Şimdi ne alakası var sendikacılıkla küplerin diyebilirsiniz. Ama çok alakası var.
Hem de çok.. Hele sözü söyleyen de Yunus Emre olunca.
Ülkemizde memur sendikacılığı 1992 yıllarda başlar. Ama gerçek sendikacılık 4688 sayılı “Kamu Çalışanları Sendikaları kanunu” ile başlamıştır. 2001’den bugüne üye sayısı yönünden ilk üçe, ilk beşe giren sendikalar hemen hemen aynı yıllarda kurulmuşlardır.
Bu sendikaların kimisi çok gürbüz, köklü doğmuş; kimisi de cılız bir şekilde sadece adım bulunsun, bizim görüşümüz de temsil edilsin manasında kurulmuş sendikalardır.
Türkiye Kamu-Sen, gücünü Türk Milleti’nden ve kamu çalışanlarından, ülke sevdasından aldığı için gürbüz doğmuş, her geçen gün de kendisini geliştirmiş ve korumuştur. İşte Türk Eğitim-Sen de bu yapının güçlü bir mensubu olarak hayat bulmuş ve her geçen zaman gücüne güç katmaya devam etmiştir.
4688 sayılı yasanın çıktığı günden bugüne kadar Türk Eğitim-Sen’in sayısı sürekli artmış; 2002’de 125,863 iken bugün itibariyle 156,098’e ulaşmıştır. Görüldüğü gibi kurulduğu günden bugüne hiçbir siyasi iktidarın desteğine muhtaç olmadan, gücünü sadece eğitim çalışanlarından, üyelerinden, teşkilat yöneticilerinden alan Türk Etim-Sen her geçen gün sağlıklı bir şekilde büyümüştür.
Bu büyüme öyle bir büyümedir ki; ülkeyi yönetmeyi memur ataması zanneden, eğitim çalışanlarının problemlerini çözmek yerine sendikacılık yapan, adaleti, kul hakkını, eğitimi ve ülkenin geleceğini
düşünmeyen, kendisinden olmayanı hor görerek her şeyi sendikacılığa indirgeyen basiretsiz siyasilerin baskısına rağmen bir büyümedir.
Türk Eğitim-Sen başarısı öyle büyük bir başarıdır ki; kendisinden olmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni çeşitli baskılarla yok etme mücadelesinin en fazla yaşandığı 8 yıla rağmen kazanılmış bir başarıdır.
Türk Eğitim-Sen öyle bir zamanda büyümüş ve yetkiyi korumuştur ki; ahlaki değerleri, ülkenin geleceği, eğitim çalışanları ve Türk gençliğinin geleceği düşünülmeden bir gecede hiçbir şart aranmadan binlerce idarecinin atandığı, 76.maddenin arkasına sığınılarak hukukun çiğnendiği, kurum idareciliklerine görevlendirme yapılırken Türk Eğitim-Sen’den istifa ettirme adedi verilerek vekâlet verildiği, kazandığını helal ettirmek için mesaisini ülkesi ve kurumu için harcaması gerekirken,
mesaisini hormonlu sendika için harcayan idarecilerin bulunduğu bir dönemde yetki almış ve yetkisini korumuştur.
Dün Türk Eğitim-Sen eğitim çalışanlarının haklarını savunmak için mücadele ederken sesleri çıkmayan, korktukları için piyasada görünmeyen, adına sendikal yapı bile diyemeyeceğimiz bir sendika, yukarıda anlattığımız siyasi yapıyı ve idareci tipini arkasına alarak sendikacılık piyasasına
çıkmıştır.
Bu yapının eğitim alanında 2002 deki sayısı 18.028 iken bugün 148 binlere ulaşmıştır. Bu yükseliş normal bir büyüme değil, hormonlu bir büyümedir. Normal bir gelişme değil anormal bir gelişmedir.
Sendikalar tabiî ki büyüyecektir. Sendikacılık yapıldığı için, eğitim çalışanlarının aleyhine olan konularda haklarını savunduğu, dava açtığı, çalışanların aleyhine olan yönetmelikleri iptal ettirdikleri için, yapılan haksız ve hukuksuz atamalara karşı çıktığı, eylemler yapıldığı, sendikacılık ve örgütlenmenin gerekliliğinin anlatıldığı için yapılan bir üye artışına diyeceğimiz hiçbir şey yoktur.
Ama bu yapı 8 yıldır alanlarda olmadığı, iktidarın yaptığı hiçbir yanlışa dur demediği, son bir iki dava hariç eğitim çalışanlarının aleyhine olan hiçbir yönetmelik genelge ve uygulamaya dava açmadıkları
halde; üye olmayanlara üyeliğini gerekliliğini anlatmadığı halde üye sayısını arttırmıştır.
Bu artış tabiî ki, normal bir artış değildir. Bu büyüme tabiî ki, normal bir büyüme değildir.
Hani bir söz vardır “hızlı yükselenlere herkes özenir hâlbuki en hızlı yükselen toz, duman ve tüydür” yükseklere çıkmak önemlidir ama orada kalabilmek daha önemlidir.
Türk Eğitim-Sen kurulduğu günden bu yana sağlıklı bir büyümeyi gerçekleştirmiştir. Bundan dolayıdır ki, zirveye çıktığı günden bugüne sürekli zirvede kalmıştır, kalmaya devam edecektir.
Sağlıklı büyüme yerine toz duman ve tüy gibi hızlı yükselenler o güzel insan büyük Türk düşünürü gönül adamı Yunus Emre’nin;
“Yerden göğe küp dizseler
Birbirine bent etseler,
Altından birini çekseler
Seyreyle sen gümbürtüyü.”
Dizelerinde olduğu gibi; yerden göğe başkaları sayesinde küpler gibi yükselenler yarın altlarından iktidarı çekince gümbürtüyü hep beraber izleyeceğiz.
Gümbürtüyü izleyeceğimiz günlerin çok yakında olması dileğiyle…
_____ _______________