2002 Yılından beridir sürdürülen Toplu Görüşme çalışmaları, birçok konuda kamu çalışanları lehine gelişmelere ve kazanımlara vesile olmuştur.
Öncelikle en büyük kazanım şudur: 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu çıkmadan önce, çalışanların özlük, ekonomik ve sosyal hak ve durumlarıyla ilgili kararlar tek taraflı olarak Hükümetler tarafından alınır; kamu çalışanlarının önemli hususlardan haberi bile olmazdı. Kendileri için en hayati konularda tasarrufta bulunulurken, çalışanların fikri dahi sorulmazdı. Bunun yanı sıra, toplumun diğer kesimlerinin ve kamuoyu genelinin, kamu çalışanlarının sorunları ve beklentileri hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı için, bu konularda bir sosyal baskı oluşturulamaz ve siyasetin gündemine etki edilemezdi. Her şey bir tarafa, bu anlamdaki gelişmeler dahi sendikal birlikteliğin ve faaliyetlerin önemine işaret etmek için yeterlidir sanırım. Şimdi ise her yıl, Toplu Görüşme süreci başladığından itibaren, yaklaşık bir ay boyunca kamuoyu gündeminin ilk sırasında kamu çalışanlarının talepleri ve beklentileri yer almaktadır. Başta hükümet olmak üzere, siyasetin tüm unsurları, medya, sivil toplum örgütleri ve toplumun her kesimi bu süreçte kamu çalışanlarının meseleleriyle bir şekilde muhatap olmaktadır. Artık karar merciinde olanlar, kamu çalışanları adına aldıkları kararların muhatabının yalnızca memurlar olmadığını, toplumun diğer kesimleri tarafından da yakından takip edildiklerini görmektedirler.
İşte bu fotoğraf bile sendikal çalışmaların gerekliliğini göstermeye ve örgütlenmenin kaçınılmazlığına yeter sebep olarak kabul edilmelidir.
Bu yıl yapılan Toplu Görüşmeler, bilindiği üzere mutabakat metni imzalanmasıyla neticelendi. Başta Türkiye Kamu-Sen olmak üzere, sendikaların ciddi ve disiplinli bir hazırlıkla yürüttükleri pazarlık süreci, farklı kesimlerce ve kamu çalışanları tarafından değişik yaklaşımlarla değerlendirilmektedir. Pek tabii ki, olumlu ya da olumsuz her eleştiri sendikalarımız tarafından titizlikle ve olgunlukla kabul edilmektedir. Zaten, her pazarlık süreci, sendikal tecrübe ve bilgi birikimine katkı sağlamakta ve her geçen yıl sendikalarımızın bu anlamdaki performansı ve etkinliği artmaktadır. Bu anlamda, yapılan eleştiri ve değerlendirmeler de bu gelişime katkıda bulunmaktadır.
Fakat bu yazıda sadece bir hususu öne çıkararak; Toplu Görüşmelerde alınan karar gereği, yalnızca sendikalı kamu çalışanlarına yapılan ödemeyle ilgili olarak bazı sendikaların yaptıkları olumsuz propagandaları değerlendirmeye çalışacağım.
Bilindiği üzere, ülkemizde, mevcut mevzuat gereği sendikalı ve sendikasız kamu çalışanlarına ayrı ayrı ekonomik uygulamalar yapmak mümkün değildir. Yani hükümetlerin mali uyarlamaları her memura aynı şekilde yansımaktadır. Oysa ki, sendikal mücadelenin doğası gereği, sendikalı çalışanların, başta ekonomik olmak üzere bir takım avantajlardan faydalanmaları gerekmektedir. Fakat ülkemizde sendikalı çalışanlar, yasal eksikliklerden dolayı, böylesine ucube bir duruma mahkum bırakılmışlardı. İşte Türkiye Kamu-Sen, bu garipliğin ortadan kaldırılması için 2006 yılında yapılan Toplu Görüşmelerde büyük bir basiret ve öngörü kabiliyeti ortaya koyarak önemli bir kazanım elde etmiştir. Hatırlanacağı üzere, o zaman için 5 YTL tutarında belirlenen ve yalnızca sendika üyesi çalışanlara ödenmek kaydıyla bir kazanım hayata geçirildi. Böylece her yıl yapılan görüşmelerde ele alınacak olan yeni bir pazarlık kalemi elde edilmiş oldu. Bu zemin sayesinde, sendikalı olanla sendikasız olanlar arasında ekonomik anlamda da bir fark oluşturma imkanına kavuşmuş olundu. Öyle zannediyorum ki, memur sendikacılığında 4688 sayılı yasanın çıkarılmasından sonraki en önemli kazanımlardan bir tanesi de bu zemininin yerleştirilmiş olmasıdır.
2006 Yılında 5 YTL olarak kabul edilen bu ödeme, bu yıl imzalanan mutabakat metnine göre de 10 YTL değerinde belirlendi. Bizzat Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun ağzından “TOPLU GÖRÜŞME PİRİMİ” olarak adlandırılarak ifade edilen ve yalnızca sendikalı çalışanlara verileceği duyurulan bu ödeme hakkında başta KESK olmak üzere bazı odakların gerçek dışı, mesnetsiz iddiaları kamuoyuna yansıdı.
KESK zihniyetinin, sendikacılığı hangi perspektiften algıladığı ve hangi amaçlara tevdi ettiği kamu çalışanları tarafından çok iyi bilinmektedir. Ancak, ne kadar olsa da adı sendika olan bir kuruluşun, sadece sendika üyelerinin yararlanacağı bir kazanımı tahkir etmesi ve karşı koyması anlaşılır değildir. Sözkonusu ödeme hakkında, “Sendika aidatını devlet verecek, sendikalar kendi kasalarını doldurmanın pazarlığını yapıyor…” yalanını utanmazca dillendiren bu sözde sendikacıları kamu çalışanları çok iyi değerlendirmektedirler. Zaten yıldan yıla eriyip gitmesini durduramayan KESK’in mevcut durumu da bunun en bariz göstergesidir.
Kıymetli eğitim çalışanları;
10 YTL olarak bordrolarınıza yansıyan ödemenin sendika aidatlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Bu ödenek, sizlerin sendika üyesi olmayan kamu çalışanlarından ayrıcalıklı olarak elde ettiğiniz bir kazanımdır. İnşallah verilen mücadeleler sayesinde bu miktar gelecek yıllarda daha da artırılacak ve sendikalı olmanın ekonomik prestiji olarak birilerinin gözünün içine içine sokulacaktır. Bugün yalan ve iftiralarla utanmadan sendikal mücadeleyi sabote edenlerin foyası o zaman bir kez daha tescil edilecek; paravan sendikalar tarih olacak ve sahte sendikacılar tedavülden kalkacaktır.
İnanıyorum ki; ileride memur sendikacılığının tarihini okuyacak olan kamu çalışanları, Türkiye Kamu-Sen’in elde ettiği bu önemli kazanımı minnet ve şükranla anacaklardır.
Sendikal hareketi yalan, dolan ve iftiralarla sabote edenlere,
Sendikacılığı illegal oluşum ve faaliyetlere ipotek edenlere,
Kamu çalışanlarının iradesini iktidarların emellerine peşkeş çekenlere,
Teklif ve tehditlerle çalışanların şahsiyetini rencide edenlere verilecek en güzel cevap;
Kişilikli, kararlı, ilkeli ve mücadeleci memur sendikacılığın gerçek ve tek adresi olan Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarına üye olarak destek vermektir.
Durmak yok! Şahsiyet mücadelesine devam…