Bu doğrultuda, kanunun Öğretmenlik başlıklı 3. Maddesinin dördüncü fıkrasında “ Öğretmenlik mesleği; aday öğretmenlik döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılır.” şeklindeki düzenlemenin iptal edilmemesi durumunda kariyer basamaklarında yükselme için yapılacak olan “yazılı sınava” girecek adaylarda aranılan “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almamış olmak” ve “ öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olmak” şartının da iptalini talep etmiştir. Dolayısı ile kariyer basamaklarında yükselmek için “sınava” girilmesi düzenlemesinin iptali Ana Muhalefet Partisi tarafından talep edilmemiştir.
Her ne kadar; öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılması şeklindeki düzenlemenin iptali söz konusu olduğunda diğer maddelerinde direk iptal edileceği düşünülerek hareket edildi ise dahi aynı mantıkla bakıldığında sınavın ve bu sınava girecek adaylarda aranılan şartlarında doğrudan iptali gerekeceği mutlaktır.
Bu durumda, Ana Muhalefet Partisi tarafından sınava girme şartı olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almamış olmak ve öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olmak şartına dava açılması, bu şartların aranmadan tüm adayların sınava girmesinin talep edildiğini göstermektedir. Başka ve daha net bir ifade ile Ana Muhalefet Partisi tarafından kariyer basamaklarında yükselme için aranılan “sınav” şartına değil bu sınava girecek adaylarda aranılan şartlara dava açılmıştır.
Kısaca; Ana Muhalefet Partisi tarafından öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılmasını düzenleyen kanun maddesinin iptali, iptal edilmemesi durumunda uzman öğretmenlik için adaylık dâhil öğretmenlikte en az 10 yıl, başöğretmenlik için aranılan uzman öğretmenlikte en az 10 yıl çalışma ve mesleki gelişmeye yönelik eğitim programlarını tamamlamış tüm adayların sınava girmesini sağlamak amacıyla sadece sınava başvuru şartlarına dava açmıştır.
Bu amaçla 14 Şubat 2021 tarihinde yürürlüğe giren ÖMK hakkında Ana Muhalefet Partisi tarafından AYM’de açılan ‘iptal’ davası ile ilgili Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan ve Genel Başkan Yardımcısı Orhan Kütük 05.07.2023 tarihinde AYM tarafından yapılan yazılı davet üzerine sendikamızın görüşlerini anlatmak üzere kurul üyelerine bilgi paylaşımında bulundu.
Bir milyonun üzerindeki öğretmeni ilgilendiren süreç ile alakalı olarak eğitim-öğretim hayatının önemli paydaşları olan sendikaları davet ederek, dinleme kıymetini gösteren heyete teşekkür ederek konuşmasına başlayan Genel Başkan, öğretmenler açısından bir meslek kanununun çıkarılmış olmasının bir kazanım olarak görmekle beraber, kanunun içeriğinin beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldığını söyledi.
Sendika olarak öğretmenlerin statüsünün sağlam bir zemine kavuşturulması için her türlü mücadeleyi vereceklerini ifade eden Genel Başkan; “Kanun, 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külleyesinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağının açıklanmasıyla gündemimize girdi. O andan itibaren de sendika olarak öğretmenlerin statüsünün sağlam bir zemine kavuşturulması ve artırılması için yapılacaklara destek olduk. ” dedi.
Adı ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ olan bir kanunun öğretmenlerimizin muhatap olduğu bütün süreçleri ve mevzuatı en azından kahır ekseriyetinde ihtiva etmesini bekliyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, öğretmenlerin kariyerini planlama kanunundan ibaret olduğuna dikkat çeken Geylan; “Kanun teklifinin 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmasıyla birlikte komisyon ve Genel Kurul aşamalarına bizzat katılarak meslektaşlarımızın beklentilerini en üst düzeyde dile getirdik. Ancak 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu adına yakışır bir muhtevayı içermiyordu. Çünkü adı ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ olan bir kanunun öğretmenlerimizin muhatap olduğu bütün süreçleri ve mevzuatı en azından kahır ekseriyetinde ihtiva etmesini bekliyorduk. Ancak bu durum böyle olmadı. Kanunda sadece iki hususa ihtiva edildi. İlki ‘adaylık süreci’ ki daha önce yönetmelikte var olan bir süreci kanun üzerinden sağlam bir zemine kavuşturulmuş oldu. İkinci husus ise öğretmenlerin kariyer düzenlemesi idi. Zaten kamuoyunda da en çok bu konu üzerinde tartışmalar yaşandı. Aslında bu kanun adeta Öğretmenlik Meslek Kanunu değil, öğretmenlerin kariyerini planlama kanunundan ibaret oldu.” dedi.
Önümüzdeki yasama döneminde de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriğinin doldurulması noktasında gayret ortaya koyacağız.
