Anayasa
Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2004/83
Karar Sayısı : 2008/107
Karar Günü : 21.5.2008
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Haluk KOÇ ve
Selami YİĞİT ile birlikte 119 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 30.6.2004 günlü, 5204 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun’un 1. ve 2. maddelerinin Anayasa’nın 2.,
10., 11., 90. ve 128. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün
durdurulması istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN
GEREKÇESİ
2.9.2004
günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“III.
GEREKÇE
1)
30.06.2004 tarih ve 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet
Memurları Kanununda değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1 inci
maddesinin Anayasaya Aykırılığı
a- 5204
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin tüm fıkraları, öğretmenlik mesleğinin
“kariyer basamakları”na ilişkin düzenlemeler olup
bu madde hükmü; kazanılmış hakları ortadan kaldırdığından Anayasanın 2 nci maddesine, Türkiye’nin uluslararası sözleşme ile
üstlendiği yükümlülüğüne ters düştüğünden Anayasanın 90 ıncı
maddesine aykırıdır.
5 Ekim
1966 ILO-UNESCO Ortak Belgesi’nde, “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye
Kararı”nın yer almasıyla öğretmenlerin toplumsal statüsüyle ilişkili olarak
önemli bir adım atılmış ve kararın alındığı gün olan 5 Ekim, o tarihten bu
yana bütün dünya öğretmenlerinin ortak günü ilan edilmiştir.
Türkiye’nin
de imzaladığı ILO-UNESCO Ortak Belgesi, 146 maddeden oluşmaktadır. Bu
belge; öğretmenlerin salt okul içinde değil toplum içinde de yerine
getirdikleri işlevlerin taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen,
öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile
düzenleyen bir belgedir. Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin
benimsenen ortak ilkelerinde; öğretmenliğin uzmanlık isteyen bir meslek
olduğu, öğretmen adaylarının yetenekli kişilerden seçilmiş olması
gerektiği, öğretmen adaylarının özendirilmesi nitelikli, uygulamalı iyi bir
eğitimden geçirilmesi, öğretmenlerin sürekli meslek içi eğitimden
geçirilmesi, öğretmenlerin toplusözleşmeli yaptırımlı sendika hakkına
kavuşması, eğitim örgütleri aracılığıyla eğitim işlerinde ve eğitim
yönetiminde söz sahibi olması ve öğretmen örgütlerinin dünya öğretmen
örgütleriyle dayanışma içinde olmasının sağlanması gerekli olduğu vurgulanmıştır.
UNESCO’nun
1996 yılında yapmış olduğu “Öğretmen Eğitimi Konferansı”nda da
öğretmenlerin değişen koşullarla karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümü
ve alınacak önerilerin neler olacağına ilişkin temel olgulara işaret
edilmiştir. UNESCO’nun bu toplantısında eğitimsel değişikliklerin
öğretmenlere yeni yükler getirdiği kabul edilerek ve bu değişikliklere uyum
sağlayabilmek için yeni yaklaşım tarzına gerek duyulduğunu belirtmektedir.
Bu yeni yaklaşım kendi içinde üç temel ilkeyi barındırmaktadır.
Konferansta
kabul edilen diğer ilkeleri destekleyici üçüncü ilke; öğretmenlerin
toplumdan uzak bireyler olmadıkları için onları kurumlar ve ekip
çalışmasının bir üyesi olarak çalışacak uzmanlar olarak görmek
gerektiğidir. (The forty-fifth Session of International Conference on Education, Educational Innovation, December, Number:89, Paris, 1996, s.1).
Yukarıda
açıklanan Türkiye’nin de imzaladığı ILO-UNESCO Ortak Belgesinde kabul
edilen tavsiye kararı ile uluslararası konferanslar da kabul edilen ilkeler
doğrultusunda, 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanununda, öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği olduğunu önceden
kurallaştırmıştır. Bu Kanunun 43 üncü maddesinde öğretmenlik, “...Devletin
eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir
uzmanlık mesleği...” olarak tanımlanmıştır. Yine devlet, öğretmenliğin
gerektirdiği nitelikleri taşıdıklarını (eğitim ve öğretim alanında uzmanlık
düzeyinde yetiştirildiklerini) saptadıklarını öğretmen olarak atamıştır. Bu
duruma göre, şu anda görevde bulunan tüm öğretmenlerin “uzman” olduklarının
kabul edilmesinde yasal zorunluluk vardır. Bunun anlamı, “uzman”lığın, tüm
öğretmenler için “kazanılmış hak” olmasıdır.
Öğretmenliği
derecelendiren 5204 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile yapılan düzenleme,
“kazanılmış haklar”ın ortadan kaldırılması
sonucunu da beraberinde getirmektedir. 5204 sayılı Kanunun iptali istenen 1
inci maddesinin son fıkrasında; toplam serbest öğretmen kadro sayısı
içinde, uzman öğretmen oranı %20 olarak belirlenmiş olduğundan “uzmanlık”
unvanı, öğretmenlerin %20’lik bölümü üzerinde bırakılmış, %80’inden ise
geri alınmış olmaktadır. Böyle bir hükmün Anayasanın 2 nci
maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaştırılması mümkün
değildir. Çünkü bir hukuk devletinde kazanılmış haklara da saygı duyulması
esastır.
Anayasa
Mahkemesinin 18.07.1995 tarihli ve E.1994/91, K.1995/34 sayılı kararında,
“Hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinin hukuk
kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasakoyucunun
da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasanın bulunduğu
bilinci olan devlettir. Devletin
tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun olması anlayışı,
kazanılmış haklara saygı duyulmasını da içermektedir. Ancak kazanılmış bir
haktan sözedilebilmesi için bu hakkın yeni
yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre tüm sonuçlarıyla eylemli
biçimde elde edilmiş olması gerekir”
denilmiştir. 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 43
üncü maddesinde, öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği olduğu önceden
kurallaştırmış olduğundan 5204 sayılı Yasadan önce öğretmenler için
“uzmanlık hakkı” tüm sonuçlarıyla eylemli bir biçimde elde edilmiştir.
Diğer
taraftan, Türkiye’nin de imzaladığı 5 Ekim 1966 ILO-UNESCO Ortak Belgesi
olan “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”nda, öğretmenliğin
uzmanlık isteyen bir meslek olduğu belirtilmiş olduğundan Türkiye bu
konuda, uluslararası yükümlülük altına girmiştir. Çünkü,
Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) Anayasasının 19 uncu maddesinin “Tavsiye
Kararları Açısından Üye Ülkelerin Yükümlülükleri” başlığını taşıyan 6 ncı fıkrasının (b) bendinde; tavsiye kararı söz konusu
olduğunda, “Üye ülkelerden her biri Konferans oturumunun kapanışından
itibaren en fazla bir yıllık süre içerisinde veya istisnai koşullar
nedeniyle bir yıllık süre içerisinde yapma olanağı olmadığı takdirde,
mümkün olan en yakın sürede ve Konferans oturumunun kapanışından itibaren
18 ayı geçmeyecek şekilde Tavsiye Kararı’nı mevzuat haline getirmek veya
başka türlü önlem almak üzere bu husustaki yetkili makam veya makamlara
sunmayı üstlenir “ ifadesi yer almaktadır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanununun 43 üncü maddesindeki, öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği
olduğuna ilişkin hüküm de Türkiye’nin üstlendiği söz konusu yükümlülüğünün
bir gereğidir.
