HÜKÜMET SENDİKACILIĞININ DAYANILMAZ CAZİBESİ

 

ebs isimli örgütün taze Genel Başkanı sayın Ali Yalçın, sendikamıza ithafen, “İşte mevsimlik sendikacılık budur” demiş! (http://www.turkiyeegitim.com/ali-yalcin-biz-rotasyoncu-degiliz-65686h.htm)

Sayın Genel Başkan aynı açıklamasında, rotasyon konusunda kendilerine yönelik bizim manipülasyon yaptığımızı, söylediklerini çarpıttığımızı da ifade etmiş.

Rotasyon meselesiyle ilgili konu, daha önce sayın Genel Başkanımız tarafından net bir şekilde ifade edilmişti ();

***

Rotasyon Konusu, ebs İçin Samimiyet Testidir.

Fakat demek ki, algılama standartları açısından yinelemekte fayda var:

17.03.2015 tarihinde Haber Türk TV’nin öğretmenlere rotasyon konusunda yapmış olduğu haberde hem Genel Başkanımız sayın İsmail Koncuk hem de ebs Genel Başkanı sayın Ali Yalçın’ın görüşlerine yer verilmiştir.

Sözkonusu haberde, Genel Başkanımız, rotasyona karşı açık ve çok net bir şekilde karşı olduğumuzu ifade etmişti.

ebs Genel Başkanı sayın Ali Yalçın ise; “Bu yaklaşımlar kıymetli yaklaşımlar”, “Tebdili mekanda ferahlık vardır derler”, “Yer değişikliğinin insanlar üzerinde olumlu etkileri vardır”, “Rotasyonun 8 yıl üzerinden hazırlanıyor olması bizi rahatsız ediyor, bunu sayın Bakanla da görüştük” (Bu ifadeden rotasyonun sadece süresine karşı olunduğu anlamı çıkmaz mı?) gibi söylemlerle rotasyon konusuna bakışını dile getirmiştir. Sayın Yalçın, bir de dostlar alış verişte görsün misali, “Rotasyon kişinin kendi isteği dışında resen yapılırsa çalışma verimini bozar” gibi garip bir cümle de kurmuştur. Bir eğitim sendikasının Başkanı olan Sayın Başkan, yıllardır süregelen mevcut uygulamada öğretmenlerin zaten isteğe bağlı tayin isteyebildiklerini, yeni yönetmelikle getirilen rotasyon uygulamasıyla öğretmenin her halukarda zorunlu olarak yer değişikliğine tabi tutulacağını bildiğine göre, bu lakırdılarının hikmeti ne ola?

Ki, bu habere yönelik daha sonra sayın Ali Yalçın’ın ya da sendikasının herhangi bir tekzibi sözkonusu olmamış; hatta aynı kanalın 20 Nisan 2015 tarihli canlı yayına da davet edildiği halde katılmadığı bizzat programın sunucusu tarafından yayında ifade edilmiştir.

Buradan tek bir anlam çıkar: Demek ki, sayın Genel Başkan, ağzından çıkan sözün esiri olmuş ve canlı yayına katılarak bir kez daha görüşlerini ifade edebilme cesaretini gösterememiştir.

Samimi iseniz, çıkarsınız; “Ey Milli Eğitim Bakanı ne yaptığının farkında mısın? Rotasyon belasını eğitim camiasına sokamazsın. Senin görevin öğretmenleri huzursuz etmek değil, motivasyonlarını artırıcı tedbirler almaktır. Öğretmen zaten her yıl yeni bir öğrenci ve veli profiliyle muhatap olmaktadır. Böyle bir tabloda, verimliliği artıracağım gerekçesiyle öğretmenleri yer değişikliğine tabi tutmak saçma sapan bir uygulamadır. Biz rotasyona ne şekilde olursa olsun karşıyız ve hukuki girişimlerde bulunacağız” diyerek aleni tavır ortaya koyarsınız.

Hem rotasyona karşı net tavır koymayacak, hem hakkınızda çıkan haberleri tekzip etmeyecek, hem davet edildiğiniz ve rotasyonun konuşulduğu canlı yayınlara iştirak ederek görüşlerinizi ifade etmeyecek ve hem de şahsınıza getirilen eleştirilerden huylanacaksınız.

