SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERİN EYLEMİNE DESTEK VERDİK.

Sözleşmeli öğretmenler, 26 Temmuz’da Ankara’da eş durumu mağduriyetinin çözülmesi için eylem yaptı. Türk Eğitim-Sen’in destek verdiği eyleme sözleşmeli öğretmenler Türkiye’nin dört bir yanından eşleri, çocukları, anne ve babaları ile katıldı.

Valizleri birbirine zincirlenmiş şekilde eylemde yer alan sözleşmeli öğretmenler; ayaklarına pranga taktı, evlilik cüzdanlarını göstererek “Bizi eşimiz ve işimiz arasında tercihe zorlamayın!” diye seslendi. Ağustos ayında tayinlerinin yapılacağı düşüncesiyle evlerini kapatan sözleşmeli öğretmenler, eşyalarının yer aldığı ve aile fotoğraflarının bulunduğu kolileri de yanlarında getirdi.

Sözleşmeli öğretmenler, “Ailemle Yaşamak İstiyorum”, “Kadro Gelecek Kölelik Bitecek”, “Babamın Tişörtü İle Değil Babamla Uyumak İstiyorum”, “Çocuklarımız Yetim Gibi Öksüz Gibi Büyüyorlar”, “Bana Bir Masal Anlat Baba”, “Sınıf Tahtalarımız Ağlama Duvarımız Oldu”, “Kırmızı Çizgimiz Ailemiz”, “Ziya Hocam Sözleşmeli Öğretmen A-i-le-siz” şeklinde pankartlar taşıdı; “Sözleşmeli Köleliğe Hayır”, “Bakan Bizi Ayırma”, “İnternet Evliliği İstemiyoruz”, “Evli, Mutsuz, Çocuksuz” sloganları attı.

Eylemde sözleşmeli öğretmen Ümit Kara bir konuşma yaparak Ağustos ayında eş durumu tayin hakkından yararlanmak istediklerini söyledi. Bazı çocuklar da anne ya da babalarından ayrı olmanın zorluklarını anlatırken gözyaşlarına hâkim olamadı. Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş da yaptığı konuşmada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir düzenleme yaparak, 2016 yılında KHK ile atanan ve 3 yılını dolduran sözleşmeli öğretmenlere en azından ağustos döneminde eş durumundan tayin hakkı vermesini istedi.

Akkaş şu şekilde konuştu:

“Basınımızın değerli temsilcileri,

Farklı illerden Ankara’ya eşleri ile, çocukları ile, anne babaları ile gelen sözleşmeli öğretmenlerimiz,

Hoş geldiniz!

Kiminiz 1.249 kilometre yol kat ederek Van’dan, 1.073 kilometre yol kat ederek Ağrı’dan, 1.205 kilometre yol kat ederek Şırnak’tan, kiminiz 591 kilometre yol kat ederek İzmir’den, 729 kilometre yol kat ederek Trabzon’dan, kiminiz de 660 kilometre yol kat ederek Hatay’dan geldiniz.

Eşleriniz, anne babalarınız bu yaşadığınız süreçte en büyük destekçiniz. Her birine teşekkür ediyoruz.

Elbette biliyoruz;

Baba ocağından, eşinden, çocuğundan ayrı yaşamanın zorluklarını….

Bir yandan çocuklarının okul masraflarını, ailesinin giderlerini karşılarken; diğer yandan ayrı ev açarak iki evin masraflarını da üstlenmenin, iki ayrı fatura ödemenin, iki ayrı mutfak masrafı yapmanın maddi olarak nasıl yıpratıcı olduğunu, bunun ek mali külfet getirdiğini…

Evlat kokusuna hasret kalmanın, çocukları büyürken yanında olamamanın, eşi ile sadece telefonda hasret gidermenin ne denli ağır geldiğini…

Öğretmenlik mesleğini fedakârca icra ederken, öğrencilerinize ana babalık yaparken, kendi çocuklarınıza ana babalık yapamamanın verdiği yükü…

Kıymetli meslektaşlarımız, basınımızın değerli temsilcileri;

Biliyorsunuz, en son 6 ay önce 23 Ocak tarihinde bir araya gelmiştik. Ankara Ulus’ta sizler ile büyük ve ses getiren bir eylem yapmış, tayin talebinizi hep birlikte haykırmıştık. Bugün de sizlerin eylemine destek veriyor, sorunlarınızın çözülmesini yürekten istiyoruz.

