Danıştay İkinci Daire
Başkanlığından:
Esas No : 2009/1338
Karar
No : 2009/1799
Kanun
Yararına
Temyiz
İsteminde Bulunan: Danıştay Başsavcılığı - ANKARA
Davacı:
Ahmet Sarıaslan - Gökpınar
Vergi Dairesi Müdürlüğü Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:104 K:1 - DENİZLİ
Davalı:
Denizli Vergi Dairesi Başkanlığı - DENİZLİ
İsteğin Özeti: Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nin 11.06.2007
tarih ve E:2007/209, K:2007/227 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi
isteminin reddine ilişkin 08.10.2007 tarih ve E:2007/355, K:2007/302 sayılı
kararının Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması
istenilmektedir.
Danıştay
Tetkik Hakimi: Fetih Sayın
Düşüncesi:
Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk kaynaklarımızda yer
alan hükümler karşısında, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı yasanın 209. ve
178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümler; Anayasanın 65. maddesi
hükmü doğrultusunda, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması
amaçlı olup, belirtilen hukuk kaynakları ile Devlete görev olarak yüklenen,
kişilerin yaşama hakkını korumak, yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık
içinde sürdürmesini sağlamak görevini ortadan kaldırır şekilde
yorumlanmasının mümkün olmadığı; makul bir sürede diş tedavisi resmi sağlık
kurumunca yapılamadığı için serbest diş hekimine sevki yapılan kişilerle
ilgili olarak 3224 sayılı Yasanın 40. maddesinde belirtildiği şekilde
Sağlık Bakanlığı'nın onayından geçirilerek Türk Diş Hekimleri Birliği'nce
Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Diş Hekimlerinin
Yapacakları Muayene ve Tedavilere Uygulanacak Ücretlerin Asgari Hadleri
Hakkında Tebliğ" ekinde yer alan ücretler baz
alınarak ödeme yapılması gerektiği; Tebliğ hükümlerinden bahisle eksik
ödeme yapılmasına ilişkin işlemin hukuka ve mevzuata aykırı olduğu,
davacının tazminat istemini kabul eden Denizli İdare Mahkemesi
Hakimliği'nce verilen kararın bozulması ve davanın reddi yönünde Bölge
İdare Mahkemesi'nce verilen karar ile bu kararın düzeltilmesi isteminin
reddine ilişkin kararın kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay
Başsavcısı: Yılmaz Çimen
Düşüncesi:
Denizli Vergi Dairesi Başkanlığı Gökpınar Vergi
Dairesi Müdürlüğünde Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak görev yapan
davacının, kendisi için resmi tabip tarafından yapılan sevk üzerine serbest
tabibe yaptırmış olduğu diş tedavisi sonucu 3.7.2006 tarih ve 058835 nolu fatura ile ödemiş olduğu 580,30 YTL tedavi giderinin
kısmen ödenmesi sonucu ödenmeyen 329.74 YTL'nin işleyecek yasal faizi ile
birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davada, Denizli İdare
Mahkemesince verilen ve davanın kabulüne ilişkin bulunan 7.2.2007 günlü,
E:2006/1486, K:2007/80 sayılı karara
itiraz edilmesi üzerine, davalı idare isteminin kabul edilerek
anılan kararın bozulmasına ve davanın reddine ilişkin Denizli Bölge İdare
Mahkemesinin 11.6.2007 günlü, E:2007/209, K:2007/227 sayılı kararı ile
karar düzeltme isteminin reddine dair 8.10.2007 günlü, E:2007/355,
K:2007/302 sayılı kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun
yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.
2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesinde; Bölge İdare Mahkemesi
kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca
ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş
bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir
sonuç ifade edenlerin, ilgili Bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya
kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği
yerinde görüldüğü takdirde kararın kanun yararına bozulacağı, bu bozma
kararının daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki
sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.
21.9.2004
günlü, 25590 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 5234 sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1/f
maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 209. maddesinin sonuna
eklenen fıkrada, "Tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilere
(diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle, sağlık kurumlarınca verilen
raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez,
protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin
kurumlarınca ödenecek kısmı ve buna ilişkin esas ve usuller Sağlık
Bakanlığı'nın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı'nca tespit
edilir." hükmü yer almıştır.
3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu'nun 40.
maddesinde; Oda Yönetim Kurullarınca her yıl diş hekimlerinin
uygulayacakları muayene ve tedavi ücretlerinin asgari haddini gösteren
tarifenin hazırlanacağı, Birlik Merkez Yönetim Kurulunca muhtelif odaları
içine alacak grupları ve gruplarda uygulanacak tarifeyi hazırlayarak Sağlık
Bakanlığı'na göndereceği, Bakanlığın bu tarifeyi aynen ya da gerekli
gördüğü değişiklikleri yaparak onaylayacağı, tarifelerin Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe gireceği kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, Anayasamızın "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin
sınırları" başlıklı 65. maddesinde, "Devlet, sosyal ve ekonomik
alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına
uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine
getirir." hükmüne yer verilmiş, uluslararası sözleşmelerde de;
herkesin ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına
sahip olma hakkı kabul edilerek, bu hakkın tam olarak kullanılabilmesi için
hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların
yaratılması amacıyla sözleşmeyi imzalayan taraf devletlerin tedbir
alacakları belirtilmiştir.
Dosyanın
incelenmesinden; serbest diş tabibine yaptırdığı diş tedavisi sonucu davalı
idarece, davacıya 6 Sıra Nolu Tedavi Yardımına
İlişkin Uygulama Tebliği uyarınca kısmi ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Anayasa'nın
anılan 65. maddesi hükmünden bahisle, 5234 sayılı Yasayla 657 sayılı
Yasanın 209. maddesine
6. fıkra hükmünün eklenmesi yanında, 178 sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 10.
maddesine eklenen (p) bendi ile Maliye Bakanlığına tebliğ çıkarılması
hususunda yetki verilmiştir.
