Kamuda hayat bulan bir paralel yapılanmanın ülkemizi ne hale getirebildiğine 2016 yılının Temmuz ayının 15 inci gecesinde somut ve en acı şekilde şahit olduk.
Milletimizin mukaddeslerini istismar ederek sosyal taban bulan, insanımızın halisane duygularını ve inançlarını sömürerek insan kaynağı oluşturan, sistemin açıklarını ve Hükümet eden siyasi partilerin iktidar olma iştahlarını kullanarak Devlet içerisinde kadrolaşan sinsi gruplaşmaların kamuda nasıl büyük bir güce ulaşabildiğini öğrendik.
Kamu yönetiminde, devlet hiyerarşisinin dışındaki başka otoritelerin güdümünde eyleyenlerin, Devletin bekası ve milletin selameti dahi sözkonusu olduğunda, tercihlerini biat ettikleri odaktan yana koyduklarını çok açık şekilde gördük.
Biat etmenin de ötesinde, adeta tapındıkları bu otoritenin her talimatını hem de her şartta benimseyenlerin, gerektiğinde, yüce Allah’ın ayetlerini de inkar ederek kendilerine biçilen rolü oynadıklarını ve gösterilen hedefe ulaşmak için her değer ve hükmü ayaklarının altına aldıklarını müşahade ettik.
Kendilerine İslami referansları rehber aldığını iddia edenlerin, amaçlarına ulaşmak için her türlü İslami, insani ve vicdani kıymeti yerlerde süründürdüklerini defalarca izledik.
Velhasılıkelam; Devletin iradesi dışında başka unsurlarca sevk ve idare edilenlerin, kamu yönetiminde paralel otorite oluşturanların, Devlet içinde Devlet kuranların ülkeyi nasıl bir uçuruma sürüklediğini 15 Temmuz gecesi milletçe çok ama çok muzdarip şekilde yaşadık.
***
TEHDİT SADECE FETÖ MÜ?
Ders çıkarmayacak mıyız?
İbret almayacak mıyız?
Kamuda paralel yapılanmalara DUR dememiz için, her defasında burnumuzun taşa değmesi mi gerekecek?
Çalışma hayatında ahengi bozan, liyakat ve ehliyet kriterlerini alt üst eden, doymaz iştahları uğruna kamu hizmetlerinin içine eden ve kamu çalışanlarının huzuruna kast eden sadece FETÖ kaynaklı unsurlar mıydı?
“FETÖ melanetini savuşturduk, artık başımız göğe erecek, mahalle süt liman oldu” gevşekliğinde sefa mı süreceğiz?
Kamuda paralel yönetim ihdas ederek, yıllardır çalışma hayatının içine eden diğerlerini görmezden gelmeye devam mı edeceğiz?
Akıllanmayacak mıyız?
Neyi bekliyoruz?
Bir Devletin, sadece tanklarla tüfeklerle tahrip edilmeyeceğini; ehliyetsiz kadrolar marifetiyle kamu kurumlarının çürütülerek ve içinin boşaltılarak da Devletin mekanizmasının iğdiş edileceğini ve uçuruma sürükleneceğini anlamak için, illa bir felaket daha mı yaşanması gerekiyor?
…
Bu soruların muhatabı, tabii ki, öncelikle ülkeyi yöneten siyasi iktidardır.
***
PARALEL BÜROKRASİ
Evet;
Hiç lafı evelemeye gevelemeye gerek yok!
Kamuda, sendika görünümlü bir PARALEL ÖRGÜT, kamu kurumlarına adeta çöreklenmiştir.
Son on beş yılda adeta Eş Bakanlar, Eş Genel Müdürler, Eş İl Müdürleri, Eş Kurum Müdürleri eliyle kamu yönetimine EL KONULMUŞTUR!
Yüzbinlerce kamu çalışanının iradesine ipotek konulmuş, memurlarımız “ya üye olursun ya da ….” şantajlarıyla iş ve ekmekleriyle tehdit edilerek esaret altına alınmıştır.
