Eğitimde başarı ve kalitenin istenilen şekilde gerçekleşmesi, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözülmesine bağlıdır. Öğretmenlerin sorunlarından birisi de hiç şüphesiz Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğidir.
Farklı illerde görev yapan parçalanmış ailelerin bir araya gelmesi, Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin çalışanların aleyhine olan maddelerinin değiştirilmesi çalışanların biraz olsun huzurunu sağlayacaktır. 4/B, 4/C çalışanlarının kadroya geçmeleri, tayin isteme hakları tanınması, Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar içinde atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkarılmasını Türk Eğitim Sen olarak sürekli talep ettik. Bu taleplerimizi 13 Mart 2010 tarihinde 20 bin eğitim çalışanının katıldığı “Haklarımıza ve Geleceğimize Sahip Çıkalım” adını verdiğimiz Ankara yürüyüşü ve mitinginde haykırdık.
Bir yıl önce Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başlayan Sayın Nimet ÇUBUKÇU’nun bir anne olması, eğitime bir kadın elinin değeceğini, bakanlıkta güzel gelişmeler yaşanacağını düşünerek umutlanmıştık. Bakanlıkta ilk sözü “sözleşmeli öğretmenler kadroya geçecek” olmuştu. Sayın Bakan’ın etrafa gülücükler dağıtması ile 327 bin eğitim fakültesi mezunlarının da umudu olmuştu. Aradan geçen zamanda, umutlar gün geçtikçe yerini umutsuzluğa terk etmiştir. Daha da ötesi “Yarın Sayın Çubukçu eğitim çalışanlarına daha ne kötülük yapacak?” endişesini taşımaya başladık. Sayın Çubukçunun bir bakan olarak ismini duyuyoruz. Nerede, ne yapıyor doğrusu merak edilmektedir. Eğitim adına bir icraat, bir proje, eğitim çalışanlarının lehine bir uygulamaya bugüne kadar şahit olmadık. Bakanlığın bir yılına bakıldığında; Okullarımızda taciz ve şiddet olayları artmış, verilen sözler unutulmuştur. Reform yaptık diyerek çıkardıkları yönetmeliklerle çalışanlar daha çok mağdur edilmiştir. Usulsüz atamalar artmıştır. Öğretmen atama dönemleri dışında atamalar yapılmıştır. Türk Eğitim-Sen tarafından usulsüz atamalar takip edilerek yargıya taşınmış, iptal kararları alınarak yapılan haksız uygulamalar yüzlerine vurulmuştur. Tasarruftan bahseden bakanlık her ilde, ilçede norm kadrosunu kendi belirlediği şube müdürlüğü kadrolarının çok üstünde atama yaparak en büyük usulsüzlüğe, israfa imza atmıştır. Milli Eğitim Bakanlığında yaşanan siyasi kadrolaşma sonuçta çalışanlar arasında kamplaşma ve bölünmeye yol açmıştır. Bakanlar değişmiş, anlayışlar değişmemiştir. Bizden olanlar, olmayanlar anlayışı bu kamplaşmayı tetiklemiştir. Bu anlayışla bakanlık yönetilemez. Bu anlayış ülkede gerginliklere yol açmıştır. Bunun kimseye faydası olmaz. Bunu yapanlar er veya geç bunun bedelini ödeyeceklerdir. Bakanlık uygulamaları gerek çalışanları gerekse atama bekleyen öğretmen adaylarını çıldırtmıştır. İnsanların psikolojik dengelerini altüst etmiştir. Sayın Bakanın akıllara ziyan, idrakten yoksun, verdiği sözleri tutmamakla ortaya koyduğu tavırlar devlet yönetimi ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Türk Eğitim Sen olarak tüm gelişmeleri takip ediyoruz. Nerede bir haksızlık yapılıyorsa üzerine gidiyoruz. Günü birlik uygulamalardan