O dönemde sözleşmeli öğretmenlik 4 yıl sözleşmeli, 2 yıl da kadrolu olmak üzere 6 yıl çakılı çalıştırma esasına dayanıyordu. 4+2 yıl olan sözleşmeli öğretmenliğin 3+1 şeklinde esnetilmesi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı 2023 Eğitimde Vizyon Belgesi’nde yer almış, ancak hayata geçirilmemişti. Milli Eğitim Bakanlığı bu düzenlemeyi Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda hayata geçirmeyi planlıyordu ancak bu kez de 2016 yılında atanan arkadaşlarımız bu düzenlemeden faydalanamayacaktı. Bunun üzerine Türk Eğitim-Sen olarak ‘Torba Kanuna bir madde ekleyelim ve 2016 yılında atanan sözleşmeli öğretmenlerimizin 3+1 düzenlenmesinden faydalanmasını sağlayalım’ önerisi getirdik. Milli Eğitim Bakanlığı da bu öneriye destek verdi ve nihayetinde 5 Temmuz tarihinde 3+1 düzenlemesi Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı’na teşekkür ediyoruz. Ancak mağduriyetiniz elbette sona ermedi. Çünkü; 2016 yılında atanan sözleşmeli öğretmenler bir takım güvenlik soruşturmalarından dolayı ekim ayında göreve başladı. Dolayısıyla 3 yılınız ekim ayında dolacağı için ağustos ayında gerçekleştirilecek olan mazeret tayinlerine başvurma hakkına sahip değilsiniz.

Soruyoruz:

3+1 düzenlemesi Torba Kanuna sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu tayin hakkından faydalanması için eklenmedi mi? Eklendiyse, neden ağustos ayı mazeret tayin hakkından faydalanamıyorsunuz?

Bu konuda çözüm bellidir: Türk Eğitim-Sen olarak 11 Temmuz tarihinde MEB’e yazılı başvuruda bulunduk ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi için 3 yıllık çalışma süresi hesabında, 31 Ekim tarihinin baz alınmasını istedik. Bu yöntem izlenirse, ortada mağduriyet kalmayacaktır. Talebimiz; Milli Eğitim Bakanlığı bir düzenleme yaparak, 2016 yılında KHK ile atanan ve 3 yılını dolduran arkadaşlarımızın en azından ağustos döneminde eş durumundan tayin haklarını vermesidir.

Biliyorsunuz, sendikamızın sözleşmeli öğretmenler ile ilgili karnesi takdire şayandır. Sözleşmelilikle 2005 yılından beri mücadele ediyoruz. Sözleşmeli öğretmenliği defalarca yargıya taşıdık. Önemli kazanımlar elde ettik. Girişimlerimiz netice verdi. Nihayetinde 2011 yılında sözleşmelilik garabeti kaldırıldı, ancak 2016 yılında yeniden hortlatıldı, hem de mülakat gudubeti ile birlikte. Son yapılan sözleşmeli öğretmenlik düzenlemesinin iptali için de yargıya başvurduk.

Çakılı istihdam ile çalıştırılmanın insani bir yöntem olmadığını, Anayasa’nın 41’inci maddesinin açıkça ihlal edildiğini, mazeret tayin hakkına sahip olamayan sözleşmeli öğretmenlerin aile bütünlüklerinin bozulduğunu, eşlerin boşandığını, ailelerin bölük pörçük edildiğini defalarca ifade ettik.

Sözleşmeli öğretmenlerin aileleriyle sadece yarı yıl tatillerinde ve yaz tatillerinde bir araya gelebilmesi vicdani bulmuyoruz. Sözleşmeli öğretmenlerin iki hayat arasına sıkıştırılmaları, eşlerin sorumlulukları paylaşamaması, evlatlarının kokularına hasret bırakılmaları insani bulmuyoruz. Eşlerin boşanma aşamasına gelmesini hatta boşanmasını üzülerek takip ediyoruz.

Değerli meslektaşlarımız;

“Öğretmen eşinin yanına gitsin” şeklindeki önerme de mantığa aykırıdır. Şöyle ki; Ankara’da Aselsan ya da Roketsan’da çalışan bir mühendis, eşinin tayinin çıktığı Hakkari’ye nasıl gidecek? İşinden istifa etse, bu insanlar aile geçindiriyor. Bunca masrafın altından nasıl kalkacak? Mühendis eş için Aselsan ya da Roketsan, Hakkari’de fabrika mı açacak? Ya da Kars’ta market işleten bir esnaf tası tarağı toplayıp, Manisa’ya nasıl yerleşecek? İnsanları eşi ile işi arasında tercihe zorlamak ne kadar doğru?

Ayrıca şunu da defaatle vurguluyoruz: Eşi ve çocuğu ile buluşacağı günü bekleyen bir öğretmen işine nasıl motive olabilir, derslerde nasıl fark yaratabilir? Bu öğretmenimizin içinde bulunduğu psikolojiyle öğrencilerimizin başarısına yapacağı katkının olumsuz etkileneceği çok açık değil mi?