Ancak 5234 sayılı Yasa hükümleri ile verilen bu yetkinin,
tedavi giderleri ile ilgili olarak serbest piyasa ortamında sunulan çeşitli
mal ve hizmetler ile oluşan farklı fiyatlar arasında azami faydayı en düşük
maliyetle sağlayacak olanın seçilerek bedelinin ödenmesinin temin edilmesi,
böylelikle gereksiz kaynak aktarımının önüne geçilerek kamu kaynaklarının
yerinde kullanılması, yani Devlet bütçesinden daha az gider yapılarak,
sağlık alanında azami faydanın sağlanması amaçlarına uygun kullanılması
gerekmektedir.
Devlet
Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin "özel sağlık kuruluşlarında
tedavi" başlıklı 22. ve "özel sağlık kurumlarında tedavi"
başlıklı 23. maddelerinde özel sağlık kuruluş veya kurumlarında sağlanan
tedavinin bedelinin, faturanın ilgili kuruma verilmesi üzerine ilgilisine
ödeneceği hükme bağlanmış olup,
"Diş hastalıklarının tedavisi" başlıklı 31. maddesinde
ise, diş hastalıklarının tedavisinde kullanılan altın veya benzeri diğer
kıymetli madenlerin bedelinin ödenmeyeceği ve protezin yenilenebilmesinin,
ancak bunun değiştirilmesinin zorunlu olduğunun raporla belgelendirilmesi
halinde mümkün olduğu yolundaki hüküm dışında başkaca hiçbir sınırlama
getirilmemiş, "Estetik bakımından yapılan müdahaleler" başlıklı
36. maddesinde de, estetik bakımından yapılan tıbbi ve cerrahi
müdahalelerin parasının ödenmeyeceği hükmüne yer verilmiş, Ek-1. maddesinde
de; bu yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve
işitme cihazı, tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş
tedavisi ve protez gibi cihaz ücretlerini
kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konmasının günün şartlarına göre
her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim fiyatlarının saptanmasının,
Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca
müştereken yapılacağı belirtilmiştir.
Resmi sağlık kurum ve kuruluşları dışında yapılan tedaviye ilişkin
ücretlerin ne kadarının Devletçe ödeneceğinin çözümü bakımından, 3224
sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu ile oluşturan, kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşu statüsündeki Diş Hekimleri Odalarınca ön
hazırlığı yapılan ve anılan yasanın 40. maddesi hükmü uyarınca Sağlık
Bakanlığı'nca değerlendirilerek aynen veya değiştirilerek onaylanmak
suretiyle Türk Diş Hekimleri Birliğince Resmi Gazete'de yayımlanan asgari
diş tedavi ve muayene ücretine ilişkin tarifelerinde belirtilen fiyatın
altında bir fiyatla özelde diş tedavi hizmeti alınmasının mümkün olmadığı
bilinen bir gerçektir.
Buna
göre, kişiye serbest diş hekimleri için belirlenmiş olan asgari fiyatın
altında ödenen bir bedelin; yukarıda sözü edilen uluslararası ve ulusal
düzenlemeler ile sosyal devlet ilkesinin gerekleri karşısında, tedavisini resmi sağlık kurumlarında
yaptırmak imkanı bulan ve bu şekilde hiçbir ücret ödemeyen kişilerle, bu
imkanı kendi kusuru olmaksızın bulamayan kişiler arasında eşitlik ilkesini
bozacağı, ilgilinin azami faydayı sağlayacak sağlık hizmetine ulaşmasını
engelleyeceği, dengeli ve adil olamayacağı, bu nedenle hukuka aykırı olduğu
sonucuna varılmıştır.
Bu
durumda, resmi tabip raporunda gösterilen lüzum ve zorunluluk üzerine
yapılan diş tedavi giderlerinin kısıtlanacağı yolunda mevzuatta açık bir
hüküm olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü yolunda verilen Denizli İdare
Mahkemesi kararına yapılan itirazı kabul ederek bu kararı bozan ve karar
düzeltme istemini reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Denizli İdare Mahkemesinin davanın
kabulüne ilişkin 7.2.2007 günlü, E:2006/1486, K:2007/80 sayılı kararının
bozulmasına ve davanın reddine ilişkin Denizli Bölge İdare Mahkemesinin
11.6.2007 günlü E:2007/209, K:2007/227 sayılı kararının ve karar düzeltme
isteminin reddine dair 8.10.2007 günlü, E:2007/355, K:2007/302 sayılı
kararının, niteliği itibariyle yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade
etmesi nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca
kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Hüküm
veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
Dava,
Denizli Vergi Dairesi Başkanlığı, Gökpınar Vergi
Dairesi Müdürlüğü'nde Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak görev
yapmakta olan davacının, resmi sağlık kurumunca sevki üzerine, serbest diş
hekimince yapılan tedavisi için ödemiş olduğu bedelin, kurumunca ödenmeyen
329,74 TL'sinin yasal faiziyle tarafına ödenmesine hükmedilmesi istemiyle
açılmıştır.
