Acısıyla tatlısıyla, iyisiyle kötüsüyle, inişiyle yokuşuyla bir yılı daha yaşadık ve sonuna geldik. Gelecek yıl ise iyi mi olacak kötümü olacak, ülkemiz ve şahsımız için hayırlı mı hayırsız mı olacağını bilmek bizim elimizde değil. Geleceği Allahtan başka kimse bilemez. Ama geçmiş yılları şahsımız, ailemiz, milletimiz ve eğitim çalışanlarımız açısından değerlendirmenin hakkımız olduğuna ve değerlendirme yapmamız gerektiğine de inanıyorum.
Eğitim çalışanları açısından değerlendirecek olursak:
2011 yılında genel seçimler olmuş ve mevcut iktidar her şeye rağmen tekrar tekbaşına iktidar olmayı başarmıştır. Önceki yıllarda gerek Hüseyin Çelik’in bakanlığı gerekse otomatik pilotta devam eden Nimet Çubukçu döneminde eğitim çalışanlarının birçok hak kaybının yaşandığı yıllar olarak tarihe geçmiştir.
Önceki yıllarda hezimete uğrayan eğitim çalışanı 2011 seçimleriyle güçlü bir şekilde iktidara gelen, başbakanın ustalık dönemi ilan ettiği bu dönemden tabii ki beklentisi çoktu ve hakkıydı da.
Seçimler sonucunda oluşturulan bakanlar kurulunun açıklanmasıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na atanan Ömer Dinçer; daha önceki dönemlerde gerek Başbakanlık Müsteşarı iken gerekse Çalışma Bakanlığında memurların aleyhine olan Kamu Reformu Yasa Tasarısı ve Devlet Memurları Personel Rejimi Reformu yasa tasarılarıyla ne kadar memur düşmanı olduğunu göstermiş ve Milli Eğitim Bakanı olma hakkını bu şekilde elde etmiştir.
Ama derler ya ‘’çıkmadık canda ümit vardır’’ diye. Eğitim çalışanı da belki değişir, belki de Allah kalbine ilham verir, Türkiye’nin en önemli ve en büyük bakanlığının başına gelmesi itibariyle aklını başına alır ve eski bakanların yanlışlarından, bakanlıktan olma sebeplerinden ders alır düşüncesiyle iyi hayaller kurmuştu.
Geçen bir buçuk yılda eğitim çalışanı hayal kırıklığına uğramış’’ gelen gideni aratır ‘’misali bir buçuk yılda Çelik ve Çubukçu’yu mumla aratır icraatlarıyla şimdiden ‘’eğitim çalışanı düşmanı ‘’payesini hak etmiştir.
2012 yılında eğitim çalışanları açısından neler olmuş şöyle bir değerlendirirsek:
Ek ders esasları ile ilgili sıkıntılar ve haksızlıklar devam etmiştir.
Kölelik düzeni olan ücretli öğretmenlik uygulaması,
Usta öğreticilerin yaşadığı sıkıntılar devam etmiş,
Toplu sözleşme kanunu kamu çalışanlarının istediği gibi kanunlaşmamıştır.
Su istimal hattı alo 147 bu dönemde faaliyete geçti.
1+5+3+4 =13 yıllık kesintili zorunlu eğitim teklifimiz yerine; binlerce öğretmeni, veliyi ve öğrenciyi mağdur eden 4+4+4 sistemi bu dönemde dayatılmıştır.
Bakanın özür gurubu atamalarıyla ilgili sözünde durmadığı dönem yine bu yılda olmuştur.
Yine bu dönemde çalışanların birçoğu ek ödeme aldığı halde eğitim çalışanları, öğretmenler ve üniversite çalışanları yok sayılmıştır.
Eğitim çalışanlarına yaralamalı ve ölümlü saldırılar,
Bölücü örgütün öğretmen kaçırmaları bu dönemde daha da artmıştır.
İlk defa bir memur sendikasının hakem heyetindeki temsilcisi iktidarın temsilcileriyle aynı tarafta oy kullanmıştır.
Cumhuriyet döneminde belki de ilk defa eğitim çalışanları en az maaş alan kesim haline gelmiştir.
Belki de ilk defa bir başbakan ‘’öğretmen az çalışıyor,15 saat çalışarak maaş alıyor’’diyerek öğretmenleri rencide etmiş ve kamuoyunu yanlış yönlendirmiştir.
Sınıf öğretmenleri belki de ilk defa bu kadar alan değişikliği yapma zorunda bırakılmış, kırk katır mı kırk satır mı tercihiyle karşı karşıya kalmıştır.
Özür atamalarında ilk defa eğitim özrü ve sağlık özrü özür olmaktan çıkarılmış, anayla kuzusu hasta yatağındaki kanserli hastasıyla yakını ayrılmıştır.
Eğitim çalışanının iş güvencesi ilk defa bu dönemde daha fazla tartışmaya açılmıştır.
İlk defa bütçe açığı ve iktidarın beceriksizliği memura ve çalışana yüklenilmiştir.
Milli değerlere düşmanlık bu dönemde daha da artmıştır.
Bir bakan ilk defa okul müdürlerine ve idarecilerine bu kadar kafayı takmıştır.
Bayrak şiiri Okul kitaplarından Türk’lükten rahatsız olanlarca bu dönemde çıkarılmıştır.
İl içi sıra tayinleri bu dönemde yılda bir defaya indirilmiş,
4-c’lilerin insanlık dışı çalışma şartları hala devam etmekte,
Hizmetli, memur, teknisyen, şef gibi idari personelin hiçbir problemi çözülmemiştir.
Mesleki Teknik Eğitim ve buna bağlı olarak meslek dersleri öğretmenlerinin hiçbir problemi çözülmediği gibi problemleri daha da arttı.
Tüm kamu kurumlarında başörtüsü problemini çözemeyenler okullarda sadece öğrenciye serbest kıyafet uygulamasını getirerek milleti kandırmaya devam ettiler.
Üniversite çalışanlarının, Akademisyenlerin problemlerini çözemeyenler, YÖK’ü kaldırma sözü verenler, iktidarı ele geçirince bu kurumu kaldırma yerine ‘’iktidar YÖK ‘’ü meydana getirme çabasına girdiler.
Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa Öğretmen bu kadar itibarsızlaştırıldı.
Eğitim-Öğretimle ilgisi olmayan bakanlık bürokratlarının çok olduğu dönem ilk defa bu yılda yaşandı.
Velhasıl 2012 yılı Eğitim Çalışanları açısından kayıp bir yıl olarak tarihe geçmiştir. Bu yılın bu şekilde tarihe geçmesine vesile olanlar eğitim çalışanları ve Türk Milletince hiçbir zaman unutulmayacak ve affedilmeyecektir.
Tüm bunlara rağmen 2013 yılının ülkemize, milletimize ve eğitim çalışanlarına hayırlara vesile olmasını temenni eder; yukarıda sayılan yanlışların yaşanmadığı, problemlerin çözüldüğü, bu problemleri eğitim çalışanlarına yaşatanların bu bakanlığın başında kalmadığı nice mutlu yıllar dilerim.