Yok öyle yağma!

İşte Sayın Ali Yalçın, bu açık duruma rağmen kalkıp, sendikamızı ve Genel Başkanımızı rotasyon konusunda manipülasyon yapmakla itham etmekle gerçekten çok gülünç bir duruma düştüğünüzü üzülerek belirtmek durumundayım.

Neyse bu bahsi geçelim.

Eğitim çalışanları kimin ne derece dürüst ve cesur olduğunu gayet iyi biliyor.

Öğretmenlerimiz, rotasyon konusunda yıllardır Türk Eğitim-Sen’in de ebs’nin de hangi tutumu sergilediğini çok iyi takip ediyor.

***

Yeni Türkiye’nin Yeni Sendikal Anlayışı: Eylemsiz Sendikacılık!

Gelelim asıl meseleye..

Sayın Genel Başkan Ali Yalçın’ın aynı açıklamasında sendikamızı “Mevsimlik sendikacılık” yapmakla itham etmesi ise sanırım KOMEDİ OSKARINA aday gösterilmelidir.

Konuya girmeden önce sayın Genel Başkana bir önerim olacak:

Gelin müstakil bir araştırma şirketine anket yaptıralım. Şirket, ülke genelinde yapacağı araştırmada sadece ebs üyelerini denek olarak kullansın. Çalışmada, Mevsimlik Sendikacılığın tanımını yaptıktan sonra deneklere tek bir soru sorsunlar:

“Duruma, koşullara, siyasi iktidarın rengine göre pozisyon alan; destek verdiği siyasi parti iktidar olmadığında varlığı fark edilmeyen, desteklediği siyasi parti iktidara geldiğinde ise hızla büyüyen yapıların faaliyet tarzına Mevsimlik Sendikacılık denir.

Buna tanıma göre, aşağıdakilerden hangisini bu kategoride değerlendiriyorsunuz?”

Dediğim gibi, sorunun muhatapları sadece ebs üyeleri olsun.

Ne dersiniz?

Eminim bu resti görmeye yüreğiniz yetmeyecek.

Çünkü siz de en az benim kadar bu anketin sonucunu öngörebiliyorsunuz.

Türk Eğitim-Sen’i mevsimlik sendikacılıkla itham eden Sayın Yalçın;

Her türlü ahlaksız, insafsız, vicdansız saldırıya rağmen sürekli ve istikrarlı bir şekilde büyüyen bir Türk Eğitim-Sen ile muhatapsınız.

Türk Eğitim-Sen’in, her imkanını ölçüsüzce namınıza seferber ettiğiniz mevcut iktidarın iş başına geldiği 2002 yılındaki mutabakat sayısı 125.863 idi. En son mutabakat sayısı (2014) ise 231.000’dir.

Ya siz?

2002 Yılında Türkiye genelinde sahip olduğunuz üye sayısı 18.000 idi. 2014 mutabakatında ise 279.000’e imza attınız.

Muhteşem bir büyüme(!)

Garip olan, sendikacılık namına “yok hükmünde” bir tarz ile endam ettiğiniz halde, hormonlu bir şekilde büyüyor olmanız!

Yapılan her eylemi, adeta, varlığınızı adadığınız siyasi iktidara karşı bir DARBE girişimi olarak algılama hastalığına tutulmuşsunuz. Onun için çalışanları ilgilendiren hiçbir eylemde yoksunuz.

AKP Hükümeti’nin cazibesine o kadar kapıldınız ve eylemsizliği o kadar abarttınız ki..;

-Vali pozisyonundaki bir densiz, öğretmen arkadaşımızın ölümüne neden olacak hakaretlerde bulunur, sendikalı sendikasız herkes feryadını haykırmak için toplanır, siz yoksunuz.