Anayasanın
90 ıncı maddesinde, “...usulüne göre yürürlüğe
konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir”
denildikten sonra, bunların Anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği
bildirilmiştir.
Anayasadaki
bu düzenleme, kurallar hiyerarşisinde andlaşmaların
ulusal yasalardan daha üstün olduğu görüşüne dayanak oluşturmuştur.
Anayasaya
aykırılığı ileri sürülemediği için, uluslararası andlaşmalar
ulusal yasaların üstünde ve Anayasal normlara yakın konumda görülmüştür. Bu
düşünce, uluslararası andlaşmalardan doğan
yükümlülüklere de Anayasal bir üstünlük tanındığının öne sürülmesine yol
açmış ve bu üstünlük, “ahde vefa” ilkesinin bir gereği olarak tanımlanmıştır.
b- 5204
sayılı Kanunun 1 inci maddesinin altıncı fıkrası hükmü, Anayasanın 128 inci
maddesine de aykırıdır.
Anayasanın
128 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla
düzenlenir.” hükmü yer almaktadır
Söz
konusu 6 ncı fıkrada.
“Öğretmenlik
kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava
katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya
lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin
hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli
yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman
öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim,
etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil
(iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar
temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye
ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir”
denilmiştir. Yönetmelikle yapılması öngörülen bu düzenlemeler, tümüyle,
Anayasanın yukarıda sözü edilen kuralının yasayla düzenlenmesini zorunlu
kıldığı “memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer
özlük işleri...” kapsamındadır. Zira, yasayla
düzenlenmesi gereken ve kamu personeli için güvence olan konular
sınırlayıcı değildir. Nitelik, atanma, görev ve yetki, hak ve yükümlülük,
aylık ve ödeneğe yer verildikten sonra, bunlara benzeyen ama bunlar dışında
kalan konular “diğer özlük işleri”dir. Anayasada
yasayla düzenlenmesi açıkça belirtilen alanların yönetmelikle düzenlenmesi
olanaksız olduğundan mezkur 6 ncı
fıkra hükmü Anayasanın 128 inci maddesi hükmüne aykırıdır.
Bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun
kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu
doğuracaktır. (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/
16 sayılı kararı, AMKD., sa.24,
shf. 225).
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, 30.06.2004 tarih ve 5204 sayılı Kanunun birinci
maddesinin öğretmenlik mesleğinin “kariyer basamakları”na
ilişkin düzenlemeleri içeren tüm fıkraları; Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 90 ıncı
maddelerine ve ayrıca bu maddenin 6 ıncı fıkrası
Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olduğundan söz konusu maddenin iptali
gerekmektedir.
2)
30.06.2004 tarih ve 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet
Memurları Kanununda değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun ikinci
maddesinin Anayasaya Aykırılığı
5204
sayılı Kanunun iptali istenen ikinci maddesi hükmü ile yine öğretmenlik
mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılışı esas alınarak en yüksek Devlet
memuru aylığının uzman öğretmenlere %20’sinin, başöğretmenlere ise %40’ını
aşmayacak şekilde ilave “Eğitim, Öğretim Tazminatı” verilmesi
öngörülmektedir. Bu madde de, öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına
ayrılması esas alınmış olduğundan öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği
olduğu hususundaki kazanılmış haklar ihlal edildiğinden bu hüküm de
Anayasanın 2 nci maddesindeki “hukuk devleti”
ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Diğer
taraftan öğretmenler arasında farklı ücret politikası uygulamak; eşit işe
eşit ücret ilkesinin ortadan kaldırılması anlamına geleceğinden Anayasanın
10 uncu maddesinde ifade edilen “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırı
düşecektir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 43 üncü maddesine göre
özel bir uzmanlık mesleğinin mensubu olan öğretmenler, aynı hukuki statü
içerisinde özdeş durumda bulunan kişilerdir. Aynı durumda bulunan kişilerin
yasanın öngördüğü haklardan aynı esaslara göre yararlanmaları eşitlik
ilkesinin gereğidir.
Bir yasa
kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden
Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır. (Anayasa
Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/ 16 sayılı kararı, AMKD., sa.24, shf.
225).
Açıklanan
nedenlerle 5204 sayılı Kanunun 2 nci maddesi,
Anayasanın 2 nci, 10 uncu ve 11 inci maddelerine
aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.
IV.
YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
30.06.2004
tarih ve 5204 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri
ile, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş
Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) nun
ortaklaşa hazırladıkları “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” kararları
dikkate alınıp değerlendirilmeden yapılan düzenleme; kazanılmış hakları
ortadan kaldırdığı gibi çalışma barışını bozacak, öğretmenler arasındaki
mesleki dayanışmayı ve paylaşmayı ortadan kaldıracak, öğretmenleri yarışa
sokacak, güven ilişkisini zedeleyecek özellikler taşımaktadır. Yine yapılan
bu düzenleme sonucu; öğretmenlerin, öğrenci ve veliler tarafından kariyer
basamaklarına göre değerlendirilmeleri yolu açılmış olacağından öğretmenlik
mesleğinin ve öğretmenin saygınlığı büyük ölçüde zedelenebilecek,
öğretmenler psikolojik çöküntü yaşayabileceklerdir. Bu nedenle 5204 sayılı
Kanunun iptali istenen 1 inci ve 2 nci
maddelerinin uygulanması halinde giderilmesi güç yada
olanaksız zarar ve durumlar doğabilecektir. Bu nedenle yürürlüğün
durdurulması da istenerek Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açılmıştır.
V. SONUÇ
VE İSTEM
Yukarıda
açıklanan gerekçelerle;
1)
30.06.2004 tarih ve 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet
Memurları Kanununda değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun birinci
maddesinin tüm fıkraları Anayasanın 2 inci, 11 inci ve 90 ıncı maddelerine ve 6 ncı
fıkrası ayrıca Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olduğundan birinci
maddenin iptaline,
2)
30.06.2004 tarih ve 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet
Memurları Kanununda değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun ikinci maddesi,
Anayasanın 2 nci, 10 uncu ve 11 inci maddelerine
aykırı olduğundan iptaline,
ve
uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı
için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına
karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
5204
sayılı Yasa’nın iptali istenilen kuralları şöyledir:
“MADDE 1.-
14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43 üncü
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Öğretmenlik
mesleği; adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen
olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılır. Adaylık dönemini başarıyla
tamamlayanlar mesleğe öğretmen olarak atanır.
Kariyer
basamaklarında yükselmede kıdem, eğitim (hizmet içi eğitim, lisansüstü
eğitim), etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar)
ve sicil (iş başarımı) puanları ile sınav sonuçları esas alınır.
Değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılır. Değerlendirme puanının %
10’unu kıdem, % 20’sini eğitim, % 10’unu etkinlikler, % 10’unu sicil (iş başarımı) ve % 50’sini
de sınav puanı oluşturur.
