1 Kasım Genel seçimleri akabinde kurulan 64 üncü Hükümet, TBMM’de güven oyu alarak iş başı yaptı.
Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun TBMM’de okuduğu Hükümet programı, AKP’nin önümüzdeki dört yıl süresince izleyeceği yol haritasına işaret ediyor. Hükümetin, her konuda olduğu gibi, eğitim alanında da gündeme taşıdığı taahhütler programda yerini bulmuş.
Hükümet programında eğitime dair dile getirilen vaatlerin, adeta 13 yıllık bir iktidardan ziyade yeni işbaşına gelmiş bir siyasi parti anlayışı gibi durduğunu belirtmekle ve bunu yadırgadığımı ifade etmekle beraber, eğitim hayatımıza katkı sağlayacak hususların gerçekleşmesini yürekten temenni ediyorum.
Türk Eğitim-Sen, “Bizim ilkemiz önce ülkemiz” diyen ve “Çalışan, üreten, yol gösteren, hak eden ve hak ettiğini mutlaka alan” bir sendikacılık anlayışını benimsemiş olan bir karaktere sahiptir.
Bu itibarla, bugüne kadar olduğu gibi, yapılan her doğruyu desteklemekten imtina etmeyeceğimiz gibi; eğitim hayatımız ve eğitim çalışanları adına, verilen sözlerin ve yapılanların da ısrarcı takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, güven oylaması sonucu Meclis kürsüsünden yaptığı teşekkür konuşmasında, “Hiçbir zaman hiçbir kesimi ihmal etmeyeceğiz, önerilere açık olacağız… Sivil toplum kesimleriyle temas halinde bulunacak ve bize iletecekleri her fikre açık olacağız” diye bir taahhütte de bulundu.
Sözüne sadık kalacağını beklediğimiz sayın Başbakanın bu sözü doğrultusunda, Türk Eğitim-Sen olarak, -her zaman yaptığımız şekliyle- gerek Hükümet nezdinde ve gerekse hizmet kolumuzdaki tüm kurumlar nezdinde yol gösterici ve yapıcı önerilerimizle muhatap olacağız. Eğitim çalışanları gibi tüm kamuoyu çok iyi biliyor ve takdir ediyor ki; Türk Eğitim-Sen’in derdi üzüm yemektir. Biz, ülkemizin ve eğitim çalışanlarının kazanımlarını kısır siyasi polemiklere kurban etmez, her durumda temsil ettiğimiz kesimin hak ve beklentileri doğrultusunda pozisyon belirleriz. Bunun yanı sıra, üzerimize düşen sorumlulukların gereğini yerine getirmek için de hiçbir zaman ve hiçbir düzeyde mücadelemizden geri durmayız.
Dileriz ki, siyasi iktidar, geçmiş 13 yılda sıklıkla şahit olduğumuz çirkinliklere, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya son verir; bütün kamu çalışanlarına eşit mesafede durur ve bir mikrop gibi çalışma hayatının içine giren ve insanlarımız arasına nefret tohumları ekenlere eyvallah etmez.
Bu temennimiz gerçekleşirse, bu yeni dönemde herkes ve her kesim topyekün fayda sağlar.
Gerçekleşmezse mi?
Bizim için bir şey değişmez!
Türk Eğitim-Sen, 13 yıldır en iyi yaptığı şeyi; yani adam gibi sendikacılığı yine adam gibi yapmaya devam eder.
Genel Başkanımız sayın İsmail Koncuk’un ifade ettiği gibi, “Biz, Türkiye’de adalet hâkim kılınsın, huzur sağlansın, ayrımcılık bitsin istiyoruz. Asla kavgadan yana değiliz. Ama şunu da söylüyoruz; eğer kavga edecek adam arıyorsanız, bizden daha baba yiğidini, daha cesurunu, daha gözü karasını da bulamazsınız” diyoruz.
Şimdi izleyeceğiz.
Ziya Paşa’nın dediği gibi “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”.
Sayın Başbakan’ın TBMM kürsüsünden, canlı yayında 78 milyonun şehadetiyle zabıtlara giren sözünün gereğini yerine getirip getirmediğini yakınen izleyeceğiz.
Evet 64 üncü Hükümeti izleyeceğiz..;
Gecekonduvari kanuni düzenlemelerle görevden alınan on binlerce okul idarecisinin hakları hususunda ne yapacaklarını izleyeceğiz,
Bilimin ve aydınlığın kaynağı olması gereken üniversitelerimizi derebeyi gibi idare eden üniversite yöneticileri hakkında ne yapacaklarını izleyeceğiz,
Bir hizmet kuruluşu olduğunu unutup YURTKUR’u babasının çitliği gibi idare edenlere karşı nasıl bir tedbir alacaklarını izleyeceğiz,
Yerel ve yüksek mahkemelerin kararlarını inatla uygulamayan bürokratlar hususunda yapacaklarını izleyeceğiz,
En temel insani ve mesleki hakları dahi politik iştahları için utanmazca ve doymamacasına kullanan siyasetçi ve bürokratlar hususunda ortaya koyacakları tasarrufları izleyeceğiz,
Kamu mevzuatındaki en basit gerekli düzenlemeleri dahi sendikal ve siyasi ranta çevirme çirkefliğinde yuvarlananlara karşı ne yapacaklarını izleyeceğiz,
Devlet adabından ve iş ahlakından yoksun keyfiliklerle devlet idaresini kokuşturan rezillere karşı nasıl bir tedbir alacaklarını izleyeceğiz,
Sırf kendilerine biat etmedikleri için, binlerce kamu çalışanının hakkını gasp eden Allah’tan korkmaz kuldan utanmazlara karşı ne yapacaklarını izleyeceğiz,
Kamu yönetimine çöreklenmiş olan sendika görünümlü paralel örgütün; kamu çalışanları arasına düşmanlıklar sokarak, memurlarımızı birbirine diş biler hale getirerek ve her durum ve gelişmeyi kamu çalışanlarına yönelik bir tehdit unsuru gibi kullanarak çalışma hayatının içine etmesine bir tedbir alıp almayacağını izleyeceğiz…
Verilen sözün yerine getirilip getirilmediğini izleyeceğiz!
…
Söz, namus değil midir?