Yeni bir yetki dönemi daha geride kalıyor. 15 Mayıs 2015 tarihli maaş bordrolarında sendika kesintisi yaptıran kamu görevlilerinin sendikalara göre dağılımı tespit edilecek ve nicelik olarak bir fazla olan sendika yetkili sendika olarak Resmi Gazete’de ilan edilecektir.
Kamu çalışanları olarak içinde bulunduğumuz günler, tabir caizse köprüden önce son çıkışa yaklaştığımız günler. Tercihlerimiz veya kararsızlığımız elbette öncelikle kendi geleceğimizi etkileyecek. Ama topyekün eğitim çalışanlarını, öğrencilerimizi, eğitim sistemimizi, ülkemizin birlik ve dirliğini etkileyecek/etkiliyor.
Bir sendikaya; benim haklarımı savunsun, mevcut kazanımlarımı korusun, aynı zamanda da daha insanca yaşayabileceğim yeni ekonomik ve sosyal hakları talep etsin ve mücadele ederek bu yeni hakları bana kazandırsın diye üye oluruz veya olmamız gerekir. Böyle değilse zaten sendikal tercihimizde bir arıza, bir problem var demektir. Unutmamalıyız ki, sendikal tercihimizi yaparken aynı zamanda kendimizin de temsil yetkisini o sendikaya devrederiz.
4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ve bu kanuna bağlı olarak çıkarılan yönetmeliklerle sendikaların üyelerinin haklarını savunabilecekleri Toplu Sözleşme masası, Kamu Personel Danışma Kurulu, Kurum İdari Kurulu ve benzeri kurullar, çeşitli komisyonlar oluşturulmuştur. Mevcut düzenleme yetersiz olmakla beraber, kamu çalışanlarının hak ve hukukunu savunmak açısından yasal bir zemin hazırlanmış olması sebebiyle son derece önemlidir. Son derece önemlidir ve iyi kullanılması gereken imkanlardır. Bu yetersiz zeminde bile, meselesi sadece kamu çalışanları olan bir sendika, kamu çalışanları lehine bir çok kazanımı elde edebilir.
4 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve sendika kanunumuzda yapılan değişiklikler ile Toplu Görüşmeden Toplu Sözleşmeye geçilmiştir. Kamu çalışanlarının genelini ilgilendiren mali ve sosyal haklar ile hizmet kollarına özgü mali ve sosyal konuların görüşüldüğü yer Toplu Sözleşme masasıdır. Toplu sözleşme için taraflar iki yılda bir tek rakamla biten yıllarda Ağustos ayının ilk iş günü toplanır. 2012 ve 2013 yıllarını kapsayan ilk toplu sözleşme 2012 yılının mayıs ayında sonuçlandı. İkinci toplu sözleşme ise 1 Ağustos 2013 tarihinde başladı ve 2014 ve 2015 yıllarını kapsadı. 15 Mayıs 2015 tarihinde belirlenecek olan yetkili sendikaların temsilcilerinden oluşan Kamu Görevlileri Sendikaları heyeti de 1 Ağustos 2015 tarihinde başlayacak olan ve 2016 – 2017 yıllarında kamu çalışanlarının alacağı ekonomik ve sosyal hakların konuşulacağı üçüncü toplu sözleşme için masada kamu çalışanlarını temsilen yerini alacak.
