Milletler, yaşam tarzlarını ve hayat nizamlarını; örf ve adetlerinden, inandıkları dînin veya inanç unsurlarının emir ve yasaklarından, kanun, yönetmelik ve düzenlemelerden faydalanarak belirler.
Toplumdaki aile yaşamı, kişisel ve toplumsal ilişkiler, davranışlar da kültürü oluşturur.
İnsanın; yaşadığı topluma, ailesine devletine ve insanlığa karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları da toplumun kültürel unsurları belirler.
Yaşadığımız kültürel iklimin sahibi, Müslüman Türk toplumudur.
Yaşam tarzımız, hayatımız, davranışlarımız bu inanç sistemine;Türk örf ve adetlerine ve yaşayış tarzına göre olmalıdır.
İslam dini insana “eşref-i mahlukat (Allah’ın yarattığı en şerefli yaratılmış) olduğu için değer vermiş, cahiliye döneminde kızlarını diri diri toprağa gömen cahil bir toplumdan, düşmanına bile adalet dağıtan bir toplum meydana getirmiştir. ‘’İşi ehline verin’’ diyen o yüce Resul sayesinde, İslam’ı kabul etmediği halde Kabe görevlisi yerinde bırakılmış, hırsızlık yapan bir kadına torpil yapılmasını, iltimas geçilmesini teklif edenlere’’ kızım Fatıma bile olsa elini keserim’’ diyerek adaletin en yakınına bile olsa uygulanmasını emretmiş ve kul hakkının yenmesini yasaklamıştır.
Türk milleti ise gerek İslam’dan önce gerek İslam’la müşerref olduktan sonra adaletin timsali olmuş, gittiği her yere adaleti ve insanlığı götürmüş; düşmanları bile "kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığını tercih ederiz" diyerek Osmanlı’nın adaletine sığınmıştır. Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet Han ile bir Yahudi usta aynı mahkemede yargılanmış ve padişah suçlu bulunabilmiştir
Tüm bunlardan sonra bugünün Türkiye’sine
baktığımızda, son yıllarda bu ülkenin inanmış, milli ve manevi değerlerine bağlı insanlarının oyunu alarak iktidar olanların ve onların getirdikleri idarecilerin yaptıklarını görünce insanın sorası geliyor bunlara:
Ey adaleti kendi akrabalarından başlatması gerekirken torpili, adam kayırmayı kendi akrabalarından başlatanlar.
Ey firavun gibi böbürlenenler!
Ey sendika tercihleri yüzünden memurlara zulmedenler!
Ey son 10 yılın Karunları!
Ey ehil olanı değil yandaşını atamaya çalışanlar!
Ey bu iktidarın nimetlerinden faydalanarak hak etmediği halde torpille idareci olup kul hakkı yiyenler!
Ey nokta kadar menfaat için, virgülden çok kıvrılanlar!
Ey bu zulmün karşısında susan dilsiz şeytanlar!
Ey bu zulme rıza gösteren ve alet olan sendikamsı yapılar!
Ey son idareci sözlü sınavında sırf kendi sendikasından değil diye, yazılı sınavda 90 alana 30, yandaş sendikadan olduğu için yazılıdan 70 alana 100 veren vicdansız zalimler.
Makam ve mevkilerini korumak için şeytanın maşası olanlar!
Ey devlet memurunu kendi istikbali uğruna pazarlayan pazarcılar!
Ey yalancı cennet vadeden Hasan Sabbahlar!
Ey müdür olabilmek için davasını, değerlerini, ülkenin istikbalini hiçe sayan menfaatçiler!
Siz, kendini İslam’a uydurma yerine İslam’ı kendi yanlışlarına kılıf yapan din bezirganları,
Siz ar namus duygusunu askıya almış arsızlar!
Kendi yerine başkalarını yargılayanlar,
Geçici makam ve mevkiler için kendi onurunu ve camiasının onurunu ayaklar altına alanlar,
Siz Allah’ın emri olan’’emr-i bil ma’ruf nehy-i ani’l münkeri(iyiliği emredip kötülükden sakındırma) unutanlar.
Siz "şimdiye kadar başkaları çalıyordu birazda bizimkiler çalsın diyen" hırsızlar ve göz yuman dilsiz şeytanlar,
Ey ihalelerde kendilerine pay ayıranlar!
Ey bulundukları makamları çıkar çarkına çevirenler!
Ey Makyavelistçe hedefe varmak için her şeyi mübah sayan münafıklar.
Sizin yaptıklarınız İslamiyette yok.
Sizin yaptıklarınız Müslüman Türk’ün örf ve adetlerinde de yok.
Sizin yaptıklarınız insan haklarına saygılı, haktan hukuktan yana olan dinsizlerde bile yok.
Tekrar soruyorum:
Siz hangi dinden, hangi millettensiniz?