Anayasamızın “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı bölümünde yer alan 18 inci maddesinde ifade edildiği şekliyle, “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.”
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’nde de ANGARYA, “1. Bir kimseye veya bir topluluğa zorla, ücret vermeden yaptırılan iş, yüklenti. 2. Bir kişiye görevi dışında yaptırılan iş.” olarak tanımlanmaktadır.
İşte buradan hareketle, okullarımızda öğretmenlerimize YÜKLENEN ve GÖREVİ DIŞINDA verilen ve karşılığında hiçbir ÜCRET ÖDENMEYEN nöbet görevini angarya olarak değerlendiriyoruz.
Bundan dolayı da Türk Eğitim-Sen olarak, nöbet görevinin ücretlendirilmesi talebini uzun zamandır gündemde tutmaya gayret ediyoruz.
Daha önceleri defalarca konuyla ilgili girişimlerde bulunmuş; KİK (2006 Kasım dönemi Kurum İdari Kurulu toplantısında “Ders dışı hazırlık ve nöbet görevi norm kadro hesaplanmasında değerlendirilmeli, nöbet görevine ek ders ücreti ödenmelidir” talebiyle konu masaya taşınmıştı) ve Toplu Sözleşme taleplerimiz (2006 yılı Toplu Görüşme Toplantısında “Öğretmenlere nöbet tuttukları günlerde 6 saat ek ders ücreti ödenmesi” önerisiyle gündeme getirilmişti) içerisinde masaya taşımıştık. Ki, nöbet görevinin ücretlendirilmesi meselesi, daha sonraki yıllarda da her KİK toplantısında ve her Toplu Görüşme/Sözleşme masasında gündemimizin temel talepleri arasında yerini almıştır.
Öte yandan Mart 2014 döneminde de dilekçe kampanyası düzenleyerek eğitim çalışanlarının yaygın iradesini ilgililerin gözlerinin içine sokmuştuk.
Yani bu konuyu yıllardır gündeme getirmeye ve her fırsatta soruna çözüm bulmaya aralıksız gayret göstermekteyiz.
Nihayetinde de talebimizi daha etkili bir şekilde ve bir kez daha gündeme getirebilmek için, ücret verilinceye kadar NÖBET TUTMAMA eylemi başlatmış bulunuyoruz. EBS isimli örgütün dışındaki üç büyük eğitim sendikasının da bu eyleme iştirak etmesiyle, öğretmenlerimizin angarya karşısında ortaya koyduğu bu irade beyanı takdire şayan bir durumdur. Meslektaşlarımızı kutluyorum.
Dileriz ki, Bakanlık ve Hükümet bu kararlı talebimize kısa sürede olumlu karşılık verir.
Bakanlık artık şu gerçeği görmelidir: MEB’in dışında hiçbir kamu kurumunda nöbet görevi karşılıksız yapılmamaktadır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Anayasamızın hükmü gereğince de angarya yasak olduğuna göre nöbet görevimizin ücretlendirilmesi isteğimizin ne derece doğal ve haklı bir talep olduğu görülecektir.
Bu konuda tavrımızı tavizsiz sürdüreceğiz.
Eğitim çalışanlarından beklentimiz de, yoğun bir katılımla destek verdikleri bu eylemimize istikrarla devam etmeleridir. Sendika görüntüsündeki bir örgütün dışındaki ciddi sendikaların ve yüzbinlerce çalışanın iştirak ettiği bir eylemin muhakkak netice alması gereklidir. Bunun da yolu, eylemde süreklilik ve katılımın yoğun sağlanmasıdır. İnanıyorum ki, bu sürecin sonunda elde edeceğimiz kazanım, bundan sonraki sendikal faaliyetlerimiz için büyük bir motivasyon unsuru olacaktır.
EBS İSİMLİ ÖRGÜT ŞOV PEŞİNDE!