Yetkili konfederasyon ve sendikaların toplu sözleşme masasındaki sicili çok kötü. Geçmişte kalan iki toplu sözleşmede yaşanan süreci hatırlayacak olursak: 2012 yılı toplu sözleşme görüşmelerinde malum sendikanın yandaşlığının beş kuruş etmediği görülmüştür. Genel Başkanımız İsmail Koncuk’un ‘Ortak iş bırakma eylemi yapalım, masayı baskı altına alalım, pazarlıkta eliniz güçlensin’ teklifi, çeşitli manevralar yapılarak reddedilmiştir. Masada basiretsizliğini gösteren yetkili sendika, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu konusunda da iki defa kamu çalışanlarını satmıştır. Daha baştan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK)’ndan bir şey çıkmayacağını anlayan Genel Başkanımız İsmail KONCUK, görüşmelere katılan konfederasyon başkanlarını arayarak ‘Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’ndan çekilelim. Kurul karar alamasın. Konu Bakanlar Kuruluna, siyasi iradenin önüne gitsin’ şeklindeki önerisi, yetkili konfederasyon tarafından kabul edilmedi ve kurul çalışmalarına başladı. Kamu çalışanları, daha ilk dakikada kendi kalesine gol yedi. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK )’na yandaş sendikanın temsilcisi olarak katılan, kamu çalışanlarının hakkını savunmak için orada bulunan akademisyen üye, hükümetin teklifi olan yüzdelik zamlara, sefalet artışlarına ‘evet’ dedi. 2012 ve 2013 yıllarını kapsayan sefalet artışları yetkili konfederasyonun gayretleri(!) ile hayata geçmiş oldu.
İkinci Toplu Sözleşme toplantısı ise 2014 ve 2015 yıllarında kamu çalışanlarının mali ve sosyal haklarını görüşmek üzere 1 Ağustos 2013 tarihinde toplandı. Ancak yetkili konfederasyonun genel başkanı tarafından daha 27 gün var iken dünya sendikal tarihine geçecek bir hızla imzalanmıştır. Emir ve talimatla imzalanan bu sözleşmeyle, kamu çalışanlarının iki yılı peş keş çekilmiş, pazarlanmış ve satılmıştır. Hükümetin kamu çalışanlarına vermek için ayırdığı bütceden bile daha az bir artışa imza attıkları maalesef ortaya çıkmıştır. İmzalanan Toplu Sözleşmede; enflasyon farkı yoktur ve bunun yanı sıra aile yardımı, çocuk yardımı, ek ders ücretleri, ek ödeme, özel hizmet tazminatları, fazla mesai ücreti gibi birçok kaleme de sıfır zam yapılmıştır. Bu Toplu Sözleşmeye imza atan kafasergiledikleri rezaleti, tarihi başarı olarak takdim etmiştir. Böyle bir Toplu Sözleşmeyi tarihi başarı olarak gören kafayla Türk memuru nereye kadar gidecektir?
Bu arazlı anlayışa, sadece Toplu Sözleşmede değil, başka platformlarda çok aşikar olarak şahit oluyoruz.
Kurum İdari Kurulu ve Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında olduğu gibi…
Kurum düzeyinde kamu görevlilerinin çalışma koşulları ve kanunların kamu görevlilerine eşit uygulanması konularında görüş bildirmek üzere, eşit sayıda kamu işveren vekili ile en çok üyeye sahip sendikaca, üyeleri arasından belirlenen temsilcilerin katıldığı Kurum İdari Kurulları oluşturulur. Bu kurul, yılda iki kez Nisan ve Ekim aylarında toplanır. Eğitim hizmet kolunda yıllardır yetkili olan sendika ile MEB arasında defalarca Kurum İdari Kurul toplantısı yapılmıştır. Hiç haberiniz oluyor mu? Hangi problemleriniz oraya taşınmıştır? Kaç tanesi çözülmüştür? Eğitim çalışanları hayrına bir sonuç hatırlıyor musunuz? Kocaman bir hayır!
Kamu Personel Danışma Kurulu: “Kamu Personeli Danışma Kurulu, kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonları ile kamu idareleri arasında sosyal diyaloğun geliştirilmesi, kamu personel mevzuatının ve kamu yönetimi uygulamalarının değerlendirilmesi, yönetimin daha iyi işleyen bir yapıya kavuşturulması için ortak çalışmalar yürütülmesi, kamu görevlilerinin yönetime katılımının sağlanması ve kamu yönetiminin karşılaştığı sorunlara çözümler önerilmesi amacıyla, Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakanın başkanlığında, en çok üyeye sahip üç konfederasyonun genel başkanı ile her bir hizmet kolunda en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikasının başkanı ve Devlet Personel Başkanından oluşur. “ Kurul yılda iki defa olmak üzere Mart ve Nisan aylarında toplanır. Kamu çalışanlarının derdiyle dertlenmeyenlerin, varlığını siyasi iktidara ipoteklemiş olanların burada da kamu çalışanları adına gür sesinin çıkması mümkün mü? Elbette değil.
