Anayasa değişikliği çalışmalarının çok yoğun olarak konuşulup tartışıldığı şu günlerde, bu konuya paralel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun da da birtakım değişikliler yapılmasını düşünüldüğü çeşitli haber kaynaklarında yer aldı. Bu kapsamda Anayasamızda yer alan ve Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümleri düzenleyen 128 ve 129. maddelerinin değiştirileceği yolunda bilgiler kamuoyuna yansıdı.
Anayasamızın 128.maddesi: ‘’ Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.’’ Demekte ve bir anlamda devlet memurunu tanımlamaktadır. Bu sadece tanımlamaktan ziyade bizzat ‘’memur’’ kavramına anayasal güvence oluşturmaktadır.
Yine Anayasamız 129.maddesiyle de memurların görev ve sorumluluklarını, bu arada da haklarında yürütülecek disiplin soruşturmalarında memurların güvencelerini düzenlemiştir. Buna göre;
‘’ Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.
(Değişik üçüncü fıkra: 7/5/2010-5982/13 md.) Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.
Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.
Bu madde ile memurların yürüttükleri görevlerle ilgili olarak verilen disiplin cezalarının yargı denetimine tabi olması, ceza kovuşturmalarına karşı idari merciin izninin alınması gibi güvenceler bizzat anayasa metninde düzenlenerek teminat altına alınmıştır.
Anayasamızda tanımlanan devlet görevlerini yürütmekte olan devlet memurlarının bu işleri nasıl ve ne şekilde yürüteceği, bunların hak, ödev ve sorumlulukları ile ilgili konular ve her şeyden de önemlisi sahip oldukları güvenceler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile düzenlenmiştir. Devlet memurları, siyasi iradeye bağlı olarak ve sorumlu olarak görev yaptıkları için, onların güvenceleri çok büyük önem taşımaktadır. Bu iş güvencesi 657 sayılı DMK da;
Madde 18 – Kanunlarda yazılı haller dışında Devlet memurunun memurluğuna son verilmez, aylık ve başka hakları elinden alınamaz.
Madde 24 – Devlet memurlarının görevleri ile ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması ve haklarında dava açılması özel hükümlere tabidir.
Madde 25 – Devlet memurları hakkındaki ihbar ve şikayetler, garaz veya mücerret hakaret için, uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı ve soruşturma veya yargılamanın tabi olduğu kanuni işlem sonucunda bu isnat sabit olmadığı takdirde, merkezde bu memurun en büyük amiri, illerde valiler, isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını Cumhuriyet Savcılığından isterler.
Madde 45 – (Değişik madde: 30/05/1974 – KHK/12; Aynen kabul: 15/05/1975 – 1897/1 md.)
Hiç bir memur sınıfının dışında ve sınıfının içindeki derecesinin altında bir derecenin görevinde çalıştırılamaz.
Şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeler keyfi ya da yandaşlık ölçüsüne göre hareket edebilecek ve aynı zamanda memurların amiri konumundaki hükümetlere ve siyasilere karşı onları korumaktadır. Böylece memurlar taptıkları iş ve işlemlerde sadece yasalara bağlı kalarak hareket edebilmekte, siyasilerin verebileceği yasalara uymayan talimatlara direnebilmektedirler. Yine bu kanunun verdiği hakla memurların terfi, yer değiştirme, ilerleme düzenleri ortaya konularak bu konuda keyfiliğin ve siyasi mülahazalarla hareket etmenin önü kesilmektedir.
Devlet Memurlarının nasıl ve ne şekilde kovuşturmaya tabii tutulabileceği ve yargılanabileceği ne ilişkin 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun da devlet memurlarının iş güvencesi açısından çok önemli bir kanundur. Bu kanun devlet memurunun yaptığı işlerle ilgili olarak keyfi olarak ve asılsız gerekçelere dayalı şikayetlere muhatap olmasını ve bu tür gerekçelerle yargılanmasını önlemektedir. Bu hususun ne kadar önemli olduğunu ve devlet memurlarının ne tür iftira ve isnatlarla karşı karşıya gelebildiğini gösteren pek çok olay zaman zaman kamuoyuna yansımaktadır.
