MAMUŞA’DA ANDIMIZ VE TÜRKİYE

      Uluslar arası Avrasya Eğitim Sendikaları  Birliği 6. Temsilciler Kurulu Toplantısı’nı  yapmak üzere 15-20 Haziran tarihinde Kosova’nın güzel şehri Prizren’e gittik. Prizren, adeta güzel bir Anadolu şehri. Anadolu’da gördüğünüz birçok özelliği orada görmek mümkün. Kendinizin Türkiye’de olduğunuzu hissediyorsunuz zaten.

   Orada  yaşayan soydaşlarımızın dili bizim dilimiz, dini bizim dinimiz, yaşayışları bizim yaşayışımız, ızdırapları bizim ızdırabımız, endişeleri bizim endişemiz, sevincimiz ortak ve üzüntümüz ortak. Zaten orayı sıcaklaştıran da oradaki o güzel insanlar.

   Merak edip orada yaşayan o güzel insanlara bu güzel Türkçe’yi hiç bozulmadan nasıl yaşattıklarını ve birlik ve beraberliklerini nasıl devam ettirdiklerini sorduğumda tek cevapları oldu: “’dil birliği ve dilimize sahip çıkmak.’’

   Yıllar boyunca Komünizmin dikta yönetiminde, dinin afyon olarak görüldüğü, insanların mensup oldukları neslini unutturmak için her şeyin yapıldığı, Balkanların gerçek sahibi olan Osmanlı torunlarına yapılan mezalimi hatırladıktan sonra bir daha gözümde yüceldiler o güzel insanlar.

   Dil birliğinin önemli olduğunu biliyordum ama burada ehemmiyetini yerinde sıcaklığını yaşayarak daha çok öğrendim. Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın yıllarca ve hala orada yaşayan soydaşlarımıza ‘’Müslüman azınlık’’ demelerinde yatan sinsi planı daha iyi anladım.

   Tabii ki Yunanistan’ın bu asimile politikasını, Bulgaristan’ın orada yaşayan soydaşlarımıza uyguladıkları politikaları anlamak kolay oluyor. Çünkü onlar kendilerince görevlerini yapıyorlar.  Türkiye’den giden bazı kendini bilmez yetkililerin o güzel insanlara, dilini, dinini unutmamış, unutturulamamış, canları kanları pahasına bu özelliklerini koruyan bu çelebilere  ‘’milliyetinizi öne çıkarmayın, çoğunluğu temsil eden milletlerle evlenin’’ demelerini anlamak mümkün değil.

   Prizren’in, Mamuşa’nın  insanları Türkiye’den Türk Milletinden çok memnun. Osmanlı torunu olmak onlara gurur veriyor. Orada yaşayan insanlar için övünme sebebi. Büyük abi, anavatan, koruyucu olarak gördükleri ve kendilerinden çok önemsedikleri Türkiye’nin yöneticilerine serzenişleri de var. Birincisi yıllardır mücadele ederek, zulüm görerek elde ettikleri Türkçe eğitimi, güzel Türkçe’yi çocuklarına öğretirken özel bir kolejin Türk çocuklarına İngilizce eğitim vermesinden şikayetçiler. İkincisi Türk Dünyasına hizmet etmek için kurulmuş bir devlet kuruluşunun tarihi bir camiyi restore için başlattığı inşaatın yıllarca yapılamamasından şikayetçiler. Bir söylem de oluşmuş ki hem bu kuruluş hem de Türkiye için kötü bir itibar. Oradaki insanlar diyorlar ki; “bu camiyi bir Sırplar kapattı bir de bu kuruluş’’ .

     Mamuşa diye bir beldeyi ziyaret ettik. Küçük bir belde. Bizim  Anadolu’nun geri kalmış beldelerinden farkı yok. Tek farkı beldeye girer girmez her evdeki Türk bayrakları ve  Ülkemizde andımız kaldırılsın tartışmaları yaşanırken, ziyaret ettiğimiz Anadolu İlköğretim Okulu’nda bizi andımızla karşılayan o güzel, gelecek kokan yavrularımız. Heyetimizde bulunan herkes benim gibi gözyaşlarını ya tutamadı ya da gözyaşlarını içine akıttı. Nasıl duygulanmaz  ki  insan böyle bir manzarada. Koskoca Türkiye’de, Türk dünyasının Türklüğün merkezi olarak gördüğü, örnek aldığı, kendi ülkelerinden fazla düşündükleri Türkiye’de andımız tartışılırken, daha dün bağımsızlığını kazanmış, henüz birçok ülke tarafından tanınmamış, kıt imkanlarla yaşayan Kosova’nın bir kentinde Prizren’de, Mamuşa’da bir İlköğretim Okulunda  andımızı duymak, İstiklal Marşımızın küçük bir Türk çocuğunca  ezbere okunması  bizi ne kadar duygulandırdı ise;  Andımızın  bu güzel ülkemizde,Türkiye’mizde tartışılması ve İstiklal Marşımızın törenlerde okutulmasının tartışılması da o kadar çok üzdü.

    Ülkemizi bölmek isteyenlere, anadilde eğitimi dayatanlara, federasyonun tartışılmasına zemin hazırlayanlara, Türkiye’nin dışındaki soydaşlarımızı görmezden gelenlere ve gereken önemi vermeyenlere nefretim de bir kat daha arttı.

   Toplantıya katılan Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Makedonya’dan gelen temsilcilerle ülkemiz insanlarının duygularını paylaşmak, her konuda aynı şeyleri hissetmek, orada yaşayan tüm soydaşlarımızla görüşmüş kadar memnun ediyor biz  katılımcıları.

   Cenab-ı Hak Türk Milletine ve Türk Dünyasına  bilerek ihanet edenlere, ihanete göz yumanlara, bilerek veya bilmeyerek gaflet, dalalet ve hatta  hiyanet içinde olanlara fırsat vermesin.

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.