GENEL BAŞKAN “KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMEYENLERİ HAZMEDEMEYEN BİR SİYASET ANLAYIŞI KABUL EDİLEMEZ” DEDİ.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Konya’nın Beyşehir ilçesinde Türk Eğitim-Sen İlçe Temsilciliği’nin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Genel Başkan’a, Genel teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan ve Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan da eşlik etti. Toplantıda Konya 1 No’lu Şube Başkanı Tanfer Ata, Konya 2 No’lu Şube Başkanı Sadi Eriş, Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların ilçe temsilcileri de hazır bulundu.
Bir yandan PKK terör örgütünü kardeş ilan edeceksiniz, bu ülkeyi bölmeye çalışan, bu ülkeye ihanet eden insanları bağrınıza basacaksınız; diğer yandan hangi sebeple olursa olsun, demokratik tepkilerini koyan insanlara adeta zulmedeceksiniz. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, Gezi Parkı dolayısıyla İstanbul’da ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşanan tepki gösterilerine değindi. Koncuk şunları söyledi: “Bu yaşananların esasında bir öfke patlaması olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de bir polis devleti oluşturuluyor. Bir yandan Türkiye’de ileri demokrasi nutukları atılırken, diğer yandan insan haklarından bahsedilirken esasen ileri demokrasi ile alakası olmayan bir polis devleti fiilen oluşturulmak isteniyor. Hangi sebeple olursa olsun insanlarımızın demokratik tepkilerine hükümetlerin, siyasi iktidarların saygı duyması lazım. Hani çok sıklıkla duyuyorsunuz, bu orantısız güç kullanma meselesini; işte dünkü olaylarda buna şahit olduk. Ben İstanbul Valisini kınıyorum, İstanbul Emniyet Müdürünü kınıyorum. Bu insanların siyasi görüşü bizden farklı olabilir, dünya görüşü bizden farklı olabilir ama bir yandan PKK terör örgütünü kardeş ilan edeceksiniz, bu ülkeyi bölmeye çalışan, bu ülkeye ihanet eden insanları bağrınıza basacaksınız; diğer yandan hangi sebeple olursa olsun, demokratik tepkilerini koyan insanlara adeta zulmedeceksiniz. Bunu kabul etmek mümkün değil. İktidarın ayağı yere basmalı, iktidar gerçek anlamda demokrasiyi sindiren bir iktidar olmak zorundadır. İktidar, şımarık bir iktidar anlayışıyla davranıyor. Kendisi gibi düşünmeyenlere, kendi yaptıklarını onaylamayanlara neredeyse hayat hakkı tanımayan bir iktidar anlayışı var. Bu anlayışı, milletimiz adına, demokrasimiz adına şiddetle kınıyorum. Demokrasiyi hazmetmeliyiz. Bizim gibi düşünmeyenlere de değer vermeliyiz.”
Kendisi gibi düşünmeyenleri hazmedemeyen bir siyaset anlayışı kabul edilemez, destek göremez.
Çoğunlukçu rejim anlayışıyla çoğulcu demokrasi arasında büyük farklar olduğunu kaydeden Koncuk, dünyada gelişen anlayışın çoğulcu demokrasi anlayışı olduğunu söyledi. Koncuk şöyle konuştu: “ ‘Ben çoğunluğa sahibim, her şeyi yaparım’, ‘Çoğunluk benim yaptıklarını tasvip ediyor’, ‘Çoğunluk bende. O halde demokrasi budur. Buradan hareketle her istediğimi yaparım’ anlayışı olmaz. Dünyada gelişen anlayış, çoğulcu demokrasi anlayışıdır. Çoğulcu demokrasi anlayışı; çoğunluğa değil, bütün milletin kararına, düşüncelerine saygı gösteren anlayıştır. Bakınız; kamu çalışanları çeşitli baskılara maruz kalıyor. Bunun dayanacağı son nokta mutlaka vardır. Türkiye, böylesine anti demokratik bir anlayışla yoluna uzun süre sağlıklı şekilde devam edemez. Kendisi gibi düşünmeyenleri hazmedemeyen bir siyaset anlayışı kabul edilemez, destek göremez. Bir şey bahane olur, patlar. Beyşehir’deki de, Seydişehir’deki de, Adana’daki de patlar. Ondan sonra ne yapacaksınız? Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin artık şapkayı önüne koymaları lazım. ‘Çoğunluk bende’ diye bir şey yok. Sizin gibi düşünmeyen insanların haklarını da garantiye alan anlayış, demokrasi anlayışıdır. Tüm milleti kucaklayan anlayış, demokrasi anlayışıdır. Hem vesayet rejiminden rahatsız olduğunuzu her fırsatta dile getireceksiniz ama sizin gibi düşünmeyen insanlara dünyayı dar edeceksiniz. Böyle bir şey yok. Böyle bir hakka hiç kimse sahip değil. Bu millet de böyle bir hakkı size vermedi. Dolayısıyla bu milletin her ferdine -düşüncesi, anlayışı ne olursa olsun- saygı duymak zorundasınız. Başka yolu yok.”