-Sayın Cumhurbaşkanı, -örneğin1 Şubat 2015 tarihinde TÜMSİAD Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “Siz bir taraftan alıyorsunuz yargı bir taraftan geri iade ediyor, siz alıyorsunuz onlar iade ediyor. Böyle devlet idare edilir mi? İki şeyiniz vardır. İhbar tazminatını ödersiniz, kıdem tazminatını ödersiniz. Memnun değilsiniz kapıya koyarsınız. Öyle mi? İlanihaye çalıştırmaya mecbur musunuz? Bu yeni anayasa ile birlikte memur işçi ayrımını da ortadan kaldırmak lazım. Aynen gelişmiş ülkelerdeki gibi çalışanlar sistemini getirmek suretiyle bu işi ilerletmek lazım.” söylediği gibi- defalarca kez Devlet memurunun iş güvencesinden rahatsız olduğunu ve kaldırılması gerektiğini ifade eder, sizden tık yok!

Evet Sayın Yalçın, üyelerinizin tamamı MEMUR. Üyelerinizin tek sermayesi olan İŞ GÜVENCESİNE yönelik açık bir tehdit dile getiriliyor, diliniz lal oluyor!

Tamam, sizden Sayın Erdoğan ve AKP Hükümet’ine yönelik eleştirel bir söylem ya da eylem geliştirmenizi istemiyoruz. Sizin için hayal dahi edilemeyecek bir lüks olur bu. Fakat en azından –dostlar alış verişte görsün misali- “Sayın Cumhurbaşkanım sizi çok ama çok seviyoruz. Uğrunuza ölürüz. Fakat bizim üyelerimizin tamamı memur. Etmeyin eylemeyin, iş güvencesini kaldıracağınızı açık açık bari söylemeyin. Çok zor durumda kalıyoruz. Himmetinize sığınıyoruz, affınızı istirham ediyoruz bir daha böylesi aleni çıkışlarınızı esirgeyin…” babından iki kelam dile getirin be!

-Ataması yapılmayan 350 bin öğretmen 12 yıldır inim inim inler, 37 meslektaşımız intihar eder, yıllardır eylem yaparak Hükümetten haklarını talep ederler, hiçbir zaman alanlarda yanlarında olmazsınız.

-AKP Hükümeti, 2005 yılından itibaren sözleşmeli öğretmenlik adı altında mesleğimizi rencide eder, tek bir eylemle dahi meydanlarda ses veremezsiniz.

-Rotasyon belasıyla öğretmenler huzursuz edilir, eylem yapmak ve karşı durmak yerine “Bize üye olursanız iyi yere gidersiniz” düşkünlüğünde yuvarlanırsınız.

-On binlerce idareciyi mağdur eden bir düzenleme hayata geçirilir; çalışanların kazanılmış haklarının mücadelesini vermek yerine bundan da nemalanmanın fırsatçılığını kovalarsınız.

-Bütün sendikalar nöbet ücreti için ortak eylem yapar, siz arazi olursunuz.

-Çalışanlar üretimden gelen güçlerini kullanarak iş bırakırlar, siz kraldan çok kralcı olur işverenle muhabbet pozları verirsiniz.

-Beceriksiz Toplu Sözleşme nedeniyle çalışanların maaşları enflasyon karşısında eriyip gider, siz enflasyon farkını dahi talep etmekten imtina edersiniz.

-Hükümet 10,158 milyar lirayı cebine koyarak pazarlık masasına gelir, siz 7,191 milyara imza atar yani memurun 2,967 milyarını masada bırakır, bir de üstüne üstlük Tarihi Toplu Sözleşme diyerek zilleti pazarlamaya çalışırsınız.

***

ebs, AKP Mevsimi’ni Yaşıyor!

Velhasıl Sayın Ali Yalçın;

12 yıldır çalışanların talep ve sorunlarını odağına alan hiçbir eylemde, en masum protestoda, iyi niyetli hiçbir birliktelikte yer almadınız.

Sendika, en kaba tanımıyla, çalışanların hak ve kazanımlarını işverene karşı korumak ve geliştirmekle yükümlü birliktelik, olarak ifade edilebileceğine göre, siz nesiniz?

Yukarıda ifade ettiğimiz birkaç örnek çok net göstermektedir ki, çalışanların temel çıkarları sözkonusu olduğunda dahi piyasada yoksunuz.

Ve tüm bunların hepsi, bu son 12 yılda gerçekleşti.

Yani AKP Mevsimi’nde!

Ve siz bu mevsimde yüzde 1500 oranında sıçradınız!