Kariyer
basamaklarında yükselecekler değerlendirme puanlarına göre başarı
sıralamasına alınır. Değerlendirmeye alınmak için sınav tam puanının en az
% 60’ını almış olmak şartı aranır.
Sınav
yılda bir defa olmak üzere ÖSYM’ce yapılır.
Alanında
ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans öğrenimini tamamlamış
öğretmenlerden uzman öğretmenlik, doktora öğrenimini tamamlamış olan
öğretmenlerden ise başöğretmenlik için sınav şartı aranmaz. Bu durumda olan
öğretmenler kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel,
sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) ölçütlerine göre
değerlendirilir.
Öğretmenlik
kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava
katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya
lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin
hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli
yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman
öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim,
etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil
(iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar
temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin
usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Toplam
serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen
oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar yükseltmeye
yetkilidir.”
“MADDE 2.-
14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “B- Eğitim,
Öğretim Tazminatı” bölümünün birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Birinci
fıkrada sayılanlardan ayrıca;
a)
Başöğretmen unvanını kazanmış olanlara % 40’ına,
b) Uzman
öğretmen unvanını kazanmış olanlara % 20’sine,”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları
Dava
dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 10., 11., 90. ve
128. maddelerine dayanılmış, 7. maddesi ilgili görülmüştür.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca,
Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Fazıl SAĞLAM, A. Necmi ÖZLER ve Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılımlarıyla 8.9.2004 günü yapılan ilk
inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından
sonra karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava
dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa
kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 5204 Sayılı Yasa’nın 1. Maddesiyle 1739 Sayılı
Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. Maddesine Eklenen Fıkraların İncelenmesi
1) Birinci Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 5 Ekim 1966 İLO-Unesco Ortak Belgesindeki Öğretmenlerin Statüsüne
İlişkin Tavsiye Kararında ve 14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Yasa’nın 43.
maddesinde öğretmenliğin özel bir uzmanlık mesleği olduğunun belirtilmesine
rağmen öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılmasına ilişkin
kuralın, Anayasa’nın 90. maddesine, kazanılmış hakları ortadan kaldırması
nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin birinci fıkrasında, öğretmenlik mesleği;
adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak
üzere üç kariyer basamağına ayrılmakta, adaylık dönemini başarıyla
tamamlayanların mesleğe öğretmen olarak atanması öngörülmektedir.
Anayasa’nın
2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan
haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı
sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
1739
sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesi, “Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim
görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu
görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun
olarak ifa etmekle yükümlüdürler. Öğretmenlik mesleğine hazırlık genel
kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon
ile sağlanır. Yukarıda belirtilen nitelikleri kazanabilmeleri için, hangi
öğretim kademesinde olursa olsun, öğretmen adaylarının yüksek öğrenim
görmelerinin sağlanması esastır. Bu öğrenim lisans öncesi, lisans ve lisans
üstü seviyelerde yatay ve dikey geçişlere de imkan
verecek biçimde düzenlenir.” şeklinde iken 5204 sayılı Yasa’nın 1.
maddesiyle, 43. maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere yedi fıkra
eklenerek öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılması esası
kabul edilmiştir.
5204 sayılı Yasa’nın genel gerekçesinde Türk
Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı ve seçkin bir ortağı yapmada en önemli
unsurlar arasında yer alan öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları
esas alınarak, meslekî ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin
iyileştirilmesi, statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk
derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesinin amaçlandığı
belirtilmiştir.
5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin konuyla ilgili
gerekçesinde ise öğretmenler için bilgide ve iş başarımında yarışmayı ön
plana çıkaracak bir teşvik sisteminin kurulması gereğinin duyulduğu, bunun
sonucu olarak da adaylık döneminden sonra öğretmenlik mesleğinin, öğretmen,
uzman öğretmen ve başöğretmen olarak üç kariyer basamağa ayrıldığı ve
öğretmenlerin meslekî ve kişisel gelişimlerine imkân ve fırsat tanındığı
ifade edilmiştir.
1739
sayılı Yasa’nın 43. maddesinin birinci fıkrasında özel bir ihtisas mesleği
olduğu belirtilen öğretmenliğin kuralla kariyer basamaklarına ayrılması,
yasa koyucunun takdir alanı içerisinde olduğu gibi, getirilen yükselme sisteminin
kamu personel rejiminde aranan unsurlardan birisi olan “kariyer” esasıyla da uyumlu bulunduğu açıktır.
Öte
yandan, 5204 sayılı Yasa’nın gerekçesinde belirtilen hedeflerin yanında
mesleği çekici kılmayı amaçlayan bu sistemde öğretmenler bir hak kaybına da
uğramamaktadırlar.
Bu
nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
2) İkinci Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kariyer basamaklarında yükselmede getirilen ölçütlerin
birinci fıkra için belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 2.,
11. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların, kanun hükmünde
kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı konusunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir.
İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık
kararı verilebilir. İptali istenen kural, konuyla ilgili görülen
Anayasa’nın 10. maddesi yönünden de incelenmiştir.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin ikinci fıkrasında, “Kariyer basamaklarında yükselmede kıdem, eğitim (hizmet içi
eğitim, lisansüstü eğitim), etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve
sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) puanları ile sınav sonuçları
esas alınır. Değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılır. Değerlendirme
puanının % 10’unu kıdem, % 20’sini eğitim, % 10’unu etkinlikler, % 10’unu sicil (iş
başarımı) ve % 50’sini de sınav puanı oluşturur.” denilmektedir.
Anayasa’nın
10. maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kimi yurttaşların haklı bir nedene
dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık
oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler için değişik
kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilir. Anayasa’nın amaçladığı
eşitlik eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı
hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen
eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve
durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik
uygulamalar yapılamaz. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar,
kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı
uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa’nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği
sonucu çıkarılamaz.
Kariyer
basamaklarında yükselmedeki ölçütlerden olan “hizmet içi eğitim” ile ilgili
olarak 1739 sayılı Yasa’nın 48. maddesinde, “Öğretmenlerin daha üst öğrenim görmelerini sağlamak üzere yaz ve
akşam okulları açılır veya hizmet içinde yetiştirilmeleri maksadıyle kurslar ve seminerler düzenlenir. Yaz ve
akşam okulları öğretmen yetiştiren kurumlarca açılır; bunlara devam ederek
yeterli krediyi dolduran öğretmenlere o kurumun belge veya diploması
verilir. Milli Eğitim Bakanlığınca açılan kurs ve seminerlere devam
edenlerden başarı sağlayanlara belge verilir. Bu belgelerin, öğretmenlerin
atama, yükselme ve nakillerinde ne ölçüde ve nasıl değerlendirileceği
yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.
Milli
Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı yıllık hizmet içi eğitim planına göre
eğitim alacak öğretmenler ve sayıları belirlenerek hizmet içi eğitim
gerçekleştirilmektedir. Uygulamada mahalli hizmetiçi
eğitim faaliyetlerine katılacak öğretmenler valilik, Bakanlık tarafından
yapılan hizmetiçi eğitim faaliyetlerine katılacak
olanlar ise Bakanlık onayı ile tespit edilmektedir.
