MASA BAŞI OYUNLARI İLE KAMU ÇALIŞANLARI PAZARLANIYOR

Toplu sözleşme masası, “Evet efendim, olur efendim” denilen bir yer olmadığı gibi ayağa kalkılarak selam verilen; el pençe divan durulan bir yerde değildir. Bu masa ciddi bir pazarlık masasıdır. Memurların, emeklilerin insanca yaşayacağı bir ücretin alınacağı; umutların yeşereceği bir masadır. Maalesef yetkili sendika olduğunu söyleyen ama etkili olamayan Memur Sen 2016 ve 2017 yıllarını kapsayan toplu sözleşme masasını bulandırmıştır. Daha masaya gelmeden, kamu çalışanlarının haklarını iyileştirme yerine akıl almaz açıklamalarda bulanarak; "diğer konfederasyonların yetkili olmadıkları halde masada oturmalarının meşru olmadığı" gibi mesnetsiz beyanlarla suyu bulandırmaya çalışmıştır. “Diğer konfederasyonlar gözlemcilikten öte bir anlam ifade etmiyor” diyerek ipe sapa gelmeyen açıklamalarda bulunmuştur. Oysa bir hukuk devletinde meşruiyetin ölçüsü kanunlardır ve kanunlar, merhamet duygularıyla değil hukuki saiklerle tanzim edilir. Bu yönüyle “Çarpık yasanın merhametiyle masadasınız” diyenlerin hukuk tanımadığı da aşikardır.  
Türkiye Kamu Sen masada bulunduğu müddetçe memurun pazarlanmasına müsaade etmeyecek; masada olan bitenleri kamu çalışanları ile paylaşacaktır. Türkiye Kamu-Sen 450 bin üyesi ile adam gibi sendikacılık yaparak, güvencesini ve gücünü üyelerinden alarak hak mücadelesini sürdürmektedir. Türkiye Kamu Sen’in Toplu Sözleşme masasında olması birilerini nedense rahatsız etmektedir. Zira bilmektedirler ki; Türkiye Kamu Sen içerideki gizli pazarlıkları deşifre edecektir; memuru, emekliyi pazarlatmayacaktır. Bütün endişeleri, korkuları bundandır. 
Buna bir örnek 2013 yılında yaşadığımız Toplu Sözleşmedir. 2013 yılı Toplu Sözleşmesine bir nevi “satış sözleşmesi” diyebiliriz. Kamu çalışanlarının hakları masa başında resmen gasp edilmiştir. 2 Milyon 600 bin memur, 1 milyon 900 bin emeklinin hakları yetkili sendika tarafından kamu işvereni olan hükümete alenen satılmıştır. 2013 yılı Toplu Sözleşmesi Cumhuriyet tarihinin en kötü Toplu Sözleşmesi olmuştur. Yasal süresinin tamamlanması bile beklenmeden; kamu çalışanlarının birçok sorunu masaya yatırılmadan, Kanuna göre 30 gün sürmesi gereken toplu sözleşme süreci 7 günde 2 toplantı sonunda sonuçlandırılmıştır.  2014 ve 2015 yılı maaş zamlarının belirlendiği toplu sözleşme görüşmelerinde sözde yetkili konfederasyon, iktidar ile işbirliği yaparak Memurları 2014 yılında 123 TL’lik; emeklileri ise 140 TL’lik zamma mahkûm etmiştir. Toplu sözleşme sonunda kamu görevlilerinin hakkı olan enflasyon farkı gasp edilmiştir. Ek ders ücretleri, nöbet ücretleri, ek ödemeler, aile yardımı, çocuk parası, özel hizmet tazminatı, fazla mesai ücretleri de artmamıştır. Hal böyle olunca, memur maaşları hükümetin ilk teklifinin bile altında kalmıştır. Kamu çalışanları kendi kaderine terk edilmiştir. Maaşlara yansıyan 123 TL'lik net artış tarihi başarı olarak yutturulmaya çalışılmıştır. Hâlbuki 123 liralık zam aslında toplu sözleşme görüşmelerinde Hükümetin ilk teklifi olan %3+%3 maaş zammından bile daha düşüktür. 