Denizli
İdare Mahkemesi'nin 07.02.2007 tarih ve E:2006/1486, K:2007/80 sayılı
kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209. maddesi ile tedavi ve
yol masraflarının ödenebilmesi için tedaviye tabip raporu ile lüzum
gösterilmesi şartının getirildiği, "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı
ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin 22. maddesinde özel sağlık
kuruluşlarında tedavi sağlandığı takdirde, talep edilen paranın hasta
tarafından tabibe ödeneceği alınacak faturanın ilgili kuruma verilerek
bedelinin alınacağının öngörüldüğü, "Diş Hastalıklarının
Tedavisi" başlıklı 31. maddesinde ise diş hastalıklarının tedavisinde
kullanılan altın
ve benzeri diğer
kıymetli madenlerin bedelinin
ödenmeyeceğinin hükme bağlandığı, anılan mevzuat hükümleri
doğrultusunda tedaviye tabip raporuyla lüzum gösterilmesi ve kıymetli
madenlerin kullanılmaması dışında başkaca bir koşul ve sınırlama
getirilmediği, 657 sayılı Yasanın 209. maddesine 5234 sayılı Yasa ile
eklenen son fıkra hükmünün ise zaman içinde meydana gelecek değişikliklere
uyum sağlamak, gereksiz ve lüks tüketimi önlemek amaçlı olduğu, tedavi için
gerekli olan giderlerin bir kısmının ilgililerince karşılanmasının
öngörülmediği, bu nedenle davacıya tedavi giderinin tamamının ödenmesi
gerekir iken Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği ile miktar yönünden
getirilen kısıtlayıcı hükme dayanılarak yapılan eksik ödemede hukuka
uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle tazminat istemi kabul edilerek davacıya
eksik ödenen 329,74 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal
faiziyle hesaplanarak davalı idarece ödenmesine karar verilmiştir. Bu
karara karşı davalı idarece yapılan itiraz üzerine Denizli Bölge İdare
Mahkemesi'nin 11.06.2007 tarih ve E:2007/209, K:2007/227 sayılı kararıyla;
657 sayılı Yasanın 209. maddesine 5234 sayılı Yasayla eklenen son fıkra hükmü uyarınca
Maliye Bakanlığı'nca çıkarılan 2006-6 sayılı Tedavi Yardımına İlişkin
Uygulama Tebliği'nin yürürlüğe girdiği 01.05.2006 tarihi sonrası için,
idarece, resmi tabip raporunda gösterilen lüzum ve zorunluluk üzerine
serbest diş hekimine yaptırılan diş tedavi giderlerinin tamamının değil bir
kısmının ödenmesinin yasal dayanağının mevcut olduğu ve "Devlet
Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin Ek 2.
maddesi ile de kurumlarca özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak
ödemelerin Tebliğ ile belirleneceği yönünde düzenleme getirildiği, bu nedenle
Tebliğ uyarınca yapılan kısmi ödemede hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davalı idare itirazı kabul edilerek itiraza konu kararın
bozulmasına ve davanın reddine karar verilmiş; bu kararın düzeltilmesi
yolundaki davacı taraf istemi ise Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nce verilen
08.10.2007 tarih ve E:2007/355, K:2007/302 sayılı karar ile reddedilmiştir.
Davacı tarafından, Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nin 11.06.2007
tarih ve E:2007/209, K:2007/227 sayılı kararı ile bu kararın düzeltilmesi
isteminin reddine ilişkin 08.10.2007 tarih ve E:2007/355, K:2007/302 sayılı
kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına bozulması
talebiyle yapılan başvuru, Danıştay Başsavcılığı'nca uygun görülerek anılan
kararların kanun yararına bozulması istenilmiştir.
2577 sayılı "İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun
"Kanun Yararına Bozma" başlıklı 51. maddesinin birinci fıkrasında;
"Bölge idare mahkemesi kararları ile idari ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz
incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından
yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların
göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun
yararına temyiz olunabilir." hükmüne, ikinci fıkrasında; "Temyiz
isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya
Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz." hükmüne, üçüncü
fıkrasında ise; "Bozma kararının bir örneği ilgili Bakanlığa gönderilir
ve Resmi Gazete'de yayımlanır." şeklindeki hükme yer verilmiştir.
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilen ve bizim de tarafı olduğumuz
"İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nin 22. maddesinde; "her
şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı
vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan
ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası
işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip
olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır." hükmüne; 25. maddesinin
birinci fıkrasında da; "her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için,
yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak
üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve
işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından
iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı
vardır." hükmüne
yer verilmiştir.
Bakanlar
Kurulu'nun 10.07.2003 tarih ve 2003/5923 sayılı kararnamesi ile yürürlüğe
giren (11.08.2003 tarih, 25196
sayılı Resmi Gazete) "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme"nin 9. fıkrasında; bu Sözleşme'ye Taraf
Devletlerin, herkesin sosyal sigorta da dahil
olmak üzere sosyal güvenlik hakkını tanıdığı belirtilmiş, 12. maddesinin
birinci fıkrasında; "bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin,
ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma
hakkını kabul ederler." hükmüne yer verilerek, ikinci fıkrasında
sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak
için alacakları tedbirler sayılmış, (c) bendinde; salgın; yöresel, mesleki
ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü, (d) bendinde ise;
hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak
koşulların yaratılması amacıyla taraf devletlerin gerekli tedbirleri
alacakları hükme bağlanmıştır.
1451
sayılı Yasa ile kabul edilerek (10.08.1971 tarihli, 13922 sayılı Resmi
Gazete) 01.04.1974 tarih ve 7-7964 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
(15.10.1974 tarihli, 15037 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren
"Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşme"nin (102 Nolu Sözleşme) 7. maddesinde; "sözleşmenin bu
bölümünü tatbik eden her Üye, korunan kimselere sağlık durumları
gerektirdiği zaman, bu bölümün aşağıdaki maddelerine uygun olarak, koruyucu
mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını teminat altına
alır" hükmüne yer verilmiş, aynı bölümde yer alan 10. maddesinde de
yardımların en az neler olduğu sayma suretiyle belirtilmiş, bunlar
arasında; hastalık halinde; evde yapılacak muayeneler dahil, pratisyen
hekimler tarafından yapılacak muayene ve tedaviler, mütehassıs hekimler
tarafından hastanelerde yatarak veya ayakta yapılacak muayene ve
tedavilerle hastane dışında sağlanabilecek tedaviler sayılmış olup, maddenin ikinci fıkrasında;
"yardımdan faydalananlar veya bunların aile reisleri, hastalık halinde
yapılacak sağlık yardımı masraflarına iştirak ettirilebilir. Bu iştirake taallük eden esaslar ilgiliye ağır bir yük teşkil
etmeyecek şekilde tesbit edilmelidir"
hükmüne yer verilmiş, üçüncü fıkrasında; "bu madde gereğince yapılacak
yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve
şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuftur"
hükmüne yer verilmiştir.
