Bir mitingin ardından…
26 Ağustos tarihi, Türk’ün “iradesinin” milli bir şahlanışla Anadolu’ya mührünü vurduğu sürecin başladığı tarihtir. O süreç ki; tarihin kaydettiği ve insanlığın takdir ve minnetle şahit olduğu en büyük medeniyeti vücuda getiren bir dönemin başlangıcıdır. Bugün, hala bu topraklarda hür ve şerefli bir şekilde yaşayabiliyorsak; bunu Alpaslan Gazi’nin mübarek elindeki anahtara borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Bu vesileyle, Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünü gururla kutluyor; onun büyük komutanı Alpaslan Gazi’yi ve ondan bugüne kadar gelen tüm şehitlerimizi minnet, şükran ve duayla yad ediyoruz. Ruhları şad olsun.
İşte, Türkiye Kamu-Sen böylesine anlamlı bir günde “Ankara Mitingi”ni gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanından gelerek, Sıhhıye meydanında buluşan yaklaşık otuz bin kamu çalışanı; hem büyük zaferi yad ettiler hem de ekonomik ve sosyal haklarını dile getirmek için gür bir sesle haykırdılar. Katılımcılar; 41 derece sıcaklığın, tabanları altındaki asfaltın hararetiyle birleşerek ortaya çıkardığı dayanılmaz ve kavurucu etkisine rağmen; üç saat süresince bir an olsun bile heyecanlarını kaybetmediler. AKP İktidarının, dört yıldır çalışanlara reva gördüğü sefalet ücretini; bürokraside liyakatin, becerinin ve bilginin yerine adeta bir şebeke kurarcasına yapılan keyfi kadrolaşmayı, verdiği hiçbir sözü yerine getirmemesini haklı tepkileriyle protesto ettiler.
Saatler boyu, aileleriyle birlikte alandan ayrılmayan ve devletin olmazsa olmaz unsurları olduklarının bilincinde olan kamu çalışanları ne mi istediler?
* Hükümeti yönetenlerden, kendilerine karşı, hakaret değil; en azından hak ettikleri asgari değeri göstermelerini talep ettiler.
* Kendilerinin ve çocuklarının geleceklerinden endişe etmeden ve “insanca” yaşayabilecekleri bir ücret istediler.
* Atama ve nakillerde; terfi ve görevlendirmelerde keyfi uygulamaların bir yana bırakılıp, liyakatin ve yeterliliğin esas alınmasını istediler.
* Mesleki ve kişisel anlamda kendilerini geliştirebilecekleri imkanların sağlanmasını talep ettiler.
* Uluslararası anlaşmalar ve çağdaş normlar ölçütünde sendikal hakların verilmesini istediler.
* Yöneticilerin, sendikaları, yetkilerini paylaştıkları bir kuma gibi değil; daha güçlü bir Türkiye’ye ulaşmak için işbirliği yapılacak kuruluşlar olarak görmeleri gerektiğini hatırlattılar.
* Paravan kuruluşlara verilen aleni desteklere rağmen, kamu çalışanlarının sendikal güçlerinin bölünemeyeceğini gür bir şekilde seslendirdiler.
* Kamu çalışanlarının gerçek ve tek temsilcisinin, Türkiye Kamu-Sen ve bağlı olan sendikaları olduğunu ispat etmek istediler.
Ve;
* Hükümet eden siyasilere, “Aklınızı başınıza alın. Sandık geliyor, hesap günü yaklaşıyor. Geldiğiniz gibi gidersiniz!” diyerek haykırmak istediler.
Dileriz AKP Hükümeti verilen mesajları algılama sorunu yaşamamıştır.
Bu arada, mitinge katılım noktasında, üstün gayret ve sorumluluk gösteren Türk Eğitim-Sen şubelerine ve üyelerine de teşekkür etmeyi bir borç olarak kabul ediyorum. Türk memurunun gerçek yuvası ve umudu olan Türkiye Kamu-Sen’in en büyük sendikası olan Türk Eğitim-sen, bu mitingte de mesuliyetinin gereğini hakkıyla yerine getirmiş ve yüz akıyla görevini gerçekleştirmiştir. Tüm arkadaşlarımızın bundan sonra da tüm etkinliklerde bu bilinçle hareket edeceklerinden en ufak bir şüphemiz yoktur.
Teşekkürler… Türk Eğitim-Sen’liler.