OKULLARDA DERSLİK VE ÖĞRETMEN AÇIĞI SORUNU SÜRÜYOR

Okulların en büyük sorunlarından birisi derslik ve öğretmen açığıdır. 2008-2009 eğitim-öğretim yılında okul öncesinde 26 bin 653 okul, 804 bin 765 öğrenci, 29 bin 342 öğretmen ve 39 bin 481 derslik vardır. İlköğretimde 33 bin 769 okul, 10 milyon 709 bin 920 öğrenci, 453 bin 318 öğretmen ve 320 bin 393 derslik bulunmaktadır. Ortaöğretimde ise okul sayısı 8 bin 675, öğrenci sayısı 3 milyon 837 bin 164, öğretmen sayısı 196 bin 713 ve derslik sayısı 109 bin 42’dir. Buna göre ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 33.4, ortaöğretimde 35.1’dir. Ancak bu rakamlar Büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çok daha fazladır.
Öğretmen açığı sorunu da hala çözümlenebilmiş değildir. Okul öncesinde istihdam edilen öğretmenlerin 28 bin 848’i kadrolu, 494’ü sözleşmeli, 18 bin 291’i usta öğretici; ilköğretimde istihdam edilen öğretmenlerin 419 bin 340’u kadrolu, 33 bin 978’i sözleşmeli; ortaöğretimde istihdam edilen öğretmenlerin de 193 bin 255’i kadrolu, 3 bin 458’i sözleşmelidir.  Atama bekleyen öğretmen sayısı ise bugün 220 bin’dir. Buna karşılık 2009 yılının ilk atama döneminde 8 bin 141 kadrolu öğretmen alımı yapılmıştır. Bakanlık, 19 Mart 2009 tarihinde de 6 bin 323 sözleşmeli öğretmen istihdam etmiştir. Böylece Bakanlık bu süreçte 14 bin 464 öğretmen istihdam etmiştir. Ancak emekli olan öğretmenleri de hesaba kattığımızda, her yıl 20 bin, 30 bin öğretmen alınarak açığın kapatılamayacağı bir gerçektir. Milli Eğitim Bakanlığı kaliteli bir eğitim-öğretim hedefliyorsa, öncelikle öğretmen açığı sorununu çözmelidir. Şu an 150 bin öğretmen ihtiyacımız olduğu göz önüne alındığında, Ağustos ayında en az 50 bin öğretmen istihdam edilmelidir. Öğretmen istihdamı öğretmen ihtiyacı göz önüne alınarak yeniden planlanmalıdır. Aksi takdirde hem öğretmen açığı büyük bir sorun olarak kalacak, hem de her yıl eğitim fakültelerinden mezun olan ve işsizliğe yenik düşen öğretmen adaylarının sayısı çığ gibi artacaktır.
Yeni yapılan derslik sayısı ise yıllara göre düşüş göstermektedir. Yeni yapılan derslik sayısı; 2003 yılında 15 bin 253, 2004 yılında 28 bin 78, 2005 yılında 28 bin 698, 2006 yılında 28 bin 243, 2007 yılında 15 bin 728, 2008 yılında ise 16 bin 790’dır. Buna göre yeni yapılan derslik sayısı 2004 yılında artış göstermiştir. Ancak 2004 yılı ile 2008 yılı karşılaştırıldığında yeni yapılan derslik sayısının 11 bin 288 düşüş göstermesi dikkat çekicidir.
EĞİTİM KADEMESİ
OKUL/KURUM SAYISI
ÖĞRENCİ SAYISI
ÖĞRETMEN SAYISI
DERSLİK SAYISI
OKUL ÖNCESİ
26.653
804.765
29.342
39.481
İLKÖĞRETİM
33.769
10.709.920
453.318
320.393
ORTAÖĞRETİM
8.675
3.837.164
196.713
109.042

SON ALTI YILDA YAPILAN DERSLİK SAYISI
YILLAR
TOPLAM
ANAOKULU/ANASINIFI
İLKÖĞRETİM
ORTAÖĞRETİM
YAYGIN EĞİTİM
EĞİTİME YÜZDE 100 DESTEKTEN YAPILAN
2003
15.253
610
13.959
553
131
 