Kamu çalışanları her yerde, her ortamda kamu çalışanlarının güçlü sesi olan, gayesi hakkı tutup kaldırmak olan Türkiye Kamu Sen’in daha güçlü olarak ve yetkili sendika sıfatını da kullanarak o kurula katılması kamu çalışanları için daha sonuç alıcı olacaktır.
Değerli eğitim çalışanı,
Bu güne kadar Türk Eğitim Sen’i tercih etmemiş iseniz; ucu boşluğa açılan köprüden aşağı doğru tam gaz gidiyorsunuz demektir.
Köprüye doğru gitmek demek:
Tarihin tekerrür etmesi,
Toplu sözleşme masasında haklarınızın siyasi iktidara peşkeş çekilmesi,
Kurum İdari Kurulu toplantılarının çay kahve içildiği toplantılara dönüştürüldüğü ortamlar olması,
Andımızın kaldırılmasını desteklemek,
Ana dilde eğitimi savunmak,
Bayrak şiirinin ders kitaplarından çıkarılmasına seyirci kalmak,
Çözüm süreci adıyla sunulan ihanet sürecine akil adam olmak,
MEB’de yaşanan yönetici sürgünlerine ve kıyımlarına ortak olmak,
Siyasi iktidarın taşeronluğunu yapan yöneticiler, kendini bilmez veliler ve şuurunu kaybetmiş öğrenciler tarafından şiddete maruz kalan meslektaşların için sessiz ve seyirci kalınmasına göz yumman,
Rotasyon uygulamasını destek vererek işyeri güvencemizi altın tepside teslim etmek,
İş güvencemizin elimizden alınarak, devlet memurluğu yerine, parti memurluğunu getirecek olan yeni sistemin getirilmesine destek vermek demektir.
Bu arazlı anlayışla yürüdüğün yol; seni, bir meslektaşın bir valinin, bir bürokratın veya siyasetçinin hışmına uğradığında, tahkir edildiğinde onun için sokağa çıkıp tepkini gösteremediğin adreslere götürecektir.
Bu arazlı anlayışa destek verdiğin sürece aynı zamanda; eğitim çalışanlarının aleyhine MEB’in, KYK Genel Müdürlüğü’nün, YÖK’ün çıkardığı yönetmeliklerle ilgili idari yargı sisteminin ciddiyet ve titizlikle çalıştırılmadığı yapıları desteklemiş olursun.
Kıymetli eğitim çalışanı,
Sendikacılık, üyelerin mağduriyetlerine engel ve mutluluklarına ortak olmaktır.
Değerli eğitim çalışanı arkadaşım sizi;
Yüzde yüz yerli ve milli bir sivil toplum örgütüne,
Siyasi iktidarlarla değil, eğitim çalışanları ile yürüyerek büyüyen bir sendikaya,
Liderine “Akil adamlık” teklifi geldiğinde tereddüt etmeden “İnanmadığımız bir sürecin içinde olmayız” diyerek ihanet sürecine ortak olmayan ve Kızılay’da “Biz Şivanperverlerle değil, vatanperverlerle yürüyeceğiz” diyerek net tavır koyan bir sendikanın mensubu olmaya,
Biz ANDIMIZI okumaya ve öğretmeye devam edeceğiz diye haykıranların bulunduğu bir sendikaya
Sendikacılığı “Hakkı tutup kaldırmak” olarak gören, korkmadan, yılmadan, yorulmadan bu yolda mücadele eden bir sendikaya,
“Türkiye’nin Sendikası“ TÜRK EĞİTİM SEN’in bir mensubu olmaya davet ediyorum.
Köprüden önce son çıkış 14 Mayıs 2015
Karar sizin…