Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında görevli müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarının, Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Karar’ın 5’inci maddesinde; Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcıları haftada 6 saat, ders okutmakla yükümlüdürler.” denilmektedir.
İlk bakışta doğru gibi görünen bu uygulama, okullarımızda yönetim boşluğu doğurmuştur. Bu durum eğitime olumsuz şekilde yansımıştır. Teorik olarak doğru gibi düşünülen, güya öğretmen ihtiyacını azaltmaya yönelik olarak yapılan bu uygulama, değişikliğe gidilmeden önceki yıllarda da uygulanmış ve faydası olmadığından dolayı terk edilmişti.
Okul ve kurumlarımızda görev yapan yöneticilerin ders kesim tarihine kadar 6 saate tam olarak girmesi mümkün değildir. Bu durum bazı okul ve kurumlarımızda şikâyet konusu olmuş, birçok idareci soruşturma geçirmiştir. Bakanlık 6 saat zorunlu derse girmeyi kar-zarar hesabı yaparak düzenlemeye gitmiştir. Maalesef eğitimde kar-zarar hesabı yapılması, eğitimi çok geri noktalara taşımıştır.
Yeni bir yüzyıla girerken, her zamandan çok, eğitimde kalitenin üzerinde durmanın gereği olduğu bilinmektedir. Çünkü yeni yüzyılın en önemli sıfatlarından biri “bilgi çağı”dır. Yarının toplumu “bilgi çağı insanı”ndan meydana gelecek, bilgi toplumu olacaktır. Bundan dolayı bu süreçte eğitim olgusuna her zamankinden daha fazla değer verilmesi gerekecektir. Eğitim sürecinin odağında her zaman olduğu gibi, yarın da “okul” olacağı görülmektedir. Öyleyse yarının okulları bilgi çağı insanını yetiştirecek nitelikte, “öğrenen örgütler” olmak zorundadır. Klâsik eğitim sistemlerinin “öğreten okulları”ndan, modern eğitim sistemlerinin “öğrenen okulları”na geçmenin zorunluluğu artık bütün eğitim bilimcilerince kabul edilmektedir. Öğrenen örgütlerin yöneticileri, öğretmenlerle etkileşime girerek, okul iklimini geliştirdiği gibi öğretmenin yeterlik duygularını da olumlu yönde etkileyerek1 okulun verimliliğini artırmayı temel görev bilmeyi öğrenmekle yükümlüdürler. Okulların kalitesi, okul yöneticilerinin kalitesi ile eşdeğer kabul edildiği günümüzde, okul yöneticilerinin çağdaş ve demokratik yönetim yaklaşımı sergileyebilmeleri, yöneticilik kalitesini yükseltebileceği gibi, okullarının kalitesini ve başarısını da artırabilecektir.
Günümüzde, bütün dünyada insana ilişkin sorunlar konuşulurken eğitimin liste başı olması, eğitim ve eğitim sorunlarının her zaman gündemi işgal etmesinin bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Gelişmiş ülkelerde siyasi propagandalarda geleceğin eğitimine yapılacak yeniliklerle, katkıların tartışılıyor olması, eğitimin gelecekte de insanlığın temel sorunu olacağının işareti sayılabilir.
Türkiye’de de eğitimin istenen nitelikte olmadığı konuşulmakta, yazılmakta ve tartışılmaktadır. Hatta ülkede yaşanan bütün sorunların kaynağının nitelikli eğitim yoksunluğu ile açıklandığı görülmektedir. Eğitim kalitesinin sorunları, aslında eğitim yönetimi sorununa bağlı olduğu söylenebilir. Okullar iyi yönetilebilirse, eğitimin kalitesi kendiliğinden istenen seviyeye doğru yükselebilecektir. Eğitim yönetiminin, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak eğitim sorunları ile ilgisi vardır. Bundan dolayı, okulların faturası genellikle okul müdürlerine çıkarılmaktadır. Okul müdürü, okulda olumlu bir örgüt iklimi oluşturarak amaca dönük etkinlikleri başlatmak, okulda öğrenci başarısını vurgulamak, öğretim programlarını koordine etmek, gibi faaliyetlerle öğrenci başarısına dolaylı bir katkıda bunarak(2)okulun kalitesini ve verimini artırmada etkili olmaktadır. Çağdaş okul, öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanların mutluluk duyarak yaşadıkları bir örgüt kavramına sahip olup, eğitim yöneticisi, örgütte böyle bir kavramın yaratılması için kendisini görevli kabul etmesi gerekmektedir3. Görüldüğü üzere yöneticilik görevi profesyonel bir görevdir. Yöneticilik sorumluluk isteyen bir alandır. Ülkemizde eğitim yöneticilerine yüklenen yük fazladır. Çalışma alanları geniştir.