Bu
düzenlemelerden kariyer basamaklarında yükselmedeki değerlendirme puanının
% 20’lik eğitim kısmı içerisinde yer alan hizmet içi eğitime katılmada
öğretmenin iradesinin belirleyici olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumun,
hizmet içi eğitim almak üzere görevlendirilmiş öğretmenlerin, bu kapsama
alınmayanlara göre kariyer basamaklarındaki değerlendirmede öne geçmelerine
ve aynı hukuksal konuma sahip öğretmenler arasında eşitsizliğe yol açacağı
açıktır. Hizmetiçi eğitime katılacakların
saptanmasında bu eşitsizliği giderici objektif kriterlerin
yasada yer almaması nedeniyle kuraldaki “hizmet
içi eğitim,” ibaresi Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. İptali
gerekir.
Kuralın
kalan bölümünde yer alan kariyer basamaklarında yükselmeye esas alınacak
değerlendirmede kıdem, lisansüstü eğitim, etkinlikler ve sicil puanları ile
sınav sonucu ölçütlerinin, öğretmenin çalışmasına ve çabasına bağlı olarak
objektif nitelik taşıdığı ve öğretmenler arasında eşitsizliğe yol açmadığı
anlaşıldığından kuralın kalan bölümü Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın
kalan bölümünün reddine ilişkin olarak Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
3) Üçüncü Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kariyer basamaklarında değerlendirmeye alınmak için sınav tam
puanının esas alınmasının birinci fıkra için belirtilen gerekçelerle
Anayasa’nın 2., 11. ve 90. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kariyer basamaklarında yükselecekler değerlendirme puanlarına göre
başarı sıralamasına alınır. Değerlendirmeye alınmak için sınav tam puanının
en az % 60’ını almış olmak şartı aranır.” denilmektedir.
Kariyer
basamaklarında yükseleceklerin değerlendirme puanlarına göre başarı
sıralamasına alınmaları sınav sisteminin bir gereğidir. Değerlendirme için
öngörülen sınav tam puanının % 60’ının alınması koşulu da, yasa koyucunun
takdir alanı içerisinde değerlendirmeyi gerektiren bir konudur.
Bu
nedenle, kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
4) Dördüncü Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, sınavın yapılmasına ilişkin kuralın birinci fıkra için
belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 2., 11. ve 90.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Sınav yılda bir defa olmak üzere ÖSYM’ce yapılır.” hükmü yer
almaktadır.
2547
sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 6. maddesinde özerkliğe ve kamu tüzel
kişiliğine sahip olduğu belirtilen Yükseköğretim Kuruluna bağlı olarak
kurulan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM), anılan Yasa’nın 10.
maddesinde Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği esaslar çerçevesinde istek
üzerine yükseköğretim kurumlarına anket, doçentlik sınavları dahil her düzeyde sınav ve değerlendirme işlerini
yapacağı öngörülmüştür.
Kuralda,
kariyer basamaklarında ölçüt olan sınavın özerkliğe sahip Yükseköğretim
Kuruluna bağlı ÖSYM tarafından yapılmasının öngörülmesinin objektif kriterlere göre sınavın yapılması amacını taşıdığı ve
sınava girecekler bakımından güvence niteliğinde olduğu açıktır. Sınavın
yılda bir defa olması da, yasa koyucunun takdir alanı içerisinde
değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Bu
nedenle, kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
5) Beşinci Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kariyer basamaklarında yüksek lisans ve doktora öğrenimini
tamamlamış olanlara sınavdan muafiyet getirilmesinin birinci fıkra için
belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 2., 11. ve 90.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin beşinci fıkrasında, “Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans
öğrenimini tamamlamış öğretmenlerden uzman öğretmenlik, doktora öğrenimini tamamlamış
olan öğretmenlerden ise başöğretmenlik için sınav şartı aranmaz. Bu durumda
olan öğretmenler kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel,
sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) ölçütlerine göre
değerlendirilir.” denilmektedir.
Kuralda
yer alan “hizmet içi eğitim,” ibaresi,
ikinci fıkra için belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 10. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir.
2547
sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesinin (t/1) nolu
bendine göre yüksek lisans, bir lisans öğretimine dayalı, eğitim-öğretim ve
araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretimdir;
(t/2) bendine göre doktora ise lisansa dayalı en az altı veya yüksek lisans
veya eczacılık veya fen fakültesi mezunlarınca Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara göre bir laboratuvar
dalında kazanılan uzmanlığa dayalı en az dört yarı yıllık
programı kapsayan ve orijinal bir araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı
amaçlayan bir yükseköğretimdir.
Alanında
ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini
tamamlamış öğretmenlerin, bilgilerinin ve uzmanlaşmış araştırmacı
niteliklerinin artacağı gözetildiğinde sınavdan elde edilmek istenilen amaca
bu yolla ulaşılacağı açıktır. Bu nedenle anılan kişilerin sınavdan muaf
tutulmalarında Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı bir yön
bulunmamaktadır. İptal isteminin reddi gerekir.
Kuralın
kalan bölümünün reddine ilişkin olarak Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
6) Altıncı Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, kuralla yönetmeliğe bırakılan konuların Anayasa’nın 128.
maddesindeki “diğer özlük işleri”
ibaresi içerinde kaldığı ve yasayla düzenlenmesi gerektiği, bu nedenle
kuralın Anayasa’nın 128. maddesine aykırı olduğu, ayrıca birinci fıkra için
belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 2., 11. ve 90.
maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi yasaların, kanun hükmünde
kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı konusunda
ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir.
İstemle bağlı kalmak koşuluyla başka gerekçe ile de Anayasa’ya aykırılık
kararı verilebilir. İptali istenen kural, konuyla ilgili görülen
Anayasa’nın 7. maddesi yönünden de incelenmiştir.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin altıncı fıkrasında, “Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav,
sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya
lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin
hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli
yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman
öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim,
etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil
(iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar
temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye
ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.
Kuralda
yönetmeliğe bırakılan “sınava
katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi”, “alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya
doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik
için aranacak kıdem,”, “branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve
başöğretmenlik sayıları,” ve “ile diğer hususlar” ibareleri kariyer basamaklarında yükselme
hakkından yararlanabilmeye ilişkindir.
Anayasa’nın 7. maddesine göre Yasama yetkisi Türk
Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Anayasa’nın 124. maddesinin birinci fıkrasına göre, yönetmelikler,
kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı
olmamak şartıyla çıkarılabilir.
Yasayla düzenleme, konunun tüm ayrıntılarının
yasayla belirlenmesini değil, temel ilkelerin, ölçü ve sınırların yasada
gösterilip uzmanlık ve teknik konulara yönelik ayrıntıların düzenlenmesinin
yürütme organına bırakılmasını ifade eder. Yasada, yönetmelikle
düzenlenecek konuların çerçevesinin, Anayasa yargısı bağlamında denetime
olanak verecek biçimde düzenlenmiş olması gerekir. Kuraldaki “sınava katılacaklarda aranacak en az
çalışma süresi”, “alanında ya da
eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini
tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak
kıdem,”, “branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları,” ve
“ile diğer hususlar” ibarelerinin belirlenmesinde belirtilen çerçeveye
yer verilmediği açıktır. Bu nedenlerle kuraldaki anılan ibareler
Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Kuralın
kalan bölümü ise yönetmelikte düzenlenebilecek nitelikte konulara
ilişkindir ve Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal
isteminin reddi gerekir.