5013
sayılı Yasa ile kabul edilerek (09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi
Gazete) 16.03.2004 tarih ve 2004/7024 sayılı kararname (20.04.2004 tarih ve
25439 sayılı Resmi Gazete) ile
yürürlüğe giren "Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan
Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Biyotıp
Sözleşmesi)"nin 3. maddesinde;
"taraflar, sağlığa duyulan ihtiyaçları ve kullanılabilir kaynakları
göz önüne alarak, kendi egemenlik alanlarında, uygun nitelikteki sağlık
hizmetlerinden adil bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri
alacaklardır" hükmüne, 4. maddesinde ise; "araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili
mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir"
hükmüne yer verilmiştir.
İç
hukukumuza baktığımızda ise öncelikle Anayasamızın 2. maddesinde
Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış,
5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak; kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,
insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmak görevine yer verilmiştir.
Yine Anayasamızın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin
korunması" başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Devlet,
herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan
ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek
amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler"
hükmüne, dördüncü fıkrasında ise; "Devlet, bu görevini kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları
denetleyerek yerine getirir" hükmüne yer verilmiş, "Sosyal güvenlik
hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüne, ikinci fıkrasında;
"Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar" hükmüne yer verilmiş, "Devletin iktisadi ve sosyal
ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde; "Devlet, sosyal
ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin
amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer verilmiştir.
Anayasamızın
"Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" başlıklı 128.
maddesinin ikinci fıkrasında ise; "memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir" hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili temel Yasa niteliğinde olan 657 sayılı
"Devlet Memurları Kanunu"nun "tedavi yardımı" başlıklı
209. maddesinin birinci fıkrasında; "Devlet memurları ile herhangi bir
şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü
bulundukları ana, baba ve ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları halinde, evlerinde
veya resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ayakta veya yatarak
tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve yol masraflarının
ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum gösterilmesi
şarttır" hükmüne, beşinci fıkrasında; "bu madde gereğince
sağlanacak yardımlardan, topluma uyumu kolaylaştıracak her türlü ortopedik
ve diğer yardımcı araç ve gereçlerin standartlara uygunluğu sağlanır"
hükmüne, 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı Yasanın 1. maddesi ile eklenen
6.fıkrasında ise; "tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilere
(diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen
raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez,
protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin
kurumlarınca ödenecek kısmı ve buna ilişkin esas ve usuller Sağlık
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit
edilir." hükmüne yer verilmiştir.
178
Sayılı "Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname"nin Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nün
görevlerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde; "kamu
harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdam politikası ve giderlerle
ilgili kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek,
standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak, bu hususlarda tüm kamu
kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri
almak" görevine yer verildiği gibi, yukarıda belirttiğimiz 17.09.2004
tarih ve 5234 sayılı Yasanın 10. maddesi ile bu maddeye eklenen (p)
bendinde; "Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların
emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri
dahil) ve 18.6.1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart
sahiplerinin tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine (diş
tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar
üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin
kurumlarınca ödenecek kısmını ve bu konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık
Bakanlığının görüşünü almak suretiyle tespit etmek" görevine yer
verilmiştir.
Öte
yandan 3224 sayılı "Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu"nun
"tanımlar" başlıklı ikinci maddesinde; Kanunda sözü geçen
deyimlerden "oda" kavramının diş hekimleri odalarını,
"birlik" kavramının Türk Diş Hekimleri Birliğini,
"Bakanlık" kavramının ise Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nı
(Sağlık Bakanlığı) ifade ettiği belirtilmiş, "Odaların kuruluş
amaçları, nitelikleri ve faaliyet sınırı" başlıklı 3. maddesinde;
"Odalar, bu Kanunda yazılı esaslar uyarınca diş hekimliği mesleğine
mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, bu mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini
sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve hastaları ile olan ilişkilerinde
dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını
korumak maksadı ile kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde
meslek kuruluşlarıdır" hükmüne yer verilmiş, 11. maddesinde Oda
Yönetim Kurullarının görevleri arasında; faaliyet alanı içerisinde
uygulanacak asgari muayene ve tedavi ücret tarife tekliflerini düzenleyip,
Birlik Merkez Yönetim Kuruluna göndermek, 26. maddesinde Birlik Merkez
Yönetim Kurulunun görevleri arasında; "odalarca önerilen asgari
muayene ve tedavi ücreti tarifeleri hakkında vereceği kararı Bakanlığın
onayına sunmak görevine yer verilmiş, "Asgari muayene ve tedavi
ücretinin tespiti" başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasında; Oda
Yönetim Kurullarının her yıl aralık ayı içinde, diş hekimlerinin
uygulayacakları muayene ve tedavi ücretlerinin asgari haddini gösteren
birer tarife hazırlayarak Birlik Merkez Yönetim Kuruluna gönderecekleri,
ikinci fıkrasında; Birlik Merkez Yönetim Kurulu'nun, Oda Yönetim
Kurullarının tekliflerini de gözönünde
bulundurarak muhtelif Odaları içine alacak grupları tespit ve gruplarda
uygulanacak tarifeleri hazırlayarak Bakanlığa göndereceği, üçüncü
fıkrasında; Bakanlığın bu tarifeyi aynen ya da gerekli gördüğü
değişiklikleri yaparak onaylayacağı, Tarifelerin Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe gireceği, son fıkrasında ise; yeni bir tarife yürürlüğe girinceye
kadar eski tarife hükümlerinin devam edeceği hükme bağlanmıştır.
