Hükümet iktidara geldiği günden beri memurluk kavramının içini boşaltmak, iş güvencesini yok etmek, zorunlu rotasyon uygulaması ile kamu görevlilerini her türlü siyasi tehdide açık bir çalışma rejimine sokmak için düzenleme yapma gayreti içindedir.
Hükümet yetkilileri günü birlik yaptıkları açıklamalarla adeta memurlara aba altından sopa göstermekte, bir gün rotasyon, bir gün performansa dayalı ücret, bir gün memurların çalışan olarak kabul edilmesi ve iş güvencelerinin kaldırılması gibi önerilerle kamu görevlilerinin huzurunu kaçırmaktadırlar.
Başbakan geçtiğimiz aylarda işçi-memur ayrımının kaldırılarak herkesin çalışan adı altında birleşmesi ve bu yolla memurun iş güvencesinin yok edilmesi yolunda bir düşünceyi kamuoyu gündemine sunmuştu. Şimdi de bütün memurların rotasyona tabi tutulması fikrini yeniden dillendirerek, memurlarımız üzerindeki baskıyı iyiden iyiye artırmayı amaçlamaktadır.
İktidarın tehditleri memurlarımızın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanırken, kamu görevlilerinden verimli ve güler yüzlü hizmet beklemek hayalcilik olacaktır. Her gün kamu görevlileri ve kamu yönetimi ile ilgili kapalı kapılar ardında hazırladıkları düzenlemelere bir yenisini ekleyen Hükümet, şimdi de iller arası rotasyon uygulamasıyla, memurları tedirgin etmeyi ve tam olarak siyasi tahakkümleri altına almayı hedeflemektedir.
Hatırlanacağı gibi Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerine iller arası rotasyon getirilmiş ve birçok karmaşaya, haksızlığa ve mağduriyete sebep olmuştur. Şimdi ise karmaşanın ve mağduriyetin tüm memurlar arasında hâkim kılınmak istendiği göze çarpmaktadır.
İller arası rotasyon uygulamasıyla emekliliğe zorlanan memurlar, parçalanmış aileler ve sürgün edilen memurlar göreceğimiz aşikârdır. Bir kimsenin il değiştirmesi ve gittiği yere uyum sağlaması uzun zaman gerektirmektedir. Kaldı ki, Başbakan’ın açıklamasına göre özellikle tecrübeli memurların rotasyona tabi tutulması planlanmaktadır. Bu durumda rotasyon mağduru olacak kamu görevlileri, büyük oranda evli ve çocuk sahibi kimseler olacaktır. Böyle bir uygulama her yıl yüz binlerce memurun yaşadığı şehri, milyonlarca öğrencinin de okulunu değiştirmesine neden olacaktır. Bu uygulamanın sonucunda rotasyon, kamu görevlileri için bir çeşit tehdit silahı olarak kullanılacak, memurlar emekli olmaya zorlanacaktır. Bu bakımdan rotasyon uygulamasının memurları siyasi tahakküm altına alma girişiminden başka bir şey olmadığı ve kamuya faydadan çok zarar getireceği açıktır. Kamu yönetimini sırf siyasi ihtiraslar uğruna kaosa sürüklemek doğru bir yaklaşım değildir.
Kaldı ki böyle bir durumda Anayasal bir zorunluluk olan aile birliği nasıl sağlanacaktır? Yıllardır uygulanan politikalar nedeniyle boşanma oranlarında patlamalar yaşanmakta, nüfus artış hızımız düşmekte ve bu nedenle Başbakan vatandaşlarımızdan 3 çocuk yapmalarını talep etmekteyken; şehirden şehre savrulan memurlar, okullar arasında mekik dokuyan öğrenciler, parçalanan aileler, düzeni bozulmuş, mutsuz kamu görevlileri yaratmanın anlamı yoktur.
Daha hangi ilde kaç kamu görevlisine ihtiyaç duyulduğu, hangi ilde ve kurumda ihtiyaç fazlası personel bulunduğuna dair bilgiler mevcut değildir. Memurların görev tanımları bile net olarak yapılamamıştır. İllere göre zorunlu harcama kalıpları ve bunların tutarları konusunda bir çalışma bulunmamaktadır. Hangi bilimsel çalışma ve altyapıya dayanılarak kamu görevlileri için rotasyon uygun bulunmuştur? Böyle bir uygulamanın doğuracağı sonuçlar yeterince düşünülmüş müdür? Yoksa milyonlarca kamu görevlisinin ve ailesinin kaderi, geleceği, mutluluğu bir kişinin şahsi tasarrufuna mı bağlanmıştır?
Yetersiz kaynaklarla, olumsuz şartlarda ve yetersiz personelle kamu hizmetlerini aksatmadan sürdürmeye çalışan kamu görevlilerinin sorunlarını, oradan oraya gurbet hayatı yaşatılarak çözülemez. OECD verilerine göre bir kamu çalışanı Avusturya’da ortalama 18, Kanada’da ve Fransa’da 12, Finlandiya’da 9, Almanya’da 18, Hollanda’da 19, ABD’de 13 kişiye hizmet verirken Türkiye’de 1 kamu çalışanına yaklaşık 29 kişi düşmektedir. Memurlarımız Avrupa’ya oranla neredeyse iki kat daha ağır iş yükü altında ezilmektedir. İktidar, memurların iş güvencelerini kaldırmak ve rotasyon uygulamasına geçmek için fırsat kollayacağına öncelikle kendi üzerine düşen görevi yerine getirmeli ve başta öğretmen açığını kapatmak üzere, ülkemizdeki kamu görevlisi sayısını Avrupa ülkeleriyle aynı seviyeye getirmelidir.
Hal böyleyken Türkiye Kamu-Sen olarak kamu görevlilerimizin, “Ben yaptım oldu.” anlayışıyla iş güvencelerinin kaldırılarak kuru bir yaprak gibi oradan oraya savrulmasına asla müsaade etmeyeceğimiz bilinmelidir.
Bu bakımdan kamu görevlilerimizin de güvencelerine sahip çıkmaları, kazanımlarına karşı yapılan bu saldırıların bertaraf edilmesi bakımından hak ve menfaatlerini gerçek anlamda koruyan sendikalarda örgütlenerek güç birliği yapmaları, hayati önem kazanmıştır.
İsmail KONCUK
GENEL BAŞKAN