2004
28.078
884
17.471
2476
104
7143
2005
28.698
951
20.256
683
155
6653
2006
28.243
748
19.301
1336
114
6744
2007
15.728
425
10.721
928
124
3530
2008
16.790
505
14.169
716
42
1358
ÜLKEMİZDE OKULLAŞMA ORANI HALA YÜZDE 100’E ULAŞAMAMIŞTIR
Okullaşma oranları da istenilen düzeyde değildir. Bilindiği gibi Avrupa ülkelerinin büyük bölümünde okullaşma oranı yüzde 100’dür. Ülkemizde ise 2002 yılında okullaşma oranı ilköğretimde yüzde 90,98, ortaöğretimde yüzde 50,57 iken; 2009 yılında ilköğretimde yüzde 96,49, ortaöğretimde yüzde 58,52 olmuştur. Aradan geçen 7 yıla karşın okullaşma oranındaki artış çağdaş ülkeleri yakalamaya yetmemiştir.
Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma oranı da hala çok düşüktür. 2008-2009 eğitim-öğretim yılında ilköğretimde okullaşma oranı erkelerde yüzde 96,99, kızlarda yüzde 95,97; ortaöğretimde ise erkeklerde yüzde 60,63, kızlarda ise yüzde 56,30’dur.  Okullaşma oranının düşüklüğü ve kız çocuklarının okula gönderilmemesi devletin bu konudaki çaresizliğini de ortaya koymaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yoksul aileler çocuklarını okula göndermek yerine, küçük yaşta evlendirmekte ya da tarlada çalıştırmaktadır. Bu noktada çocukların okula gönderilmesi için yapılan kampanyaların yeterli olmadığı çok açıktır. Bu konuda sonuç alıcı tedbirler alınmalı ve çocuğunu okula göndermeyen aileler tespit edilerek, gerekli yasal uyarı yapılmalıdır.
OKULLAŞMA ORANLARI
İLKÖĞRETİM
 
 
ORTAÖĞRETİM
 
 
YÜKSEKÖĞRETİM
 
 
YILLAR
TOPLAM
ERKEK
KADIN
TOPLAM
ERKEK
KADIN
TOPLAM
ERKEK
KADIN
2002-2003
90,98
94,49
87,34
50,57
55,72
45,16
14,65
15,73
13,53
2003-2004
90,21
93,41
86,89
53,37
58,01
48,50
15,31
16,62
13,93
2004-2005
89,66
92,58
86,63
54,87
59,05
50,51
16,60
18,03
15,10
2005-2006
89,77
92,29
87,16
56,63
61,13
51,95
18,85
20,22
17,41
2006-2007
90,13
92,25
87,93
56,51
60,71
52,16
20,14
21,56
18,66
2007-2008
97,37
98,53
96,14
58,56
61,17
55,81
21,06
22,37
19,69
2008-2009
96,49
96,99
95,97
58,52
60,63
56,30
 
 
 
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi de 2009 yılında artış göstermesine rağmen, OECD ülkelerini yakalayamamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin GSYH oranı 2003 yılında yüzde 2.24, 2004 yılında yüzde 2,30, 2005 yılında yüzde 2,29, 2006 yılında yüzde 2,18, 2007 yılında yüzde 2,50, 2008 yılında yüzde 2,30, 2009 yılında ise yüzde 2,51 olmuştur. MEB bütçesinin konsolide bütçeye oranı ise 2003 yılında 6,91, 2004 yılında 8,53, 2005 yılında 9,53, 2006 yılında 9,47, 2007 yılında 10,42, 2008 yılında 10,30, 2009 yılında ise 10,64’tür.

YILLAR
MEB BÜTÇESİNİN GSYH ORANI (%)
MEB BÜTÇESİNİN KONSOLİDE BÜTÇEYE ORANI (%)
2003
2,24
6,91
2004
2,30
8,53
2005
2,29
9,53
2006
2,18
9,47
2007
2,50
10,42
2008
2,30
10,30
2009
2,51
10,64