"Devlet
Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin
"Hastanın gönderildiği resmi sağlık kurumunda tedavinin sağlanamaması
hali" başlıklı 10. maddesinde; "hastanın gönderildiği resmi
sağlık kurumunda yer bulunmadığı veya teknik sebepler dolayısiyle
burada tedavisine imkan olmadığı kurumun baştabibi tarafından resmen
bildirildiği takdirde hasta, bağlı olduğu kurumun tabibi varsa buraca,
yoksa hükümet tabipliğince, aynı yerde istenilen tedaviyi sağlıyabilecek başka bir resmi sağlık kurumu
bulunuyorsa oraya, yoksa bunu sağlıyabilecek en
yakın diğer bir yerdeki resmi bir sağlık kurumuna veya özel bir sağlık
kurumuna gönderilerek buraca tedavisi sağlanır." hükmüne, "özel
sağlık kuruluşlarında tedavi" başlıklı 22. maddesinin birinci
fıkrasında; "tedavi özel sağlık kuruluşlarında sağlandığı takdirde,
(tabip tarafından kabul edilmek şartiyle) muayene ücreti ve
yapılmışsa sair giderler hastadan alınmaz. Tabip tarafından bunlar
gösterilmek suretiyle bir fatura düzenlenerek ilgili kuruma gönderilir,
bedeli en geç aynı mali yıl sonuna kadar bu
kurumca tabibe ödenir. Bu yol tabip tarafından kabul edilmediği takdirde,
talep edilen para hasta tarafından tabibe ödenir. Alınacak fatura ilgili
kuruma verilerek bedeli kurumdan alınır" hükmüne yer verilmiş,
"özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddesinde de
benzer düzenlemeye yer verilerek bu kurumlarda sağlanan tedavi bedelinin
faturanın ilgili kuruma verilmesi üzerine ilgilisine ödeneceği hükme
bağlanmış, "Diş hastalıklarının tedavisi" başlıklı 31. maddesinin
birinci fıkrasında; "diş hastalıklarının tedavisinde kullanılan altın
veya benzeri diğer kıymetli madenlerin bedeli ödenmez." hükmüne,
ikinci fıkrasında ise; "protezin
yenilenebilmesi, bunun değiştirilmesinin zorunlu olduğunun raporla
belgelendirilmesi halinde mümkündür" hükmüne yer verilmiş ve başkaca
bir sınırlama getirilmemiş olup, genel düzenleme niteliğindeki
"Estetik bakımdan yapılan müdahaleler" başlıklı 36. maddesinde
ise; estetik bakımdan yapılan tıbbi ve cerrahi müdahalelerin parasının
ödenmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Anılan
Yönetmeliğin Ek 1. maddesinde; "Bu Yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve
yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli sandalye,
gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez gibi cihaz
ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konması, günün
şartlarına göre her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim fiyatlarının
saptanması, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlıklarınca müştereken yapılır" hükmüne yer verilmiş, "Özel
sağlık kurum ve kuruluşlarında tedavi" başlıklı Ek 2. maddesinin
birinci fıkrasında; Bu Yönetmeliğin 3 üncü maddesine göre tedavi ve yol
giderlerinden yararlanacak olanların resmi sağlık kurum ve kuruluşları
tarafından, tedavi amacıyla, özel sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk
edilebileceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında; hangi özel sağlık kurum ve
kuruluşlarına doğrudan sevk yapılabileceği, hangi tür tedaviler için hasta
gönderileceği hususları ile uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Maliye
Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nca müştereken tespit edileceği, üçüncü
fıkrasında; özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti alımı ve
bunlara ilişkin fiyatlandırma işlemleri ile ilgili olarak özel sağlık kurum
ve kuruluşları ile Maliye Bakanlığı arasında anlaşma yapılabileceği, dördüncü
fıkrasında ise; kurumlarca özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak
ödemelerin, Sağlık Bakanlığı'nın görüşü üzerine Maliye Bakanlığı'nca tedavi
yardımına ilişkin uygulama tebliğleri ile belirleneceği hükme bağlanmıştır.
29.04.2006
tarih ve 26153 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6 sıra nolu
Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğ'nin
(TYİUT) "diş tedavileri" başlıklı 5. maddesinin "Resmi
Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Yapılacak Diş Tedavileri" başlıklı 1.