Kuralın
kalan bölümünün reddine ilişkin olarak Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11., 90. ve 128. maddeleriyle ilgisi
görülmemiştir.
7) Yedinci Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde kuralın, yüzde sınırlaması getirmekle, bunun dışında kalan
kısmın üzerinden 1739 sayılı Yasa’nın 43. maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen uzmanlık unvanının geri alınması anlamına geleceği, bunun
Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu, ayrıca birinci fıkra için
belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 11. ve 90. maddelerine de aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin yedinci fıkrasında, “Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı %
10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar
yükseltmeye yetkilidir.” denilmektedir.
5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle getirilen
kariyer basamaklarında yükselme sistemi, öğretmenlerin, nitelik ve
statülerinin iyileştirilmesine özel önem verilmesi temeline dayanmakta ve
öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları esas alınarak, meslekî ve
kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi,
statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi
çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesini amaçlamaktadır.
Kuralda,
kariyer basamaklarında yükselme koşullarının tümünü sağlasa bile, % 20 ve %
10’luk sınırlama nedeniyle bütün öğretmenler yükselme olanağına sahip
olamayacaklardır. Bakanlar Kurulu’na tanınan bu oranları bir katına kadar
yükseltme yetkisinin kullanılmasında da aynı sonuçla karşılaşılabilecektir.
Anılan
oranlar dolduğunda geride kalan öğretmenler, boşalma olana kadar yüzde yüz
başarı elde etseler bile, uzman ve/veya başöğretmen hakkını elde
edemeyeceklerdir. Bu durum ise yığılmalara, tıkanmalara ve çalışma hayatında
olumsuzluklara neden olabilecektir. Öngörülen kontenjanlardaki yüzdelere
giren son kişilerle aynı değerlendirme puanına sahip olanların kontenjan
dışında kalmaları hali hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır.
Bu
nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali
gerekir.
Haşim
KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. ve 90. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
B- 5204 Sayılı Yasa’nın 2. Maddesiyle 14.7.1965
günlü, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152. Maddesine Eklenen
Fıkranın İncelenmesi
Dava
dilekçesinde, öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılmasının
Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine, eşit işe eşit ücret
ilkesini kaldırdığı için de Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
5204
sayılı Yasa’nın 2 maddesiyle, 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 152. maddesinin “II-
Tazminatlar” kısmının “B- Eğitim,
Öğretim Tazminatı” bölümünün birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
eklenen fıkra ile başöğretmen unvanını kazanmış olanlara % 40’ına, uzman
öğretmen unvanını kazanmış olanlara % 20’sine kadar miktarda ödeme
yapılması öngörülmektedir.
Kuralla, kariyer basamaklarında
yükselmede başarılı olanlara mali katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Getirilen
mali olanak, öğretmenlerin bu sistemdeki performanslarını artırmada teşvik
niteliği taşımakta olup, öğretmenler için bir hak kaybına neden
olmamaktadır. Ayrıca kuralla, farklı kariyer basamaklarındaki kişilere
farklı ücret verilmesi sonucu doğmasında eşitlik ilkesine de aykırılık söz
konusu değildir.
Bu nedenle kural, Anayasa’nın 2. ve
10. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşe
katılmamışlardır.
Kuralın,
Anayasa’nın 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
V- İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, Yasa’nın belirli kurallarının
iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa,
bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
5204 sayılı
Yasa’nın 1. maddesiyle 1739 sayılı Yasa’nın 43. maddesinin sonuna eklenen
altıncı fıkranın, iptal edilen ibareleri nedeniyle uygulanma olanağı
kalmayan kalan bölümünün de 2949 sayılı Yasa’nın 29. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca iptali gerekir.
VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
30.6.2004
günlü, 5204 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un:
A) 1- 1.
maddesiyle 14.6.1973 günlü, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43.
maddesinin sonuna eklenen;
a- Birinci fıkraya,
b-
İkinci fıkranın “… hizmet içi eğitim, …” ibaresi
dışında kalan bölümüne,
c- Üçüncü fıkraya,
d- Dördüncü fıkraya,
e-
Beşinci fıkranın “… hizmet içi eğitim, …” ibaresi
dışında kalan bölümüne,
2 - 2. maddesiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının
“B- Eğitim, Öğretim Tazminatı” bölümünün birinci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen fıkraya,
yönelik
iptal istemleri, 21.5.2008 günlü, E. 2004/83, K. 2008/107 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu fıkra ve bölümlere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİNİN REDDİNE,
B) 1. maddesiyle 1739 sayılı Yasa’nın 43.
maddesinin sonuna eklenen;
1- İkinci fıkrada yer alan “ … hizmet içi eğitim, …” ibaresine,
2- Beşinci fıkrada yer alan “ … hizmet içi eğitim, …” ibaresine,
3- Altıncı fıkraya,
4- Yedinci fıkraya,
ilişkin
iptal hükümlerinin süre verilerek yürürlüğe girmesinin ertelenmesi
nedeniyle bu fıkra ve ibarelere yönelik YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN
REDDİNE,
21.5.2008
gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VII- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa’nın
153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun,
kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi İptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî
Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte,
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 53.
maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin
beşinci fıkrasında ise Anayasa Mahkemesi’nin, iptal halinde meydana gelecek
hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici
mahiyette görmesi halinde yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı
belirtilmektedir.
5204
sayılı Yasa’nın 1. maddesinin iptal edilen fıkra ve ibarelerinin doğuracağı
hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden,
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı
Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal
hükümlerinin, kararın Resmî
Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun
görülmüştür.
VIII- SONUÇ
30.6.2004
günlü, 5204 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un:
A- 1. maddesiyle 14.6.1973 günlü, 1739
sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinin sonuna eklenen;
1- Birinci fıkranın Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- İkinci fıkranın;
a- “ … hizmet içi eğitim, …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b-
Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
3- Üçüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh
KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
4-
Dördüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
5- Beşinci fıkranın;
a- “ … hizmet içi eğitim, …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
b-
Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
Altıncı
fıkranın;
a- “ … sınava katılacaklarda aranacak en
az çalışma süresi, …”, “… alanında ya da eğitim bilimleri alanında
tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman
öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, …”, “ … branşlar temelindeki uzman
öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, …”, “… ile diğer
hususlar …” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
b-
Kalan bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
7- Yedinci fıkranın Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 2.
maddesiyle 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152.
maddesinin “II- Tazminatlar”
kısmının “B- Eğitim, Öğretim
Tazminatı” bölümünün birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen
fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 1.
maddesiyle 1739 sayılı Yasa’nın 43. maddesinin sonuna eklenen altıncı
fıkranın, iptal edilen ibareleri nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan kalan
bölümünün de 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince
İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- İptal edilen fıkra ve ibarelerinin
doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden,
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları gereğince iptal hükümlerinin, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE
YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
21.5.2008
gününde karar verildi.