2014 yılı için 123 TL zam % 5,2 oranına karşılık gelmektedir. Hükümetin teklifi olan % 3+3 zam ise % 8,2 zam demektir. Yani bütçede memurlara ayrılan kaynağın 2.97 milyar TL’si hükümete peşkeş çekilmiş ve masada bırakılmıştır. Bunun neresi başarıdır? Bu sözleşme bir hezimettir, fiyaskodur; resmen memurun masada pazarlanmasıdır. Memur Sen başta üyeleri olmak üzere kamu çalışanlarının hakkını yemiş, yedirttirmiştir. Bunun hesabını kamu çalışanları sormalıdır. Sendikaların varlık sebebi iktidarlara yandaşlık ederek memuru satmak değildir. Burada milyonlarca çalışanın, emeklinin hakkı vardır. Sendikaların görevi üyelerinin haklarını korumak, geliştirmek ve bunun için mücadele etmektir. Bir siyasi düşünceye sahip olabilirsiniz, gönlünüzde bir siyasi parti olması da normaldir. Âmâ kamu çalışanlarının hakları gasp edildiğinde, hükümetin yanlış olan uygulamalarına sesiz kalınıyorsa bunun adı sendikacılık olmaz. Bunun adı yandaşlıktır, bunun adı sarı sendikacılıktır. Maalesef Memur Sen hükümetin duruşuna göre pozisyon belirlemektedir. Hükümetin kamu çalışanlarının aleyhine çıkardığı yasalara ve açıklamalara tepki göstermemesi bunun açık bir örneğidir.  
Kamu çalışanları, sendikalar nasıl mücadele vermeli, sendikaların hükümetle ilişkileri hangi düzeyde olmalı gibi soruları cevapladıktan sonra hangi sendikaya üye olduklarını da sorgulamalıdır.  Bu sorgulamanın yapılmaması halinde, teslimiyetçi bir anlayışla sendikacılık da, mücadele de yapılamaz, hak edilen ücretler alınamaz, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, yanlış uygulamaların, hak ihlallerinin önüne geçilemez. Şüphesiz ki, kaybeden kamu çalışanları olur, kaybeden geleceğimiz olur, kaybeden ülkemiz olur. Türkiye Kamu-Sen, 2002 yılında başlayan ve 2010 yılına kadar Türkiye Kamu-Sen öncülüğünde yürütülen toplu görüşme süreçlerine bir anlam ve ciddiyet kazandırmak için her türlü mücadeleyi vermiştir. Toplu sözleşme hakkımız gasp edilmiş olmasına rağmen memurlar ve emekliler için sayısız kazanıma imza atılmıştır. 
2013 yılından beri ise sarı sendika, hükümet işbirliği ile toplu sözleşme masasının ciddiyetine gölge düşürülmüştür. Bu süreçte memur ve emeklilerimizin umutlarıyla oynanmış; rakamlar çarpıtılarak, çeşitli şovlar vasıtasıyla toplu pazarlıklar, şahsi menfaat sağlama aracı haline getirilmeye çalışılmıştır. Ancak şundan herkes emin olmalıdır ki;  Türk Eğitim Sen olarak; yetkisini kötüye kullananlar üzerinde kamu görevlilerinin gerçek temsilcisi olarak varlığımızı ve ağırlığımızı daima hissettireceğiz. Kamu görevlileri üzerinden kirli hesaplar yapanların oyunlarını bozacağız. Eğitim çalışanlarının hak ve menfaatlerini her platformda koruma ve geliştirme yönünde verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. 
Türkiye Kamu Sen ve ona bağlı sendika Türk Eğitim Sen olarak 2016 ve 2017 yıllarını kapsayan ekonomik ve sosyal toplu sözleşme taleplerimizi uzun bir çalışmanın sonunda hazırlayarak kamuoyuna da açıkladık. Bu süreçte, sendikamızca tüm şubelerimizin görüşleri alındı, komisyonlar oluşturularak çalışmalar sürdürüldü. Ciddi bir çalışma oldu. Bu çalışmalar sonucu ortaya çıkan talepler, uçuk talepler değildir. Amacımız kamu çalışanlarını açlık sınırından kurtarmak ve insanca yaşayabileceği bir ücrete kavuşturmaktır. Konfederasyonumuz ve sendikamız Türk Eğitim Sen’in talepleri Toplu Sözleşme masasında gündeme getirilmiştir.  