Sendikacılığımız hakkı tutup kaldırmak üzerine bina edilmiştir. Kimden gelirse gelsin, haksızlığın yanında yokuz. Sizin gibi düşünmeyenlere, sizden olmayanlara haksızlık yapmayın. Böyle bir sendikacılık ve siyaset anlayışını kabul etmiyoruz.
Sendikal mücadele ile ilgili önemli açıklamalar da yapan Genel Başkan Koncuk, Türkiye Kamu-Sen’in ve Türk Eğitim-Sen’in sendikacılığının, hakkı tutup kaldırmak üzerine bina edildiğini söyledi. Koncuk şunları kaydetti: “Kamusal alanda yıllardır mücadele veriyoruz. Ciddi bir sendikal birikimimiz var. Hiç kimseden çekinmiyoruz. Adım atarken, ‘ne olacağız?’ hesabı yapmadan, hak ne ise onu almaya çalışıyoruz. Çiğneneceğiz, çiğneyeceğiz ama hakkı tutup kaldıracağız. Bu ülkenin geleceği adına bunu yapacağız. Sendikacılığımız da hakkı tutup kaldırmak üzerine bina edilmiştir. Kimden gelirse gelsin, haksızlığın yanında yokuz. Sizin gibi düşünmeyenlere, sizden olmayanlara haksızlık yapmayın. Böyle bir sendikacılık ve siyaset anlayışını kabul etmiyoruz. Biz, bu milletin her ferdini seviyoruz. Anlayışı, ideolojisi, etnik kökeni, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bu coğrafyada yaşayan her insan bizim için makbul insandır. Bu nedenle biz sendikacılığımızı da bu anlayış üzerine bina ettik. Böyle yolumuza devam edeceğiz.”
Korkutarak sendikacılık yapılmaz. Türkiye Kamu-Sen adına böyle bir sendikacılık anlayışını ayaklarımın altına alıyorum, eziyorum.
Koncuk, korkutarak, ürküterek sendikacılığın yapılamayacağını kaydederek, “Böyle bir sendikacılık anlayışını ayaklarımın altına alıyorum, eziyorum” dedi. Koncuk, “Eğitim hizmet kolunda ‘üye sayımız 250 bine ulaştı’ diye övünenler var. 1 milyon üyeniz olsa ne yazar? Kamu çalışanlarını korkutarak, ürküterek, onlara gelecek kaygısı yaşatarak sendikacılık mı olur? Sendikacılık huzur veriyorsa, sendikacılıktır. Korkutarak sendikacılık yapılmaz. Yazık değil mi bu insanlara? Türkiye Kamu-Sen adına böyle bir sendikacılık anlayışını ayaklarımın altına alıyorum, eziyorum. Biz böyle olmayacağız. Siz hiçbir zaman böyle olmayın. Huzur verin. Çalıştığınız yerde insanları mutlu edin, onlara saygı duyun, onları sevin. Teşkilatlarımız bunu bir talimat olarak algılamalıdır. Biz insanların gönüllerini kazanacağız. Yaptıklarımızla, ortaya koyduğumuz derinliğimizle, olgunluğumuzla ve yüreğimizdeki sevgiyle onların yüreğine akacağız. Böyle değilsek, biz de büyümeyelim. Bunu tüm samimi duygularımla ifade ediyorum. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde üyelerimizi istifa ettiriyorlar. Bir bayan arkadaşımız ‘istifa etmeyeceğim’ demiş. Bunun üzerine taşeron firmada çalışan kız kardeşini bulmuşlar. Kız kardeşi, ablasını arayarak, ‘istifa etmezsen beni işten atacaklar’ demiş. Bunun adı zulüm değil mi? Peki kardeşi üzerinden tehdide uğramış bu insan, size üye olsa ne yazar?” diye konuştu.
Terörist Karayılan ‘ya bizim dediğimizi yapacaksınız ya da siz de savaşa hazır olun’ diyor. Alenen T.C. devletini tehdit ediyor. Ama bu tehdidi anlamayanlar var.