Kanunun kadük bir şekilde yürürlüğe girdiğini söyleyen Genel Başkan; “Türk Eğitim-Sen olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmış olmasını bir mevzi ve olumlu bir adım olarak görüyoruz. Ancak kadük bir halde yürürlüğe girmiştir. Önümüzdeki yasama döneminde de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içeriğinin doldurulması noktasında gayret ortaya koyacağız. Türk Eğitim-Sen olarak kanunda; Liyakat ve ehliyeti önceleyen bir yönetici atama sisteminin inşa edilmesi, öğretmenlerin farklı istihdam modelleriyle mağdur edilmesine göz yumulmaması, tüm branşlarda maaş karşılığı on beş saate eşitlenmesi, başarıyı önceleyen ödül sistemini, özlük ve mali haklar bakımından var olan adaletsizliklerin giderileceği hususlarının yer almasını talep ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de sendika olarak mücadelemiz bu yönde olacaktır.” diye konuştu.
Kademe ilerlemesi cezası almış bir öğretmenin uzman ya da başöğretmen başvuru imkânının elinden alınması demek, ikinci kez cezalandırılması anlamına gelir.
Kademe ilerlemesi cezasının başvuruya engel şartlar arasından çıkarılmasının doğru bir adım olduğunu kaydeden Geylan; “Cumhuriyet Halk Partisi’nin başvurusu bizlerin beklentisine cevap veren bir başvuru değildir. Sadece iki hususa vurgu yapmak istiyorum. Kademe ilerleme cezasının ‘iptal’ yönünde bir talep var bunu doğru buluyoruz. Çünkü kademe ilerlemesi cezası almış bir öğretmenin uzman ya da başöğretmen başvuru imkânının elinden alınması demek, ikinci kez cezalandırılması anlamına gelir. Zaten 657 DMK’nın 125. Maddesinde de kademe ilerleme cezasını gerektiren fiiller arasında birtakım muallak ifadeler var. Örneğin; ‘Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak’ ya da “Verilen görev ve emirleri kasten yapmamak” kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.” der. Dolayısıyla zaten mağdur olan öğretmenlerimizi ikinci kez cezalandırılmasının anlamı yoktur. Bu itibarla kademe ilerlemesi cezasının başvuruya engel şartlar arasından çıkarılmasını doğru buluyoruz.” ifadelerini kullandı.
2005 yılında 5 yıllık öğretmen olan bir kişi 17 yıldır sınava giremedi.
Hizmet yılının kariyer belirlenmesinde esas alınması gereken nokta olduğuna dikkat çeken Genel Başkan; “En son sınav 2005 yılında yani 17 yıl önce yapıldı. Mevcut uygulamada 10 yılını doldurmuş öğretmenlerimiz uzman öğretmenliğe, 10 yıl sonrası için de başöğretmenlik başvusunda bulunabiliyor. Ancak, 2005 yılında 5 yıllık öğretmen olan bir kişi 17 yıldır sınava giremedi. Diyelim ki şimdi sınava girdi uzman öğretmen oldu, 10 yıl daha bekleyecek ancak 32. yılında başöğretmenlik başvuru hakkına sahip olabilecektir. Dolayısıyla bunu doğru bulmuyoruz. Sınavın kaldırılmasını, hizmet yılı esasına göre öğretmenlerin kariyerlerinin planlanmasının doğru olacağını düşünüyoruz.” dedi.
1739 sayılı Milli Eğitimin Temel Kanunu’nda hem de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 3. Maddesinde öğretmenlik uzmanlık mesleği olarak tanımlanmıştır.
Verilecek kararın öğretmenlerimiz açısından hayırlı olmasını dileyen Genel Başkan; “1739 sayılı Milli Eğitimin Temel Kanunu’nda hem de Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 3. Maddesinde öğretmenlik uzmanlık mesleği olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla zaten uzmanlık mesleği olan öğretmenliğin yeniden sınava tabi tutularak kariyerlerinin belirlenmesini doğru bulmuyoruz. Heyetin vereceği karar ile daha önceden olduğu gibi öğretmenlerimizin yıllarca mağdur olacağı bir sürece mahkûm kalmamasını temenni ediyorum. Tabi ki, 17 yıl önce ortaya çıkan mağduriyetin sorumlusu Anayasa Mahkemesi değil. Düzenleme kamu idaresine aittir. Diliyoruz ki; bir daha böylesi durumla ile karşı karşıya kalınmaz. Şuan da 615 bin öğretmenimiz uzman ve başöğretmen sıfatı alarak ekonomik anlamda da bir kazanım elde ettiler. 19 Kasım 2023 tarihi itibariyle 94 bin öğretmenimiz de uzman ve başöğretmenlik başvuru şartlarını taşıyor olacak. Verilecek kararın öğretmenlerimiz açısından hayırlı olmasını diliyorum.” değerlendirmesinde bulundu.