Kamu
Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun ÜYELİĞİN SONA ERMESİ
başlıklı 16 ıncı maddesi “Her üye üyelikten serbestçe çekilebilir. Üyelikten
çekilme, çekilmek isteyen kamu görevlisi tarafından, üç nüsha olarak doldurulup
imzalanan üyelikten çekilme bildiriminin kurumuna verilmesi ile gerçekleşir.
Kurum görevlisi, kayıt numarası ile tarih verilen çekilme bildiriminin bir
suretini derhal üyeye vermek zorundadır. Kamu işvereni, bildirimin bir örneğini
onbeş gün içinde sendikaya gönderir.” hükmünü getirmektedir.
Yani,
herhangi bir sendika üyesi istifa formunu doldurup çalıştığı kuruma verdiği
anda üyelikten çekilme süreci resmen başlamış durumdadır. Kurum, üç nüsha
halinde evrak kaydına işlediği istifa formunun bir nüshasını kişiye verir, bir
nüshasını personelin dosyasında saklar ve üçüncü nüshasını da üyenin ayrıldığı
sendikasına gönderir.
Sendikalar
da, kurumlardan merkezlerine intikal eden üyelikten çekilme formları
doğrultusunda, istifa eden üyenin sistemlerinden düşümünü yaparak üye
kayıtlarını güncelleme işlemini gerçekleştirirler.
Sendikanın
ya da herhangi bir kurumun, üyelere yönelik olarak “İstifanız kabul
edilmemiştir” şeklindeki bir tutumu sözkonusu olamaz. Çünkü istifa tek yanlı
bir iradi beyandır. 4688 sayılı yasa hükmünce de “Her
üye üyelikten serbestçe çekilebilir”.
Yukarıda
ifade edilen bu rutin prosedür, sendikal faaliyetle alakalı herkes tarafından
bilinir.
Hele ki,
sendika yöneticilerinin günlük iştigalidir bu işler.
Her
sene olduğu gibi, son günlerde sendikamıza yönelik bir takım ithamlar bazı
haber sitelerinde yine yayınlanmakta.
Güya,
merkezimize gelen istifa formlarını işleme koymayarak kurumlara iade ettiğimiz
ve mevzuata aykırı olan bu tutumumuzla kafa karışıklığı yarattığımız iddia
edilmekte.
Bir
sendikanın Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmuş zat, çıkıp
utanmadan, sendikamızın yasal olmayan yöntemlerle istifaları geri iade ettiği
yalanını dile getirmektedir. Bunu söylerken de seviyesine yakışır bir üslup ile
sendikamıza iftira atmaktadır.
Yukarıdaki
kanun hükümlerinden anlaşıldığı üzere, istifanın sendika tarafından kabul
edilmemesi diye bir şey sözkonusu olamaz. Sendikaya gelen bir form ile ilgili
yapılan işlem, yalnızca kayıtların güncellenmesi işlemidir. Ayrıca, hizmet
kollarındaki yetkili sendikaların tespitinin, sendikaların beyanlarının ötesinde
doğrudan tevkifat listeleri üzerinden yapılıyor olması da, zaten aksi bir tutumun
gereksiz bir uğraş olmasına neden olacaktır.
Ancak
şu gerçeği gözden kaçırmamak lazımdır: Kurumlar tarafından sendikalara
gönderilen üyelikten çekilme formlarının belli bir usul dairesinde iletilmesi
zorunludur. Sendika merkezine ulaşan bir istifa formunun, gerçekten kurumdan
geldiğini teyit etmenin iki yolu vardır: Birincisi, kurumun üst yazısı ekinde
gönderilmesi; ikincisi, evrak kayıt tarih ve numarasının yazılı olduğu alanda
kurumun resmi mührünün bulunmasıdır. Bunun dışında gelen formun gerçekliğini
tespit edebilecek üçüncü bir yol bulunmamaktadır.
Dolayısıyla;
üst yazısız ya da üzerinde resmi mühür bulunmadan gönderilmiş olan formların
gerçek mi sahte mi olduğunu anlamak mümkün olmadığı için, sendikamız tarafından
bu durumu teyit edebilmek için işyerlerine istifa formlarını iade etmektedir.
Nitekim, yıllar içerisinde bu yöntem sayesinde bir çok sahte istifanın da önüne
geçilmiştir.
Öte
yandan şu bir gerçektir ki, kurumlar arası bir yazışma usulü vardır. Bir okul,
il ya da ilçe müdürlüğü herhangi bir kurum ya da makama bir gönderide
bulunurken üst yazısız yazışma yapabilmekte midir? Tabii ki hayır! Sendikalar
da, çalışma hayatımızın en önemli kurumlarındandır. Dolayısıyla herhangi bir
işyeri amiri, diğer kurumlarla nasıl yazışıyor ise sendikalarla da o usul dairesinde
muhatap olmalıdır.
Dolayısıyla
Türk Eğitim-Sen’in, kurumlarımızın bu eksiğine dikkat çekmesi eleştirilmesi
gereken değil, tam aksine takdir edilmesi gereken bir tutumdur. Hele ki, bir
sendika yöneticisinin, bu tutumumuzu tahkir etmesi yerine desteklemesi doğal
olandır.
Ayrıca
geçtiğimiz yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan sendikalı personel tespit
tutanaklarını imzaladığımız toplantıda da bu hususları dile getirmiş ve ilgili Grup
Başkanından bu hususta tedbir alması gerektiğini istemiştik. Bahsi geçen bu
toplantıda, şimdi bizi eleştiren sendikacı zat da var idi ve herhangi bir
itirazda bulunmamıştı. Hal böyleyken ve yaptığımızın doğru olduğunu bildiği
halde, şimdi çıkarak, sözde sendikal rekabet adına, çukur bir seviye ile
sendikamıza yönelik ithamlarda bulunması muhteremin ruh halini yansıtmaktadır.
Bu
sendikacı arkadaşımıza tavsiyemiz; böylesi boş ve doğru olmayan işleri bir yana
bırakarak sendikal faaliyetin asıl problemlerine yoğunlaşmasıdır.
Bu
duayen arkadaşımız; çalışanları haberi olmadan sahte imzalarla üye yaparak
aidat kestiren ahlaksızlarla mücadele etmesi; okulunda hiçbir sendika üyesi olmayan
çalışanları bilgileri dışında bir aylığına kesintiye sokarak listelere dahil
eden şahsiyetsizlere engel olması; istifa eden üyelerin ilk üye formları üzerinden,
elden aidat yatırarak sendika üyesi gibi gösteren ahlak fukarası sözde
sendikacılara engel olması gibi bir gayret içerisinde olursa Türk
sendikacılığına daha iyi hizmet edeceğini görmelidir.
Her
kişi ve kurum, mevzuatın kendisine yüklediği sorumluluklar çerçevesinde
davranmak zorundadır. Türk Eğitim-Sen bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
eksik ve yanlış yapanları ikaz etmeye devam edecektir.
Birileri
rahatsız olmaya devam etsin.
Talip
GEYLAN
Türk
Eğitim-Sen
Genel
Teşkilatlandırma Sekreteri