Bu yasaların hiç biri devlet memuruna sınırsız bir güvence sağlamamaktadır. Devlet memurunun güvencesi zaten kanunun suç saydığı fillerin dışında geçerlidir. Kanunun suç saydığı fiillerde herkes gibi devlet memurları da kovuşturulmakta ve yargılanmaktadır. Kanunların getirdiği güvence memurların görevleriyle ilgilidir ve mutlak bulunması gereken güvencelerdir.
Devleti temsil eden ve bizzat devlet tarafından yürüttükleri işlerle ilgili olarak yasal koruma altına alınan devlet memurları kanunların kendilerine sağladığı bu güvencelerle görevlerini etkilerden uzak yürütebilmekte, böylece hükümetin memuru değil devletin memuru olabilmektedir.
Siyasi iktidar ve birçok siyasetçi devlet memurlarının sahip olduğu b u iş güvencesinden rahatsızdır. Bu rahatsızlık her fırsatta çeşitli kabine üyeleri ve bizzat Başbakan tarafından ifade edilmektedir. Bu yüzden devlet memurunun Anayasadaki tanımı değiştirilmek istenmekte ve böylece memur güvencesinin önce anayasal temelleri budanmak istenmektedir. Siyasi iktidarın bir sonraki adımı 657 sayılı DMK nın değiştirilerek kamu işçileri ve memurları kamu çalışanı adı altında toplamaktır. Bunu yapmaktaki amacı da sadece ve sadece devlet memurunun iş güvencesini ortadan kaldırmaktır. Bunu yaparken kendine göre kurnazca bir taktik izlemekte güya tüm kamu çalışanları tek çatı altında toplamaya çalışmaktadır. Hükümetin zihni arka planının çok iyi biliyoruz. Ne yaparak, neye ulaşmaya çalıştığını da apaçık görüyoruz. Zaten hükümet de bunu gizlemiyor, zaman zaman dışa vuruyor. Kendine güya sendika diyen bazı yapılar bu konuda hükümeti cesaretlendirmektedir.Hatırlayın,Başbakan bir güya sendikanın toplantısında konuşmuş ve tüm çalışanların sözleşmeli olması gerektiğini,mevcut iş güvenceleriyle bazı sendikal hakların verilemeyeceğini ifade etmiş ve o toplantıda kendisine sendikacı diyen zevat bu ifadeleri ayakta alkışlamıştı.Sayın Başbakan bu konudaki gerçek düşüncenin o salondaki şak şakçı zevatın düşüncesi olmadığını bilmelidir.Türk memuru orada görülenlerden ibaret değildir.o yüzden o tablo sizi yanıltmasın Sayın Başbakan.Oradakilere bakarak bir yanılgıya düşmeyin.Türk memurunun kahir ekseriyeti iş güvencesini olmazsa olmazı kabul etmektedir ve bu konuda gerektiğinde mücadele etmeye kararlıdır.Eğer devlet memurlarını gerçekten önemsiyorsanız ,onların özlük ve sosyal haklarını yükseltin.Devlet memuruna insanca yaşayabileceği bir ücret verin.Ve bilin ki devlet memurunun hükümet memuru olmaması bu ülke için daha hayırlıdır..
Biliyoruz,yine bu söylediklerimize kulak tıkayıp,zihninizin bir köşesinde olan devlet memuru güvencesini kaldırmak için gayret göstereceksiniz.Ama şunu da bilin ki biz Türk Eğitim Sen olarak iş güvencemizden vazgeçmeyeceğiz.Devlet memurunun hükümet memuru haline getirilmesine ve memurun geleceğinin siyasetçinin iki dudağı arasına bırakılmasına razı olmayacağız.İş güvencemiz kırmızı çizgimizdir.Orda durun!!!