Soma’da yürekler yandı.
Çaresizlik tavan yaptı.
Ocaklar söndü,
Umutlar tükendi,
Devlet bir kere daha sınıfta kaldı.
Soma’da gözünü para hırsı bürümüş patron var.
Patronla kol kola girmiş siyasetçi var.
Varlığını patrona armağan etmiş “Sarı” sendika var…
Ama insanın, insanlığın kıymeti yok!
Çünkü Soma’da;
Insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu gördük!
Ton başına maliyeti düşürmek için.
Unutmayalım, unutturmayalım!
Kronik bir hastalığımız var: Çabuk unutuyoruz. Büyük acılar yaşıyoruz ve bu acıların ardından bir kaç hafta tartışıyoruz. Yıkıyoruz, yeniden yapıyoruz, dünyadaki iyi örnekleri ortaya seriyoruz. Ancak araya biraz zaman ve başka olaylar giriyor, önce ikinci plana, sonra üç, dört….
Unutuluyor, unutturuluyor
Şehitlerimizin yakınları ve ateşin düştüğü ocaklar, acıları ile baş başa kalıyor.
Kalan sağlar ise yine yaşamak(!) için, madene…
301 canımız gitti.
255 kadınımız dul kaldı,
432 çocuk babasız…
Her birinin ayrı ayrı hayallleri vardı.
Belki bir çoğunun hayallerini tahmin etmek çok zor. Ancak iki meslektaşımızın; öğretmen Ramazan Şahin ve öğretmen Tezcan Şentürk’ün hayallerini tahmin etmek çok zor değil. Aslında onların işyerleri, bir okul olacaktı, cıvıl cıvıl, masum öğrencileri. Onlara vatan sevgisini, bayrak sevgisini, doğruluğu, dürüstlüğü, çalışkanlığı, sorumluluğu öğreteceklerdi.Belki de Tezcan öğretmen uluslararası müsabakalarda ülkesini en iyi şekilde temsil edecek milli sporcular kazandırmanın hayalini kurmuştu yıllarca…
Ama atamaları yapılmamıştı. Onlar, eğitimde kar – zarar hesabının kurbanı olmuşlardı.
Bugüne kadar atanmadığı için 37 öğretmenimiz malesef intihar etmişti. Soma’da maden ocağında yaşanan, millet olarak bizi derin bir kedere boğan faciada iki öğretmenimiz hayatını kaybetti.
Ne işleri vardı maden ocağında?
Kim bilir belki bir büyüğümüzün! Onları Eminönü’nde yem bekleyen güvercinlere benzetmesi zoruna gitmişti, Veya “başka iş buılsunlar, devlet herkese iş bulmak zorunda değil” nasihatına uymuşlardı…
Seçim meydanlarında Recep Tayyip Erdoğan’ın, Dünya Lideri(!) Başbakanımızın ağzından çıkanların bir palavra olduğunu hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anlamışlardı belki de..
Çünkü Recep Tayyip ERDOĞAN, milletten oy isterken miting alanlarında defalarca söz vermişti. Mezun olan öğretmen hemen, ertesi gün atanacaktı…
2002 yılı Mayıs ayında İzmit mitinginde şöyle sesleniyordu Tayyip Bey: “Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye engel koyuyorsun… İnşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz….”
Haziran ayında ise Gaziantep’de vaadini tekrarlıyordu, üstüne basa basa: “Yahu bir sürü bölüm öğretmeniniz boşta geziyor resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor, niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe, bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de bu evlatlarım okumasın boşuna, ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak…”
Samsun’da yaptığı bir konuşmada yine gündeminde atama bekleyen öğretmenler vardı: “Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarına: Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde üniversiteyi bitirdiğinizde ne yapacağım, sınavı ya kazanamazsam korkunuz olmayacak; çünkü sınav olmayacak…”
İstanbul’da yaptığı konuşmada ise vaat tavana vuruyor: “Birçok gencimiz özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş. Köy okulları kapanmış. Merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın.O kadar sene beklet sonra al, o adamda artık heves kalır mı? Öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek hiç merak etmeyin…”
Aradan geçen on iki yıl.
37 öğretmen atanamadığı için intihar etmiş, iki öğretmenimizi, madenden kömür çıkartarak hayatını devam ettirmek zorunda bırakmışız. Madende yaşanan bir facia sonucu hayatını kaybetmiş.
Öğretmen ihtiyacı 70 binlerden MEB’in verilerine göre (daha fazla olduğunu biliyoruz) 126 binlere çıkmış. Atanmak için bekleyen öğretmen sayısı ise 300 bini geçmiş!
Ne kadar şahane(!) yönetildiğimizin göstergesi bu rakamlar ve yaşananlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “En fazla öğretmen ataması bizim dönemimizde yapıldı” sözlerinin arkasına saklanamaz, kaçamaz. Devlet adamı ciddiyeti de sorumluluğu da verdiği sözleri yerine getirmeyi gerektirir.
Türk Eğitim Sen Genel Merkezi olarak, 2013 – 2014 Eğitim öğretim yılı başladığında 81 il valiliğine bir yazı yazarak, çalışan ücretli öğretmenlerin sayılarını, branşlarını ve mezuniyet durumlarını sormuştuk. 68 Valimiz yazımıza cevap verme nezaketinde bulunmuştu. İl Valiliklerinden gelen bilgilere göre; 68 ilde ücretli öğretmen sayısı 55 bin 987’dir. Ücretli öğretmenlerin 23 bin 117’si eğitim fakültesi mezunu, 23 bin 248’i lisans mezunu, 9 bin 622’si ön lisans mezunudur. 81 ilimizi düşündüğümüzde ücretli öğretmen sayısı çok daha yukarılara çıkacaktır. MEB, eğitimde kaliteyi, yarının ne olacağından habersiz, üç kuruş paraya eğitim hizmeti veren, önemli bir bölümü pedogojik formasyondan habersiz ücretli öğretmenlerle mi sağlayacaktır?
Milli Eğitim Bakanlığı 2014 yılında Şubat ayında 10 bin öğretmen ataması yapmış ve Ağustos ayında 40 bin öğretmen ataması planlamıştır. Yapılacak atamalar ücretli öğretmen ihtiyacını bile ortadan kaldırmamakta, ancak yarısını karşılamaktadır. Bakanlık sendikamızın önerisini dikkate almalı ve 2014 yılında en az 100 bin öğretmen ataması gerçekleştirmelidir.
Öğretmenlerimiz intihar etmesin, maden ocaklarında ölmesin.
Hayatını kaybeden bütün madencilerimize Allahtan rahmet diliyorum. Cenab-ı Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Mevlam bizleri sorumsuz yöneticilerden, riyakar ve pişkin siyasetçilerden korusun.