Başkan
Haşim
KILIÇ
|
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
Üye
Sacit
ADALI
|
|
|
|
Üye
Ahmet
AKYALÇIN
|
Üye
Mehmet
ERTEN
|
Üye
Mustafa
YILDIRIM
|
|
|
|
Üye
A. Necmi ÖZLER
|
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Şevket
APALAK
|
|
|
|
Üye
Serruh
KALELİ
|
Üye
Zehra
Ayla PERKTAŞ
|
|
|
|
|
KARŞIOY YAZISI
30.6.2004
günlü, 5204 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un gerekçesinde, Türk Milletini çağdaş
uygarlığın yapıcı ve seçkin bir ortağı yapmada en önemli unsurlar arasında
yer alan öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları esas alınarak,
meslekî ve kişisel
gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi, statülerinin
yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması
gereken seviyeye yükseltilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Madde
gerekçelerinde ise, düzenlenen hükümler ile öğretmenlik mesleğine dinamizm
kazandırılmasının amaçlandığı, göreve ilk başladığı günden, emekli oluncaya
kadar geçen meslek hayatı süresince öğretmen sıfatı dışında başka bir
kategoride değerlendirilmeyen öğretmenlerin, Devlet memurluğu statüsünün
gereği hak ve menfaatlerindeki doğal gelişmeler ile bazı kişisel
yaklaşımlar dışında yenileşme ve gelişme yönünden teşvik edilmemelerinin
Devletimiz ve Milletimizin geleceği bakımından bir zorunluluk olarak
görüldüğü, öğretmenler için bilgide ve iş başarımında yarışmayı ön plana
çıkaracak bir teşvik sisteminin kurulmasına duyulan ihtiyaç nedeniyle
adaylık döneminden sonra öğretmenlik mesleğinin; öğretmen, uzman öğretmen
ve başöğretmen olarak üç kariyer basamağa ayrıldığı ve öğretmenlerin mesleki ve kişisel
gelişimlerine imkan ve fırsat verilmesine çalışıldığı belirtilmiştir.
Kanun’un
1. maddesinin yedinci fıkrasında iptaline karar verilen düzenleme ile, toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen
oranı % 10, uzman öğretmen oranı %20 ile sınırlandırılmış, Bakanlar
Kurulu’nun bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkili olduğu
belirtilmiştir.
Öğretmenlerin uzman ve başöğretmen
olmaları, Yasa’nın 2. maddesi gereğince, mali bir külfet meydana getirmektedir.
1. maddenin yedinci fıkrasındaki sınırlama bundan kaynaklanmaktadır.
Kariyer
basamaklarında yükselme sisteminin temel amacı, öğretmenlerin niteliklerini artırmaktır.
5204 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde getirilen malî olanak, yalnızca öğretmenlerin
bu sistemdeki performanslarını artırmada sembolik bir teşvik niteliği
taşımaktadır.
Anayasa’ya
uygun olmak kaydıyla yasakoyucunun kamu görevlilerinin
statülerine ilişkin yeni kurallar koyma ya da var olan kuralları değiştirme
yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Belirli önemde
bazı kamu hizmetlerinin özelliklerini gözeterek gerçekleştirdiği bu tür
düzenlemeler yasakoyucunun, anayasal ilkelere
bağlı kalmak ve hizmetin gereklerini dikkate almak koşuluyla takdir yetkisi
içinde kalan yasama işlemleridir. Bu bağlamda toplam serbest öğretmen kadro
sayısı içinde, başöğretmen oranının % 10, uzman öğretmen oranının % 20 ile
sınırlandırılması da yasama organının takdirinde olan bir husus olarak
görülmelidir. Yasakoyucu, seviye ve kaliteyi yükseltmek amacıyla getirdiği yeni
sistemin ortaya çıkaracağı mali yükü göz önünde bulundurarak bu alandaki
takdirini başöğretmen ve uzman öğretmen kadro sayılarının sınırlandırılması
yönünde kullanmış ve kadrolardaki tıkanıklığı belli ölçüde giderecek bir
tedbir olarak Bakanlar Kurulu’nun bu oranları bir katına kadar yükseltmeye
yetkili olduğunu da hükme bağlamıştır.
Bu nitelik ve yapısıyla yasakoyucunun, eğitim hizmetinin gereklerini, Devletin
olanak ve ihtiyaçlarını da gözetmek suretiyle başöğretmen ve uzman öğretmen
kadro sayılarını sınırlandırması takdir yetkisi kapsamında görülmesi
gereken bir tutumdur. Aksine düşünce yasakoyucunun
takdir yetkisini çok dar bir çerçeveye hapsedilmesi anlamına gelecektir.
Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hak
ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup, bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa’nın ve yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkelerinin
bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Kazanılmış haklara saygı ilkesi,
hukukun genel ilkelerinden birisini oluşturmaktadır. Kazanılmış hak, özel hukuk
ve kamu hukuku alanlarında genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli nesnel
yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın
korunması anlamında kabul edilmelidir. Kazanılmış bir haktan söz
edilebilmesi için bu hakkın, yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara
göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekmektedir.
Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden
kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak
ileriye dönük, beklenen haklar, kazanılmış hak niteliği taşımamaktadır. Bu
nedenle, 5204 sayılı Kanun’un 1. maddesinin yedinci fıkrasında iptaline
karar verilen düzenleme ile yasakoyucunun, eğitim
hizmetinin gereklerini, Devletin olanak ve ihtiyaçlarını da gözetmek
suretiyle başöğretmen ve uzman öğretmen kadro sayılarını sınırlandırması
nedeniyle ihlal edilen kazanılmış bir hakkın varlığından söz etmek mümkün
değildir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen
“Yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz
konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür.
Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında
aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık
tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve
topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi
yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara
bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler
ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir.
Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı
tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
5204 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği
tarihten sonra gerekli koşulları sağlayarak belirlenen kontenjanlara dahil olacak öğretmenlerle, kontenjan fazlası durumunda
olan öğretmenler aynı hukuksal konumda bulunmadıklarından eşitlik
karşılaştırmasına esas alınamazlar.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu
kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olmadığı ve iptal isteminin
reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle
çoğunluk görüşüne katılmadım.
Başkan
Haşim
KILIÇ
KARŞIOY YAZISI
Anayasa’nın
“Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesinde eğitim ve
öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları
doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılacağı; ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar
için zorunlu ve Devlet okullarında parasız olduğu; eğitim ve öğretim
kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili
faaliyetler yürütüleceği belirtilmiştir. Anayasanın 58. maddesinde de
Devletin, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet
ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları
doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan
kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı
tedbirleri alacağı vurgulanmıştır.
1739
sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesinin sonuna eklenen fıkralar
ve 657 sayılı devlet Memurları Kanunu’nun 152. maddesinin sonuna eklenen
fıkra ile öğretmenlik mesleğinin “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve
“başöğretmen” olarak üç kariyer basamağına ayrılması, bunlara farklı
ödemeler yapılması öngörülmüştür.
