Yine bir öğretmenler günü arifesindeyiz. Yıl boyunca öğretmenleri aşağılayan ve onlara her türlü haksız uygulamayı reva gören yöneticilerimizin;” Öğretmenlerimiz çok önemli insanlardır.” “Biz onları çok severiz.” “ Öğretmenlik peygamber mesleğidir. “ “Öğretmenine değer vermeyen bir toplum gelişemez” ”Öğretmenlerimiz için ne yapsak azdır.” gibi söylemlerini yine defalarca duyacağız. Bunları söyleyen siyasi büyüklerimiz daha bu yılın başında ek ödeme kararnamesi düzenlerken öğretmenlerimizi yok saymışlardı .Öğretmenleri şahsiyet kazandırılması gereken insanlar olarak görüp, onlara şahsiyet kazandırma çalışmalarından bahsetmişlerdi. Yine Sayın Başbakanımız veciz konuşmalarının birinde “Öğretmenler haftada 15 saat çalışıyor” diyerek öğretmenleri “ az çalışan ancak yüksek maaş isteyen insanlar” olarak gördüğünü dolaylı olarak ifade etmiş, bu şekilde- güya- öğretmenleri ek ödemeden yararlandırmamalarını gerekçelendirmişti. Öğretmenleri sevmediği üyelerinin zaman zaman yaptığı açıklamalarla iyice ortaya çıkan siyasi iradenin , öğretmenler aleyhine, pek çok uygulamalarına şahit oluyoruz . Bu uygulamalara bakınca insan ister istemez düşünüyor;” bu zatlar, yetişmelerinde öğretmenlerin emeği olduğunu nasıl unutabiliyorlar” diye.
Hatırlayın, en temel insan haklarına aykırı olan ve önce 4/c daha sonra da 4/b şeklinde uygulamaya konan sözleşmeli kölelik düzeni de şu andaki siyasi iktidarın devr-i iktidarında ortaya çıkmıştı. Etkili ve kararlı mücadelemiz sonucunda en azından MEB’de kaldırılan 4/b statüsündeki istihdam ,diğer bazı kurumlarda devam ettiriliyor .Yine MEB’de, maalesef, 4/c statüsündeki istihdam varlığını korumaya devam ediyor. Bu kölelik sisteminin bir an önce bitirilmesi için mücadele ediyoruz. Bu arkadaşlarımız da kadrolu istihdama ve iş güvenceli istihdama geçirilinceye kadar bu mücadeleyi bırakmayacağız.
Son dönemde yaşanan öğretmen aleyhtarı uygulamaların bir başka örneği de öğretmenevleri konusunda yaşanmaktadır. Eğitimin her alanına tüccar mantığı ile yaklaşan Bakanlık bu yaklaşımını öğretmenevleriyle ilgili olarak da sürdürmektedir. Eğitim çalışanlarının sosyal ihtiyaçlarının karşılanması açısından son derece önemli bir yere sahip olan öğretmenevleri basit kar-zarar mantığı ile değerlendirilmekte ve kar etmediği gerekçesi ile bir kısım öğretmenevleri kapatılmaktadır.
Öğretmenevleri Aralık 2005 tarih 2579 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Evleri, Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulları, Öğretmen Lokalleri ve Sosyal Tesisler Yönetmeliğine göre faaliyet göstermektedir. Aynı yönetmelikteki tanımlar bölümünde öğretmenevleri “Asıl fonksiyonları üyelerin konaklama ihtiyaçlarının karşılanmasına ve otelcilik-turizm sektöründe ihtiyaç duyulan eğitilmiş ara eleman gücünün yetiştirilmesine katkı sağlamak olan ve bu hizmetlerin yanında üyelerin yeme-içme, dinlenme ve eğlenme ihtiyaçları için yardımcı ve tamamlayıcı birimleri bünyesinde bulundurabilen en az 10 yatak kapasitesi bulunan kurumları’’ şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere öğretmenevleri üyelerin yani eğitim çalışanlarının konaklama, yeme-içme, dinlenme ve eğlenme ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş kuruluşlardır. Bu kuruluşların kapatılması için bu ihtiyaçların ortadan kalkması gerekir. Peki bu ihtiyaç ortadan kalkmış mıdır? Elbette ki, hayır. Öğretmenlerin bu ihtiyaçları ortadan kalkmadan öğretmenevlerini kapatmak, bu ihtiyaçlara kulak tıkamak ve görmezden gelmek anlamına gelir .Oysa sosyal devlet milletin fertlerinin sosyal ihtiyaçlarını da karşılayan devlettir. Bazen zarar etmek pahasına da olsa bu, bir zorunluluktur.
Öğretmenevleri özellikle yeterince kalkınmamış ve zorunlu hizmet bölgesi olan illerde ve bu illerin ilçelerinde çok önemli işlev yerine getirmektedir.Sosyal hayatın olmadığı veya kısıtlı olduğu bu yerlerde öğretmenevleri, eğitim çalışanları açısından, bir nefes alma mekanıdır. Hiç barınma imkanı bulunmayan, ya da barınma imkanı olsa bile yeterince güvenlikli olmayan yerleşim merkezlerindeki öğretmenevleri o yerleşim yerine atanan ve orada görev yapan öğretmenlerimizin hem güvenlikli barınma ihtiyaçlarını karşılamakta hem de onlara az da olsa sosyal bir yaşam imkanı vermektedir. Bu bölgelerde görev yapan öğretmenlerimiz gerçekten çok zor şartlarda hayatlarını devam ettirmekte ve büyük mahrumiyetler içerisinde görevlerini yerine getirmektedirler. Bu bölgelerde mahrumiyet o kadar ileri boyutlardadır ki; su yoktur, internet yoktur ve yeterli beslenme imkanları bile sınırlıdır. Öğretmenevleri bu yerlerde çalışan öğretmenler için , rahatlıkla banyo yapılabilecek, uygun şartlarda konaklama ve yeme-içme imkanı veren aynı zamanda diğer öğretmenlerle bir arada bulunma ve iletişim imkanı sağlayan yerlerdir. Hiç o bölgelerde ve o şartlarda yaşamayan , öğretmenevlerinin o bölgelerdeki fonksiyonundan ve gerekliliğinden bihaber MEB üst düzey yönetiminin, öğretmenevlerinin bir kısmını kapatmaya uğraşması son derece yanlış bir tutumdur. MEB bu tavrından vazgeçmeli ve kapatmak yerine öğretmenevlerinin daha da geliştirilmesi ve öğretmenlik meslek onuruna yakışır mekanlar haline getirilmesi için çaba harcamalıdır.