İnsanın umutsuzluğa kapıldığı, ‘’yeter artık hep biz mi çekeceğiz’’ dediği, ‘’ezilen ve eziyet çeken bizden başka insan yok mu’’ diye hayıflandığı, hayatımız çileyle geçti bitmeyecek mi bu çile diye isyan noktasına geldiği anlar olur bazen.
Hele ülkeni seviyorsan, ilkem önce ülkem demiş, ülkenin ve davanın menfaatlerini şahsi menfaatlerinin üstünde tutmuşsan, davan ve ülken için maddi menfaatlerinden vazgeçmiş,herkes zevk-ü sefa içinde gününü gün etmeye çalıştığı zamanda, sen her anında ülken ve davan için yüreğini ortaya koymuşsan, çevrende küçük menfaatler için tüm geçmişini,geleceğini,dünya görüşünü ve ülke menfaatlerini bir tarafa itip yamulanlar çoksa,hırsızlar şah,kul hakkı yiyenler padişah olmuşsa biraz daha da yoğunlaşır bu duygular.
Yıllarca emek verdiğin babasının, annesinin yapmadığı iyilikleri yaptığın, yıllarca omuz omuza mücadele ettiğin arkadaşlarının bile küçücük bir menfaat için sendika değiştirdiğini görürsün;Moralin bozulur, bu da yapılır mı diye hayıflanır, üzülürsün ve uykuların kaçar.İşte tam o anlarda hep yüce Yaradanın insan oğluna verdiği nimetler ve insan oğlunun Allaha nankörlüğü gelir aklımıza ve ’’bizim yaptığımız iyilikler, Allahın bize, insan oğluna yaptığı iyiliklerin yanında solda sıfır kalır’’der ve yolumuza devam ederiz. Bir de hep aklıma Bakara suresindeki Cenab-ı Hakk’ın şu ikazı gelir’’ Ey iman edenler sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden kurtuluvereceğinizi mi zannediyorsunuz’’( Bakara suresi 114)’’ hemen bizden öncekilere bakarım o zaman:
Hz. İbrahim ateşe atılmış, Hz Musa Firavun’un zulmüne ve ümmetinin ihanetine uğramış;
Hz Asiye sarayın lüksünü teperek firavuna baş kaldırmış, first leydi olmak yerine Allaha kul olmayı tercih etmiş; Hz.İsa( as) çarmıha gerilmiş,Hz. Meryem validemiz iftiraya uğramıştır.
Allah’ın Kudsi Hadisinde‘’sen olmasaydın cihanı yaratmazdım ’’dediği Yüce peygamberin çektikleri! Neler yaşamış o peygamber haklı davasını insanlara anlatırken. Yoluna dikenler dökülmüş,delilikle,büyücülükle itham edilmiş, Uhud savaşında o mübarek dişleri kırılmış, başına deve leşi geçirilmiş,kendi öz yurdundan,doğduğu, yetiştiği o topraklardan hicret etmek zorunda bırakılmış, yurdundan ayrılırken yatağına Hz. Ali’yi bırakmak zorunda kalmış,savaşlarda en çok sevdiği sahabelerini,akrabalarını kaybetmiş,Mezhep imamları davaları uğruna zindanlara atılmış,kırbaçlanmış ve zindanlarda vefat edenler olmuştur.
Ya Çanakkale? bir dakika sonra öleceğini bile bile ölüme düğün bayrama gider gibi giden, aç susuz şehadet şerbetini içen o yüce şehitler.
Kurtuluş Savaşı’nda elinden silahları alınmış, orduları dağıtılmış,aç suzuz kalmış bir toplum teslim olmamış, canları pahasına bu ülkenin düşman işgalinden kurtulması için mücadele etmişlerdir.
Şimdi soruyorum günümüz insanına, idarecisine, sendikacısına,vatanseverine,bayrak sevdalılarına,ülke sevdalılarına:
Bizden öncekilerin başına gelmedik kalmamışken davalarından vazgeçmeyen önderlerimiz, atalarımız , dedelerimiz varken:
Müdürlük peşinde koşmak için davasından, sendikasından istifa edenler var diye,ciğer bekleyen kediler gibi 12 yıldır hala ulufe bekleyenler oluyor diye,
Az bir fiyata dünyasını ,davasını,geçmişini, geleceğini pazarlayanlar çıkıyor diye,
Hırsızları baştacı, kul hakkı yiyenleri padişah yapıyorlar düşüncesiyle rüzgarın yönüne göre yön değiştiren fırıldaklar türedi diye,
Memuru masada pazarlayanlara hala destek verenler çıkıyor diye,
BİZ DE Mİ PES EDELİM?