fıkrasında yer alan 5.1.2. nolu bendinde;
"Resmi sağlık kurumlarında yapılan diş tedavileri için (EK-7)
sayılı
listede yer alan 'Diş Tedavileri Fiyat Tarifesi'
uygulanacaktır" hükmüne yer verilmiş, "Özel Sağlık Kurum ve
Kuruluşlarında Diş Tedavisi" başlıklı 2. fıkrasında yer alan 5.2.1. nolu bendinde; "Özel sağlık kurum ve
kuruluşlarındaki diş ünitelerinde yapılan tedavi giderlerinin ödenebilmesi
için Tebliğin bu bölümünde belirtilen sevk usul ve esaslarına uyulması
zorunludur. Diş tedavisi amacıyla özel sağlık kurum ve kuruluşlarına
doğrudan yapılan başvurularda tedavi gideri ödenmez." hükmüne, 5.2.2. nolu bendinde; "Yönetmeliğin 8 ve 10 uncu
maddelerinde, özel sağlık kuruluşları sayılan serbest hekimliklere sevk
ilke olarak öngörülmemiştir. Bu nedenle, diş tedavileri için hastaların
kendilerine en yakın resmi sağlık kurumlarına sevk edilmeleri
gerekmektedir. Ancak, diş tedavisi sırasında karşılaşılan
güçlükler dikkate alınarak Tebliğ kapsamında yer alan kişilerin, doğacak
fiyat farkını kendilerinin ödemesi kaydıyla, kendilerinin talepleri üzerine
serbest diş hekimliklerine, aşağıda belirtilen esaslara göre sevkleri
yapılabilecektir:" hükmüne, 5.2.3. nolu
bendinde; "Diş tedavisi için sevk edildiği resmi sağlık kurumunda
herhangi bir sebeple tedaviye 90 gün içinde başlanamayacağının ilgili diş
hekimi tarafından belirtilmesi ve aynı sağlık kurumu başhekimi tarafından
onaylanması suretiyle istekli olan hastaların serbest diş hekimliklerine
veya özel sağlık kurum/kuruluşlarına sevkleri yapılabilecektir. Ancak,
bunun için kurumca gönderildiği resmi sağlık kurumu diş hekimi tarafından
hasta muayene edilip teşhis konulduktan sonra, yapılması gereken bütün
tedaviler ve boşlukların ayrıntılı olarak belirlenmesi ve hangi dişin
tedavi edileceğinin ağız şeması üzerinde işaretlenmesi gerekmektedir. Yalnız çocukluk ve okul çağı olarak kabul edilen 5-15 yaş
grubundaki çocuklarda yer tutucu ve ortodontik
tedaviler ile 6 ve 12 yaş (1. ve 2. daimi büyük azı) dişlerinin
tedavilerinde (münhasıran kanal, dolgular) 90 günlük süre kaydı aranmaz ve
birinci basamak resmi sağlık kuruluşunda görevli diş hekimlerince de
yukarıda belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde serbest diş hekimliklerine
veya özel sağlık kurum/kuruluşlarına sevkleri yapılabilir. Tedavi
sağlandıktan sonra sevk kâğıdında belirtilen tedavinin yapıldığının,
kurumun diş hekimi veya sevki yapan resmi kurum veya kuruluştaki diş
hekimlerince onaylanması zorunludur." hükmüne, 5.2.4. nolu bendinde; "Resmi sağlık kurumu bünyesinde diş
hekimi bulunmayan ilçelerde serbest diş hekimi bulunması halinde, resmi
sağlık kurumu başhekimi tarafından serbest diş hekimliklerine sevk
yapılabilecektir. Bu şekilde sağlanan tedavilerde, sevk kağıdında ve serbest meslek makbuzunda belirtilen tedavinin
usulüne uygun yapıldığının ilçenin bağlı olduğu bölge diş hekimleri
odasının temsilcisi tarafından onaylanması gerekmektedir. Ancak, özel
kurumlarda tedaviyi yapan diş hekiminin oda temsilcisi olması halinde,
onaylama işlemi en yakın yerdeki oda temsilcisi tarafından
yapılacaktır." hükmüne, 5.2.5. nolu
bendinde; "Hastaların doğacak fiyat farklarını kendilerinin
ödeyeceğini beyan ederek yapılan sevkler üzerine, yukarıda (5.2.3.)
ve (5.2.4.) numaralı bentlerde belirlenen usullere uygun olarak serbest
diş hekimliklerinde veya özel sağlık kurum/kuruluşlarında yaptırılan
teşhis, tedavi veya proteze ilişkin giderlerden (EK-7) sayılı listede yer
alan diş tedavileri fiyat tarifesindeki kadarı karşılanacak, bunu aşan
kısmı ise hasta tarafından ödenecektir." hükmüne, 5.2.6. nolu bendinde; "Bu Tebliğin eki “Diş Tedavileri
Fiyat Tarifesi”nde (EK-7) tespit edilen, beher kron için 40 YTL ve alt ve
üst çenede tam protez için 300 YTL esas alınmak suretiyle, serbest diş
hekimliklerinde veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında yaptırılan kron ve
proteze ilişkin giderlerden;
1-
Tek çenede kronlar ile protezin (seramik kron ve protez
dahil) birlikte veya ayrı ayrı yaptırılması
halinde toplam olarak 150 YTL
2-
Alt-Üst çenede kronlar ile protezin (seramik kron ve protez
dahil) birlikte veya ayrı ayrı yaptırılması halinde
toplam olarak 300 YTL
üzerinden ödeme yapılacaktır.
En
son tedavi tarihi esas alınarak bir yıl içinde yeniden kron ve protez yaptırılması halinde, bu tedavilerin bir yıllık
toplamı için ödenecek tutar yukarıda belirtilen miktarları hiç bir şekilde
geçemez." hükmüne, 5.2.7. nolu bendinde ise;
"Bu Tebliğin (5.2.6.) bendinde yer alan sınırlama sadece kron ve
protez bedelleri için getirilmiş olup, diğer diş tedavilerine ait giderler
anılan listede yer aldığı şekilde karşılanacaktır. Ancak, anılan listede
(*) işaretli olan tedavilere ait giderlerin karşılanabilmesi için,
tedavinin konularında uzman veya doktoralı diş hekimleri tarafından
yapıldığının belgelendirilmesi gerekmektedir." hükmüne yer
verilmiştir.
Yukarıda
yer verilen tüm hukuk kaynaklarının bir arada değerlendirilmesi sonucunda;
öncelikle anılan uluslararası sözleşme hükümleriyle; herkesin, ulaşılabilecek
en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkı kabul
edilmiş, bu hakkın tam olarak kullanılabilmesi için, hastalık durumunda
herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması
amacıyla sözleşmeci taraf devletlerin tedbir alacakları (Ekonomik, Sosyal
ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme md.12/1, 12/2-d)
belirtilmiş, öte yandan; "Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında
Sözleşme" imzalanmak suretiyle korunan kişilere sağlık durumları gerektirdiği
zaman belirtilen hükümlere uygun olarak, koruyucu mahiyette veya tedavi
şeklinde sağlık yardımı yapılması teminat altına alınarak sağlanacak asgari
tedavi yardımları sayılmış, tedavi yardımından faydalananlar veya bunların
aile reislerinin, hastalık halinde yapılacak sağlık yardımı masraflarına
iştirak ettirilebilecekleri bir başka ifade ile katkı payı alınabileceği
kabul edilmekle birlikte, bu iştirake taallük
eden esasların ilgiliye ağır bir yük teşkil etmeyecek şekilde tesbit edilmesi gerektiği vurgulanmış, (102 sayılı İLO
Sözleşmesi md:7, 10/2, 3, 4) yine İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin 3.
maddesiyle de sağlığa duyulan ihtiyaçları ve kullanılabilir kaynakları göz
önüne alarak, kendi egemenlik alanlarında,
uygun nitelikteki sağlık
hizmetlerinden adil ve standartlara uygun bir şekilde
yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri almak taraf devletlere görev
olarak verilmiş olup, Devletimizce bu andlaşmalar
onaylanmak suretiyle özellikle Anayasanın 90. maddesi hükmü ile etkinliği
arttırılarak iç hukukumuza taşınmış, uyulması zorunlu hükümler halini
almıştır.
Öte
yandan, Anayasamızda Devletimizin nitelikleri arasında sayılan sosyal hukuk
Devletinin tanımı önem kazanmaktadır. Sosyal hukuk
devleti; "insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk
içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu
yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve
ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun
hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde
dağıtılması için gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama
geçirebilen, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve
toplumsal dengeleri gözeten devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal
hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla Anayasa’nın özüne ve ruhuna
uygun biçimde kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve
mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.
Yine
Anayasa’nın 5. maddesinde, “İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi
için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak” devletin temel amaç ve
görevleri arasında sayılmış olup, bu kapsam içinde kişileri mutlu kılmak,
onların hayat mücadelesini kolaylaştırmak, insan haysiyetine yaraşır onurlu
bir hayat sürdürmelerini sağlamak gibi hususların da yer aldığı
kuşkusuzdur. Anayasanın 56. maddesinde ise; herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını
tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek Devletin görevi olarak
belirtilmiştir.
Sosyal
hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının
yer aldığı, Anayasa’nın 60. maddesinde ise; “Herkes, sosyal güvenlik
hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır
ve teşkilatı kurar” denilmektedir.
Sosyal
güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin,
kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir
azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve
asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin
gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak,
kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere
karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. (Anayasa
Mahkemesi'nin 15.12.2006 tarih ve E:2006/111, K:2006/112 sayılı kararı)
Bu
kapsamda Anayasamızın "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin
sınırları" başlıklı 65. maddesinde yer alan; "Devlet, sosyal ve
ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun
öncelikleri gözeterek
malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirir" hükmü ile Devlete Anayasa ile yüklenen
ödevler arasında öncelikler gözetilmek suretiyle mali kaynakların
yeterliliği ölçüsünde görevlerini yerine getirme imkanı tanınmış olup, bu
öncelikler arasında yaşama hakkı da dahil olmak üzere kişilerin ruh ve
fizik sağlığı içinde insana yaraşır bir hayat sürdürmesini sağlama
görevinin en önde geldiği tartışmasızdır.
Dava dosyası ile benzer dosyalarda davalı sıfatıyla yer alan
Maliye Bakanlığı'nca Tebliğ hükümlerine dayanak olarak; Anayasa'nın anılan
65. maddesi hükmünden bahisle, 5234 sayılı yasayla 657 sayılı Yasanın 209.
maddesine eklenen 6. fıkra hükmü yanında, 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine
eklenen (p) bendi ile idarelerine bu hususta yetki verilmiş olması
gösterilmektedir. Nitekim kanun yararına bozulması istenilen Denizli
Bölge İdare Mahkemesi'nce verilen bozma kararında da bu yönde değerlendirme
yapılmıştır. Anılan hükümler ile Maliye Bakanlığı'na (Bütçe ve Mali Kontrol
Genel Müdürlüğü) yetki verildiği açıktır. Ancak, 5234
sayılı Yasa hükümleri ile verilen yetkinin, tedavi giderleri ile ilgili
olarak serbest piyasa ortamında sunulan çeşitli mal ve hizmetler ile oluşan
farklı fiyatlar arasında azami faydayı en düşük maliyetle sağlayacak olanın
seçilerek bedelinin ödenmesinin temin edilmesi, böylelikle gereksiz kaynak
aktarımının önüne geçilerek kamu kaynaklarının yerinde kullanılması, ayrıca
planlama ve bazı düzenlemelerin yapılabilmesi amaçlarıyla kullanılması
gerektiği açık olup, bunun haricinde, bu yetkinin veriliş amacı aşılarak
asgari tedavi ücretinin altında bir fiyat belirlemek suretiyle ilgililerin
sağlık hizmetine ulaşmasının engellenmesi veya ağır bir yük altında
bırakılması sonucunu doğuracak şekilde uygulanması hukuken mümkün değildir.
Kaldı
ki, 5234 sayılı Yasanın gerekçesi de bu yönde olup, 178 sayılı KHK'nin 10.
maddesine eklenen bentler ile ilgili olarak madde gerekçesinde; bu
değişiklik ile "sağlık harcamalarının etkinleştirilmesi ve sağlıklı
bir şekilde izlenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı'na verilen yetkilere
açıklık getirilmesinin amaçlandığı," belirtilmiştir. Görüldüğü üzere
madde gerekçesinde sağlık harcamalarının etkinleştirilmesinden
bahsedilmekte olup, buradan anlaşılması gereken; tedavi giderlerinin büyük
bölümünün ilgililerinin üzerlerinde bırakılmasına imkan
veren bir yetkinin değil, devlet bütçesinden minimum gider yapılarak sağlık
alanında azami faydanın sağlanması amaçlı bir yetkinin verildiğidir.