PKK’lı teröristlerin devletimizi tehdit ettiğini söyleyen Koncuk, bazı kesimlerin bu tehdidi anlamadığını bildirdi. Koncuk, “Geçenlerde terör örgütünün sözde lideri Murat Karayılan’ın açıklaması vardı. Karayılan, ‘Güçlerimizi artırıyoruz ve savaş eğitimi veriyoruz’ diyor. Terörist Karayılan ‘ya bizim dediğimizi yapacaksınız ya da siz de savaşa hazır olun’ diyor. Alenen T.C. devletini tehdit ediyor. Ama hala bu tehdidi anlamayanlar var. Bir tanesi çıkmış insanlara hakaret ederek, ‘Bu süreci hayvanlar bile anladı, insanlar anlamadı’ diyor. Oysa asıl bunu söyleyenler devletimize, milletimize yönelik tehditleri algılamaktan uzaktır” diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birlik ve beraberliğinin tehdit altında olduğunu belirten Genel Başkan Koncuk, “Önceki gün Diyarbakır’da bir konferans düzenlendi. Konferansa Türkiye’den katılacakların isimlerinin karşısına Kürdistan/Türkiye yazılıyor. Rezalete bakın. Ve bu millete ‘barış geliyor’ diye süslü laflar ifade ediliyor. Kanın durmasını, barış olmasını aklı başında olan hangi insan istemez?” dedi.
Ya bu 93 yıllık mücadelemizden, üniter yapımızdan vazgeçerek, özerk yapıya geçeğiz ya da mücadelemizi sürdüreceğiz.
TBMM’nin kuruluşunun üzerinden 93 yıl geçtiğini vurgulayan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Her iktidar, 93 yıl boyunda Anadolu’da yaşayan bütün insanları bir olmaları konusunda çalıştı. Etnik kökeni ne olursa olsun üst kimliği Türk olan bir milleti vücuda getirmek için 93 yıldır emek veriyoruz. Birileri 93 yıldır ortaya koyduğumuz alın terini, emeği, mücadeleyi maalesef heba etmek üzere. Ya bu 93 yıllık mücadelemizden, üniter yapımızdan vazgeçerek özerk yapıya geçeğiz ya da mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Bu ülkenin geleceği Ahmet’in, Mehmet’in, Başbakan’ın, Meclis Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın siyasi geleceğine mahkum edilecek kadar önemsiz değildir.
Ülkemizde federatif, esnek, özerk bir yapı oluşturulmak istendiğine dikkat çeken Koncuk, PKK’nın meşrulaştırılmasına tepki gösterdi. Koncuk şöyle konuştu. “Geçenlerde akil adamlardan bir tanesi ‘Başarısız olursak PKK ile mücadeleye devam ederiz’ diyor. PKK terör örgütünü meşru bir örgüt haline getirdikten sonra, kamuoyu desteği olmadan PKK ile mücadele edersen ‘Türkler kendi insanlarını öldürüyor’ diyecekler. Böyle bir kafayla devlet yönetilir mi? Bu ülkenin kaderine sahip çıkmak zorundasınız. Bir vatandaş olarak bu topraklarda yaşamanın bir bedeli var. Bu ülkenin bir ferdi olarak öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının, akademisyenlerin, din adamlarının, kamu çalışanlarının bu milleti uyarmak, kendine getirmek gibi bir sorumluluğu var. Eğer toplumun dinamikleri dediğimiz bu insanlar varlık sebeplerini unuturlarsa, bu milletin bu coğrafyada hür ve bağımsız yaşaması mümkün olmaz. Torunlarımız en büyük acıyı yaşar. Sizin dedeniz Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda nasıl mücadele ettiyse, siz de demokratik alanda bu mücadeleyi vermek zorundasınız. Bu ülkenin geleceği Ahmet’in, Mehmet’in, Başbakan’ın, Meclis Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın siyasi geleceğine mahkum edilecek kadar önemsiz değildir. Bu milletin bu coğrafyada hür ve güven içinde yaşaması en tabi hakkımızdır.”
Eğer bu iktidar, seçim döneminden yine güçlenerek çıkar ve bu konudaki tepkileri görmezden gelirse ve bundan bir ders almazsa ve kamu çalışanları yine yandaş sendikalara üye olursa, 2015 yılından sonra iş güvencesiz bir çalışma hayatıyla karşı karşıya kalacağız.
İş güvencesinin kaldırılması ile ilgili bir hükmün Torba Yasa’da olmamasının nedeninin yaklaşan seçimler olduğunu belirten Koncuk, “Eğer bu iktidar, seçim döneminden yine güçlenerek çıkar ve bu konudaki tepkileri görmezden gelirse ve bundan bir ders almazsa ve kamu çalışanları yine yandaş sendikalara üye olursa, 2015 yılından sonra iş güvencesiz bir çalışma hayatıyla karşı karşıya kalacağız” dedi. Koncuk şunları söyledi: “Torba Yasa’da sözleşmelilerin kadroya alınmasına ilişkin bir hüküm yok. Sözleşmelilerin kadroya alınma meselesi, Torba Yasaya girmese bile bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Öte yandan Hükümetin kamu çalışanlarının iş güvencesine göz diktiğini biliyoruz. Bu konuda gerekli uyarıları uzun süredir yapıyoruz. Torba Yasa’da iş güvencesinin kaldırılması ile de ilgili Torba Yasada bir hüküm yok. Şu anda kamu çalışanlarının iş güvencesinin kaldırılmasına yönelik bir maddenin Torba Yasa’da olmamasının tek nedeni yaklaşan seçimlerdir. Eğer bu iktidar, seçim döneminden yine güçlenerek çıkar ve bu konudaki tepkilerden bir ders almazsa, kamu çalışanları yine yandaş sendikalara üye olursa, 2015 yılından sonra iş güvencesiz bir çalışma hayatıyla karşı karşıya kalacağız, devlet memurluğunun kaldırıldığı bir istihdam modeliyle karşı karşıya kalacağız.”