Ne hikmettir ki, o “soylu mücadeleniz”, 1992’den 2002’ye kadar emekleme sürecini dahi katedememişken; varlığınızı adadığınız partinin devr-i iktidarında -boyunun 300 katı yükseğe sıçrayabilen pireleri bile kıskandıracak düzeyde- muhteşem bir sıçrama gerçekleştirmişsiniz.

Bu apaçık gerçeğe rağmen, hangi yüzle sendikamızı mevsimlik sendikacılık yapmakla itham ediyorsunuz.

Siz de çok iyi biliyor ve kamuoyu da çok net görüyor ki, ülkemizde mevsimsel sendikacılık yapan tek bir örgüt var o da yenice başkanlığını üstlendiğiniz ebs’dir.

***

Ali Yalçın’ın Kabusu

Sayın Genel Başkan;

Dediğim gibi, şimdi AKP Mevsimi’ni yaşıyorsunuz.

Fakat;

Adım gibi eminim ki, her gece yatağa korkuyla giriyorsunuz; “ya varlığımızı adadığımız, uğruna her şeyi feda ettiğimiz iktidar giderse halimiz nice olur” diye kabuslar görüyorsunuz.

Ama korkunun ecele faydası yok!

Bugün belki ilkbaharı, yazı yaşıyorsunuz.

Ama sonbahar, arkasından kış geliyor;

Donacaksınız, tek başınıza kalacaksınız, bugün davulunu taşıdıklarınız hatırınızı bile sormayacak, haklarını gasp ettiğiniz kamu çalışanları arkanızdan ah edecekler, yüzlerine bakamayacaksınız…

Kaçarınız yok, bu kaderi yaşayacaksınız!

Biz mi?

Biz hep var olacağız.

Hep adam gibi dimdik duracağız.

Baharda da, sonbaharda da, kış kıyamette de var olacağız.

Ve siz sayın Genel Başkan;

Belki dilinize dökemeyeceksiniz, ama hep içten içe imreneceksiniz…

Ne olaydı; ben de adam gibi sendikacılığın dümeninde oturabilseydim, diye özlem duyacaksınız.

Benim üyelerim de her ortamda göğsünü gere gere EBS üyesiyim diyebilselerdi, diye öyküneceksiniz.

Sevenlerim de sevmeyenlerim de işte sendika, işte başkan diyerek işaret etselerdi, diye kendi kendinizi yiyeceksiniz.

Keşke girdiğim her ortamda, bulunduğum her durumda sendikal kimliğimle itibar görebilseydim, diye derin pişmanlıklar yaşayarak kafanızı duvarlara vuracaksınız.

***

İşte halimiz…

Bir yanda; AKP mevsimini aksırıncıya tıksırıncaya kadar yaşayan bir sözde sendika;

Diğer yanda; ahlaksızlığın, ölçüsüzlüğün, insafsızlığın ve onulmaz kin ve düşmanlığın her şekline karşı; istikrarla, güvenle ve ahlaki bir yürüyüş ile inadına büyüyen adam gibi bir sendika!

***

Sözün özü;

Sayın Genel Başkan Ali Yalçın,

Yaptıklarınız ve yapamadıklarınız bütün eğitim çalışanlarının gözü önündeyken size, “Asıl mevsimlik sendikacılık bu” bile diyemiyorum;

Size, SENDİKA diyemiyorum!

Çünkü, evrensel sendikacılığın asgari standartlarından dahi o kadar uzaksınız ki…!

 

Talip GEYLAN

 

 

 

 

Son Haberler

DYK’DA GÖREV ALAN MEMURLARA ÜCRET ÖDENMELİDİR

Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 Yıllarını Kapsayan 7....

MEB BÜTÇESİ İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK MI?

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, MEB Bütçesi hakkında yaptığı değerlendirmedir.

ATATÜRK, TÜRKİYE’DİR!

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 10 Kasım dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

AKADEMİK ZAM PAS GEÇİLMESİN!

Genel Başkanımız Talip Geylan, ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerin akademisyenliği değil, geliri daha yüksek olan meslekleri tercih ettiğini kaydederek, bu durumun Türk akademisinin geleceği açısından önemli bir zafiyet doğuracağını söyledi.