Aksi bir düşünce özellikle Anayasamızın 128. maddesinde;
memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük
işlerinin kanunla düzenleneceği yönünde yer alan hükmü karşısında 657
sayılı yasanın tedavi yardımı ile ilgili ana düzenlemeleri içeren 209.
maddesi ile sağlanan hakların idarece düzenlenecek düzenleyici işlemler ile
ortadan kaldırılabileceğinin kabulü anlamına gelir ki böyle bir düşüncenin
hukuk devletinde yeri olamayacağı açıktır.
Her
ne kadar isteme konu Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nin bozma kararında
yukarıda yer verilen Yönetmeliğin Ek 2. maddesinin son fıkrasında;
"Kurumlarca özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak ödemeler,
Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca tedavi yardımına
ilişkin uygulama tebliğleri ile belirlenir" şeklinde yer alan hüküm karara
dayanak alınmış ise de; Ek 2. maddenin doğrudan özel sağlık kurum ve
kuruluşlarına sevk ile ilgili düzenleme getirdiği, herhangi bir zorunluluk
içermediği açık olduğundan uyuşmazlıkda dayanak
alınması olanaklı bulunmamaktadır.
Bu
açıklamalar ışığında tedavi yardımı ile ilgili uyuşmazlıklarda resmi sağlık
kurum ve kuruluşları dışında yapılan tedaviye ilişkin ücretlerin ne
kadarının Devletçe ödeneceği, bunun nasıl belirleneceği sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Bu sorunun çözümü bakımından, 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri
Birliği Kanunu ile oluşturulan, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
statüsündeki Diş Hekimleri Odalarınca ön hazırlığı yapılan ve anılan
Yasanın 40. maddesi hükmü uyarınca Sağlık Bakanlığı'nca değerlendirilerek
aynen veya değiştirilerek onaylanmak suretiyle Türk Diş Hekimleri Birliği'nce
Resmî Gazete'de yayımlanan asgari diş tedavi ve muayene ücretine ilişkin
tarifelerin, bu yönü ile resmi bir belge niteliği taşıyor olması ve serbest
faaliyet gösteren tüm diş hekimlerini bağladığı gerçeği önem arzetmekte olup, belirlenen bu fiyatın altında bir
fiyatla serbest diş hekimliklerinde veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında
diş tedavi hizmeti alınması olanaklı değildir.
Bu
durumda, yukarıda yer verdiğimiz uluslararası ve ulusal hukuk kaynakları
ile Devlete yüklenen kişilere sosyal güvenlik hakkı sağlanarak tedavi
yardımının yapılması görevinin tam olarak yerine getirilememesi (nitekim
2006-6 sayılı TYİUT 5.2.2 maddesinde de bu hususda
karşılaşılan güçlüklerden bahsedilmektedir) nedeniyle diş hastalıklarında
90 gün gibi oldukça uzun bir süre içinde ilgililerine tedavi imkanının
sağlanamaması durumunda, artık hastalarca keyfi bir tercih sonucu değil
zorunluluk nedeniyle özel sağlık kuruluş veya kurumlarında tedavi yolunun
seçildiği açık olup, serbest faaliyet gösteren tüm diş hekimlerince uyulması
zorunlu olan ve Türk Dişhekimleri Birliği'nce
Resmî Gazete'de yayımlanan tarife uyarınca belirlenen asgari tedavi
ücretinin ilgilisine ödenmesi gerekir iken, resmi kurumlarda yapılan diş
tedavisi ile ilgili olarak bu kurumlara ödenecek ücretlere ilişkin Ek-7
sayılı listenin baz alınması suretiyle ödeme yapılması sonucu kişilerin
ağır bir yük altında bırakıldığı, sosyal devlet ilkesinin zedelendiği,
ayrıca tedavisini resmi sağlık kurumlarında yaptırmak imkanını bulan ve bu
şekilde hiçbir ücret ödemeyen kişilerle, bu imkanı kendi kusuru olmaksızın
bulamayan aynı hukuki mevzuata tabi kişiler arasında eşitlik ilkesinin
birincilerle kıyaslanmayacak ölçüde ikinci grupta yer alan kişiler aleyhine
bozulduğu, kişilere ödettirilen bu bedelin yukarıda yer verilen mevzuat
hükümlerinde de yer aldığı gibi dengeli ve adil de olmadığı, 2006-6 sayılı TYİUT'nin 5.2.5. ve 5.2.6 maddelerinin anılan mevzuat
ile verilen takdir
yetkisinin amacını aşar bir şekilde kullanılması suretiyle tesis edildiği,
bu yönleriyle hukuka ve mevzuata aykırı olduğu açık olup, Tebliğ hükümleri
ve eki liste ile diş tedavileri için belirlenen fiyatın üstünde kalması
nedeniyle ödenmeyen diş tedavi ücretinin Türk Dişhekimleri
Birliği'nce Resmî Gazete'de yayımlanan tarife uyarınca belirlenen asgari
tedavi ücretini aşmamak kaydıyla davalı idarece yasal faiziyle davacıya
ödenmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, davacıya Tebliğ'de belirlenen
ücret üzerinden ödeme yapılması gerektiği gerekçesiyle Denizli İdare
Mahkemesi kararını bozan Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nin bu kararında ve
karar düzeltme isteminin reddi yolunda verilen kararında hukuksal isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının kanun yararına
temyiz isteminin kabulü ile Denizli Bölge İdare Mahkemesi'nce verilen
11.06.2007 tarih ve E:2007/209, K:2007/227 sayılı karar ile bu kararın
düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin 08.10.2007 tarih ve E:2007/355,
K:2007/302 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51.
maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına
bozulmasına; kararın birer suretinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay
Başsavcılığına gönderilmesine ve bu kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasına,
29.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|