Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen iş sağlığı ve güvenliğinin geliştirilmesi konusunun ele alınacağı VII. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı Haliç Kongre Merkezi’nde başladı.
KONCUK: RAKAMLARA GÖRE, KONFERANSIN SÜRECEĞİ ÜÇ GÜN BOYUNCA TÜRKİYE’DE YAKLAŞIK 615 İŞ KAZASI YAŞANACAK
Geniş katılımın olduğu konferansın açılışına konuşmacı olarak katılan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, konukları selamlayarak başladığı konuşmasında, ülkemizde yaşanan iş kazalarına dikkat çekti ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun yürürlük tarihinin kamu kurum ve kuruluşları için 2016 yılının Temmuz ayına ertelenmesinin yanlış olduğunu belirtti. Koncuk konuşmasında 1980’li yıllarla birlikte kârı makimize etme, maliyetleri düşürme çabalarının çalışma hayatında insan unsurunu ve çalış güvenliğini ikinci plana ittiğini ifade etti.
Genel Başkan İsmail Koncuk konuşmasında “Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ülkemizde günde 205 iş kazası gerçekleşmekte, 2 kişi hayatını kaybetmekte ve 6 kişi de iş kazası nedeniyle, iş göremez hale gelmektedir. Dolayısıyla Konferansın süreceği üç gün boyunca yalnızca Türkiye’de, yaklaşık 615 iş kazası yaşanacak, 6 çalışanımız daha hayatını kaybedecek, 18 vatandaşımız da çalışamaz hale gelecektir.
Bu rakamların yalnızca resmi kayıtlara dayandığı düşünüldüğünde, kayıtlara girmeyen kazalarla birlikte yaşanan can ve mal kaybının çok daha büyük olduğu görülecektir. Yapılan araştırmalar, iş kazalarının yüzde 98’inin, meslek hastalıklarının ise tamamının önlenebilir olduğunu ortaya koymuştur. Öyle ise iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle kaybettiğimiz değerlerimiz, acı bir ihmalin kurbanı olmaktadırlar.
Bilindiği gibi bugün ulaşmış olduğumuz teknolojik ve ekonomik gelişmenin temelinde Sanayi Devrimi yatmaktadır. 18 ve 19. yüzyıllarda yaşanan gelişmeler; tarım toplumundan endüstri toplumuna geçilirken, maksimum kâr, minimum maliyet temeline dayalı, emeğin sömürülmesini öngören bir anlayışı da beraberinde getirmiştir.
İşçilerin çok uzun çalışma süreleri, çok kötü çalışma şartları, çok düşük ücretler ile çalışmak zorunda kaldıkları bu dönemde, kapitalizmin acımasızlığı, sermaye-emek ilişkileri ve paylaşım sürecinde, çatışma ve toplumsal kaosu yaratmıştır. Sendikal hareket, işte bu çatışma süreci içinde paylaşım ve yönetim sorununa çözüm getiren toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkmıştır.
Çalışma şartlarının iyileşmesi, demokrasinin gelişmesi, insan hakları kavramının ortaya çıkması, yönetişim anlayışının benimsenmesi; temelde sivil toplum olgusunun başarısı olarak kabul edilecek sonuçları doğurmuştur. Buna karşın 1980’li yıllarla birlikte ortaya çıkan neo-liberal anlayış ve küreselleşme; bir anlamda sermaye-emek çatışması sonucunda dengeye oturmuş olan paylaşım sorununda, sermaye lehine yeni yaklaşımlar, yeni düzenlemeler içermektedir” dedi.
KONCUK: 6331 SAYILI KANUN, ÇALIŞANLAR ADINA SON DERECE ÖNEMLİDİR
“İnsanın olmadığı, insan hayatının, yılsonu bilançolarındaki artı bakiyelerden daha değersiz olduğu bir dünyada, bütün değerler anlamını yitiriyor.” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Tüm olumsuzluklara rağmen ülkemizde, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik olarak çıkarılan 6331 sayılı Kanun, çalışanlar adına son derece önemli bir gelişme olarak kayda geçmiştir” dedi. Koncuk, “ Teknolojik gelişmenin akıl almaz bir boyuta ulaştığı günümüzde, para ve sermaye artık anlam değiştirerek hayatın odak noktasına yerleşmiştir.
Üretim araçlarının el ve şekil değiştirdiği, maksimum kâr, minimum maliyet anlayışının yeniden ortaya çıktığı bir dönemi yaşamaktayız. Emeği, çalışanı ve çalışanlar için yapılan yatırımları bir maliyet unsuru olarak görme yanlışı; Endüstri Devrimi’nin üzerinden 300 yıl geçmiş olmasına rağmen, %98 oranında önlenebilir olan iş kazalarının ve %100 oranında önlenebilir olan meslek hastalıklarının hâlâ emek dünyasının çözemediği bir sorun olarak kalmasına neden oluyor.
Bugün, çalışanı ve çalışan için yapılan yatırımı, maliyet artırıcı unsur olarak gören bu algıyı değiştirme zorunluluğumuz bulunuyor. Kâr da, teknolojik ilerleme de, gelişme de insan için var. İnsanlar daha rahat yaşasınlar diye var. İnsanın olmadığı, insan hayatının, yılsonu bilançolarındaki artı bakiyelerden daha değersiz olduğu bir dünyada, bütün değerler anlamını yitiriyor.
Martin Luther’in dediği gibi "Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak…" İşte bütün bu olumsuzluklara rağmen ülkemizde, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik olarak çıkarılan 6331 sayılı Kanun, çalışanlar adına son derece önemli bir gelişme olarak kayda geçti.
Her ne kadar yürürlük tarihi itibarı ile önemli hükümleri 2016 yılının Temmuz ayına ertelenmiş olsa da bu Kanunun; sayıları 2,5 milyonu bulan memurlar için de İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerini getiriyor olması bizler açısından memnuniyet vericidir. Kanunun yasalaşma sürecinde gösterilen irade ve kararlılığın, sivil toplum örgütleri ile, sosyal paydaşlarla ortak bir hareket planı çerçevesinde hayata geçirilmesi safhasında da gösterileceğini umuyorum.
Ben, bu Konferansın, yeniden insan gibi yaşamayı hatırlayacağımız, emeğin en yüce değer olduğu gerçeğini idrak edip, insan için yapılacak yatırımlarla hayatı güzelleştireceğimiz, iş kazası ve meslek hastalıklarının son bulması için gerekli farkındalığı yaratabileceğimiz bir sürecin başlangıcı olması dileklerimle, bu Konferansın gerçekleştirilmesinde emeği geçen tüm yetkililere teşekkür ediyor, hepinize şahsım ve Türkiye Kamu-Sen adına saygılarımı sunuyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
5 – 7 Mayıs tarihleri arasında devam edecek olan ve 50’ye yakın ülkeden katılımın olduğu konferansta, belirlenen 38 alt konu başlığı 28’i yurt dışından olmak üzere 150 konuşmacı tarafından katılımcılara aktarılacak.