Son yıllarda hukuksuz işlemlerin odağı haline gelen bir kurum oldu Milli Eğitim Bakanlığı. Çalışanlar arasında huzurun kalmadığı, atama, yer değiştirme ve hatta görevlendirmelerde bile tarafsızlıktan uzaklaşıldığı bir dönemi uzunca bir süredir yaşıyoruz. Artık tek kriter yandaşlık oldu. Liyakat gibi gerçek kriter artık dikkate alınmıyor. Sırf yandaş olmadıkları için hakları ellerinden alınan insanlar, her hukuk devletinde olduğu gibi bağımsız yargıya başvuruyor. Bağımsız yargı idarenin objektiflikten ve hakkaniyetten uzak işlemini mevcut hukuk normları çerçevesinde değerlendiriyor ve bir karar veriyor. Hukukun üstünlüğüne inanan idareler böyle durumlarda doğrudan hukukun emrini yerine getirirler. Ancak ülkemizde ve MEB’de bu durum böyle olmuyor tabii.
Kim ne derse desin Türkiye’de hala mahkemeler ve hakimler var. Hakkın ve hukukun gereği neyse o çerçevede kararlar veriyorlar. Yargı üzerinde oluşturulmaya çalışılan tüm baskılara ve yandaş yargı oluşturma gayretlerine rağmen yargı, idarenin yanlış işlemlerini tespit ediyor ve kişinin idareye karşı hakkını teslim ediyor.
Peki genelde kamu idaresi ve özelde MEB, aleyhinde verilen bu yargı kararları ile ilgili ne yapıyor. Öncelikle yapılan yargı kararının etkisizleştirilmesidir. Bu yargı kararının yorumundan başlayan ve uygulanması aşamasında devam eden bir süreçle yapılıyor. Yargı kararının etkisizleştirilmesi amacıyla yapılan işine geldiği gibi yorumlama işi de maalesef sözde hukukçu kimlikli MEB bürokratları üzerinden yapılıyor. Bunun bariz örneği MEB Hukuk Müşavirliği biriminin ortaya koyduğu yönetici atamada yargı kararlarının uygulanması ile ilgili görüşlerdir. Bırakın bir hukukçuyu ,sıradan bir insanın mantığının dahi kabul edemeyeceği bir zorlama ile verilen 09.11.2015 tarihli ve 11382385 sayılı görüş yazısında; “Öğretide genel kabul gören görüş, düzenleyici işlem iptal edildiğinde buna bağlı birel işlemlerin de hukuki dayanağını kaybedeceği şeklindedir ki, bu durum iptal kararlarının geriye yürümesinin doğal bir sonucudur.. Bu çerçevede, düzenleyici işlemler bakımından, iptal edilmiş olsalar dahi ilgililer bakımından ortaya çıkan durumun idari istikrar, kişisel yarar ve kazanılmış hak ilkeleri gözetilerek yeniden değerlendirilmesi gerektiği düşünülmekle birlikte; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca yürürlüğü durdurulan Yönetmelik gereğince yapılmış olan yönetici görevlendirmeleri ile ilgili olarak uygulamada birlik sağlanması ve yeni ihtilaflara yol açılmaması bakımından, konunun bütün yönleriyle İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünce değerlendirilerek alınacak karar doğrultusunda işlem tesis edilmesinde kamu menfaati olduğu değerlendirilmiştir.” Denilerek hukuk dışına çıkış ,yargının apaçık kararı ortadayken “kazanılmış hak”, “idari istikrar” ,müesses durum” gibi ilgisiz ve uydurma gerekçelerle yargı kararları bertaraf edilmeye çalışılmıştır.
Aynı hukuk müşavirliği gelen tepkiler ve Türk Eğitim Sen’in bu görüşe imza atan sözde hukukçular için suç duyurusunda bulunması ve tazminat davası açması üzerine tam 180 derecelik bir görüş değişikliği ile en başta olması gereken noktaya gelmiştir.
MEB Hukuk Müşavirliği, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne gönderdiği 11.01.2016 tarih ve 305433 sayılı görüş yazısında ; “ idari yargı yerlerince verilen iptal kararlarının, iptal edilen işleme bağlı olarak tesis edilen diğer işlemlerin yapıldıkları tarihten geçerli olarak ortadan kaldırılması, iptal edilen idari işlemin tesisinden önceki hukuki durumun devamının sağlanması gerektiği, idarenin fiili ve hukuki imkansızlık halleri dışında iptal edilen işlem nedeniyle oluşan hukuka aykırılığı gidermek için işlem veya işlemler tesis etmek zorunda olduğu, somut olayda “müdür” görevi mevcut olduğundan ve idare tarafından müdür görevlendirmeleri de yapıldığından herhangi bir hukuki ve fiili imkansızlıktan söz edilemeyeceği, iptal edilen hukuki işlem hukuka uygun yapılmış olsa idi kişilerin statüsü ne olacak idiyse aynı sonucu doğuracak işlemin tesis edilmesinin hukuka uygun olacağı, yargı kararlarının gerekçeleri de dikkate alınarak aynen ve gecikmeksizin uygulama gerekliliği “ifade edilerek yargıya gidip olumlu sonuç alan müdürlerin geciktirilmeksizin görevlerine iadesi için görüş bildirmiştir.
Dava kazanan müdürlerin haklarının gaspına neden olan görüşü anında sahiplenip, gereği yapılmak üzere illere gönderen MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, bu görüş sanki gönderilmemiş gibi davranmakta, ağırdan almakta, illerde yaşanan yanlış uygulamalara ve hak gasplarına adeta çanak tutmaktadır. Ama şunu unutmasınlar ki haktan ve hukuktan kaçış yoktur. Türk Eğitim Sen, MEB’e hukuku öğretmeye ve hukuk dersi vermeye devam edecektir.