Kamu çalışanlarının Cumhuriyet tarihi boyunca en büyük kazanımının iş güvencesi olduğunu söyleyen Koncuk, “Bu nedenle iş güvencesine ve devlet memurluğu sıfatına sıkı sıkıya sarılmak durumundayız. Şımarık bir yönetim anlayışı olduğu için iktidar ‘bu millet ne yapsam beğeniyor’ diyor. Bilindiği gibi Anayasa’nın 128. maddesi devlet memurluğunu tanımlıyor. Bu madde kaldırılsa, devlet memurluğuz kavramı da ortadan kalkar. Bunun yaşanmaması için mücadele ediyoruz. Ama kamu çalışanlarının da dikkatli olması, kime ve neye hizmet ettiklerini değerlendirmesi lazım” diye konuştu.
Hükümetin her yaptığını alkışlayan, hükümetin tüm yanlışlarını aklama mekanizması gibi çalışan bir sendikal anlayışa bizim ihtiyacımız var mı?
1998 yılında milli gelirden kamu çalışanlarına ayrılan pay yüzde 8.83 iken, bugün 5.6’ya düştüğüne dikkat çeken Koncuk, “Kamu çalışanlarının cebine girmesi gereken paralar başkalarına peşkeş çekiliyor. Teslim olmuş bir sendikal anlayışla bunlarla mücadele edebilir miyiz? Hükümetin her yaptığını alkışlayan, hükümetin tüm yanlışlarını aklama mekanizması gibi çalışan bir sendikal anlayışa bizim ihtiyacımız var mı? Dolayısıyla artık kamu çalışanlarının sendikal mücadelenin göbeğinde olması lazım. Dostumuzun, arkadaşımızın hatırına sendikacılık olmaz. Haklarımız için bu mücadele etme yürekliliğine kimler sahipse onlarla beraber olmaz zorundayız” dedi.
Kocaeli’nde ucube yönetmeliğe göre atama yapılarsa, Nabi Avcı’yı iki yüzlü Milli Eğitim Bakanı olarak ilan edeceğim.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı da eleştiren Genel Başkan İsmail Koncuk, Avcı’nın umutlarını alt üst ettiğini söyledi. Avcı’nın Bakanlığının ilk ayında ucube bir Yönetici Atama Yönetmeliği’nin altına imza attığını hatırlatan Koncuk, “Bu yönetmeliğe karşı çıktık. 6 Mart tarihinde MEB önünde 1000 kişiyle eylem yaptık. Sendikamızın yaptığı eylem ve tepkiler üzerine Bakan yönetmeliği değiştireceğini açıkladı ama geçenlerde Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü ucube yönetmeliğe göre sınavlı atama duyurusu yapmış. Araştırdım, Kocaeli’nde pilot uygulama yapacaklarını öğrendim. Böyle gayri samimi bir bakanlık anlayışı olabilir mi? Bunun adı ikiyüzlülüktür. Milli Eğitim Bakanı’na iki yüzlü bir tavır yakışır mı? Kocaeli’nde bu yönetmeliğe göre atama yapılarsa, Nabi Avcı’yı iki yüzlü Milli Eğitim Bakanı olarak ilan edeceğim” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaprak kımıldamadığını kaydeden Koncuk, Müsteşarın değiştiğini ancak İnsan kaynakları Genel Müdürü’nün de değişmesi gerektiğini belirtti. “Eğitim çalışanlarının bu ekiple huzur bulmasının mümkün olmadığını söyleyen Koncuk, “Problemleri çözme iradesinin ortaya konulması lazım. Yaprak kımıldamayan bir Milli Eğitim Bakanlığı olur mu? Her geçen gün Bakan Avcı’dan umudumu kesiyorum. Çünkü çok acil problemleri çözmek için düğmeye basmayan Bakanlık anlayışı var. Bu anlayışla Türkiye’nin bir yere gitmesi imkansız. Milli Eğitim Bakanlığını kendine getirmemiz lazım” diye konuştu.