuki süreçte yer almak, her türlü konuda bilimsel araştırma ve raporlarla süreçlere ortak olmak sendikaların asli vazifesidir. Sendikaları sakıncalı piyade gibi görmek yerine, büyük bir şans olarak görme erdemine ve siyasi olgunluğuna erişildiği gün, bu kurumların ve beraberinde eğitim sistemimizin çok daha farklı kazanımlar elde edecekleri kesindir.” Dedi.

 

 Yaptığı uzun konuşmada usulsüz 76. Madde atamalarına ve sendikal ayrıma da dikkat çeken Genel Başkan bu konu ile ilgili olarak “76.maddeyi istismar ederek yapılan siyasi atamaların önünü açmak, liyakat yerine parti – sendika sadakatini kriter olarak getirmek veya defalarca yargıdan dönen yönetici atama yönetmeliklerine imza atmak tam da bu bahsettiğimiz sürece uygun örneklerdir. Siyasi kadrolaşmanın kazananı yoktur ama kaybedeni başta eğitimciler ve öğrencilerdir. Genelde ise tüm toplum katmanlarıdır. Bu tip uygulamalarla kendi çalışanlarının motivasyonunu ve bakanlığa olan güvenini sıfırlamak, onların üzerinde rehberlik ve düzenleyicilik görevini bir kenara bırakarak baskı unsuru haline gelmek, eğitimcileri kamplaşmanın tarafları haline getirmek, sendikal tercihlerinden dolayı çalışanlarına “kendimden olmayan ötekidir” anlayışıyla yaklaşmak, paydaş önceliğini kurumsal yeterlilik ve yetkinlik kriterlerinden sıyırarak “bana yakın olan paydaşımdır” uygulamasına dönüştürmek Eğitim Sistemimizi kurşunlamakla eşanlamlıdır.” dedi.

 

Konuşmasında Grev ve Toplu Sözleşme hakkına da değinen İsmail KONCUK, “İmzalanan Uluslararası sözleşmelerin tam tersine, iç mevzuatında kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkı konusunda düzenleme yapılmamış ve grev yapmaları hala yasaktır.2002 yılından bu yana yetkili kamu görevlileri sendikaları ile Kamu İşveren Kurulu arasında gerçekleşen Toplu görüşmeler bir danışma sisteminden öteye gidememiştir. Mutabakatsızlıkla sonuçlanan görüşmeler olmuş ve konfederasyonumuz Uzlaştırma Kuruluna başvurmuştur. Uzlaştırma Kurulunun çalışanların lehine verdiği kararların hiçbirisini hükümet uygulamaya geçirmemiştir. Bu durumda kamu görevlilerinin haklarını koruyabilmesi için ellerinde hiçbir yasal dayanak kalmamaktadır. 4688 sayılı kanuna rağmen çalışanların sorunlarının arzu edilen seviyede  çözülebilmesi mümkün olmamaktadır.

 

            Gerek ülkemizin imza altına alarak, uygulamayı kabul ettiği uluslar arası sözleşmeler, gerekse dillerden düşürülmeyen demokratikleşme arzusu kamu görevlilerinin Toplu Sözleşme ve grev hakkına kavuşmasını zorunlu kılmaktadır.”dedi.

 

            Toplu görüşmelere “Mali ve Sosyal Konularla” ilgili komisyon çalışmalarının değerlendirileceği 4. oturumla 28 Ağustos 2010 günü devam edilecek.

 

Son Haberler

TÜRK’ÜN MEVCUDİYETİ 30 AĞUSTOS’LA TARİHE MÜHÜRLENDİ

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili yaptığı basın...

GENEL BAŞKANIMIZDAN MHP GENEL BAŞKANI SAYIN DEVLET BAHÇELİ’YE ZİYARET

Genel Başkanımız Talip Geylan, 28.08.2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, eğitimin ve eğitim çalışanlarının gündemine dair bilgilendirmelerde bulundu.

ÜCRETLİ KÖLELİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ!

Genel Başkanımız Talip Geylan, eğitim sisteminin en büyük sorunlarından birisinin ücretli öğretmenlik uygulaması olduğunu söyleyerek, "Korkarım ki, geçen yıl 80 bine ulaşmış olan ücretli öğretmen sayısı, bu öğretim yılında 100 binlere dayanacaktır."dedi.

ÖĞRETMENLERİMİZ NEDEN HALA GÖREVE BAŞLATILMADI?

Genel Başkanımız Talip Geylan, öğretmen atamalarının gecikmiş olmasını açılan davalara bağlamanın haksızlık olduğunu belirterek, “Danıştay’ın kararından hiçbir şekilde etkilenmeyecek şekilde 20 bin öğretmenimizi daha fazla bekletmeden öğrencileriyle buluşturmanın en makul yolu, mülakata giren tüm adaylara KPSS puanı ölçüsünde sözlü puanı vermektir.” dedi