Okul yöneticilerinin kendi inisiyatifleri dışında yapılan organizasyonlarına katılmaları bir mecburiyettir. 6 saat derse girme mecburiyeti ve diğer mecburiyetlerden dolayı yöneticilerin uhdesine verilen derslerin boş geçmesine sebep olduğu açıktır. Böyle bir zorunlu uygulamanın kimseye faydası olmayacaktır. Müdürlük, Müdür Başyardımcılığı, müdür yardımcılığı görevi yalnızca okulda bulunup evrak takibi yapma görevi değildir. Okul ve kurumda bulunan tüm gelişmeleri takip etme, yaşanan ve yaşanabilecek sorunlara karşı tedbir alma ve büyük sorumluluk gerektiren bir görevdir. Bir yönetici velilerin sorunlarını dinleyecek, İl-ilçe Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği toplantılarına, konferanslara, öğretmenlerin yapacakları toplantılara katılacak, okulun ihtiyaçlarını çevre imkânlarıyla karşılamanın yolunu bulacak, okulunda meydana gelen olayların önüne geçecek bununla ilgili tedbirler alacak, , değişik kurumların etkinliklerini takip edecek, önemli gün ve bayramlara okulunun etkili şekilde katılımını sağlayacak, diğer kurumların talepleri olan şiir, kompozisyon yarışmalarına okul olarak katılmayı takip edecek, aynı zamanda 6 saatte zorunlu derse girecek. Hiç bir yönetici ders yılı süresince bu şartlar altında haftalık 6 saat tam olarak derse girmesi mümkün değildir. Bu yöneticilerde etten, kemikten yaratılmış, dinlenmeye ihtiyacı olan, yorulabilen sonuçta bir insandır. Ayrıca “zorunlu ek ders görevi verilen yöneticilerden, kabul edilebilir bir özrü olmaksızın bu görevini yerine getiremeyenler asli görevlerini yapmamış sayılır” hükmüne göre girilemeyen derslere girilememe sebebi ispat edilmek zorundadır. Yani her girilmeyen ders için gerekçelerinizi ortaya koyacaksınız. Sorunlu bir eğitim sistemi içinde de derse girip faydalı da olacaksınız. Bu mümkün mü? Elbette hayır. Bunu artık bakanlık yetkilileri görmeli ve bu yanlış uygulamayı düzeltmelidir.
Yöneticilerin 6 saat zorunlu derse girmelerinde karşılaşılan sorunlar yalnızca yukarıda sayılanlardan ibaret değildir. Çalıştıkları kurum ve branşlardan kaynaklanan sorunlarda bulunmaktadır. Branşı sınıf öğretmeni olanların hangi derslere gireceği konusu tereddütlere yol açmıştır. Uygulamanın yanlışlığına inanan bakanlık önceden koyduğu katı kural ve düşüncelerden uzaklaştığını görüyoruz. Branşı sınıf öğretmeni olan yöneticilerle ilgili soruya bakanlık bakın nasıl cevap veriyor.
Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü 23.03.2009 tarihinde branşı sınıf öğretmeni olan yöneticilerin hangi derse girecekleri konusunda tereddüde düşmüş. Milli Eğitim Bakanlığından görüş istemiştir. 14.04.2009 tarihli yazı ile Personel Genel Müdürlüğü cevap vermiştir.
Verilen cevapta; “ Görev yaptıkları kurumların özelliği nedeniyle derse girmeleri mümkün olmayan yöneticiler kapsam dışında değerlendirilecektir. Ayrıca kadrolarının bulunduğu eğitim kurumunda yeterli ders sayısının olmaması gibi nedenlerle aylık karşılığı ders görevini doldurmayan yöneticiler, aylık karşılığı ders görevlerini doldurmaları amacıyla bir başka eğitim kurumlarında görevlendirilmeyecektir.” açıklaması yapılmıştır.
Ayrıca Personel Genel Müdürlüğü aynı yazılarında, Sınıf öğretmenliğinin esas olduğu ilköğretim okullarının 1-5’inci sınıflarında derslerin bir kısmının yöneticiler tarafından okutulması ders bütünlüğünü bozduğu, yöneticilerin öğretmeni olan 1-5’inci sınıflarda aylık karşılığı veya ek ders ücreti karşılığı ders okutmalarını uygun görmemiştir. Branşı sınıf öğretmeni olan yöneticilerin aylık karşılığı ders görevlerini; bu okulların 6-8’inci sınıflarında ve/veya 1-5’inci sınıfların herhangi bir nedenle boş geçen derslerini okutmak suretiyle yerine getirmeleri, bu anlamda girebilecekleri ders bulunmaması durumunda ise aylık karşılığı ders görevini yerine getirmek üzere öğretmeni olan İlköğretim okullarının 1-5’inci sınıflarında derse girmelerine gerek olmadığı görüşü bildirilmiştir.
Türk Eğitim-Sen olarak görüşümüz, yöneticilerin 6 saat derse girmeleri halinde idari işler sağlıklı şekilde yürümemektedir. Bu görüşümüzü sürekli olarak yaptık. Kurum İdari kurul toplantılarına da taşıdık. Dilerim en kısa süre içerisinde yetkililer bu sorunu görür ve yöneticilerin 6 saat derse girme zorunluluğu kaldıracak düzenlemeleri yaparlar.
Kaynakça
(1) Ali Balcı “Etkili Okul ve Türkiye’de Uygulanabilirliği” Yeni Türkiye Eğitim özel sayısı,1996.s.7
(2) Ali Balcı a.g.e. s.7.
(3) M.E. B Yöneticilerin El Kitabı, Ankara, s.20.