Öğretmenlik,
çocukları ve gençleri bilgili, aydın, topluma ve insanlığa yararlı bireyler
olarak yetiştirme mesleğidir. Kültürümüzde, öğretmeyi ve öğretmenliği
yücelten pek çok özdeyiş bulunduğu gibi, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu
Önder de “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” diyerek bu
mesleğin mensuplarını onurlandırmıştır. Öğretmenlik sıradan bir bürokratik
görev olmayıp, önemli ölçüde pedagojik bilgi ve beceriye dayalı, eğitim ve
öğretim hizmetinden yararlanan grubun zihinsel, sosyal, psikolojik ve
ekonomik koşullarına göre “insan” unsurunun son derece önem kazandığı bir
etkinliktir. Her öğretmen kendi branşında uzman
olup, bu bilgisini öğrencilerine aktarmaktaki başarısı da öğretmenin
ustalığını belirleyen başlıca etkendir. Henüz birkaç yıllık bir öğretmen
son derece iyi öğrenciler yetiştirirken, yılların öğretmeni olan birinin aynı
derecede başarılı olamaması, hatta aynı özveri ve gayreti göstermemesi de
mümkündür. Öğrenci yetiştirmekteki ustalık ve becerinin, öğretmenin
taşıdığı ünvanla ölçülmesi olanaklı değildir. Bu
nedenle öğretmenlerin, “yalnızca öğretmen”, “uzman” ve “başöğretmen”
şeklinde, oranları yasayla belirlenmiş gruplara bölünmesi, tabir caizse
bir nevi “kota sistemi” getirilmesi, öğretmenliği sadece belli kıdeme ve
sınav sonuçlarına göre terfi edilebilen bürokratik bir kamu hizmetine
dönüştürecek, öğretmenle öğrenci arasında olması gereken sevgi, saygı ve
güven ortamını zedeleyebilecek, sonuç olarak Anayasa’nın öngördüğü eğitim
amaç ve hedeflerinin özüne aykırılık oluşturacaktır.
Öte
yandan öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi ve kıdemli veya
başarılı öğretmenlere daha geniş olanaklar tanınması için, yasa koyucunun
önünde, Anayasa’ya aykırılık taşımadan da düzenlemeler yapılabilecek çok
geniş bir takdir alanı bulunmaktadır.
Yukarıdaki
nedenlerle, iptali istenen tüm yasa kurallarının Anayasa’nın 42.
maddelerine aykırı oldukları ve iptal edilmeleri gerektiği düşüncesindeyim.
Başkanvekili
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
KARŞIOY GEREKÇESİ
30.06.2004
günlü, 5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un;
1)1.
maddesi ile 14.06.1973 gün ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43
üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere yedi fıkra
eklenmiştir. Buna göre “Öğretmenlik mesleği” adaylık döneminden sonra
öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına
ayrılmakta, kariyer basamaklarında yükselme koşulları ise kıdem, eğitim,
etkinlikler, sicil, sınav sonuçlarına göre değerlendirilmekte, sınav
konusunda iki ayrı muafiyet durumu olduğu belirtilmektedir. Madde ile
eklenen 6. fıkrada ise bütün maddeyi kapsayacak şekilde; “Öğretmenlik
kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava
katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmetiçi
eğitim veya lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne
ilişkin hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri
alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan
uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmetiçi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel,
sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) şartları ve puan
değerleri, branşlar temelindeki uzman öğretmenlik
ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer
hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri
alınarak Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
denilmektedir.
Anayasa’nın
7. maddesinde; “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmü yer almıştır.
Anayasa’nın
“Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler” başlıklı 128. maddesinin
ikinci fıkrasında ise; “Memurların diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve
ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” denilmektedir.
Anayasa
Mahkemesi’nin birçok kararında da belirtildiği gibi açıkça Kanunla
düzenleneceği belirtilen konularda Yasa ile yetkili kılınmış olsa dahi
yürütmenin kural koyma yetkisi yoktur ve bu sınır aşılarak yapılan
düzenlemeler Anayasa’ya aykırılık oluşturur.
Bu
durumda, Kanunla düzenlenmesi gereken konuların yönetmelikle düzenlenmesini
öngören dava konusu kural, Anayasa’nın 7. maddesi ve 128. maddesinin ikinci
fıkrasına aykırıdır.
2) 2.
maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152. maddesinin
“II-Tazminatlar” kısmının “B-Eğitim, Öğretim Tazminatı” bölümünün birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra ile “a) Başöğretmen ünvanını kazanmış olanlara %40’ına; b) Uzman öğretmen ünvanını kazanmış olanlara %20’sine” kadar tazminat
verileceği hükme bağlanmaktadır. Madde hükmü ile 1. maddedeki düzenlenmeye
göre öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılışı esas alınarak
uzman öğretmen, başöğretmen için farklı oranlarda ilave “eğitim, öğretim
tazminatı” verilmesi öngörülmektedir.
Yasa’nın
1. maddesinin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptali gerektiği görüşümüz
karşısında, bu maddeye istinaden yapılan kariyer ayrımının esas alınması
suretiyle öğretmenlik mesleği için farklı oranlarda mali katkı sağlanmasını
düzenleyen 2. madde hükmü de aynı gerekçe ile Anayasa’nın 7. maddesi ve
128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
Açıklanan
nedenlerle 30.06.2004 günlü, 5204 sayılı Yasa’nın 1. ve 2. maddelerinin
Anayasa’nın 7. maddesi ve 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğu ve
iptali gerektiği düşüncesiyle verilen karara karşıyız.
Üye
Mustafa YILDIRIM
|
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
AZLIK OYU
İptali
istenilen yasa kurallarıyla öğretmenlik kariyer basamaklarına ayrılmakta,
yükselme ve bu nedenle girilecek sınavlara ilişkin ilkeler öngörülmektedir.
Anayasa’nın
42. maddesinde eğitim ve öğretim hakkına özel önem verilmiş, eğitimin ve
öğretimin çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılacağı
vurgulanmış, 70. maddesinde kamu
hizmetine alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım
gözetilmeyeceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın
2. maddesinde anlam bulan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinde hukuk
kurallarına uygun davranan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
insan haklarına dayanan ve yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk
devletinin bu amaçlar doğrultusunda ortaya çıkan ilkeleri arasında,
güvenilirlilik ile inanırlığı içeren öngörülebilirlik ve kazanılmış haklara
saygı da yer almaktadır. 10. maddede öngörülen eşitlik de Anayasa’nın temel
ilkelerindendir.
Eğitim
ve öğretimin sunum ve yürütülmesinde ana görev üstlenen öğretmenliğin,
işlev ve kazanım bakımından yerleşik ve boyutlu özelliklerin varlığını
gerektirdiğinde kuşku yoktur. İto-unesco Ortak belgesinde öğretmenlik için uzmanlığın ön
koşul olduğu vurgulanmaktadır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu da
öğretmenliğin uzmanlık mesleği olduğunu açıklamaktadır. Buna göre öğretmen
olarak başlanılan kamu hizmeti için aranacak öncelikli nitelik, alanının
uzmanı olunmasıdır. Alan ve pedogojik ile örülmüş
lisans eğitimleri ve atanma ilkeleri bunun ön kabulleridir.