Kamu yönetiminde liyakat, ehliyet, mevzuat, teamül, Devlet terbiyesi hak getire…
Düşünebiliyor musunuz;
Bakansınız ama genel müdür atamasını bir çete iradesi tayin ediyor; il müdürüsünüz, emrinizdeki şube müdürüne gücünüz yetmiyor; okul müdürü atanacak, organizasyonu sendika görünümlü bir örgüt gerçekleştiriyor..
Bu söylenenleri, abartılı ve taraflı bulan okuyucular olabilir.
Ancak o kadar çok örnek var ki, sıralamaya niyet etsek sayfalar yetmez…
Geçtiğimiz yıl yapılan okul müdürlüğü değerlendirmeleri.
Sadece İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde gerçekleştirilen değerlendirme sonuçları bile yukarıda söylediklerimizin az bile kaldığına somut örneklerdir. Geçtiğimiz Haziran ayında İstanbul’da oluşturulan mülakat komisyonlarında yapılan değerlendirmelerde 100 puan alan 86 okul müdürlerinden 81 tanesi ve 90 üzeri puan alan 128 müdürden 116 tanesi Eğitim Bir Sen üyesi.
Garip değil mi?
Değil diyorsanız, buna tek bir cevabınız olabilir: Ya İstanbul’un en zeki müdürlerinin tamamının EBS üyesi olduğunu iddia edecek, ya da hepimizi embesil yerine koyarak, ne kadar beceriksiz ve yetersiz tip varsa diğer sendikalarda toplanmış, diyeceksiniz.
Şu insafsızlığa, vicdansızlığa, imansızlığa bakar mısınız?
Tabii bu noktada daha da acı olan, Milli Eğitim Bakanlığı’nı yönetme iddiasında olan Bakanından İl Milli Eğitim Müdürüne varıncaya kadar tüm bürokratların, bu rezilliği kabullenmiş olmaları ve müdahale etmemeleridir.
Yazıklar olsun!
Bir insaflı yönetici çıksın ve ülke genelinde Memur Sen üyesi olmayan ya da Memur Sen’e rağmen göreve getirilen; kaç tane İl müdürü, ilçe müdürü, okul müdürü, PTT müdürü, hastane Başhekimi.. vs vardır bir araştırsın bakalım…!
Bırakın kamudaki yönetici atamalarını; işi o kadar azıttılar ki, daha mesleğinin başındaki aday öğretmenlere dahi baskı yaparak “Üye olmaz iseniz stajyerliğiniz kalkmayabilir ha.!” tehditlerini savuruyorlar. Tabii ki, bunların aksini iddia edecek ve kendilerinin bile inanmadığı, ‘atanan sözleşmeli öğretmenlerin neredeyse tamamının daha ilk günden sendikalarının cazibesiyle aşka gelerek üye oldukları’ yalanını öne süreceklerdir.
Kamu çalışanları, yıllardır, en tabi hakları ya da hak ettikleri en basit talepleri dahi sözkonusu olduğunda bile sendikal tercihlerini gözden geçirme dayatmasıyla muhatap edildiler.
Köyden şehre mi geleceksin, üye olacaksın.
Şef mi olacaksın, üye olacaksın.
Sınavlarda görev mi alacaksın, üye olacaksın.
Hastanenin döner sermayesinden mahrum olmak istemiyor musun, üye olacaksın.
Oğluna taşeron firmada iş mi bulmak istiyorsun, üye olacaksın.
Kronik rahatsızlığından dolayı sık sık izin kullanmak durumunda mısın, üye olacaksın.
Nöbet görevini boş gününe mi aldıracaksın, üye olacaksın.
Ekmek yemek, su içmek, nefes almak mı istiyorsun, üye olacaksın…
Hızımızı alamadık; Cennete girmek mi istiyorsun, üye olacaksın…!
Masal değil bunlar..; inanmıyorsanız, en yakınınızdaki kamu kurumuna girin ve yoklayın bakalım, daha ne gerçeklerle karşılaşacaksınız.