Biz pes etmedik, etmeyeceğiz!
Ateşe atılma pahasına gerçekleri söyleyip’’Taştan fayda gelmez’’ diyerek gerçekleri haykıran Hz İbrahim gibi,
Çölde beni İsrail kavminin’’biz Firarvunla savaşmayız.Sen git Allahın’la savaş’’diyerek yalnız bırakıldığı halde firavunla mücadele eden Hz. Musa gibi,
Saray hanımı iken Hz. Musa (a.s)ı yetiştirip onun inandığı yüce Allah uğruna saltanatı, lüksü,şaşayı tepip eziyet çekmeye razı olan Hz Asiye validemiz gibi,
Kendi mensupları tarafından bile inanılmayan,12 havarisi hariç kimsenin kabul etmediği, hakkı yaymak uğruna çarmıha gerilmeye çalışılan Hz. İsa as gibi,
Her türlü zulme, iftiraya, eziyete rağmen, devrinin Mekke müşrikleri ve zenginlerinin’’Ya Muhammed istersen seni Mekke’nin en zengini yapalım, istersen seni Mekke’nin en güzel kadınlarıyla evlendirelim yeter ki davandan,İslam’ı anlatmaktan vazgeç,bizim putlarımıza karşı çıkma’’ dediklerinde ‘’bir elime ayı bir elime güneşi verseniz bu davamdan vazgeçmem’’diyen o kainatın efendisi yüce Resul gibi,
Çanakkale’de bir dakika sonra öleceğini bile bile’’ ülkeme düşman ayağı basmasın’’ diye canını veren şehitlerimiz gibi,
Kurtuluş savaşında ülkenin birçok kesimi Amerikan mandacılığını, İngiliz sömürgeciliğini kabul ederken,sıcacık yuvasında yatmak yerine, bir avuç inanmış insanla cepheden cepheye koşan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk gibi;
İktidarın gücünden istifade için kılık değiştirenlere, sendika değiştirenlere, ülke uçurumun kenarındayken keyfine bakanlara, nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilenlere, ensesi kalınlaşmış, tembellik döşeğinde yatanlara inat,
Bulanık suda balık avlamaya çalışanlara inat‘’böyle gelmiş böyle gider’’ demeyeceğiz.
Kınından sıyrılmış kılıç gibi hep doğru olup doğruyu söyleyeceğiz.
Çekingen, ürkek,halsiz ve mecalsiz olmayacağız.
Kula kul olmayacak, sadece Allaha ibadet edecek ondan yardım dileyeceğiz.
Malına ve mülküne güvenenlere, makam ve mevkisine güvenerek böbürlenenlere inat malın ve mülkün sahibinin sadece Allah olduğuna inanacak ve ona güveneceğiz.
Yunus Emre’nin dediği gibi’’mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi’’sözünü her fırsatta, o makamları kendilerinin ebedi yeri olarak görenlerin yüzüne tokat gibi vuracağız.
Ferhat’ın yoluna çıkan taşların ve Şirinin hapsedildiği zindanların unutulduğunu ama aşklarının hala dillerde destan olduğunu bilerek; bugün bu zulmü yapanların ve zulümlerinin unutulacağını ama bizim bugünkü mücadelemizin, üke sevdamızın, bayrak aşkımızın unutulmayacağını bilerek ülke ve dava sevdamızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Gelecek nesillerimize hür bir ülke,bayrağı inmemiş, vatanı bölünmemiş bir vatan bırakmak için ayağımıza takılan taşları ölüm pahasına temizleyeceğiz.
Hz. İbrahim gibi, gerekirse bu ülke için, davamız için, sendikamız için kendimizi feda edeceğiz.
231.000 inanmış insanla birlikte makam ve mevki düşkünlerine karşı kıyama duracak ve hakkı haykıracağız.
Tüm teşkilatlarımızla, üyelerimizle ve bize inananlarla,2012 yılında 125 000 olan üye sayımızı bugün 231 000’lere nasıl çıkardı isek, bugün de aynı şartlarda bunu daha ileriye götürerek bunu dost düşman herkese bir daha ispat edecek, pes etmediğimizi, etmeyeceğimizi bir daha göstereceğiz.
Biz ümitsiz değiliz,olmadık ve olmayacağız.
Çünkü Müslüman ümitsiz olmaz.