Kul Hakkı: İnsanların, hatta canlı cansız varlıkların birbirleriyle olan karşılıklı alacakları ve bunlara riayet etmektir.
İslam dininde insanın yerine getirmekle yükümlü olduğu haklar genel olarak: Allah’ın hakları ve kulların hakları olarak iki kısma ayrılmıştır. Allah’ın hakları deyince, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı göstermek, emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınmak akla gelir. Kul hakkı da insanların birbirleriyle münasebetlerinde kişi haklarına riayet etmek, başka birinin hakkı olan herhangi bir şeyi isteği dışında gasbetmemektir.
Her insanın bir diğer insan kadar yaşama, eğitim görme, haberleşme, seçme seçilme ve para kazanma hakkı vardır.
Kul Hakkı, insana zarar verecek her türlü maddi ve manevi davranışta bulunmaktır. İnsanın üzerindeki kul borcu, borçların en büyüğü, ahiret açısından da en korkulanıdır. Yüce Resul’de kul hakkı üzerinde çok durmuştur. Bir defasın Peygamberimiz (S.A.V) cenaze namazı kıldıracağı kişinin üzerinde kul hakkı olduğunu öğrenince cenaze namazı kılmayarak beklemeyi tercih etmiştir. Yine Yüce Peygamber “ Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir insan Allah yolunda üç defa şehit olsa bile üzerindeki kul hakkı yüzünden cennetteki makamına erişemez” buyurmuştur.
Peygamberimiz kul hakkı üzerinde önemle durarak “ Birisinin hakkını alan kimse, ölmeden önce onunla helalleşsin! Paranın malın geçmeyeceği kıyamet gününe, üzerinde kul hakkı bulunarak gitmesin” buyurmuştur.
İslam dini Kul hakkı üzerinde çok durmuş; insanların birbirlerinin rızası olmadan başka birisinin malını almayı, haklarında kötü düşünmeyi, haklarını gasbetmeyi yasaklamış ve Cenap-ı Hakkın bile affetmeyeceği haklar arasında saymıştır.
İslam dini kul hakkını bu kadar önem verdiği, Allah’ın bile affetmeyeceği haklar, günahlar arasında saydığı halde günümüzde İslam dinini sadece Abdest almak, namaz kılmaktan ibaret sayan bazı Müslümanlar, kul hakkını önemsememekte; Allah’a karşı borçlarını yerine getirmekle her şeyin bittiğini zannederek kendinden başka Müslüman tanımamaktadırlar.
Konumuzu başlığında da olduğu gibi hele hele kültürlü, İslami özümsediğini zanneden, bazen de İslami ilimler konusunda tahsil yapanlar bile, bir sendikaya üye kazandırmak adına, hak eden birisi varken hak etmeyen insanları tayin yaparak, idareci atayarak kul hakkı yenmesine vesile olmakta,dolayısıyla kul hakkı yemektedirler.
Hak etmediği halde, hukuken başkasının hakkı olduğu halde, sendika değiştirerek veya siyasi görüşü için bir makama getirilen kişiler ise kul hakkı yedikleri gibi, hak etmeyerek bu yüzden aldıkları paralar ise külliyen haramdır.
İslam dininde Makyavelizm (hedefe varmak için her yolu mubah kılma) yoktur, olamazda. Hele bu hedef yolunda yalan söylemeyi, iftira atmayı, kul hakkı yemeyi mubah saymak islamla hiç bağdaştırılamaz.
Buradan Seslenmek istiyorum ve diyorum ki:
Ey! sendikacılık uğruna benim sendikama üye olsun da ne olursa olsun diyerek kul hakkı yenmesine vesile olan sendikacılar.
Ey! sırf iktidara yağ çektiği, payanda olduğu için, kendi sendikaları gördükleri için, hiçbir sınır tanımadan falan sendikadan istifa et, falan sendikaya üye ol senin tayinini yapalım diyen siyasiler.
Ey! makam uğruna, makamda kalabilmek için sınır tanımadan haksız, hukuksuz tayin yapan bürokratlar ve yöneticiler.
Yarın çok geç olmadan, hesap günü gelmeden kul hakkı yemekten vazgeçin. Bu iktidarlar geçici olduğu gibi bu hayat da geçicidir. Yarın ahiret gününde size falan sendikaya ne kadar üye kazandırdınız diye mi sorulacak; Yoksa ne kadar sevabın var, ne kadar günahın var, ne kadar kul hakkı yedin diye mi sorulacak?
Sekerat anı gelmeden kul hakkı yediklerinizden helallik dileyin bre gafiller.