O kadar kaşarlandılar ki, akp iktidarında 48 binlerden 956 binlere ulaşan üye sayılarını, sendikal performanslarına(!) bağlama yüzsüzlüğünden geri durmuyorlar.
Performansınızı yesinler..!
Şu 15 yıllık iktidar süresince; Hükümetin tek bir icraatına dönük tek bir eleştirel kelam etmeyeceksin, iktidarın olumsuz uygulamalarına yönelik tek bir eylem/miting yapmayacaksın, siyasi iradenin sözleşmeli memurluk, Toplu Sözleşme metni hükümlerinin uygulanmaması, enflasyon farkı ödenmemesi gibi en temel hak ihlallerinde bile dava açmayacaksın.., ama sendikal cazibenle(!) üye artıracaksın!
Ne performansmış be!
İdareci odalarında, bürokrat masalarında, gece yarısı ilişkileriyle siyasal iktidarın tezgahında demlenen performans!
İnsanların zaaflarını, beklentilerini, ümit ve endişelerini ahlaksızca suiistimal ederek seviyesizliğin zirvesinde yuvarlanan düşkünlüğün performansı!
Sadece kamu çalışanlarının huzuru ve çalışma hayatının ahengini değil; sendikacılığın evrensel asgari standartlarını dahi iğdiş ederek SARI SENDİKACILIĞI yol yapan ve bu tahribatıyla sendikal mücadeleye de en büyük zararı veren rezil bir performans!
***
HÜKÜMET İVEDİLİKLE MÜDAHALE ETMELİ
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, önceki gün Türkiye Kamu Sen Erzurum İl Temsilciliği’ne gerçekleştirdiği ziyarette; artık birlik beraberlik döneminin başladığını, bundan sonra kurumlarda kesinlikle sendikal ayrımın yapılmayacağını, idarecilerin sendikal faaliyetlere müdahale etmelerini kabul etmeyeceğini, böyle bir durumun anında kendisine bildirilmesini ve kesinlikle bu ayrıma müsaade etmeyeceğini ifade etmiş.
Sayın Akdağ’ın bu ifadeleri doğrudan bir tespit ve aslında bir itiraftır. Sayın Bakanın “…bundan sonra kurumlarda kesinlikle sendikal ayrım yapılmayacak” demiş olması, bugüne kadar süre gelen ayrımcı uygulamaların kabulünden başka bir anlam taşımamaktadır.
Dilerim, sayın Akdağ’ın bu söylemleri bir temenninin ötesine geçerek kalıcı icraat halini alır. Yoksa sadece referandum sürecini idare etmek için dile getirilmiş lafı güzaf olarak zihinlerde yerini alacaktır.
Dilerim, Hükümet yaşananların vehametini artık anlar, iktidarlarının devamı için göz yumdukları rezilliklerin kamu hayatını getirdiği bunalımın farkına varır, sendika görünümlü örgütün kamu yönetimini işgal etmiş olan paralel yapılanmasının Devlet kurumlarını nasıl kokuşturduğunu görür ve gerekeni yapar.
Dilerim, AKP iktidarı, gözlerinin önünde sergilenen bu rezilliğin geldiği düzeyi idrak eder ve bir çok zaman kendi politikalarının bile bu sendika görünümlü paralel örgüt tarafından nasıl manipüle edildiğini, nasıl amacından saptırıldığını, Hükümet ettiği dönem içerisinde kamuda nasıl bir zulüm estirildiğini fark eder.
Dilerim AKP Hükümeti, sırtında taşıdığı iktidar davulunun, sendika görünümlü bu paralel yapılanma elindeki tokmaklarla nasıl çengilere çalgı yapıldığını anlar.
Aksi taktirde çalışma hayatını felç edecek yeni felaketlerin, yeni 15 Temmuzların yaşanması kuvvetle muhtemeldir.
Ve tabii ki, sorumlusu da siyasal iktidarın ta kendisi olacaktır.
Bizden söylemesi…
Talip GEYLAN
Genel Teşkilatlandırma Sekreteri