bakanlığın vazgeçmesini diliyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı son zamanlarda katılımcı bir anlayış havası vermeye çalışmıştır. Bakanlık kendi bildiğini okumaya devam etse dahi demokrasi adına gelişme olarak görüyorum. Tarafların görüşü dikkate alınmadan çıkarılan yönetmelikler sendikalarca yargıya taşınmaktadır. İptal kararları verilmektedir. Sonunda çalışanlar mağdur olmaktadır. Zaman kaybı yaşanmaktadır. İlerleme olmuyor. Her şey alt üst oluyor. Bakanlık yaptığına pişman oluyor ama iş işten geçiyor. Ah, vah etmekte kar etmiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı birçok öğretmenin mağduriyetine yol açan bir yönetmeliğe daha imza atmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği 06.05.2010 tarihi itibari ile yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik öncesinde bakanlık bürokratları ve sendikalar iki defa bir araya geldiler. Ayrıca yönetmelikle ilgili sendikaların yazılı görüşleri alındı. Bakanlık kendi düşündüğü, yani “zorunlu hizmet affı” konusunda tüm sendikalarında olumlu görüş bildirmesi ile yönetmelik değişikliğine gitmiştir. Yapılan toplantılarda tüm sendikaların ve bakanlık bürokratlarının üzerinde mutabık olduğu hususlar olmuştur. Bakanlık mutabık olduğu konuların birisine yer verirken diğerlerini göz ardı etmesi bakanlığın uzlaşmacı ve katılımcılıktan uzak bir anlayışını ortaya koymuştur. Bakanlığın bu tavrı çalışanları yok sayan bir anlayıştır. Böylesi bir anlayışı sergileyenlere karşı nasıl güven duyabilirsiniz,nasıl inanırsınız?
Milli Eğitim Bakanlığı düşündüğü zorunlu hizmet affının aylar öncesinden kamuoyunda tartışılmasını sağlamıştır. Zorunlu hizmet affının kaçınılmaz olduğu, geriye dönük bir tarih olması halinde bunun yargıdan dönebileceği mesajları verilmiştir. Zorunlu hizmet muafiyetinden yararlanacak olanlar, bir beklenti içine girmiştir. Sonuçta zorunlu hizmet yükümlülüğü yönetmeliğin yayım tarihi olan 06/05/2010 tarihinden önce göreve başlayanlar için kaldırılmıştır. Bu uygulama geleceğe yönelik kaygı içinde olan çalışanları rahatlatmıştır. Zorunlu hizmet yükümlüsü olarak görev yapmakta iken bu muafiyetten yararlananların ise mağduriyetine yol açmıştır. Bu yönetmelik ile sözleşmeli öğretmenler, il emri uygulaması, boş olan tüm kadroların ilan edilmesi konuları unutulmuştur. Bu yönetmelik birilerinin sevinmesine birilerinin de üzülmesine neden olmuştur. Sevinçlerin de ortak olması gerekirdi. Zorunlu hizmet bölgesinde çalışanların durumu hiç düşünülmemiş bu çalışanlara sürelerini tamamlamadan tayin hakkı verilmemiştir. Dolayısıyla bu çalışanlara haksızlık yapılmıştır. Türk Eğitim Sen olarak, Bakanlıkça çalışanların aleyhine çıkarılan uygulamalara karşı demokratik tavrımızı, bakanlık doğruyu bulana kadar sürdürmeye kararlıyız. Toplantılarda sendikamızın teklifleri dikkate alınmış olsaydı bu mağduriyetler yaşanmayacaktı. Bakanlığa zorunlu hizmet muafiyetinin gelmesi durumunda zorunlu hizmet yükümlüsü olarak görev yapanların mağdur edilmemesi için geçici bir madde ile mağduriyetin ortadan kalkacağı teklifinde bulunduk. Teklif olarak da; “GEÇİCİ MADDE: Bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki, Atama