Öncelikli olarak şunları bilmekte de fayda vardır: Kamu çalışanlarına yapılacak tüm artışların toplu sözleşme masasında yapılması gerekirken toplu sözleşme dışında hâkim ve savcıların maaşlarına 2014 yılında 1155 TL. Zam yapılmasına karar verilmiştir. Buna itirazımız yoktur. İtirazımız; hâkim ve savcılara zam yapılıyorsa herkese zam yapılması yönündedir. Ayrıca memurlara 2015 yılında 3+3 zam verilirken kamu İşçilerine  % 5+6+500 TL denge tazminatı ödenmesine karar verilmiştir. Bu rakamlarda da adalet yoktur.  Kamu çalışanları yandaş, beceriksiz, hükümet yanlısı sendika nedeniyle üvey evlat muamelesi görmüştür. Devletin olmazsa olmaz unsuru olan kamu çalışanları bunları hak etmemektedir.  
Türkiye Kamu Sen olarak, geçmiş yıl kayıplarını telafi etmeden yeni dönem teklifleri ile masaya oturmayız dedik. "Eski hesabı kapatmadan yeni hesaba bakmayalım" dedik ve 2014 ve 2015 yılı kayıplarımızı hesapladık.  "2014'de Bin TL, 2015 için de Bin TL alacağımız var onu tahsil edelim" dedik ve "Bunu da dört eşit taksitte istiyoruz" dedik. Yani toplamda oransal olarak yüzde 10 telafi zammı verilmesini istedik. 2016 zammı olarak da yüzde 6+6, en düşük dereceli ve en üst düzey memur arasındaki makasın daraltılması amacıyla da taban aylığa 100 TL zam talebinde bulunduk. 
2017 de ise yüzde 10+10, 150 TL de taban aylığa zam istedik. Tüm bu taleplerimize rağmen Kamu işveren tarafı teklifini açıkladı. 2016 yılı için yüzde 4+4, 2017’de ise yüzde 3+3 zam teklifi yapıldı. Kısacası; bu yıl da 20 milyon vatandaşımızı yakından ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri yetkili konfederasyon ve hükümet eliyle çadır tiyatrosuna dönüştürülmüştür. Kamu çalışanlarının, emeklilerin umutları suya düşürülmüş, hayalleri yıkılmış, beklentileri boşa çıkarılmıştır.  
Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı İsmail KONCUK bu teklif karşısında tepki gösterirken; Memur Sen Genel Başkanının yumuşak bir üslupla cevap vermesi çok düşündürücü olmuştur. Toplantı sırasında dilini yutmuş olan Memur Sen, toplantı sonrası nedense bir anda aslan kesilmiştir. Bu rakamları kabul etmediğinizi içeride söyleyecektiniz. Sizde yürek varsa , “Bu teklifi reddediyorum; bu teklifle masada oturmayı kabul etmiyorum” der ve çıkardınız. Ancak biliyoruz ki, sizlerde o cesaret ve yürek yoktur.  
Milyonlarca memur ve emekli toplu sözleşme masasından çıkan sonuç karşısında bir kez daha hüsrana uğramıştır.  Toplu sözleşme görüşmeleri bir kez daha bilindik bir oyuna sahne olmuştur. Oyunun figüranları ve yönetmenleri aynıdır. İsimler değişmiş ama yaklaşımlar değişmemiştir. İleri ki günlerde hükümetin teklifleri bir-iki puan artırılarak, bir başarı sağlanmış gibi kamuoyuna gösterilecektir. Fakat biz sergilenen oyunun farkındayız. 
Memuru ve emekliyi sefaletin karanlık dehlizlerine mahkûm eden söz konusu anlayış, açıkça çalışanımıza ve emeklimize hakarettir. Bu anlayışı kınıyoruz. Kamu çalışanlarını yok sayan, kamu çalışanlarını açlığa mahkûm eden anlayışı Türkiye Kamu Sen olarak, Türk Eğitim Sen olarak deşifre etmeye devam edeceğiz. Sendikacılığın nasıl yapıldığını dost, düşman herkese göstereceğiz. 
 
 

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.