Milli Eğitim Bakanlığında sorunlar bitmek bilmiyor.Özellikle Hüseyin Çelik’in bakanlığı döneminde bırakınız sorunları çözmeyi.bu sorunların katmerleşerek arttığı bir dönem yaşandı.Yandaş kayırmacılığının,liyakati göz ardı etmenin,hukuk tanımazlığın ve ‘’Ben Bakan’ım istediğimi yaparım’’ anlayışının , kendi personeli ile kavganın yaşandığı çok talihsiz bir dönemdi..Hüseyin Çelik dönemi her türlü tepkiye rağmen çok uzun süren bir dönem olmuştur.Tam da Başbakanın istediği şekilde hareket ediyor olmasından mıdır, nedir,defalarca kabine değişikliğine gidilmesine rağmen Hüseyin Çelik hep yerini korumuş,kamuoyundan ve eğitim camiasından tepki gören icraatlarına devam etmiştir.
Sayın Nimet Çubukçu’nun Milli Eğitim Bakanı olmasından sonra yıllardır adaletsiz ve kayırmacı uygulamalar sonucu mağdur olan eğitimciler biraz ümitlenmiş ve bir şeylerin değişebileceği zannedilmiştir.Ama Hüseyin Çelik insanların bu ümitlerini boşa çıkaran bir açıklamayı-giderayak-yapmayı da ihmal etmemiştir.’’Ben Milli Eğitim’de her şeyi otomatik pilota bağladım’’ diyen Çelik, yandaşlarının endişelerini dağıtırken çok sayıda eğitimciyi endişeye sevketmişti.Hüseyin Çelik’in sözünün anlamı şu idi;Ben gitsem bile bu bakanlıkta bir şey değişmeyecek,yandaş kayırmacılığı ve hukuk tanımazlık aynen devam edecek,ben burada öyle bir sistem kurdum ki yeni bakan kim olursa olsun hiçbir önemi yok,yeni bakanın insiyatifi olmayacak,benim bakanlık üst kademesine yerleştirdiğim bürokratlarım sayesinde ipler yine bende olacak…
Hüseyin Çelik’in bu sözleri , giderayak büyük bir pervasızlık ve hukuk tanımazlık örneği göstererek yaptığı ve kendisinin gideceğini anladıklarında’’biz ne olacağız’’diye kara kara düşünen 657 saylılı DMK’nın 76.maddesine göre atanmış 998 müdürü ve görevlendirme olarak çalışan onbinlerce yandaş idareciyi rahatlatmak amacıyla söylediğini düşünmüştük.Öyle ya bir bakan bakanlıktan ayrılmasına rağmen o bakanlıkta etkinliği nasıl devam ettirebilirdi.Giden bakan öyle istese ve düşünse bile yeni bakan bunu nasıl kabullenebilirdi? Nitekim yeni bakan Sayın Nimet Çubukçu’nun bakanlık üst düzey bürokratlarında bir değişiklik yapma hazırlıkları konusunda kamuoyuna yansıyan bilgiler Sn.Nimet Çubukçu’nun önceki bakanın tepki çeken bürokratlarını değiştireceği,böylece daha dengeli ve adil bir dönem olacağını düşündürmüştü.Üstelik Sayın Bakan ,Türk Eğitim Sen genel merkez yönetim kurulunu kabulünde tüm sendikalara eşit mesafede olacaklarını ve geçmişte yaşanan sıkıntıların yaşanmaması için gayret göstereceğini ifade etmiş,bu da bizi ümitlendirmişti.Fakat ne yazık ki Sayın Bakan kendisi ile ilgili tüm ümitleri boşa çıkarmıştır.Sayın Bakan her şeyin otomatiğe bağlandığı bir bakanlıkta sadece koltukta oturan bir kişi olmayı kabullenebilmiş ve içine sindirebilmiştir.Üstelik Genel Başkanımızın kendisini ziyaretinde bundan sonra 4/b li öğretmen almayacakları ve mevcut 4/b lileri de kadroya geçireceklerini söylemesine rağmen sözünün arkasında duramamış,sanki kendisi kabinenin bir üyesi değilmiş gibi Maliye Bakanlığının kabul etmediği gerekçesi ile verdiği sözden çarketmiştir.Sayın Bakan unutsa ve çarketse bile Türk Eğitim Sen 4/b lilere kadro sözünü ne unutacak ,ne de unutturacaktır…Kamuoyumuz bu konuda hiç endişe etmesin.
Sayın Nimet Çubukçu’nun bir diğer talihsiz açıklaması da Hüseyin Çelik’in giderayak yaptığı 76.madde atamalarını(yaklaşık 300 kadarı yargı tarafından iptal edilerek hukuksuzluğu tescillendiği halde) savunması ve bunların hukuki olduğunu söyleyebilmesidir.Bildiğimiz kadarıyla Sn Bakan hukukçudur.Bir hukukçu bakanın mahkemelerin hukuksuz olduğunu söyleyerek iptal ettiği uygulamaları savunması müthiş bir garabet örneğidir.
Mahkemelerimizin esas aldığı hukukla Sn Bakanın bildiği hukuk farklı mıdır acaba..Sayın Bakan kabul etmese de bu atamaların hukuksuz olduğu su götürmez bir gerçektir.Bunun böyle olduğu bu atamaların tamamının iptali talebiyle açtığımız genel davanın sonuçlanması ile daha iyi görülecektir.
Sayın Çubukçu nun Milli Eğitim Bakanlığı dönemi de Hüseyin Çelik döneminden farklı olmayacağa benzemektedir.Zira hız kesse de hukuksuzluk ve adam kayırmacılık devam etmektedir.Yine eskiden olduğu gibi el altından usülsüz atamalar yapılmaktadır.Siirt Kurtalan’dan Kırşehir’deki kapalı okula yapılan ve atama dönemi dışında gerçekleştirilen sözleşmeli öğretmen M.D.nin tayini yada Giresun Şebinkarahisar dan 6 aylık stajyer öğretmenin İstanbul’a görevlendirilmesi ve daha belki yüzlerce örnek…
Kısacası Milli Eğitim Bakanlığında ne yöneten zihniyet açısından,ne de bu zihniyetin icraatları açısından değişen bir şey yok…Haksızlık var,hukuksuzluk var,yandaş kayırma var,ayrım var,baskı var…
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen çalışanlarımız ve üyelerimiz asla ümitsiz olmasınlar…Ne kadar baskı altına alınmaya çalışılırsa çalışılsın bu ülkede hukuk var…Büyük bir mücadele geleneğinden gelen dik ve onurlu duruşun simgesi TÜRK EĞİTİM SEN var…Hukuku ve her türlü meşru eylem haklarımızı sonuna kadar kullanarak mücadelemizi sürdüreceğiz,Eğitim çalışanları ve bu ülke sahipsiz değildir…