ve Yer Değiştirme hükümleri doğrultusunda zorunlu hizmet yükümlülüğünü yerine getirmek üzere yer değiştirme suretiyle atanmış olan öğretmenler, zorunlu çalışma sürelerini veya bulundukları illerde geçirilmesi gereken süreyi tamamlayıp tamamlamadıklarına bakılmaksızın bu yönetmeliğin yayımı tarihini izleyen ilk yer değiştirme döneminde bulundukları İl dışına yer değiştirme isteğinde bulunabilirler.” Şeklinde bir uygulamanın yapılması talep edilmiştir. Bunların dışında yönetmelikte Türk Eğitim Sen’in tüm teklifleri dikkate alınarak yeni düzenleme hemen yapılmalıdır. Geçmişte verilen haklar yeni yönetmelikle alınmıştır. Bu yönetmelik çalışanların motivasyonunu bozmuştur. Çalışanlarda huzur bırakmamıştır. Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği gerek eğitimciler tarafından gerekse sendikalar tarafından yeni düzenlemelerin hemen yapılması görüşündedirler
İş huzurunun sağlanması için;
-Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapanlara buraların cazip hale getirilmesi, öğretmenlerin buralarda çalışmasının özendirilmesi için zorunlu hizmet tazminatı ödenmelidir.
– Özür Grubu Yer Değiştirmelerde İl Emri Uygulanmalıdır.
– Sözleşmeli Öğretmenlere de İl Emri Uygulanmalıdır. Sözleşmeli öğretmenler de kadrolu öğretmenlere tanınan atama ve yer değiştirme ile ilgili yönetmeliğin tanıdığı tüm haklardan yararlanmalıdır.
– Öğretmen olarak atamada 40 yaş sınırı kaldırılmalıdır.
– Hizmet süresi ile Hizmet Puanı hesabında 30 Eylül tarihi esas alınmalıdır.
-Yer Değiştirmelerde Tüm Açık Normlar İlan Edilmelidir. Bu öğretmenler arası tayinlerde
sirkülâsyonu sağlayacaktır. Zorunlu hizmet bölgesinde görev yapanların istedikleri yere gitmesini de sağlayacaktır.
– Zorunlu Hizmet Bölgelerinde Yapılan Her Türlü Askerlik Hizmeti Zorunlu Çalışma Yükümlülüğünden Sayılmalıdır.
– Öğretmen Olarak Atanmada Askerliğini Yapmış Olmak Şartı Kaldırılmalıdır.
Bugünden, 5 yıl sonrası için Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğini tartışmamız gerekir. Zira 5 yıl içerisinde öğretmen açığının kapanması halinde öğretmenler görev yaptıkları yerden başka yere gitmeleri zor olacaktır. O halde nasıl bir yönetmelik olması gerektiğini, Türk Milli Eğitiminin geleceğini de düşünerek ciddi, ciddi gelin tartışalım. Maalesef ülkemiz yöneticileri her konuda olduğu gibi Milli Eğitimde de günü birlik düşündüğünden sorunlar yaşamaktadır. Bu da ülkemizi yönetenlerin her alanda hedefinin olmadığının göstergesidir.
Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme, yönetici atama yönetmeliğini çağın şartlarına göre düzenleyememiş, İl-İlçe Milli Eğitim Müdürünü, şube müdürünü atamak için bir yönetmeliği olmayan, olsa da ihtiyaca cevap vermiyorsa, binlerce vekille yöneticilik yürütülmeye çalışılıyorsa, Milli Eğitimden ne beklenebilir. Bu yüzyılda hala bizden olanlar, olmayanlar anlayışı güdülüyorsa ülkede huzurdan bahsedemezsiniz. Bunu yapanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun. Okullarımızda öğretmen açığını, 327 bin eğitim fakültesi mezunu varken, bu açığı ücretli, vekil öğretmenle yürütüyorsanız, bu işlerin sorumlusu olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun.