Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un Basın açıklaması:
Ömer Dinçer ne yapmaya çalışıyor? Televizyonlarda her gün boy gösteren sayın bakanı dinleyenler İktidarın bir Bakanını değil de, muhalefet milletvekilini dinlediğini sanıyor. Sayın Ömer Dinçer bu yaklaşımı ile kendisinden önce Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunan Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu’yu da bilerek veya bilmeyerek yerle yeksan ediyor.
Bakanın yeni açıklaması şu şekildedir;” Diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilen kadroları Milli Eğitim Bakanlığında bulunan 70 bin öğretmen bulunmaktadır. Bunların o kurumlarda ne işi var? Boşuna kadrolarımızı işgal etmesinler”
Sayın Bakanın bu açıklamasının altına imza atarız. Son derece doğru bir açıklama ancak, bu görevlendirmeleri kim yaptı? Son on yılda Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, şuanda AKP Genel Başkan Yardımcılığı yapan Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu değil mi? Şu denilebilir, Ömer Dinçer’in suçu nedir? O çıkmış bir problemi dile getiriyor. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı makamı sızlanma, kendisinin doğruları yaptığını göstermek amacıyla bir propaganda aracı olarak görülecek bir makam değildir. Çıkarsınız, gereğini yaparsınız, çıkarsınız tüm görevlendirmeleri iptal edersiniz.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hep problem tespit eden, hep problem söyleyen bir Bakan ünvanını almaya namzet bir bakan görünümündedir. Milli Eğitim Bakanlığı problem problem tespit eden değil problem çözen bir bakanlık olarak bilinmelidir. Ömer Dinçer’in bugün tespit ettiğini söylediği pek çok husus MEB’in 2010 yılı Strateji Raporunda bulunmaktadır, sendikalar da bu problemlerin çoğunu yazılı olarak Milli Eğitim Bakanlığına defalarca bildirmiştir. Ömer Dinçer artık, bir Milli Eğitim Bakanı olarak kutupları yeniden keşfetme hastalığından kurtulmalı, İktidarın bir bakanı olduğunu da hatırlayarak, problem çözmedeki başarısını göstermelidir.
Çok şey bildiğini zanneden Ömer Dinçer, öncelikli görevinin eğitim çalışanlarını mutlu ve huzurlu kılmak olduğunu da, artık, hatırlamalıdır. Eğitim çalışanlarının kazanılmış haklarına saygı duymayı öğrenmelidir. Bir bakan allemi cihan olsa, emrindeki insanları huzursuz, mutsuz kılarak asla başarılı olamaz. Ömer Dinçer, bu birincil görevlerini hatırlamak zorundadır. Her konuşmasında öğretmenlerin kendilerini yetiştirmesini vurgulayan Sayın Bakan, yüksek lisans, doktora yapan öğretmenlere neden engel olmak için bin türlü engel koyduğunu kamu oyuna izah etmelidir. Eş durumu tayinlerini neden eksik yaptığını, sağlık özrü gibi bir özrü neden görmezden geldiğini, 44 bin yerine neden sadece 17 bin öğretmen atayarak, verilen 44 bin sözünü tutmadığını önce kendi vicdanına, sonra kamuoyuna açıklayabilmelidir.
Sayın Bakan öğretmenlerin en az maaş alan meslek grubu haline geldiğini, Eşit İşe Eşit Ücret düzenlemesinde yok sayıldıklarını, kendisinin de bu hak gaspı konusunda, bir Milli Eğitim Bakanı olarak neden seyirci koltuğunda oturmayı tercih ettiğini, yaptığımız tüm eylem ve etkinliklere kulak tıkadığını öğretmenlere izah etmelidir.
Türk Eğitim-Sen olarak, kısaca, Ömer Dinçer’e, Milli Eğitim Bakanının kendisi olduğunu, muhalefet ağzıyla konuşmadan, zaten, herkesin bildiği problemleri seslendirmek yerine, çözmesini gerektiğini hatırlatıyoruz.
1 Şubat’ta saat 12:30’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde özür grubu mağduriyetini ikinci kez dile getirmek için yapacağımız eylemde Ömer Dinçer’e bu ve benzeri konuları tekrar hatırlatacak, sözünü tutmasını tekrar isteyeceğiz.
TÜRK EĞİTİM-SEN GENEL MERKEZİ