Bu noktada şu hususun da eğitim çalışanları tarafından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum: Bakın sendikalar ortaklaşa bir eylemlilik sürecine girmiş, fakat kendisine sendika diyen bir yapı adeta eylem kırıcılığı yapmakta, tabanının baskısıyla dostlar alış verişte görsün misali imza kampanyasıyla güya nöbete ücret talebini ortaya koymaya çalışmakta. Çalışanların nöbet tutmamak için iş bıraktığı bir ortamda “İMZA TOPLAMA EYLEMİ” yapmak ne mahir bir eylemdir(!)
Sendikalar ve o sendikaların üyesi yüzbinlerce öğretmen elini taşın altına koyacak, yeri gelecek kraldan çok kralcı olan idarecilerle karşı karşıya gelecek, lüzumsuz münakaşalarla huzurunu feda edecek; fakat EBS isimli örgüt çıkacak topladığı 350 bin imzayla “uçtuk, kaçtık, koptuk geliyoruz…” edasıyla KPDK toplantısında şov yapmaya kalkacak. Bakın buradan söylüyorum, yarın mesele çözüldüğünde yüzleri kızarmadan çıkacaklar “Nöbet görevine ücret ödenmesi kazanımını biz elde ettik” diyerek ortalıkta gezecekler. Sanki yıllardır yürütülen mücadelenin, kampanyaların, eylemlerin, nöbet tutmama eyleminin hiçbir anlamı yokmuşçasına! Daha önceleri de, sözleşmelilerin kadroya alınması başta olmak üzere, onlarca kazanımı böyle yüzsüzce sahiplenmediler mi?
Ha bu arada bu sözde sendika bir marifet daha sergiledi: EBS isimli örgüt, bir ilke imza atarak eylem kararı almış: NÖBET TUTMA EYLEMİ!
Şaka değil, gerçeğin ta kendisi!
Örgütün yöneticileri, “Madem diğer sendikalar NÖBET TUTMAMA eylemi yapıyor; o halde biz de fark yaratacağız ve tüm üyelerimizin iştirakiyle NÖBET TUTMA eylemi yapacağız” iddiasıyla piyasayı sallama kararı almışlar. Bu karara göre; örgütün tüm üyeleri, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haftada sadece bir gün nöbet tutacaklarmış. İkinci nöbet görevi verilirse zinhar yerine getirmeyeceklermiş!
Eğitim camiasına hayırlı olsun(!)
Fakat artık eğitim çalışanlarının bu yalanlara, kandırmalara ve oyalamalara karnı tok. Herkes kimin ne yaptığını, çalışanların iradesinin nerelere nasıl pazarlandığını çok iyi görüyor.
MUTLAK EYLEMSİZLİK!
6 Nisan 2015 Pazartesi günü bütün sendikalar, Yalova’da hayatını kaybeden Halil Serkan Öz öğretmen için eylem yaptı. İlk derse girmeyerek meslektaşlarının hayatını kaybetmesine neden olan sürecin sorumlusunu ve elim olayı protesto ettiler.
Halil öğretmenin sendikası, dünya görüşü, özel hayatı hiç hesaba katmadan yüzbinlerce meslektaşı acıyı ortaklaştırdı.
İnsani, vicdani ve mesleki bir duruş sergilendi yani..
Lakin, bu son derece doğal birliktelikte de EBS isimli örgüt yine yoktu tabi!
Bu nasıl izah edilebilir?
Ya vicdanları kurumuş,
Ya mesleki onur ve dayanışmadan nasiplerini alamamışlar,
Ya da her eylemi, varlıklarını adadıkları AKP Hükümeti ve Sultan’larına karşı bir DARBE girişimi olarak algılama hastalığına tutulmuşlar!
Tamam, mutlak eylemsizliğin diyetini siyasi ikbal ile karşılayabilirsiniz de;
Sendikal ahlakı nereye yerleştirebiliyorsunuz?
Bu ne ya?
Bu duyarsızlığa nasıl katlanılıyor aklım almıyor.
Talip GEYLAN