KADRO İŞKENCESİ BİTMİYOR, SÖZLEŞMELİLERE VERİLEN SÖZLER TUTULMUYOR
AKP iktidarıyla birlikte, kadrolu istihdam türleri dışında öğretmen alımı uygulaması başlamıştır. Yıllardır öğretmenlere adeta kadro işkencesi yapılmakta; sözleşmeli, ücretli, vekil adı altında öğretmen istihdam edilmektedir. Sözleşmeli öğretmenler özlük hakları bakımından üvey evlat muamelesi görmekte, Anayasa’nın 10. maddesinde ifade edilen “eşitlik” ilkesinin dışında tutulmaktadır. Geleceğe güvenle bakamayan sözleşmeli öğretmenlerden istenilen verim alınması mümkün değildir. Ücretli ve vekil öğretmenler de adeta modern kölelik hizmeti vermektedir. Gelecek nesilleri yetiştirmekle sorumlu olan bu öğretmenler 300-500 TL’ye hayat mücadelesi vermekte ve kazanılmış hiçbir haktan faydalanamamaktadır. Ülkeyi yönetenler bir anlamda kendi çocuklarını sömürmektedir.
Kadrolu istihdam türleri dışındaki öğretmen alımı bir çifte standarttır, hakka, hukuka da aykırıdır. Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ısrarla başta sözleşmeli öğretmenlik olmak üzere kadrolu öğretmenlik dışındaki istihdam türlerine devam etmektedir. Hüseyin ÇELİK Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceğini taahhüt etmişti. Ancak aradan geçen süre boyunca sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmadığı gibi, bu yönde yapılan bir çalışmadan da eser yoktur. Bakanlık makamı elbette gelip, geçicidir. Ancak verilen sözler unutulmamalıdır. Milli Eğitim Bakanı, aynı hükümetin, aynı partinin Bakanı olduğuna göre; ÇELİK döneminde verilen söz bir an önce yerine getirilmelidir. Bu noktada Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU, tüm sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçirerek, kadrolu öğretmenlik dışındaki tüm öğretmenlik türlerine son vermelidir. Herkesin bilmesi gerekir ki; mutsuz, huzursuz, geleceğine güvenle bakamayan öğretmenlerle eğitimde verimi, kaliteyi yakalamak, başarı sağlamak, dünya ülkeleriyle rekabet edebilmek mümkün olmayacaktır.BAKAN ÇUBUKÇU USULSÜZ ATAMALARA SAHİP ÇIKIYOR, MEB PUAN KAYBEDİYOR
Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı usulsüz atamaları gündeme getirmiş ve bu konu kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin ÇELİK’in, 76. maddenin arkasına sığınarak yaptığı usulsüz atamaların sayısı Türkiye genelinde 700’dür. Bu usulsüz atamalar sendikamızın sadece tespit edebildikleridir. Milli Eğitim Bakanlığı; “makam onayıyla” Okul-Kurum Müdürü, Müdür Yardımcısı, Şube Müdürü atamaları, Açıktan ve Kurumlararası atamalarda kariyer ve liyakat ilkelerini göz ardı ederek, 700 kişiyi dilediği gibi atamıştır. Ne yazık ki Cumhuriyet tarihinin en büyük usulsüz atamalarına bu dönemde imza atılmıştır. Bu nedenle haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadele eden Türk Eğitim-Sen, konuyu yargıya taşımıştır. Bu noktada bizim beklentimiz Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun 76. madde atamalarını yargıya gerek kalmadan iptal etmesiydi.
Ancak Bakan, atamaları iptal etmek yerine, atamalara sahip çıkmayı tercih etmiştir. Yargı ise atamaları birer birer iptal etmektedir. Tüm bunlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplum ve eğitim çalışanları nezdinde güvenirliliğini ciddi bir şekilde sarsmıştır. Bakan ÇUBUKÇU’ya çağrımız, Hüseyin ÇELİK’in makam onayıyla yaptığı usulsüz atamaları bir an önce iptal etmesidir. Şayet bu atamaların büyük çoğunluğu yargı tarafından iptal edilirse, Milli Eğitim Bakanlığı’nın imajı kamuoyunda büyük zarar görecek ve eğitim çalışanları gözünde puanı sıfıra inecektir.