Üstelik öğretmenler odasında kadrolu, sözleşmeli, ücretli şeklinde 3 ayrı istihdam şekli ile yaşanan bölünmüşlüğün eğitim açısından ülkemizi nasıl bir felakete sürüklediği görülmüyor mu?

Razı mısınız, farklı istihdam modelleri ile çalıştırılmaya?

Razı mısınız, öğretmenlik mesleğinin bu şekilde örselenmesine?

Razı mısınız, öğrenci ve velilerin öğretmen ayrımı yapmasına?

Kıymetli öğretmenlerimiz;

Sadece eş durumu tayini bekleyen öğretmenler değil, sağlık özrü bekleyen öğretmenlerimiz için de bu günler oldukça yorucu geçmektedir. Hastalıkla mücadele eden ya da ailesinden hasta olan biri ile ilgilenen bu öğretmenlerimize tayin hakkı vermemek, “Bana sözün var. Bir yere kıpırdayamazsın!” demek sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bu öğretmenlerimize hayatlarının böylesine zor bir evresinde destek olmak, tedavisine güvendiği, her zaman sığınacak liman olarak gördüğü ailesinin devam etmesini sağlamak ya da anne babasına karşı evlatlık vazifesini yerine getirmesine vesile olmak çok önemlidir.

Üstüne basa basa vurguluyoruz: 4+2, 3+1, katta dubleks, ters dubleks, bahçe dubleks, tripleks hiçbir modeli kabul etmiyoruz.

Sözleşmeli öğretmenlik tamamen kaldırılana kadar, tüm öğretmenlerimiz sadece KPSS puan üstünlüğüne göre, kadrolu, yani iş güvenceli, tayin hakkına sahip, diğer özlük hakları tam olacak şekilde atanana kadar mücadelemiz sürecektir.

MEB yetkilileri diyorsa ki, “Mahrumiyet bölgelerinde öğretmen istikrarını sağlayamıyoruz”, bu sorunun çözümü bellidir.

Getirin Zorunlu Hizmet Tazminatı uygulamasını, bakalım o bölgelerde öğretmen istikrarı sağlanıyor mu, sağlanamıyor mu?

Bölgenin mahrumiyet derecesine göre 1 brüt asgari ücret ile 2 brüt asgari ücret arasında değişen miktarlarda Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmesi öğretmenlerin mahrumiyet bölgelerine gönüllü gitmesini sağlayacak, öğretmenler yaptıkları fedakârlığın karşılığını aldıklarını görerek, kendilerini tamamen işine verecek, daha kaliteli, verimli hizmet üreteceklerdir.

Öte yandan; il içi özür grubu mağdurları da Milli Eğitim Bakanlığı’ndan müjde beklemektedir. Biliyorsunuz; aynı il içinde bile olsa, iki il arasındaki mesafeden daha uzakta olan ilçeler bulunmaktadır. Tıpkı aralarında 153 kilometre bulunan Samsun’un Yakakent ilçesi ile Ayvacık ilçesi arasındaki gibi. Ya da aralarında 265 kilometre bulunan Sivas’ın Akıncılar ilçesi ile Gemerek ilçesi arasındaki gibi. Aralarında 208 kilometre bulunan Bingöl’ün Adaklı ilçesi ile Yedisu ilçesi arasındaki gibi. Dolayısıyla öğretmenlerimiz bu mesafeleri bir gün içinde gidip gelemeyeceğine göre yine ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalmaktadır. Yıllarca tayin bekleyen bu öğretmenlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi çok önemlidir. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’tan beklentimiz; hem eğitim-öğretim faaliyetinin sağlam zeminde sürdürülmesi hem de öğretmenlerimizin motivasyonlarının tam olması için bu talepleri göz önüne alarak, il içi özür grubu tayini bekleyenlerin aile birliğini sağlamasıdır. Bakanlıktan müjdeli haberler bekliyoruz. Evlerinize gönül rahatlığıyla, çocuklarınıza, eşlerinize kavuşacağınızı bilerek gitmeniz en büyük temennimizdir.”

 

 

Son Haberler

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.

KKTC’DE, “TOROS’A VEFA YARIM ASRA SAYGI” İSTİŞARE TOPLANTIMIZI GERÇEKLEŞTİRDİK

Türkiye Kamu-Sen Başkanlar Kurulu İstişare toplantımız, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılı kutlamaları çerçevesinde yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirildi.

SINAVSIZ ATAMAYA DANIŞTAY’DAN İPTAL KARARI

Türk Eğitim Sen olarak ilçe milli eğitim müdürü kadrolarına yapılacak atamalarda aranan sınav şartının...