Çağdaş
bilim ve eğitim ilkelerine göre yürütülecek olan eğitimi gerçekleştirecek
olan ve uzman olduğunda 1739 sayılı Yasa’ya göre tartışma bulunmayan öğretmenlerin
kariyerlerinin basamaklara ayrılması ve ayrıca öğretmenlerin bir bölümünün
uzman olmadığı sonucunu verecek izlenime neden olunması, anayasal ilkenin
özünde barındırdığı eğitimi yürüteceklerin niteliklerinden ve eğitimden
kuşku duyulmaması yaklaşımıyla bağdaşmaz. Eş bir anlatımla, eğitim ve
öğretimden yararlananlar kendilerine bilgi,
görgü ve deneyim aktaranların aynı düzeyde öğretmenler olmasını arar
ve bu konuda kuşku duymak istemez.
Bu durum, yürütülen ve alınan hizmetin inanılırlığını ve güvenilirliğini
sağlarken, öğrenme ve öğretme konusunda doğabilecek olumsuzlukların da
önüne geçer. Ayrıca, kariyer basamaklarının yüzdelerle sınırlanmış
olmasının, karara yansıdığı gibi hizmeti alanlar ve verenler yönünden
sakıncaları çoğaltacağı da açıktır. Dahası kariyer basamakları Yasa’dan
önce göreve başlayanların uzmanlık ve öğretmenlik konumlarını gerek
işlevsel ve gerekse özlük hakları yönünden etkileyecek ve böylece
kazanılmış haklarla da çelişir sonuçlar ortaya çıkartacaktır.
Belirtilen
nedenlerle, öğretmenliğin kariyer
basamaklarına ayrılması ile bu ayrımlara dayalı kuralların Anayasa’nın 2., 10. ve 42.
maddelerine aykırılığından ötürü
iptali gerekeceği oyuyla kararın bu kısımlarına karşıyım.
Üye
Şevket APALAK
KARŞIOY
İptali
istenilen; 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine, ek
fıkralar getiren 5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun 152. maddesinin birinci fıkrasına eklenen fıkralara
bakıldığında,
Öğretmenlik
mesleğinin öğretmen, uzman öğretmen ve branş
öğretmeni olarak üç kariyer basamağına ayrıldığı, bilahare bu basamakları haketme ölçü ve değerlendirmelerinin nasıl yapılacağı
ifade edilmektedir.
Öğretmenlik
mesleği; 5204 sayılı Yasa’nın genel gerekçesinde de belirtildiği gibi
gelişmiş ve bilgi toplumu olabilme yolunda genç kuşaklara çağdaş temellerde
değer ve düşünceler ile üstün becerilerin kalıcı bir biçimde kazandırılması
yolunda faaliyet göstermektir.
Ancak
anılan meslek görevlisinin nitelik ve statülerini kariyer adı altında
ayrıştırarak eğitim ve öğretimin iyileştirilmesi çabası olarak
gösterilmesi, temel eğitimin zorunlu tarafı durumundaki eğitilen, yani
öğrenci yönünden eğitimin eşit bilgi paylaşımı ve edinilmesi bağlamında
eğitimde fırsat ve olanak eşitsizliğini de beraberinde getirmektedir.
Anayasa’mızın
42. maddesi eğitim ve öğrenim hak ve ödevini tanımlarken, Devletçe
belirlenmiş eğitim hedefinde erişilmek istenen seviyeye uygun müfredat ve
programların farklı statüde ve bilgi seviyesinde olan görevli öğretmenler
tarafından değil, fırsat ve olanak eşitliği içinde herkese alanında bilgi
sahibi öğretmenince verileceğini varsayarak ifade etmeye çalışmıştır.
Öğretmenin mesleği içinde kariyer edinmesi mesleki
ve kişisel niteliklerinin gelişmesinin sağlanması, emeği karşılığında özlük
haklarının da iyileştirmesi olarak doğru bir anayasal yaklaşım ise de,
çabası yönetici kadroları ve özel eğitim ve korunma gereksinimli istisnai
hal kapsamında eğitilenler ve eğitim görevini ifa edenler dışında, genelinde
yaptıkları görev açısında durum ve konumlarında hiç bir farklılık olmayacak
öğretmenler arası statüter bir ayrımcılık, öğretmenin yaptığı iş’in muhatapları
yönünden de, aşağıda açıklanması zorunlu adil ve sosyal hukuk devletinde olmaması
gereken yansımalar yaratacaktır.
Öğretmenler
gibi, kamu görevi sayılan bazı meslek dallarındaki ihtisaslaşma, görev
ağırlığına ve sorumluluğuna ilişkin rütbe ve sınıflamalar, hep görev
yapanın karşılaştığı güçlüğe, hizmette geçen süre ve liyakatına,
hizmet alanın özel ve teknolojik nedenlerle özel ihtiyacı gibi sebeplerle
oluşturulmuş ise de örneğin kendi alanı olan matematik ya da tarih
dersinde, öğretmen, uzman öğretmen, branş öğretmen
ayrımının eğitim alan yönünden öğretmenlerince takip edilecek müfredat ve
eğitim yolu sistem sapması olmayacağına ve yapamayacaklarına göre,
katkıları ne olacak, nasıl ölçülecek, katkı kabul edilecek ise aynı dalda
öğrencinin eğitimini branş öğretmen yerine, uzman öğretmenden alan yönünden
adilliği tartışılmayacak mıdır? Adil olduğu söylenebilecek midir?
Devlet
eli ile yapılan temel eğitim ve öğretimde farklı nitelikleri statü ile öne
çıkarılan derecelendirilmiş öğretmenlerce verilecek eğitimde, yöresel
farklı kuşak ve eğitim seviyeleri yaratabilecek olmaları temel amacı ile bağdaşmamaktadır.
Yapacağı
görev yönünden farklı konumda bulunmayan ancak öğretmenin kişisel
gelişimine ve mesleksel beceri ve kültürüne liyakat nedeniyle sayısal
olarak sınırlayıp özlük hakları yönünden yapılacak iyileştirmenin, bir
yüzde ile ifade edilmesi bu yüzdenin ayrı sınıf öğretmenler yaratıyor
olarak algılanması, öğretmenler arası çalışma barışına da engel olacak
niteliktedir.
Öğretmen
kadroları bu statüter derecelendirme sonrasında
bulunduğu okul yönünden önem kazanacak,
kimi bölge ve yörelerde ayrıcalıklar yaratacak olumlu/olumsuz talep
ve tercih odağı olacaklardır.
Sosyal
devlet, toplumsal huzursuzluk ve yakınmaların oluşumunun sebebi değil engel
olan devlettir.
Öğretmenlik
mesleği sunduğu hizmet yönünden vardır ve önemlidir. Sunulan hizmet ülkenin
geleceği genç kuşakların temel eğitimidir. Temel eğitimin, okula ve
kadrosuna göre nitelenmesine neden olacak düzenleme bu okulların ve
kadroların korunduğu, farklı eğitim sunulduğu kanısını derinleştirecek ve
eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini öğrenciler yönünden bozacaktır.
Öğretmenlerin
temel eğitimde kariyer basamakları ile ayrıştırılarak sınıflandırılmasına
olanak sağlayan kuralın Anayasa’nın 2. ve 42. maddelerine aykırı olduğu
düşüncesi ile çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.
Üye
Serruh KALELİ
|