ÖĞRETMEN AİLELERİ PARÇALANIYOR, BAKANLIK SEYİRCİ KALIYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 31.12.2008 tarihinde yayınladığı kılavuzla özür grubu atamalarında il emrine atanma tercihleri kaldırılarak, aileler parçalanmış, binlerce öğretmen mağdur edilmiştir. Eş durumu mağdurlarının önündeki engellerin kaldırılması ve MEB’in bir an önce gerekli düzenlemeleri yapması için her yolu deneyen sendikamız, 26.01. 2009 tarihinde kılavuza yürütmeyi durdurma davası açmıştır. Özür grubu atamalarına ilişkin sendikamızın açtığı dava hala sürmektedir. Ancak bu süreçte kimi eşler birbirlerini göremedikleri, aile kuramadıkları, aile bağı oluşturamadıkları gerekçesiyle ya boşanma noktasına gelmiştir ya da boşanmıştır. Ailelerin parçalanması eşlerin yanı sına çocukların da psikolojisini olumsuz etkilemiştir. Babasından ya da annesinden ayrı kalmak zorunda olan çocuklar, içe kapanıklaşmakta, daha hırçın olmakta, kendisini güvensiz hissetmekte, suçlu aramakta kısacası sağlıksız bireyler olarak yetişmektedir. Ayrıca eşinden, çocuğundan ayrı bırakılan, devlet eliyle aile bütünlüğü parçalanan öğretmenlerden verim beklenmesi mümkün değildir. Bu uygulamada iddia edildiği gibi ne kamu yararı, ne de birey yararı vardır. Dolayısıyla kendisi de bir anne olan Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun böylesine hassas bir konuya seyirci kalmaması gerekmektedir. İl emri hakkı elinden alınan öğretmenler için artık bıçak kemiğe dayanmıştır.EKONOMİK KRİZ EĞİTİM ÇALIŞANI ÜZERİNDE SİNİR ETKİSİ YAPIYOR
Öğretmeni, memuru, hizmetlisi, teknisyeni ile bir bütün olan eğitim çalışanları ekonomik açıdan da sıkıntı içindedir. Özellikle ekonomik krizin etkileri eğitim camiasında ciddi anlamda hissedilmektedir. Eğitim çalışanları çarşıya, pazara çıktığı zaman filesini dolduramadan evine dönmekte, ay sonunda sürekli açık vermektedir. Borçla yaşayan eğitimciler için ekonomik krizin etkisi artık sinir etkisi yapmaktadır.
Anımsanacağı üzere Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, tüketici kesiminde para olduğunu söylemiştir. Başbakanın tüketici olarak nitelendirdiği kesim sanıyoruz ki, memur, işçi, işsiz, emekli değildir. Çünkü bu kesimlerin tüketim yapabilmesi için önce üç bilinmeyenli denkleme dönen para meselesini çözmesi gerekmektedir. Bu nedenle hükümetin parası olmayan ve dolayısıyla tüketemeyen eğitim çalışanlarının ücretlerine hatırı sayılır bir oranda zam yapması zorunludur.  Tedavi yollukları bile ödenmeyen eğitim çalışanları artık gözden çıkarılmış hissine kapılmaktadır.
Ayrıca hizmetli, memur, teknisyen vb. personelin görev tanımları ne yazık ki yapılmamıştır. Dolayısıyla bu personelin görev tanımları bir an önce yapılmalı, atama ve yer değiştirmeleri konusunda bir yönetmelik çıkarılmalı, özlük hakları yeniden değerlendirilerek, emsali olan diğer bakanlıklarda çalışan personelin faydalandığı ekonomik ve sosyal haklardan yararlanmaları sağlanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Son Haberler

BUÇUKLU ZAMLARIMIZ DA VERGİLERE GİTMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, Genel Başkan Yardımcımız Selahattin Dolgun ile birlikte 23-24 Ekim 2024 tarihlerinde Kahramanmaraş 1 ve 2 No’lu Şubelerimiz ile Adıyaman Şubemizin düzenlediği istişare toplantılarına katıldı.

ZİYA GÖKALP’İ DİYARBAKIR’DA SEMPOZYUM VE ETKİNLİKLERLE ANIYORUZ..!

Genel Merkezimiz 24-27 Ekim 2024 tarihleri arasında Diyarbakır’da Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu (Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Türkiye Yüzyılına Etkileri) başlıklı ve bağlantılı etkinlikler düzenliyor.

DOĞUM YAPAN ÖĞRETMENİN YARI ZAMANLI ÇALIŞMASINA İLİŞKİN EMSAL KARAR

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 43. maddesinde, "Doğum yapan memurlar doğum...

İZAHA MUHTAÇ YAZI!

Genel Başkanımız Talip Geylan, Sağlık İl Müdürlükleri tarafından okullarımızda öğrencilerimize yönelik sağlık taraması yapılabilmesi...